Silahlı Cemaat olur mu?

Günlerdir detaylarını gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından ve İnternet...

Özden Yolagiden ozden.yolagiden@gmail.com
Günlerdir detaylarını gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından ve İnternet sitelerinden görebildiğiniz, okuyabildiğiniz bir tartışma konusu var. Erzincan'da başlayan bir cemaat araştırmasının savcılığa gelen bazı ihbarlardan sonra Erzurum’daki özel yetkili savcılığa alınmaya çalışılması sonucunda ciddi tartışmalar yaşandı.
 
Dosyanın Erzurum'a devredilmesiyle birlikte Erzincan Savcılığı tarafından gözaltına alınanlar serbest bırakıldı. Bu kez Erzincan Savcısı ile operasyonlara giden bazı askerler ve Jandarma görevlilerinin gözaltına alındığı haberi geldi. Sonra kıyameti koparan Erzincan Savcısının, Erzurum savcısı tarafından hapse atılması ve Ergenekon ile suçlanması!
 
HSYK duruma el attı ve Erzurum başsavcısı dahil dört savcının özel durumunu kaldırdı. Dinlemeye takılan telefon görüşmeleri basına yansıdı. Cemil Çiçek’in Erzincan Savcısını aradığı ortaya çıktı. Cemil Çiçek kamuoyunu ikna edebilecek bir açıklama henüz yapmadı!
 
Neresinden bakarsanız bakın tuhaf bir araştırma dosyası tüm Türkiye'nin gözleri önüne serildi. Hukukçular olayın hukuki boyutunu tartışa dursun, aklıma takılan bazı soruları buradan aktarmak isterim.
 
Olayda iktidar yanlısı bazı kalemlerin ve cemaatçi tarafların görmezden geldiği bazı noktalar var. Gözden kaçması mümkün değil ama bazı sorular nedense hiç sorulmadı. Erzurum savcısı, Erzincan Savcılığı tarafından soruşturması devam eden dosyayı isterken "örgüt silahlı, bu yüzden benim yetki alanımda" demiş. Ama kimse, “bu nedir, çocuklara din eğitimi veren bir cemaat nasıl silahlı olur” demedi!
 
Cemaat karşıtları için itiraf gibi açıklama olmasına rağmen kimse olayın üzerine gitmedi! İşin tuhafı İsmailağa Cemaati tarafından da "hayır biz silahlı değiliz" tepkisi verilmedi. Veya ben duymadım. Okumadım. Toplumda genel kabul gören şekli ile bu dosya kapatılmak için Erzurum’a alınmış. Nitekim HSYK konuya el atarak bu iddiaları bir anlamda doğruladı. Hukuku köşeye sıkıştıracak bu suçlamada sözü işin uzmanlarına bırakırım.
 
Komplo teorileri ve cemaati aklama haberlerini görmezden gelerek tüm iyi niyetimle sormak istiyorum: İsmailağa Cemaati silahlı mı gerçekten? Cemaat lideri/liderleri bu suçlamaya neden ses çıkarmadı? İhbarı yapan kişinin İsmailağa cemaati ile bir husumeti söz konusu mudur?
 
Savcıya gelen ihbarı doğru kabul edelim ve diyelim ki cemaat silahlı eylemlerde bulunmuş: Bu kanıya varılmasını ve dosyanın Erzurum’a gönderilmesini sağlayacak kanıt ne? Salt bir ihbar davanın seyrini değiştirmeye yeterli mi? Sağlam kanıt elde edildiyse bu “silahlı örgüte” karşı savcılık ne yaptı, kime ne ceza verdi?
 
Türkiye’de ciddi kabul gören ve geniş tabanlı bir desteğe sahip bir cemaat bu kadar kolay bir şekilde zan altında bırakılabilir mi? Eğer cemaatin silahlı olduğuna yönelik ihbarın karşılıksız çıkması ile dosyanın tekrar Erzincan’a iade edilmesi gerekir miydi?
 
Silaha ve silahlı örgütlenmeye, Cemaatlerin yapısına ve hatta varlığına itirazım var. Fakat bu suçlama yenilir-yutulur bir suçlama değildir.
 
