Geçenlerde bir kafede, yan masamda oturan iki genç dikkatimi çekti. Ellerinde kitap yoktu, ama telefonları hiç susmuyordu. Biri TikTok videolarına gülüyor, diğeri Instagram’da filtreli bir dünyada kaybolmuştu. İçimden şöyle geçirdim: Bir zamanlar biz o masalarda kitapları tartışırdık…
Bazen bir roman sayfası, insanın içini öyle bir sızlatır ki, yıllardır çözemediklerini o tek cümlede bulursun. Bir şiirde kendini tanırsın. Ya da bir denemede, “Ben yalnız değilmişim” dersin. Kitap, sadece bilgi vermez. Kitap, insana kendini tanıtır.
Ama artık gençlerin dünyasında kitap, bir dekor nesnesine dönüştü. Story’de güzel duruyor, kitaplıkta estetik… Ama sayfaları açılmamış, içi okunmamış. Belki de sorun burada başlıyor. Görüyoruz ama dokunmuyoruz. Sahipleniyoruz ama yaşamıyoruz.
Peki neden kitap okumuyor gençler?
Çünkü okumanın sabır istediği bir çağda yaşıyoruz. Her şeyin hızlandığı, tüketildiği, yüzeysel olduğu bir çağ bu. Derinleşmeye, düşünmeye, sorgulamaya vakit yok. Herkes aceleci; ama kimse nereye gittiğini bilmiyor. Kitaplar ise yavaşlatır. Düşündürür. Aynaya bakmaya zorlar. Belki de bu yüzden uzaklaşıyorlar…
Bir de eğitim sistemimizin bu konuda verdiği zararı görmezden gelemeyiz. Kitaplar, not için okunuyor. Sorular için ezberleniyor. “Okuyorum çünkü merak ediyorum” diyen kaç genç kaldı çevremizde?
Oysa ben kitapların hayatımı nasıl şekillendirdiğini çok iyi hatırlıyorum. İlk defa bir kadın karakterde kendimi bulduğumda, ağladım. Bir yazarın kelimeleri bana “yalnız değilsin” dediğinde içim ısındı. Hiç gitmediğim şehirleri hayal ettim, hiç tanımadığım insanları sevdim. Okumak, empatiydi. İç görüydü. Hayattı.
Şimdi ise her şey görsel… ama içerik boş. Parlak ama derinliksiz.
Bugün bir genç, bir kitabın kapağını açmıyorsa, belki de ona o kapıyı kimse aralamamıştır. Belki evinde kitap yoktu. Belki öğretmeni sadece sınav sorusu sordu. Belki çevresi onu hep susturdu, ama kitaplar konuşur sanmadı.
Bir gence kitap vermek, sadece bir kültür aktarımı değildir. Ona başka bir hayat ihtimali sunmaktır.
Ve eğer bunu yapamazsak… gençlik sadece bilgisiz değil, duyarsız da büyür.
Bugün bir kitap aç.
Belki de hayatına girecek en sessiz ama en derin dost, o sayfalarda seni bekliyordur.
">
Geçenlerde bir kafede, yan masamda oturan iki genç dikkatimi çekti. Ellerinde kitap yoktu, ama telefonları hiç susmuyordu. Biri TikTok videolarına gülüyor, diğeri Instagram’da filtreli bir dünyada kaybolmuştu. İçimden şöyle geçirdim: Bir zamanlar biz o masalarda kitapları tartışırdık…
Bazen bir roman sayfası, insanın içini öyle bir sızlatır ki, yıllardır çözemediklerini o tek cümlede bulursun. Bir şiirde kendini tanırsın. Ya da bir denemede, “Ben yalnız değilmişim” dersin. Kitap, sadece bilgi vermez. Kitap, insana kendini tanıtır.
Ama artık gençlerin dünyasında kitap, bir dekor nesnesine dönüştü. Story’de güzel duruyor, kitaplıkta estetik… Ama sayfaları açılmamış, içi okunmamış. Belki de sorun burada başlıyor. Görüyoruz ama dokunmuyoruz. Sahipleniyoruz ama yaşamıyoruz.
Peki neden kitap okumuyor gençler?
Çünkü okumanın sabır istediği bir çağda yaşıyoruz. Her şeyin hızlandığı, tüketildiği, yüzeysel olduğu bir çağ bu. Derinleşmeye, düşünmeye, sorgulamaya vakit yok. Herkes aceleci; ama kimse nereye gittiğini bilmiyor. Kitaplar ise yavaşlatır. Düşündürür. Aynaya bakmaya zorlar. Belki de bu yüzden uzaklaşıyorlar…
Bir de eğitim sistemimizin bu konuda verdiği zararı görmezden gelemeyiz. Kitaplar, not için okunuyor. Sorular için ezberleniyor. “Okuyorum çünkü merak ediyorum” diyen kaç genç kaldı çevremizde?
Oysa ben kitapların hayatımı nasıl şekillendirdiğini çok iyi hatırlıyorum. İlk defa bir kadın karakterde kendimi bulduğumda, ağladım. Bir yazarın kelimeleri bana “yalnız değilsin” dediğinde içim ısındı. Hiç gitmediğim şehirleri hayal ettim, hiç tanımadığım insanları sevdim. Okumak, empatiydi. İç görüydü. Hayattı.
Şimdi ise her şey görsel… ama içerik boş. Parlak ama derinliksiz.
Bugün bir genç, bir kitabın kapağını açmıyorsa, belki de ona o kapıyı kimse aralamamıştır. Belki evinde kitap yoktu. Belki öğretmeni sadece sınav sorusu sordu. Belki çevresi onu hep susturdu, ama kitaplar konuşur sanmadı.
Bir gence kitap vermek, sadece bir kültür aktarımı değildir. Ona başka bir hayat ihtimali sunmaktır.
Ve eğer bunu yapamazsak… gençlik sadece bilgisiz değil, duyarsız da büyür.
Bugün bir kitap aç.
Belki de hayatına girecek en sessiz ama en derin dost, o sayfalarda seni bekliyordur.