Mustafa Sarıgül Nereye Koşuyor ?

Daha Partisini resmen kurmadan, en çok konuşulan siyasetçi olan Mustafa Sarıgül...

Aydın Özdalga aozdalga@gmail.com
Daha Partisini resmen kurmadan, en çok konuşulan siyasetçi olan Mustafa Sarıgül iddia ettiği gibi ilk seçimde Başbakan mı olacak, yoksa barajın altında kalıp boğulacak mı ?
 
AYDIN ÖZDALGA

Mustafa Sarıgül.... Türk siyaset tarihinin en popüler belediye reisi... Ve bir türlü resmen kurulamayan “Türkiye Değişim Hareketi”nin (TDH) karizmatik lideri...

Siyasette son zamanlarda en çok tartışılan figür Mustafa Sarıgül. Ona ve sevenlerine göre, daha şimdiden TDH, az farkla AKP’nin ardından ikinci parti. 2011’de sandıklar açıldığında ise TDH tek başına iktidar, Sarıgül’de Başbakan !

Peki gerçek durum -elbette bana göre- ne ?

TDH Hareketi bu yılın ilk 3 ayında net bir şekilde geriledi. Ekim-Kasım-Aralık 2009 döneminde %9-11 arasında seyreden TDH hareketi, Ocak-Şubat-Mart 2010 döneminde % 7-9 bandına geriledi. Elbette bu rakamlar benim tahminim ve dayanağım da kendimce tutmaya çalıştığım kamuoyu nabzı.

Peki, bu gerilemenin temel nedenleri ne ?

HATA 1

İlk sırada, Sarıgül’ün geçen yıl yaptığı “Parti 2010 yılının Ocak ayında resmen kurulacak” vaadini yerine getirmemesi var. Sarıgül, bu gecikmeyi hiç bir somut ve makul neden ile kamuoyuna açıklamadı.

Oysa TDH’nin nerdeyse her ilçede tabelası asılmış durumda. Ünvanlar verilmiş, ilçe başkanları kartviz dahi bastırmış durumda. Parti her 2 haftada bir büyük kentlerde miting düzenliyor.

Sarıgül’ün bu ertelemesinin ardında hangi gerekçe ya da hesap var, bilinmiyor. Bu ertelemenin tek yararı “Şişli Belediye Başkanı” ünvanını koruması. (Parti resmen kurulursa Sarıgül belediye başkanlığını bırakmak zorunda )
 
Oysa Sarıgül’ün siyasi kimliği belediye başkanlığının çok çok ötesinde güçlü. Ehh, 5.000 TL başkanlık maaşı derseniz, o paraya da ihtiyacı yok. Belediyenin gücü derseniz, zaten yeni belediye başkanını seçecek olan belediye meclisi de onun işaret edeceği kişiyi seçeceği için, burada da bir sorun yok.
 
Peki o zaman bu erteleme neden ?

Bu erteleme sonunda, kamuoyundaki algılama, " TDH’de bir güven, yani güç sorunu var ki partiyi bir türlü kuramıyorlar " oldu. Bunun sonucu ise doğal olarak, TDH'nin oylarında düşüş oldu...
 
HATA 2

İkinci temel gerileme nedeni ise, Sarıgül ve TDH’nin ortaya koyduğu siyasi kimlik sorunudur. Sarıgül, sol siyasi kültürden geliyor. CHP gençlik kollarında başladığı siyasetteki durakları hep CHP, SODEP, SHP, DSP,YTP gibi sol partiler oldu.
 
Türkiye onu en geniş şekilde Baykal’a karşı verdiği CHP Genel Başkanlığı mücadelesinde tanıdı. CHP’den ihraç edildikten sonra başladığı TDH hareketi sürecinde ise bir türlü “Baykal Takıntısından” kurtulamadı. Sürekli olarak, “Ben Baykal’dan daha iyi mesajıyım” mesajını verdi.
 
Oysa aynı dönemde CHP, Baykal’lı dönemdeki, en güçlü günlerini yaşıyordu. Bu yaklaşım sadece “Anti-Baykal”cı kişileri kendine çekecek bir yaklaşım. Üstelik Sarıgül, klasik CHP’liler için cazip bir alternatif değildi. Klasik CHP’lilere göre Baykal’ın alternatifi, Kemal Kılıçdaroğlu modeli.
 
