Şu Tank Meselesi

Çıkan haberlere göre AKP hükümetin en sevilen projesi tank geliştirme projesi oldu. ...

Engin Civan engin.civan@haber3.com

Çıkan haberlere göre AKP hükümetin en sevilen projesi tank geliştirme projesi oldu.  Bugünlerde asker sivil ilişkilerinde yeniden düzenlemeler olurken tank konusunu ele almakta yarar görüyorum. Demokratikleşme sürecini canı gönülden destekliyorum lakin bir ordunun esas sınavı askeri başarılarındadır. Bu günlerde asker-sivil ilişkileri çağdaşlaşırken, ordunun esas görevi olan savunma gücü ve bu gücün yaptırım erki  göz ardı edilmemeli. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin  (TSK)  ciddi bir paradigma değişimin eşiğine geldiği bu ortamda.

Bu nedenle Tank Projesiyle birlikte silahlı kuvvetlerin yapılanmasının ne olması gerektiğini analizini yaralı görüyorum.

Yapılanma Soğuk Savaş Markalı:

NATO çerçevesinde Sovyetlerin Güney Doğu kanadına birlik tahsis etmelerini sağlamak için TSK’nin Kara gücü sayısal olarak yüksek tutulmuştur. Doğal olarak, bu kadar yüksek asker sayısı ciddi bir mekanize gücü ve binlerce tankı da beraberinde getirmektedir. ( Bunun yan ürünü de albay ve paşa sayısında enflasyondur. Aynı  grup içinde vatan kurtaranların sayısında ki fazlalık da yan ürünün hediye çeki olmakta).

Tarih Bizi Yanıltmıyor:

Tarihe baktığımızda Anadolu yarımadası iki büyük meydan muharebesine sahne olduğunu görüyoruz. İkisi de Doğu’dan gelen ‘barut öncesi’ savaşlar.  Sakarya muharebesini sayısal olarak benzer özellikler taşısa da uzun yıllar süren bir istila savaşının parçası olduğu için ayrı tutuyorum.
Dünya Tarihine baktığımızda iki kez tank savaşı görmekteyiz. Birincisi Kuzey Afrika’da Almanların Amerikan-İngiliz karmasıyla karşılaşması, ikincisi Almanların Ruslarla Orta Avrupa tank savaşları. Her iki tank savaşı İkinci Dünya savaşının bir parçasıdır fakat elektronik hava teknolojisinin henüz gelişmediği döneme denk gelmektedir.

Bunun dışında tarihte ciddi bir tank savaşı yoktur. Yakın geçmişte tankların rezil olduğu savaş örnekleri çoktur. Saddam’ın binlerce tankını Amerikan tank avcısı uçaklar 48 saatte yok edişi sadece son örnek.

Tank Bir Güç Göstergesi:

Sincan tecrübesinde yaşandığı gibi, ‘ Tank Sesiyle Uyanmak’ başlığında atıldığı gibi, tank bir gövde gösterisidir. Günümüz savaş gerçeklerinde ise tank hantal ve verimsiz bir silahtır. Irak’ta ve Afganistan’da ABD tank kullanamıyor. Zırhlı araçlar ise mayınların oyuncağı olmuş durumda. Durum o kadar komik ki ABD’li askerler Hummvylerin önüne sırıkla ekmek kızartıcı asarak mayınlardan korunmaya çalışmakta.

Arşivden hatırlayacağız gibi, Ayastefanos ve Sevr Travması analizimde bazı detaylara girmiştim o nedenle tekrarlamak istemiyorum.  Konuyu kısaca özetlersek;  Mevcut dünya şartlarında olanı modernize etmektense yeniden yapılanmanın üzerine yoğunlaşmakta fayda görüyorum.

Nerde O Eski Savaşlar:

Nerde o eski Bayramlar misali bugün artık eski savaşlarda kalmadı. Napolyon zamanından gelen taktikler, topçu ateşi,  süvari saldırısı, süngü gücü kombinezonları filmlerde kaldı. Tank destekli piyade ilerlemesi bile artık tarih.

Cumhuriyet’in kuruluşunu tetikleyen Yunan istilası ve akabinde gelen meydan muharebeleri esasen Napolyon zamanından kalma taktik ve teknolojiyle yaşanmış savaşlardır. Deniz ve Hava gücünün varlığı sıfırdır. Anadolu mekanize bir savaşın yaşanmadığı coğrafyadır. Komşularımıza baktığımızda büyük bir mekanize savaşın olasılığı oldukça düşük gözükmektedir.

