Yeni Havalimanı Üzerinden Eski Düşünceler

Geçtiğimiz günlerde yapılan İstanbul Yeni Havalimanı ihalesi ilgi ve tartışma odağı oldu. Projenin...

Engin Civan engin.civan@haber3.com

Geçtiğimiz günlerde yapılan İstanbul Yeni Havalimanı ihalesi ilgi ve tartışma odağı oldu. Projenin ekonomik gerçekleri var. Finansal boyutu var, yarattığı siyasi rüzgâr var. Rakamları sizler için çalıştım. Bu analizimde projenin değişik boyutlarını ele alacağım.

Önce Gerçekler:

Yeni havalimanı projesi bir BOOT ( Build Own Operate Transfer) yani Yap Sahiplen İşlet Devret projesidir. Avantajı devletin kasasından bir kuruş çıkmadan varlık sahibi olması, dezavantajı imtiyaz süresi boyunca yaratılan tekel konumundan dolayı hizmette kalite riskidir.
Projenin Toplam Maliyeti 5 miyar Avro olarak öngörülmüş. Birinci etap 4 milyar ikinci etap 1 milyar. İmtiyaz süresi boyunca ilave masraflarla yaklaşık 6 milyar Avroluk bir gider ortaya çıkmakta.
Toplam gelir ise tüm kira gelirleriyle birlikte 14.5 milyar Avro gözükmekte. Açık artırmada kira bedeli 22 küsür milyar Avro çıktığına göre ihaleyi alanlar baştan zararda. Böyle bir yatırım mümkün mü? Yoksa bizim bilmediğimiz bir şey mi var?

Konuyu biraz daha açmadan önce bir iki kritik varsayıma da değinmek isterim. İlk varsayım 1.Etap da yolcu kapasitesinin yılda 90 milyon olmasını öngörülüyor. İkinci varsayım 2.Etap da 60 milyona çıkıp toplam 150 milyon yolcu/yıl öngörmekte. Yani dünyanın en büyük havalimanı inşa ediliyor.
İki kritik varsayım daha var. Bilenler bilir hani proje analizinde zurnanın ‘zırt’ dediği ver misalinden. Birincisi İç Karlılık Oranı (IIR), ikincisi özkaynak yabancı kaynak oranı. Bu projede (IIR) yüzde 9 öngörülmüş. Düşük bir orandır. Kaynak oranı ise yüzde 35-65. Açık anlatımıyla yükleniciler paranın yüzde 65’i kredileyle bulacak. Bu hesaba göre imtiyaz boyunca kredilendirilen bölüme ödenecek faiz gideri 2.4 milyar Avro. Bu rakamı inşaat maliyetine eklersek toplam maliyet 8.4 milyar Avroya çıkmakta. Gider gelir arasındaki farkta eksi 15.9 milyar Avro olmakta. Açıkça Ortak Girişim Grubu OGG işe yaklaşık 16 milyar toplam zararla başlamakta.

Potansiyel Zarar Büyük:

24 yıl sürecek kira sözleşmesinde 16 milyar Avro zararın kapatılması için bilmediğimiz neler yapılabilir.

Birincisi OGG elinde atıl olan makine parkını devreye sokar maliyeti 1 milyar Avro düşürür. İkincisi bu bölgeye yeni bir deniz limanı inşa eder ek gelir yaratır, üçüncüsü çevrede arazi geliştirme projeleri başlatarak ek rant toplar. Ancak bütün bunlar kümülatif 16 milyar zararı kapatmaya yetmez. Son çare olarak belki  paralı bir yabancı ortakla faiz gideri 2 milyar düşürülebilir ama yinede 7 miyar dolarlık bir açık söz konusu. Bu 7 milyar zararı kapatmanın tek yolu son 10 yılda hava trafiğinde yaşanan patlama trendinin önümüzdeki 24 yılda devam etmesi. Bu beklenti bir kumardır. OGG’na bol şans dileriz.

Proje Üzerinden Siyaset:

İhalenin büyüklüğü değişik siyasi yorumlara yol açtı. Yemeğin lezzetini anlamak için tencereden bir kaşık tatmak yeter misali bir iki yorum üzerinden analiz yapmak istiyorum Gazetelerden birinde ‘Danışıklı dövüş, kömür parası olarak geri döner’ mealinden bir yorum okudum. İfade özgürlüğüne susamış bir toplum olarak her türlü yoruma saygılıyız. Ancak bu proje üzerinden muhalefet partileri CHP ve MHP’nin öğrenecekleri çok şey var. Dünya gerçekleri bölge dinamikleri ve Türkiye’nin yakaladığı rüzgâra muhalefet yelken açamıyor.  Seçim sonuçlarını kömür, makarna ve göbek kaşıma parametreleriyle açıklamak yetersiz.