Oysa ki Sarıgül, sağ tabana da cazip gelen bir yapıya sahip. Herkesle barışık bir halk çocuğu. Cuma camiye, Cumartesi sinagoga, Pazar günü kiliseye gidip, insanların elini sıkan bir kişi.

Askerle de kanka, Fettullah Hoca ile de... TÜSİAD’la Çırağan Sarayı’nda şarap içen, ramazanda MÜSİAD ile iftar çadırında oruç açan bir insan.
 
Oysa kendini zaten % 25 bandına sıkışmış ve nerdeyse tamamı CHP tarafından tapusu alınmış sol çizgiye kitledi.
 
Peki Sarıgül’ün ne yapması gerekirdi ? TDH sağa ya da merkeze mi kaymalıydı ?

Her ikisi de değil.

Yapması gereken çok basitti:

“TDH’yi ideolojik bir parti imajından arındırması ve tek hedefi halka refah ve huzur vaat eden bir hizmet partisi olarak konumlandırmak.”

Türkiye’de henüz tam fark edilmeyen bir olgu var. 2010 Türkiye’sinde seçmenin sadece % 45’i, ideolojik kaygıyla oy kullanıyor. Bu rakam, tüm partilerin seçimlerde aldığı en düşük oyların toplamıdır.
 
Geriye kalan % 55, kendisine en büyük refahı ve huzuru verecek parttinin ve liderin arayışı içindedir.
 
Hatırlayın, DSP 1999 seçimlerinde % 22 oy almıştı. Aynı DSP 3 yıl sonra oylarını % 1’e düşürdü ve kaybedilen bu % 21 oyun, % 15’ini AKP aldı. 3 yıl önce solcu olan % 15 bir anda Milli Görüşcü mü olmuştu ? Elbette hayır. Bu % 15'lik AKP'ye oy veren kitle, “DSP ile de olmadı. Hadi bu kez de Tayyip’i deneyelim” diyen, fanatik olmayan seçmendi.
 
Bu işler partinin adını “Değişim” koymakla olmuyor ! Eğer Sarıgül Türk insanındaki bu değişimi görebilseydi, kendisine “TDH solcu mu, sağcı mı ? Yoksa merkezde mi ?” diye soran gazeteciye, şu yanıtı verirdi:
 
“TDH, ne solcu, ne sağcı, ne de merkezde bir parti. Türkiye yıllardır ne çektiyse ideolojik partilerden çekti. İktidara gelen her parti kendi ideolojik dayatmalarıyla, sorunları içinden daha da çıkılmaz hale getirdi.
 
Siz apartmanıza yönetici seçerken, adayların siyasi görüşlerine göre mi oy kullanıyorsunuz, yoksa adayların apartman sorunlarını çözme becerisine göre mi oy veriyorsunuz ? Elbette ki apartman yaşamınızın daha rahat olması için en becerikli adaya oy veriyorsunuz.
 
TDH, 17 milyon hanesi olan ‘Türkiye Apartmanında’ yaşayan 72 milyon Türk’ün, refah ve huzur içinde yaşaması için ülke yönetimine talipdir. TDH, Türk insanına layık olduğu hizmeti verecek deneyimli kadrolara ve çözümlere sahiptir. 10 yıldır Şişli’deki hizmet modelimizi Türkiye sathına yayacağız. Yani biz ideolojik saplantısı olan bir parti değil, hizmeti amaçlayan bir partiyiz.”
 
HATA 3
 
Sarıgül’ün bir başka hatası ise kamuoyuna verdiği resimlerde yanına yeni ve genç isimleri değil, eski isimleri alması. Kamuoyunun yeni bir partiyi algılaması açısından bu resimler, yani liderin yanındakiler, çok önemlidir. Sarıgül çok önem verdiği İzmir Mitinginde sahneye bir tek, yaşı 70’i geçmiş Hikmet Çetin’i çağırdı !
 
Bu anı yanımda yaş ortalaması 23 olan 7 genç ile TV'den izledim. Gençlerden biri “Afganistan Büyükelçisi” dedi, bir diğeri, “Beşiktaş başkan adayı”. Diğer 5 genç ise sadece baktılar.
 
Unutmayalım Türkiye nüfusunun % 50’si, 28 yaş altındadır...
 