Sayılara Boğulmadan:

Bugün Türkiye’nin 4250 tankı bulunmaktadır dünyanın 8.büyük tank sayısıdır. İran’la Osmanlı’nın sınırı 372 sene önce imzalanan Kasr-ı Şirin’e dayanır. Bulgaristan ve Romanya AB üyesi olarak Türkiye’ye saldırmak niyetinde olmasa gerekir. AB üyesi Yunanistan’da şahinler olsa da Türkiye’yle kara savaşı akıllıca olmadığı aşikârdır. Doğu’da ise,  Ermenistan ve Gürcistan’ın durumları ortada. Güneydoğu’da Suriye ve Irak Türkiye’yle kurulduklarından bu yana hiç savaşmadılar. Bölgemizde Türkiye’den büyük tek ülke Rusya Federasyonu ise artık başka bir ülkeye dönüşmüştür.

Türkiye Silahlı Kuvvetleri yaklaşık  850 bin kişi. Bunun 700 bini Kara, 60 bini Hava ve 53 bini Deniz kuvvetleri. Günümüz dünyasında yerleşik ülkeler arasında topyekûn savaşların yerini düşük yoğunluklu savaşların aldığını kabul edersek, esnek gücün önemi ortaya çıkar.

Barbaros’un Torunları:

Sahillerin korsanlardan ve kaçakçılardan korunması için daha hızlı ve güçlü bir donanma. Büyük gemiler ve denizaltıların yerine küçük, hızlı ve füzelerle donanmış savaş gemileri  daha gerçekçi gözükmektedir. Çağımızın son büyük deniz harekâtlarından biri olan İngiltere’nin Falklands  Adaları muhaberesini bilmem  hatırlar mısınız? Arjantin Hava Kuvvetleri İngilizlere kök söktürmüştü. Eğer Arjantin’in 2 düzine fazla ‘Excorcet’ füzesi bulunsa meşhur Kraliyet Donanmasının tamamı denizin dibini boylamıştı.

İstikbal Göklerde Mi?

Teknolojik gelişmeler o kadar hızlı ki bilim hemen uygulamaya konuluyor. Havada hızlı gelişimim artık tek sınırlayıcı faktörü pilotların refleks hızı oldu. İnsan olarak pilotlar daha hızlı davranabilse uçaklar daha hızlı birer ölüm makinesi olacak. Yerel çatışmalara anında müdahale edecek daha güçlü bir Hava Kuvvetleri olmazsa olmaz.  Mobilizasyon gerektiren helikopteriyle, zırhlı aracıyla, elektronik aygıtlarıyla ve süper silahlarla donanmış 150 bin kişilik bir güç 21. Yüzyıl için daha gerçekçi gözükmekte. Bütün bu güçlerin üstünde saldırılara karşı uzaydan denetimli savunma füze sistemleri işte insanoğlunun istikbalde yapacağı savaşların gidişatı. Türkiye’nin gereksinmesi bu yolda olmalı.

Çıkar Gurubu Olarak Bürokrasi:

Her çıkar grubu devletten ve iktidardan kendi sektörlerine yönelik ayrıcalık ister. Örneğin TÜSİAD, örneğin medya patronları derneği. Bürokrasi dernekleşmeden kendi çıkarını koruma özelliğine sahip derneksiz tek çıkar grubudur. Askeri bürokraside bu gruptan soyutlanamaz. Özellikle profesyonel askerlerin sayısal çoğunluğu ve Türkiye’de orta sınıfın hatırı sayılır bir bölümünü oluşturması, askerleri güçlü bir çıkar grubu yapmıştır.

Ez cümle paradigma değişikliği için gerekli adımların atılması zordur. Özellikle ülke savunması, ülke bütünlüğü gibi hassas konular işin içine girince sonuç almak daha da çetrefil hale gelmekte.
Dünyanın her ülkesinde bir gerçek vardır; her yönetici asker en iyi ve en pahalı silahı ister. Önemli olan gösterişsizde olsa en verimli silah bulmak en vurucu şekilde organize olmaktır. Bu konuda sivillerin daha gerçekçi olacağını düşünüyorum.

Son günlerde Suriye’de sular ısınıyor, İsrail’le aramızda sular dalgalanıyor. Suriye’nin 5000 tankı var bugüne kadar sadece kendi vatandaşlarına karşı kullanıldı. İsrail’in 3200 tankı var 50 küsur senedir Filistinlilerin özgürlük iradesini kıramadı.

Türkiye’de ilk tank birliği Lüleburgaz’da kurulmuştu. Tesadüf değildir, Mustafa Kemal Paşa Çanakkale’de anlamıştır ki Boğaz’lar sadece karadan ele geçirilebilir. Bu doktrin sonradan unutuldu tank sayısı düşünülmeden arttı gitti.

