Top yuvarlıktır ekonomisi !

Haber3.com yazarı R. Bülend Kırmacı yazdı: Top yuvarlıktır ekonomisi !

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Sosyal medyada “kara para” zincirinin döküntülerini ibretle izlerken..

Şimdi de futbol dünyasındaki “saadet zincirinin” figürleri vizyonda…

 Yarısı karnını doyurmakta zorlanan toplumun “yemek programları” izlemesi gibi

“izliyoruz” bu “ahlaken çürümüşlüğün” öykülerini…

 Bu düzen, insanı ezen bir düzendir. Burada her şey vardır; iktisadi akıl yoktur!

 İktisadi aklın geçerli olmadığı yerde, çalan, çırpan, yalan dolan, tezgah, kumpas çoktur…

Ne bireyler ne örgütler, ne kamu organizasyonu gerçeklikler üzerine odaklanamaz.

 Kör tutar, topal yakalar; altta kalanın canı çıkar; bu devran böyle gelmiş böyle gider;

 “Top yuvarlıktır”! Top gibi tepilen, uçurumun kenarına iteklenen ve devrilen halktır!

 Giden her kuruş; halkın bütçesinden, üretenin alın-terinden, işçinin emeğinden, memurun vergisinden gitmektedir! Sıkı duralım: Dahası, gençlerin geleceği çalınmaktadır!

 Örneğin şu futbolcu saadet zincirinde telaffuz edilen parasal hacimle, 81 ilimizde tribünlü, soyunma odalı, gerçek çim sahalı -çevre düzenlemesiyle- ikişer adet mini stat yapılabilir ve amatörlere tahsis edilebilirdi…

 Ne ki, “büyük kulüplerin vergi borcunu devlet bankalarına yıkmaya teşne” bir sistemde bu gerçekler hiç sorgulanmaz!

 Tam olarak yüzleşmediğimiz başka gerçekler de vardır!

 Türkiye dolaylı vergilerin ülkesidir.

Maaş ve ücretliden kaynağında vergi kesilir, ancak faaliyet karlarından yeterince vergi tahsil edilemez; çünkü amaca uygun faaliyet yeterince kar/kazanç sağlamaz…

Milyonlarca “kaçak iş gücünün” piyasaya sürülmesiyle, kayıt dışı ekonominin milli gelire oranı %33’lerdedir…

 Mülksüzleşen, işsizleşen, borçlanan, sosyalliğini yitiren bir Türkiye tablosudur

 Bu gerçekler ve enflasyon ile güven endeksi ortadayken yıllar içinde, yaklaşık 450-500 milyar dolar paranın yurt dışına “aktarıldığından” söz edilmektedir..

İşte bu saadet zincirleri bu genel tablonun da bir eseridir…

 Öte yandan iktisadi akıldan ne denli uzak olduğumuzu, iki örnek bile açıklamaya yeter:

 1. Akaryakıt fiyatları dünya genelinde yükselince bizde de yükselmekte, fakat fiyatlar düşünce bizde düşmemektedir!

Pompa yalama olmuştur!

2. Emekliye gerçekleşen değil "beklenen" enflasyona göre zam yapınca emekli hem geçmişten hem de “bugün” kayba uğramakta, sonraki zamlar da bu kayıplar, bu yitikler üstünde bina edilince iki yakamız bir araya gelmemektedir.

Tüm olgular, ekonominin kurumsal işleyişinin tamamen akıl dışı olduğuna ve fakat bundan daha vahim olarak toplum adına bunu sorgulayacak kurumlar açısından da tam bir avarelik ve akıl tutulması içinde bulunduğumuza işaret etmektedir.

 Bu düzende, top yuvarlıktır ancak maçın sonunda hep üretici halk kaybetmektedir.

">

Sosyal medyada “kara para” zincirinin döküntülerini ibretle izlerken..

Şimdi de futbol dünyasındaki “saadet zincirinin” figürleri vizyonda…

 Yarısı karnını doyurmakta zorlanan toplumun “yemek programları” izlemesi gibi

“izliyoruz” bu “ahlaken çürümüşlüğün” öykülerini…

 Bu düzen, insanı ezen bir düzendir. Burada her şey vardır; iktisadi akıl yoktur!

 İktisadi aklın geçerli olmadığı yerde, çalan, çırpan, yalan dolan, tezgah, kumpas çoktur…

Ne bireyler ne örgütler, ne kamu organizasyonu gerçeklikler üzerine odaklanamaz.

 Kör tutar, topal yakalar; altta kalanın canı çıkar; bu devran böyle gelmiş böyle gider;

 “Top yuvarlıktır”! Top gibi tepilen, uçurumun kenarına iteklenen ve devrilen halktır!

 Giden her kuruş; halkın bütçesinden, üretenin alın-terinden, işçinin emeğinden, memurun vergisinden gitmektedir! Sıkı duralım: Dahası, gençlerin geleceği çalınmaktadır!

 Örneğin şu futbolcu saadet zincirinde telaffuz edilen parasal hacimle, 81 ilimizde tribünlü, soyunma odalı, gerçek çim sahalı -çevre düzenlemesiyle- ikişer adet mini stat yapılabilir ve amatörlere tahsis edilebilirdi…

 Ne ki, “büyük kulüplerin vergi borcunu devlet bankalarına yıkmaya teşne” bir sistemde bu gerçekler hiç sorgulanmaz!

 Tam olarak yüzleşmediğimiz başka gerçekler de vardır!

 Türkiye dolaylı vergilerin ülkesidir.

Maaş ve ücretliden kaynağında vergi kesilir, ancak faaliyet karlarından yeterince vergi tahsil edilemez; çünkü amaca uygun faaliyet yeterince kar/kazanç sağlamaz…

Milyonlarca “kaçak iş gücünün” piyasaya sürülmesiyle, kayıt dışı ekonominin milli gelire oranı %33’lerdedir…

 Mülksüzleşen, işsizleşen, borçlanan, sosyalliğini yitiren bir Türkiye tablosudur

 Bu gerçekler ve enflasyon ile güven endeksi ortadayken yıllar içinde, yaklaşık 450-500 milyar dolar paranın yurt dışına “aktarıldığından” söz edilmektedir..

İşte bu saadet zincirleri bu genel tablonun da bir eseridir…

 Öte yandan iktisadi akıldan ne denli uzak olduğumuzu, iki örnek bile açıklamaya yeter:

 1. Akaryakıt fiyatları dünya genelinde yükselince bizde de yükselmekte, fakat fiyatlar düşünce bizde düşmemektedir!

Pompa yalama olmuştur!

2. Emekliye gerçekleşen değil "beklenen" enflasyona göre zam yapınca emekli hem geçmişten hem de “bugün” kayba uğramakta, sonraki zamlar da bu kayıplar, bu yitikler üstünde bina edilince iki yakamız bir araya gelmemektedir.

Tüm olgular, ekonominin kurumsal işleyişinin tamamen akıl dışı olduğuna ve fakat bundan daha vahim olarak toplum adına bunu sorgulayacak kurumlar açısından da tam bir avarelik ve akıl tutulması içinde bulunduğumuza işaret etmektedir.

 Bu düzende, top yuvarlıktır ancak maçın sonunda hep üretici halk kaybetmektedir.

Tüm yazılarını göster