Başka bir yorum ‘Basın özgürlüğünün Afrika’dan daha geri olduğu Türkiye gibi anti demokratik bir ülkeye 150 milyon yolcu gelmez’ mealindendi. Enteresan bir yorum olmuş. Neredeyse bana doğu toplumlarının demokrasi anlayışı üzerine bir analiz için ilham kaynağı olacaktı. Konuyu bir başka yazıya bıraktım.

İstanbul Yeşilköy’e inen Ruslar, Hintliler, Pakistanlıların önceliği güvenlik ve asayiş ortam mı yoksa ‘köşe yazarları’ Başbakan arası itişme mi? Sormak gerek. Şimdilik bu soruyla yetiniyorum. Ancak basın özgürlüğü konusunda söyleyecek bir sözüm var. Özgürlükle bağımsızlık bir arada ele alınması gereken kavramlardır. Türkiye medyası ve sermaye yapısının her dönem ama her dönemde iktidarla ciddi sermaye ilişkisi içinde olmuştur. Gazetecilik mesleği de bu sektörel yapı içinde kişisel sermaye birikim aracı olarak kullanılmıştır ve kullanılmaktadır. Dikkat ederseniz köşe yazarları arasında çıkan çatışmaların çoğunun altında kimin yalısının diğerinin yalısınından daha büyük gibi süfli kıskançlıklar yatar.

Defalarca yazdım yine belirteyim. Basın özgürlüğünün ‘mütemmim cüzü’ bağımsız basındır.

Boş Konuşmalar Sokağı:

İktidar partisi AKP’nin önde gelen siyasetçilerinden birisinin de yeni havalimanı projesinin kira bedelinin Avrupa’da ki birçok ülkenin Milli Gelirinden fazla olduğu gibi yorumları oldu. ‘Yelkenlerini Atlas’tan yapan’ bir milletin torunları olarak etrafta esen Neo-Osmanlı rüzgârlarında kulağa hoş gelen fakat boş bir seda olmuş. 22 milyar bir yıllık değil 24 seneye yayılmış bir meblağdır.
Sonuç olarak ifade özgürlüğüne ‘EVET’ kendi gündemi oluşturmak için büyük bir projeyi alet edip boş sloganlarla konuşmalara ‘HAYIR’ diyorum. Boş konuşan medya maymunları, ikoncalar, medyatik asalaklar (tufeyli mi desek acaba) ve benzerlerinin söylediklerini mantık süzgecinden geçirmeden mademki ‘demiş’ doğrudur mademki yazmış ‘gerçektir’ kabul etmeyiniz.
Umarım bir gün bir sivil toplum örgütü çıkar kamusal alanda boş konuşup ahkâm kesenlerin söylediklerinin nasıl yanlış ve yanıltıcı olduğunun çetelesini tutar.

11 Mayıs 2013

">

Geçtiğimiz günlerde yapılan İstanbul Yeni Havalimanı ihalesi ilgi ve tartışma odağı oldu. Projenin ekonomik gerçekleri var. Finansal boyutu var, yarattığı siyasi rüzgâr var. Rakamları sizler için çalıştım. Bu analizimde projenin değişik boyutlarını ele alacağım.

Önce Gerçekler:

Yeni havalimanı projesi bir BOOT ( Build Own Operate Transfer) yani Yap Sahiplen İşlet Devret projesidir. Avantajı devletin kasasından bir kuruş çıkmadan varlık sahibi olması, dezavantajı imtiyaz süresi boyunca yaratılan tekel konumundan dolayı hizmette kalite riskidir.
Projenin Toplam Maliyeti 5 miyar Avro olarak öngörülmüş. Birinci etap 4 milyar ikinci etap 1 milyar. İmtiyaz süresi boyunca ilave masraflarla yaklaşık 6 milyar Avroluk bir gider ortaya çıkmakta.
Toplam gelir ise tüm kira gelirleriyle birlikte 14.5 milyar Avro gözükmekte. Açık artırmada kira bedeli 22 küsür milyar Avro çıktığına göre ihaleyi alanlar baştan zararda. Böyle bir yatırım mümkün mü? Yoksa bizim bilmediğimiz bir şey mi var?

Konuyu biraz daha açmadan önce bir iki kritik varsayıma da değinmek isterim. İlk varsayım 1.Etap da yolcu kapasitesinin yılda 90 milyon olmasını öngörülüyor. İkinci varsayım 2.Etap da 60 milyona çıkıp toplam 150 milyon yolcu/yıl öngörmekte. Yani dünyanın en büyük havalimanı inşa ediliyor.
İki kritik varsayım daha var. Bilenler bilir hani proje analizinde zurnanın ‘zırt’ dediği ver misalinden. Birincisi İç Karlılık Oranı (IIR), ikincisi özkaynak yabancı kaynak oranı. Bu projede (IIR) yüzde 9 öngörülmüş. Düşük bir orandır. Kaynak oranı ise yüzde 35-65. Açık anlatımıyla yükleniciler paranın yüzde 65’i kredileyle bulacak. Bu hesaba göre imtiyaz boyunca kredilendirilen bölüme ödenecek faiz gideri 2.4 milyar Avro. Bu rakamı inşaat maliyetine eklersek toplam maliyet 8.4 milyar Avroya çıkmakta. Gider gelir arasındaki farkta eksi 15.9 milyar Avro olmakta. Açıkça Ortak Girişim Grubu OGG işe yaklaşık 16 milyar toplam zararla başlamakta.