Gereksinmelere göre çağdaş silahlara yönelme zamanı geldi.

 

">

Çıkan haberlere göre AKP hükümetin en sevilen projesi tank geliştirme projesi oldu.  Bugünlerde asker sivil ilişkilerinde yeniden düzenlemeler olurken tank konusunu ele almakta yarar görüyorum. Demokratikleşme sürecini canı gönülden destekliyorum lakin bir ordunun esas sınavı askeri başarılarındadır. Bu günlerde asker-sivil ilişkileri çağdaşlaşırken, ordunun esas görevi olan savunma gücü ve bu gücün yaptırım erki  göz ardı edilmemeli. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin  (TSK)  ciddi bir paradigma değişimin eşiğine geldiği bu ortamda.

Bu nedenle Tank Projesiyle birlikte silahlı kuvvetlerin yapılanmasının ne olması gerektiğini analizini yaralı görüyorum.

Yapılanma Soğuk Savaş Markalı:

NATO çerçevesinde Sovyetlerin Güney Doğu kanadına birlik tahsis etmelerini sağlamak için TSK’nin Kara gücü sayısal olarak yüksek tutulmuştur. Doğal olarak, bu kadar yüksek asker sayısı ciddi bir mekanize gücü ve binlerce tankı da beraberinde getirmektedir. ( Bunun yan ürünü de albay ve paşa sayısında enflasyondur. Aynı  grup içinde vatan kurtaranların sayısında ki fazlalık da yan ürünün hediye çeki olmakta).

Tarih Bizi Yanıltmıyor:

Tarihe baktığımızda Anadolu yarımadası iki büyük meydan muharebesine sahne olduğunu görüyoruz. İkisi de Doğu’dan gelen ‘barut öncesi’ savaşlar.  Sakarya muharebesini sayısal olarak benzer özellikler taşısa da uzun yıllar süren bir istila savaşının parçası olduğu için ayrı tutuyorum.
Dünya Tarihine baktığımızda iki kez tank savaşı görmekteyiz. Birincisi Kuzey Afrika’da Almanların Amerikan-İngiliz karmasıyla karşılaşması, ikincisi Almanların Ruslarla Orta Avrupa tank savaşları. Her iki tank savaşı İkinci Dünya savaşının bir parçasıdır fakat elektronik hava teknolojisinin henüz gelişmediği döneme denk gelmektedir.

Bunun dışında tarihte ciddi bir tank savaşı yoktur. Yakın geçmişte tankların rezil olduğu savaş örnekleri çoktur. Saddam’ın binlerce tankını Amerikan tank avcısı uçaklar 48 saatte yok edişi sadece son örnek.

Tank Bir Güç Göstergesi:

Sincan tecrübesinde yaşandığı gibi, ‘ Tank Sesiyle Uyanmak’ başlığında atıldığı gibi, tank bir gövde gösterisidir. Günümüz savaş gerçeklerinde ise tank hantal ve verimsiz bir silahtır. Irak’ta ve Afganistan’da ABD tank kullanamıyor. Zırhlı araçlar ise mayınların oyuncağı olmuş durumda. Durum o kadar komik ki ABD’li askerler Hummvylerin önüne sırıkla ekmek kızartıcı asarak mayınlardan korunmaya çalışmakta.

Arşivden hatırlayacağız gibi, Ayastefanos ve Sevr Travması analizimde bazı detaylara girmiştim o nedenle tekrarlamak istemiyorum.  Konuyu kısaca özetlersek;  Mevcut dünya şartlarında olanı modernize etmektense yeniden yapılanmanın üzerine yoğunlaşmakta fayda görüyorum.

Nerde O Eski Savaşlar:

Nerde o eski Bayramlar misali bugün artık eski savaşlarda kalmadı. Napolyon zamanından gelen taktikler, topçu ateşi,  süvari saldırısı, süngü gücü kombinezonları filmlerde kaldı. Tank destekli piyade ilerlemesi bile artık tarih.

Cumhuriyet’in kuruluşunu tetikleyen Yunan istilası ve akabinde gelen meydan muharebeleri esasen Napolyon zamanından kalma taktik ve teknolojiyle yaşanmış savaşlardır. Deniz ve Hava gücünün varlığı sıfırdır. Anadolu mekanize bir savaşın yaşanmadığı coğrafyadır. Komşularımıza baktığımızda büyük bir mekanize savaşın olasılığı oldukça düşük gözükmektedir.