Mehmet Moğultay, Onur Kumbaracıbaşı, Bülent Tanla... Elbette partinin bu deneyimli siyasetcilere de ihtiyacı var. Ama yeni bir parti, vitrine ağırlı olarak bu eski isimleri mi koymalı ?
 
Hatırlayın, 1991 yılında yapılan seçimlerde, üzerinden 2 kez tank geçmiş olan Süleymen Demirel, çok basit bir şey yaptı. Uyuklayan Sadettin Bilgiç ve İhsan Sabri Çağlayangil’i bir kenara koyup, yanına Tansu Çiller ve Ersin Faralyalı gibi o günlerin genç ve yeni politikacılarını yanına alarak poz verdi.
 
Sonuç, % 27 ile iktidar !
 
Sanmayın ki TDH’de genç, pırıl pırıl isimler yok, var. Hem de çok... Seda, Elif, Faik, Hakan ve diğerleri. Üstelik bu gençler harıl harıl çalışıyor ve üretiyor. Ama ne yazık ki TDH bu isimleri ön plana çıkartamıyor..

 
HATA 4

Bir başka hata, halkın önüne temel sorunların çözümü için anlaşılır ve kaynağı olan gerçekçi çözümleri sunulmuyor. Temel sorun, işsizlik ve büyük kentlerdeki güvenli ve rahat bir yaşamdır.
 
Ergenekon da, Kürt açılımı da sanıldığı gibi halkın öncelikli sorunu değildir. İnsanlar için iş bulmak, yeterli sağlık hizmeti almak, çocuklarına iyi bir eğitim vermek her şeyin önündedir.
 
Bu sorunların çözümü için Sarıgül’ün günde 18 saat koşturup, yolda her gördüğünü sarılıp öperek, “Sizi çok seviyorum” demesi yeterli değildir.
 
Bu sıcak yaklaşım Şişli’de işe yarar ama Türkiye için yetmez. İnsanların inanacağı somut çözümlere ihtiyacı vardır.
 
TDH az sayıda ama gerçekçi ve anlaşılır projeler ürettiği takdirde, bunu kapı kapı dolaşarak anlatacak örgüte ve medya desteğine sahiptir.
 
Yani özetleyecek olursak;

* Mustafa Sarıgül, TDH’yi bir an önce kurmalıdır.

* TDH’nin solda, sağda ya da merkezde bir ideolojik parti değil, halka refah ve huzur getirmeyi hedefleyen bir hizmet partisi olduğu net bir şekilde ifade edilmelidir.

* Parti vitrinine eski tüfekler değil, gençler çıkartılmalıdır.

* Temel sorunların, başta işsizliğin çözümü için gerçekçi, anlaşılır ve kaynağı belli projeler üretilip, bu projeler kapı kapı gezilerek insanlara anlatılmalı.

Peki TDH ve Sarıgül bu değişimi yaparsa ne olur ?
 
Kanımca bu değişim yapılırsa, TDH kesin barajı geçer ve meclise girer. Önümüzdeki dönemde ekonomi daha da kötüye giderse, TDH % 20 barajını bile zorlayıp, sandıktan 3. hatta 2. parti olarak bile çıkabilir.
 
Peki Sarıgül şu ana kadar bazı hatalar yaptığını kabul edip, böylesine radikal bir değişim içine girer mi ?
 
Kanımca biraz zor.
 
Hani bir laf vardır, “Şeyh uçmaz, murit uçurur” diye. Sarıgül ve yakın çevresindekiler bugün ciddi ciddi 2. parti olduklarına inanıyor ve herkes birbirini dolduruyor.
 
Mustafa Sarıgül, inanılmaz bir çalışma ve eforla siyasette sıfırdan bugünlere geldiği için, ilk seçimde başbakan olacağına da  inanıyor.

Eğer Mustafa Sarıgül, frene basar ve ormandan çıkarsa, ağaçları değil, ormanı görecek, siyaset rotasındaki gerekli radikal değişimleri yapabilecektir.

Aksi takdirde TDH'nin barajı aşıp, meclise girmesi, TDH dışındaki tüm değişkenlerin TDH'i lehinde değişmesine bağlı olacaktır.

TDH barajı aşamaz ve Sarıgül " 2. Cem Uzan vakası " olursa, bunca yıl verdiği emeğe, yazık olacaktır...
 