Türkiye’de siyasetin içinde olan ve bazı iktidarların cemaat desteği ile ayakta kaldığını herkes biliyor. Ama son yıllarda silahlı cemaat tartışması belki de ilk defa yaşanıyor. Eğer işin bu boyutu kamuoyuna açıklanmazsa cemaat üstünde silinmesi zor bir suçlama kalacaktır.
">
Günlerdir detaylarını gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından ve İnternet sitelerinden görebildiğiniz, okuyabildiğiniz bir tartışma konusu var. Erzincan'da başlayan bir cemaat araştırmasının savcılığa gelen bazı ihbarlardan sonra Erzurum’daki özel yetkili savcılığa alınmaya çalışılması sonucunda ciddi tartışmalar yaşandı.
 
Dosyanın Erzurum'a devredilmesiyle birlikte Erzincan Savcılığı tarafından gözaltına alınanlar serbest bırakıldı. Bu kez Erzincan Savcısı ile operasyonlara giden bazı askerler ve Jandarma görevlilerinin gözaltına alındığı haberi geldi. Sonra kıyameti koparan Erzincan Savcısının, Erzurum savcısı tarafından hapse atılması ve Ergenekon ile suçlanması!
 
HSYK duruma el attı ve Erzurum başsavcısı dahil dört savcının özel durumunu kaldırdı. Dinlemeye takılan telefon görüşmeleri basına yansıdı. Cemil Çiçek’in Erzincan Savcısını aradığı ortaya çıktı. Cemil Çiçek kamuoyunu ikna edebilecek bir açıklama henüz yapmadı!
 
Neresinden bakarsanız bakın tuhaf bir araştırma dosyası tüm Türkiye'nin gözleri önüne serildi. Hukukçular olayın hukuki boyutunu tartışa dursun, aklıma takılan bazı soruları buradan aktarmak isterim.
 
Olayda iktidar yanlısı bazı kalemlerin ve cemaatçi tarafların görmezden geldiği bazı noktalar var. Gözden kaçması mümkün değil ama bazı sorular nedense hiç sorulmadı. Erzurum savcısı, Erzincan Savcılığı tarafından soruşturması devam eden dosyayı isterken "örgüt silahlı, bu yüzden benim yetki alanımda" demiş. Ama kimse, “bu nedir, çocuklara din eğitimi veren bir cemaat nasıl silahlı olur” demedi!
 
Cemaat karşıtları için itiraf gibi açıklama olmasına rağmen kimse olayın üzerine gitmedi! İşin tuhafı İsmailağa Cemaati tarafından da "hayır biz silahlı değiliz" tepkisi verilmedi. Veya ben duymadım. Okumadım. Toplumda genel kabul gören şekli ile bu dosya kapatılmak için Erzurum’a alınmış. Nitekim HSYK konuya el atarak bu iddiaları bir anlamda doğruladı. Hukuku köşeye sıkıştıracak bu suçlamada sözü işin uzmanlarına bırakırım.
 
Komplo teorileri ve cemaati aklama haberlerini görmezden gelerek tüm iyi niyetimle sormak istiyorum: İsmailağa Cemaati silahlı mı gerçekten? Cemaat lideri/liderleri bu suçlamaya neden ses çıkarmadı? İhbarı yapan kişinin İsmailağa cemaati ile bir husumeti söz konusu mudur?
 
Savcıya gelen ihbarı doğru kabul edelim ve diyelim ki cemaat silahlı eylemlerde bulunmuş: Bu kanıya varılmasını ve dosyanın Erzurum’a gönderilmesini sağlayacak kanıt ne? Salt bir ihbar davanın seyrini değiştirmeye yeterli mi? Sağlam kanıt elde edildiyse bu “silahlı örgüte” karşı savcılık ne yaptı, kime ne ceza verdi?
 
Türkiye’de ciddi kabul gören ve geniş tabanlı bir desteğe sahip bir cemaat bu kadar kolay bir şekilde zan altında bırakılabilir mi? Eğer cemaatin silahlı olduğuna yönelik ihbarın karşılıksız çıkması ile dosyanın tekrar Erzincan’a iade edilmesi gerekir miydi?
 
Silaha ve silahlı örgütlenmeye, Cemaatlerin yapısına ve hatta varlığına itirazım var. Fakat bu suçlama yenilir-yutulur bir suçlama değildir.
 
Türkiye’de siyasetin içinde olan ve bazı iktidarların cemaat desteği ile ayakta kaldığını herkes biliyor. Ama son yıllarda silahlı cemaat tartışması belki de ilk defa yaşanıyor. Eğer işin bu boyutu kamuoyuna açıklanmazsa cemaat üstünde silinmesi zor bir suçlama kalacaktır.
Tüm yazılarını göster