Sayılara Boğulmadan:

Bugün Türkiye’nin 4250 tankı bulunmaktadır dünyanın 8.büyük tank sayısıdır. İran’la Osmanlı’nın sınırı 372 sene önce imzalanan Kasr-ı Şirin’e dayanır. Bulgaristan ve Romanya AB üyesi olarak Türkiye’ye saldırmak niyetinde olmasa gerekir. AB üyesi Yunanistan’da şahinler olsa da Türkiye’yle kara savaşı akıllıca olmadığı aşikârdır. Doğu’da ise,  Ermenistan ve Gürcistan’ın durumları ortada. Güneydoğu’da Suriye ve Irak Türkiye’yle kurulduklarından bu yana hiç savaşmadılar. Bölgemizde Türkiye’den büyük tek ülke Rusya Federasyonu ise artık başka bir ülkeye dönüşmüştür.

Türkiye Silahlı Kuvvetleri yaklaşık  850 bin kişi. Bunun 700 bini Kara, 60 bini Hava ve 53 bini Deniz kuvvetleri. Günümüz dünyasında yerleşik ülkeler arasında topyekûn savaşların yerini düşük yoğunluklu savaşların aldığını kabul edersek, esnek gücün önemi ortaya çıkar.

Barbaros’un Torunları:

Sahillerin korsanlardan ve kaçakçılardan korunması için daha hızlı ve güçlü bir donanma. Büyük gemiler ve denizaltıların yerine küçük, hızlı ve füzelerle donanmış savaş gemileri  daha gerçekçi gözükmektedir. Çağımızın son büyük deniz harekâtlarından biri olan İngiltere’nin Falklands  Adaları muhaberesini bilmem  hatırlar mısınız? Arjantin Hava Kuvvetleri İngilizlere kök söktürmüştü. Eğer Arjantin’in 2 düzine fazla ‘Excorcet’ füzesi bulunsa meşhur Kraliyet Donanmasının tamamı denizin dibini boylamıştı.

İstikbal Göklerde Mi?

Teknolojik gelişmeler o kadar hızlı ki bilim hemen uygulamaya konuluyor. Havada hızlı gelişimim artık tek sınırlayıcı faktörü pilotların refleks hızı oldu. İnsan olarak pilotlar daha hızlı davranabilse uçaklar daha hızlı birer ölüm makinesi olacak. Yerel çatışmalara anında müdahale edecek daha güçlü bir Hava Kuvvetleri olmazsa olmaz.  Mobilizasyon gerektiren helikopteriyle, zırhlı aracıyla, elektronik aygıtlarıyla ve süper silahlarla donanmış 150 bin kişilik bir güç 21. Yüzyıl için daha gerçekçi gözükmekte. Bütün bu güçlerin üstünde saldırılara karşı uzaydan denetimli savunma füze sistemleri işte insanoğlunun istikbalde yapacağı savaşların gidişatı. Türkiye’nin gereksinmesi bu yolda olmalı.

Çıkar Gurubu Olarak Bürokrasi:

Her çıkar grubu devletten ve iktidardan kendi sektörlerine yönelik ayrıcalık ister. Örneğin TÜSİAD, örneğin medya patronları derneği. Bürokrasi dernekleşmeden kendi çıkarını koruma özelliğine sahip derneksiz tek çıkar grubudur. Askeri bürokraside bu gruptan soyutlanamaz. Özellikle profesyonel askerlerin sayısal çoğunluğu ve Türkiye’de orta sınıfın hatırı sayılır bir bölümünü oluşturması, askerleri güçlü bir çıkar grubu yapmıştır.

Ez cümle paradigma değişikliği için gerekli adımların atılması zordur. Özellikle ülke savunması, ülke bütünlüğü gibi hassas konular işin içine girince sonuç almak daha da çetrefil hale gelmekte.
Dünyanın her ülkesinde bir gerçek vardır; her yönetici asker en iyi ve en pahalı silahı ister. Önemli olan gösterişsizde olsa en verimli silah bulmak en vurucu şekilde organize olmaktır. Bu konuda sivillerin daha gerçekçi olacağını düşünüyorum.

Son günlerde Suriye’de sular ısınıyor, İsrail’le aramızda sular dalgalanıyor. Suriye’nin 5000 tankı var bugüne kadar sadece kendi vatandaşlarına karşı kullanıldı. İsrail’in 3200 tankı var 50 küsur senedir Filistinlilerin özgürlük iradesini kıramadı.

Türkiye’de ilk tank birliği Lüleburgaz’da kurulmuştu. Tesadüf değildir, Mustafa Kemal Paşa Çanakkale’de anlamıştır ki Boğaz’lar sadece karadan ele geçirilebilir. Bu doktrin sonradan unutuldu tank sayısı düşünülmeden arttı gitti.

Gereksinmelere göre çağdaş silahlara yönelme zamanı geldi.

 

Tüm yazılarını göster