AYDIN ÖZDALGA
">
Daha Partisini resmen kurmadan, en çok konuşulan siyasetçi olan Mustafa Sarıgül iddia ettiği gibi ilk seçimde Başbakan mı olacak, yoksa barajın altında kalıp boğulacak mı ?
 
AYDIN ÖZDALGA

Mustafa Sarıgül.... Türk siyaset tarihinin en popüler belediye reisi... Ve bir türlü resmen kurulamayan “Türkiye Değişim Hareketi”nin (TDH) karizmatik lideri...

Siyasette son zamanlarda en çok tartışılan figür Mustafa Sarıgül. Ona ve sevenlerine göre, daha şimdiden TDH, az farkla AKP’nin ardından ikinci parti. 2011’de sandıklar açıldığında ise TDH tek başına iktidar, Sarıgül’de Başbakan !

Peki gerçek durum -elbette bana göre- ne ?

TDH Hareketi bu yılın ilk 3 ayında net bir şekilde geriledi. Ekim-Kasım-Aralık 2009 döneminde %9-11 arasında seyreden TDH hareketi, Ocak-Şubat-Mart 2010 döneminde % 7-9 bandına geriledi. Elbette bu rakamlar benim tahminim ve dayanağım da kendimce tutmaya çalıştığım kamuoyu nabzı.

Peki, bu gerilemenin temel nedenleri ne ?

HATA 1

İlk sırada, Sarıgül’ün geçen yıl yaptığı “Parti 2010 yılının Ocak ayında resmen kurulacak” vaadini yerine getirmemesi var. Sarıgül, bu gecikmeyi hiç bir somut ve makul neden ile kamuoyuna açıklamadı.

Oysa TDH’nin nerdeyse her ilçede tabelası asılmış durumda. Ünvanlar verilmiş, ilçe başkanları kartviz dahi bastırmış durumda. Parti her 2 haftada bir büyük kentlerde miting düzenliyor.

Sarıgül’ün bu ertelemesinin ardında hangi gerekçe ya da hesap var, bilinmiyor. Bu ertelemenin tek yararı “Şişli Belediye Başkanı” ünvanını koruması. (Parti resmen kurulursa Sarıgül belediye başkanlığını bırakmak zorunda )
 
Oysa Sarıgül’ün siyasi kimliği belediye başkanlığının çok çok ötesinde güçlü. Ehh, 5.000 TL başkanlık maaşı derseniz, o paraya da ihtiyacı yok. Belediyenin gücü derseniz, zaten yeni belediye başkanını seçecek olan belediye meclisi de onun işaret edeceği kişiyi seçeceği için, burada da bir sorun yok.
 
Peki o zaman bu erteleme neden ?

Bu erteleme sonunda, kamuoyundaki algılama, " TDH’de bir güven, yani güç sorunu var ki partiyi bir türlü kuramıyorlar " oldu. Bunun sonucu ise doğal olarak, TDH'nin oylarında düşüş oldu...
 
HATA 2

İkinci temel gerileme nedeni ise, Sarıgül ve TDH’nin ortaya koyduğu siyasi kimlik sorunudur. Sarıgül, sol siyasi kültürden geliyor. CHP gençlik kollarında başladığı siyasetteki durakları hep CHP, SODEP, SHP, DSP,YTP gibi sol partiler oldu.
 
Türkiye onu en geniş şekilde Baykal’a karşı verdiği CHP Genel Başkanlığı mücadelesinde tanıdı. CHP’den ihraç edildikten sonra başladığı TDH hareketi sürecinde ise bir türlü “Baykal Takıntısından” kurtulamadı. Sürekli olarak, “Ben Baykal’dan daha iyi mesajıyım” mesajını verdi.
 
Oysa aynı dönemde CHP, Baykal’lı dönemdeki, en güçlü günlerini yaşıyordu. Bu yaklaşım sadece “Anti-Baykal”cı kişileri kendine çekecek bir yaklaşım. Üstelik Sarıgül, klasik CHP’liler için cazip bir alternatif değildi. Klasik CHP’lilere göre Baykal’ın alternatifi, Kemal Kılıçdaroğlu modeli.
 
