Maggie

Churchill’in dediği gibi “yarım saatlik bir yürüyüşle” kederlerimi terk edecek zaman yok.En iyisi...

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Churchill’in dediği gibi “yarım saatlik bir yürüyüşle” kederlerimi terk edecek zaman yok.

En iyisi “yazmak”… Ben değilsem bile İngiltere’nin muhafazakar geleneği yasta:

İlk kadın başbakanları “Demir Leydi” Thatcher öldü.

Atlantik arkadaşı Reagan ile birlikte piyasacı düzeninin mimarlarından olan Thatcher, orta sınıfların hoşnutsuzluğu üzerinden iktidara geldi, sosyal devletin cenazesini kaldırdı.

1981’de öğrencilik yıllarımdan anımsarım, demiryolunu özelleştirmedeki o büyük inadını…

Marks’ın “ormanlar alemindeki…” veya Hobbes’in “…herkesin bir diğeriyle” savaşı tanımlamalarına ne kadar uyar bilmem ama;

Thatcher, önce Madencilerle, sonra “grev hakkı”yla ve 1982’de Falkland için Arjantin’le savaştı!

Bu sonuncusu, “Futbol diktatörlüğünü” dize getiren ve Britanya’yı yönetmek için vizesini tazeleyen bir lider profilini dayattı.

1984’te IRA’nın Brighton Otelinde bıraktığı (bomba) hediyeden (!) son anda kurtuldu.

Gerçekten, Thatcher’in içerideki performansı dışarıyla olağanüstü bir tepkime içinde seyretti.

1989’da yıkılan Berlin Duvarı’ndan tuğla çekenlerdendir ve planlı ekonominin Doğu’da gelir düşüklüğü Batı’da sınıfsal homurdanma “yaratmasını” en iyi manipüle edenlerdendir.

‘Thatcher-Reagan ekolü, yeni-liberallerin siyaset kadar bürokraside de erk sahibi olmasına
karşılık gelir.

Ne ki bu durum, Londra banliyölerinde işsizlerin, New York sokaklarında evsizlerin artmasına ve üçüncü dünyada paramiliter güçlerin hegemonyasına da katkı sağlamıştır.

Artık ikisi de yok; 90’ların sonundan 2000’li yılların başına, “demokrasiye geçmek, denetimsiz  ekonomiye geçmektir” diye okunan “Küreselleşme” önce babasını sonra anasınıkaybetmiştir.

Fakat Thatcher’in ekonomi-politik tercihlerinin etkisi emekliliği sırasında da devam etmiştir.

Döneminde ve sonrasında finans-kapital yükselmiş, eğitim, sağlık hizmetleri gerilemiştir.

Örneğin, Major’lu İngiltere, 600 bin çocuğun yoksullukla karşı karşıya kaldığı bir ülkedir.

Bu gün, iktidarda yine Muhafazakarlar vardır ve son 25 yılın en büyük bütçe açığı 2012’de
kaydedilmiştir.

İşin ilginç yanı muhalefetteki solun da bu konsolit sağ konjonktürden zımnen zehirlenmesidir:
Blair’li İşçi Partisi’nin Irak –savaş- koalisyonunda boru öttürmesi gibi…

Thatcher, göçtü; kuşkusuz büyük izler bıraktı…

Yazı, burada bitti. Kendi kederlerim var!

Britanya parlamentolarındaki ve basındaki arkadaşlar başta olmak üzere, başsağlığı dilerim.

">

Churchill’in dediği gibi “yarım saatlik bir yürüyüşle” kederlerimi terk edecek zaman yok.

En iyisi “yazmak”… Ben değilsem bile İngiltere’nin muhafazakar geleneği yasta:

İlk kadın başbakanları “Demir Leydi” Thatcher öldü.

Atlantik arkadaşı Reagan ile birlikte piyasacı düzeninin mimarlarından olan Thatcher, orta sınıfların hoşnutsuzluğu üzerinden iktidara geldi, sosyal devletin cenazesini kaldırdı.

1981’de öğrencilik yıllarımdan anımsarım, demiryolunu özelleştirmedeki o büyük inadını…

Marks’ın “ormanlar alemindeki…” veya Hobbes’in “…herkesin bir diğeriyle” savaşı tanımlamalarına ne kadar uyar bilmem ama;

Thatcher, önce Madencilerle, sonra “grev hakkı”yla ve 1982’de Falkland için Arjantin’le savaştı!

Bu sonuncusu, “Futbol diktatörlüğünü” dize getiren ve Britanya’yı yönetmek için vizesini tazeleyen bir lider profilini dayattı.

1984’te IRA’nın Brighton Otelinde bıraktığı (bomba) hediyeden (!) son anda kurtuldu.

Gerçekten, Thatcher’in içerideki performansı dışarıyla olağanüstü bir tepkime içinde seyretti.

1989’da yıkılan Berlin Duvarı’ndan tuğla çekenlerdendir ve planlı ekonominin Doğu’da gelir düşüklüğü Batı’da sınıfsal homurdanma “yaratmasını” en iyi manipüle edenlerdendir.

‘Thatcher-Reagan ekolü, yeni-liberallerin siyaset kadar bürokraside de erk sahibi olmasına
karşılık gelir.

Ne ki bu durum, Londra banliyölerinde işsizlerin, New York sokaklarında evsizlerin artmasına ve üçüncü dünyada paramiliter güçlerin hegemonyasına da katkı sağlamıştır.

Artık ikisi de yok; 90’ların sonundan 2000’li yılların başına, “demokrasiye geçmek, denetimsiz  ekonomiye geçmektir” diye okunan “Küreselleşme” önce babasını sonra anasınıkaybetmiştir.

Fakat Thatcher’in ekonomi-politik tercihlerinin etkisi emekliliği sırasında da devam etmiştir.

Döneminde ve sonrasında finans-kapital yükselmiş, eğitim, sağlık hizmetleri gerilemiştir.

Örneğin, Major’lu İngiltere, 600 bin çocuğun yoksullukla karşı karşıya kaldığı bir ülkedir.

Bu gün, iktidarda yine Muhafazakarlar vardır ve son 25 yılın en büyük bütçe açığı 2012’de
kaydedilmiştir.

İşin ilginç yanı muhalefetteki solun da bu konsolit sağ konjonktürden zımnen zehirlenmesidir:
Blair’li İşçi Partisi’nin Irak –savaş- koalisyonunda boru öttürmesi gibi…

Thatcher, göçtü; kuşkusuz büyük izler bıraktı…

Yazı, burada bitti. Kendi kederlerim var!

Britanya parlamentolarındaki ve basındaki arkadaşlar başta olmak üzere, başsağlığı dilerim.

Tüm yazılarını göster