Potansiyel Zarar Büyük:

24 yıl sürecek kira sözleşmesinde 16 milyar Avro zararın kapatılması için bilmediğimiz neler yapılabilir.

Birincisi OGG elinde atıl olan makine parkını devreye sokar maliyeti 1 milyar Avro düşürür. İkincisi bu bölgeye yeni bir deniz limanı inşa eder ek gelir yaratır, üçüncüsü çevrede arazi geliştirme projeleri başlatarak ek rant toplar. Ancak bütün bunlar kümülatif 16 milyar zararı kapatmaya yetmez. Son çare olarak belki  paralı bir yabancı ortakla faiz gideri 2 milyar düşürülebilir ama yinede 7 miyar dolarlık bir açık söz konusu. Bu 7 milyar zararı kapatmanın tek yolu son 10 yılda hava trafiğinde yaşanan patlama trendinin önümüzdeki 24 yılda devam etmesi. Bu beklenti bir kumardır. OGG’na bol şans dileriz.

Proje Üzerinden Siyaset:

İhalenin büyüklüğü değişik siyasi yorumlara yol açtı. Yemeğin lezzetini anlamak için tencereden bir kaşık tatmak yeter misali bir iki yorum üzerinden analiz yapmak istiyorum Gazetelerden birinde ‘Danışıklı dövüş, kömür parası olarak geri döner’ mealinden bir yorum okudum. İfade özgürlüğüne susamış bir toplum olarak her türlü yoruma saygılıyız. Ancak bu proje üzerinden muhalefet partileri CHP ve MHP’nin öğrenecekleri çok şey var. Dünya gerçekleri bölge dinamikleri ve Türkiye’nin yakaladığı rüzgâra muhalefet yelken açamıyor.  Seçim sonuçlarını kömür, makarna ve göbek kaşıma parametreleriyle açıklamak yetersiz.

Başka bir yorum ‘Basın özgürlüğünün Afrika’dan daha geri olduğu Türkiye gibi anti demokratik bir ülkeye 150 milyon yolcu gelmez’ mealindendi. Enteresan bir yorum olmuş. Neredeyse bana doğu toplumlarının demokrasi anlayışı üzerine bir analiz için ilham kaynağı olacaktı. Konuyu bir başka yazıya bıraktım.

İstanbul Yeşilköy’e inen Ruslar, Hintliler, Pakistanlıların önceliği güvenlik ve asayiş ortam mı yoksa ‘köşe yazarları’ Başbakan arası itişme mi? Sormak gerek. Şimdilik bu soruyla yetiniyorum. Ancak basın özgürlüğü konusunda söyleyecek bir sözüm var. Özgürlükle bağımsızlık bir arada ele alınması gereken kavramlardır. Türkiye medyası ve sermaye yapısının her dönem ama her dönemde iktidarla ciddi sermaye ilişkisi içinde olmuştur. Gazetecilik mesleği de bu sektörel yapı içinde kişisel sermaye birikim aracı olarak kullanılmıştır ve kullanılmaktadır. Dikkat ederseniz köşe yazarları arasında çıkan çatışmaların çoğunun altında kimin yalısının diğerinin yalısınından daha büyük gibi süfli kıskançlıklar yatar.

Defalarca yazdım yine belirteyim. Basın özgürlüğünün ‘mütemmim cüzü’ bağımsız basındır.

Boş Konuşmalar Sokağı:

İktidar partisi AKP’nin önde gelen siyasetçilerinden birisinin de yeni havalimanı projesinin kira bedelinin Avrupa’da ki birçok ülkenin Milli Gelirinden fazla olduğu gibi yorumları oldu. ‘Yelkenlerini Atlas’tan yapan’ bir milletin torunları olarak etrafta esen Neo-Osmanlı rüzgârlarında kulağa hoş gelen fakat boş bir seda olmuş. 22 milyar bir yıllık değil 24 seneye yayılmış bir meblağdır.
Sonuç olarak ifade özgürlüğüne ‘EVET’ kendi gündemi oluşturmak için büyük bir projeyi alet edip boş sloganlarla konuşmalara ‘HAYIR’ diyorum. Boş konuşan medya maymunları, ikoncalar, medyatik asalaklar (tufeyli mi desek acaba) ve benzerlerinin söylediklerini mantık süzgecinden geçirmeden mademki ‘demiş’ doğrudur mademki yazmış ‘gerçektir’ kabul etmeyiniz.
Umarım bir gün bir sivil toplum örgütü çıkar kamusal alanda boş konuşup ahkâm kesenlerin söylediklerinin nasıl yanlış ve yanıltıcı olduğunun çetelesini tutar.

11 Mayıs 2013

Tüm yazılarını göster