Oysa ki Sarıgül, sağ tabana da cazip gelen bir yapıya sahip. Herkesle barışık bir halk çocuğu. Cuma camiye, Cumartesi sinagoga, Pazar günü kiliseye gidip, insanların elini sıkan bir kişi.

Askerle de kanka, Fettullah Hoca ile de... TÜSİAD’la Çırağan Sarayı’nda şarap içen, ramazanda MÜSİAD ile iftar çadırında oruç açan bir insan.
 
Oysa kendini zaten % 25 bandına sıkışmış ve nerdeyse tamamı CHP tarafından tapusu alınmış sol çizgiye kitledi.
 
Peki Sarıgül’ün ne yapması gerekirdi ? TDH sağa ya da merkeze mi kaymalıydı ?

Her ikisi de değil.

Yapması gereken çok basitti:

“TDH’yi ideolojik bir parti imajından arındırması ve tek hedefi halka refah ve huzur vaat eden bir hizmet partisi olarak konumlandırmak.”

Türkiye’de henüz tam fark edilmeyen bir olgu var. 2010 Türkiye’sinde seçmenin sadece % 45’i, ideolojik kaygıyla oy kullanıyor. Bu rakam, tüm partilerin seçimlerde aldığı en düşük oyların toplamıdır.
 
Geriye kalan % 55, kendisine en büyük refahı ve huzuru verecek parttinin ve liderin arayışı içindedir.
 
Hatırlayın, DSP 1999 seçimlerinde % 22 oy almıştı. Aynı DSP 3 yıl sonra oylarını % 1’e düşürdü ve kaybedilen bu % 21 oyun, % 15’ini AKP aldı. 3 yıl önce solcu olan % 15 bir anda Milli Görüşcü mü olmuştu ? Elbette hayır. Bu % 15'lik AKP'ye oy veren kitle, “DSP ile de olmadı. Hadi bu kez de Tayyip’i deneyelim” diyen, fanatik olmayan seçmendi.
 
Bu işler partinin adını “Değişim” koymakla olmuyor ! Eğer Sarıgül Türk insanındaki bu değişimi görebilseydi, kendisine “TDH solcu mu, sağcı mı ? Yoksa merkezde mi ?” diye soran gazeteciye, şu yanıtı verirdi:
 
“TDH, ne solcu, ne sağcı, ne de merkezde bir parti. Türkiye yıllardır ne çektiyse ideolojik partilerden çekti. İktidara gelen her parti kendi ideolojik dayatmalarıyla, sorunları içinden daha da çıkılmaz hale getirdi.
 
Siz apartmanıza yönetici seçerken, adayların siyasi görüşlerine göre mi oy kullanıyorsunuz, yoksa adayların apartman sorunlarını çözme becerisine göre mi oy veriyorsunuz ? Elbette ki apartman yaşamınızın daha rahat olması için en becerikli adaya oy veriyorsunuz.
 
TDH, 17 milyon hanesi olan ‘Türkiye Apartmanında’ yaşayan 72 milyon Türk’ün, refah ve huzur içinde yaşaması için ülke yönetimine talipdir. TDH, Türk insanına layık olduğu hizmeti verecek deneyimli kadrolara ve çözümlere sahiptir. 10 yıldır Şişli’deki hizmet modelimizi Türkiye sathına yayacağız. Yani biz ideolojik saplantısı olan bir parti değil, hizmeti amaçlayan bir partiyiz.”
 
HATA 3
 
Sarıgül’ün bir başka hatası ise kamuoyuna verdiği resimlerde yanına yeni ve genç isimleri değil, eski isimleri alması. Kamuoyunun yeni bir partiyi algılaması açısından bu resimler, yani liderin yanındakiler, çok önemlidir. Sarıgül çok önem verdiği İzmir Mitinginde sahneye bir tek, yaşı 70’i geçmiş Hikmet Çetin’i çağırdı !
 
Bu anı yanımda yaş ortalaması 23 olan 7 genç ile TV'den izledim. Gençlerden biri “Afganistan Büyükelçisi” dedi, bir diğeri, “Beşiktaş başkan adayı”. Diğer 5 genç ise sadece baktılar.
 
Unutmayalım Türkiye nüfusunun % 50’si, 28 yaş altındadır...
 
Mehmet Moğultay, Onur Kumbaracıbaşı, Bülent Tanla... Elbette partinin bu deneyimli siyasetcilere de ihtiyacı var. Ama yeni bir parti, vitrine ağırlı olarak bu eski isimleri mi koymalı ?
 
Hatırlayın, 1991 yılında yapılan seçimlerde, üzerinden 2 kez tank geçmiş olan Süleymen Demirel, çok basit bir şey yaptı. Uyuklayan Sadettin Bilgiç ve İhsan Sabri Çağlayangil’i bir kenara koyup, yanına Tansu Çiller ve Ersin Faralyalı gibi o günlerin genç ve yeni politikacılarını yanına alarak poz verdi.
 
Sonuç, % 27 ile iktidar !
 
Sanmayın ki TDH’de genç, pırıl pırıl isimler yok, var. Hem de çok... Seda, Elif, Faik, Hakan ve diğerleri. Üstelik bu gençler harıl harıl çalışıyor ve üretiyor. Ama ne yazık ki TDH bu isimleri ön plana çıkartamıyor..

 
HATA 4

Bir başka hata, halkın önüne temel sorunların çözümü için anlaşılır ve kaynağı olan gerçekçi çözümleri sunulmuyor. Temel sorun, işsizlik ve büyük kentlerdeki güvenli ve rahat bir yaşamdır.
 
Ergenekon da, Kürt açılımı da sanıldığı gibi halkın öncelikli sorunu değildir. İnsanlar için iş bulmak, yeterli sağlık hizmeti almak, çocuklarına iyi bir eğitim vermek her şeyin önündedir.
 
Bu sorunların çözümü için Sarıgül’ün günde 18 saat koşturup, yolda her gördüğünü sarılıp öperek, “Sizi çok seviyorum” demesi yeterli değildir.
 
Bu sıcak yaklaşım Şişli’de işe yarar ama Türkiye için yetmez. İnsanların inanacağı somut çözümlere ihtiyacı vardır.
 
TDH az sayıda ama gerçekçi ve anlaşılır projeler ürettiği takdirde, bunu kapı kapı dolaşarak anlatacak örgüte ve medya desteğine sahiptir.
 
Yani özetleyecek olursak;

* Mustafa Sarıgül, TDH’yi bir an önce kurmalıdır.

* TDH’nin solda, sağda ya da merkezde bir ideolojik parti değil, halka refah ve huzur getirmeyi hedefleyen bir hizmet partisi olduğu net bir şekilde ifade edilmelidir.

* Parti vitrinine eski tüfekler değil, gençler çıkartılmalıdır.

* Temel sorunların, başta işsizliğin çözümü için gerçekçi, anlaşılır ve kaynağı belli projeler üretilip, bu projeler kapı kapı gezilerek insanlara anlatılmalı.

Peki TDH ve Sarıgül bu değişimi yaparsa ne olur ?
 
Kanımca bu değişim yapılırsa, TDH kesin barajı geçer ve meclise girer. Önümüzdeki dönemde ekonomi daha da kötüye giderse, TDH % 20 barajını bile zorlayıp, sandıktan 3. hatta 2. parti olarak bile çıkabilir.
 
Peki Sarıgül şu ana kadar bazı hatalar yaptığını kabul edip, böylesine radikal bir değişim içine girer mi ?
 
Kanımca biraz zor.
 
Hani bir laf vardır, “Şeyh uçmaz, murit uçurur” diye. Sarıgül ve yakın çevresindekiler bugün ciddi ciddi 2. parti olduklarına inanıyor ve herkes birbirini dolduruyor.
 
Mustafa Sarıgül, inanılmaz bir çalışma ve eforla siyasette sıfırdan bugünlere geldiği için, ilk seçimde başbakan olacağına da  inanıyor.

Eğer Mustafa Sarıgül, frene basar ve ormandan çıkarsa, ağaçları değil, ormanı görecek, siyaset rotasındaki gerekli radikal değişimleri yapabilecektir.

Aksi takdirde TDH'nin barajı aşıp, meclise girmesi, TDH dışındaki tüm değişkenlerin TDH'i lehinde değişmesine bağlı olacaktır.

TDH barajı aşamaz ve Sarıgül " 2. Cem Uzan vakası " olursa, bunca yıl verdiği emeğe, yazık olacaktır...
 
AYDIN ÖZDALGA
Tüm yazılarını göster