Ankaragücü 1. Lig'e nasıl çıktı ?

Ankaragücü'nün, Kenan Evren'in emriyle 1. Lig'e çıkarılıdğı ortaya çıktı.

12 Eylül darbesinin üzerinden 27 yıl geçti. Yıllardır ihtilalin, siyasî, ekonomik, sosyolojik etkileri tartışıldı. Ancak yönetimi ele geçiren askerlerin Türk sporunda yaptığı değişim neredeyse hiç gündeme gelmedi.
Spor camiası, tahmin edildiğinin aksine, en az derbenin spora vurulduğuna dikkat çekiyor. Ankaragücü'nün 1. Lig'e terfi ettirilmesi dışında vahim bir hata dile getirilmiyor. Milli Güvenlik Konseyi'nin, alanında uzman birçok sporcuya taş çıkartacak isimleri göreve getirdiğine dikkat çekilirken, Gençlik ve Spor Bakanı Albay Hüsamettin Yılmaz ve Beden Terbiyesi Genel Müdürü Albay Yücel Seçkiner buna örnek gösteriliyor. O dönem de yaşadıklarını Zaman'a anlatan Seçkiner, ilginç bir anısını ise şöyle aktarıyor: "Statları kulüplere devrettim. 'Tesis bizden, işletmesi sizden' dedim. Kulüplere arsa vermemiz Kenan Evren'in kulağına kadar gitmiş. Beni yanına çağırdı, 'Ne veriyorsun kulüplere devletin malını?' diye sordu. Kulüp deyince gece kulübü anlamış!"

12 EYLÜL EN AZ SPORA DARBE VURDU NETEKİM!
İETT'nin başına gelen albayın ilk emri, "Burada sakallı insan görmek istemiyorum!" olmuştu. Sakalları vardı ve böyle bir dayatma karşısında sessiz kalamazdı. İstifasını verip ayrıldı. İETT'ye veda etmesiyle futbolculuk hayatı da tehlikeye girmişti. Çok geçmeden mahallesinin takımı ve futbola başladığı kulüp Erokspor'a döndü. Hem futbolcu hem de fahri başkan olarak Erokspor formasını terletiyor, bu sayede çok sevdiği futboldan uzaklaşmıyordu. Ne var ki iş temposu, askerlik gibi etmenler araya girince daha fazla sürdüremeyeceğini anladı. Ve birkaç yıl içinde meşin yuvarlakla tüm bağlarını kopardı.

Bu hikâyenin kahramanı 60. hükümetin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası değil. İETT'de işçi kadrosunda çalışan ve bu kurumun futbol takımında görev yapan Erdoğan'ın yaşam çizgisi Türkiye'deki milyonlarca insan gibi 12 Eylül 1980 tarihli askerî darbeyle tamamen başka bir yöne kaydı.

Cuma günü sabaha karşı açıklanan bildiriden sonra sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Silahlı Kuvvetler üçüncü kez yönetime müdahalede bulunmuştu. Toplumun her kesiminde darbenin tahribatı çok geçmeden ortaya çıkacaktı. Siyasî, ekonomik, sosyolojik ve daha birçok açıdan 12 Eylül'ün sarsıntıları tartışılsa da spordaki darbe etkisi nedense bugüne kadar hiç gündeme gelmedi. Peki tüm yönetimi eline geçiren askerler, Türk sporuna neler yansıtmıştı?

Spor faaliyetleri durduruldu

13 Eylül gününe ait Tercüman gazetesi, askerî cuntanın karar mekanizması Milli Güvenlik Konseyi'nin spor konusundaki tutumunu okuyucularına şöyle aktarıyordu: "Bu hafta sonu yapılacak bütün spor faaliyetleri yasaklanmıştır. Durum ve şartlara göre bilahare izin verilecektir." Spor etkinlikleri durdurulmuştu. Futbolda 1. Lig ve 2. Lig'e ara verilmişti. Ama Avrupa kupası maçları için soru işaretleri vardı. Zira F.Bahçe ile Trabzonspor, 17 Eylül'de önemli sınavlar verecekti.

F.Bahçe ve Trabzon hazırlıklarını Avrupa maçlarına göre sürdürürken rakipler de Türkiye'ye gelmiş, karşılaşmaların oynanmasında herhangi bir sakınca olmadığı bildirilmişti. İşin ilginç yanı, ligler ertelenmese hafta sonu İstanbul'da Galatasaray-F.Bahçe derbisi vardı. F.Bahçe Teknik Direktörü Rausch da darbenin ilan edilmesiyle derbinin tehir edilmemesi için çok dua etmişti. Çünkü G.Saray'ı yenip Avrupa kupasına moralli çıkmak istiyordu! F.Bahçe, UEFA Kupası'nda karşılaştığı Bulgaristan temsilcisi FK Beroe Stara Zagora'ya İstanbul'da 1-0 yenilmişti. Trabzonspor ise Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Polonya'nın GKS Szombierki Bytom takımını 2-1 mağlup etmişti.

Türkiye 1. Ligi'nin bir haftalık aranın akabinde devam etmesi uygun görülse de A Milli Takım'ın İzlanda ile oynayacağı maç nedeniyle ara uzuyordu. Futbolda durum böyleyken basketbolcular darbe haberini gurbet ellerde işitecekti. Balkan Şampiyonası düzenleniyordu ve Basketbol Erkek Milli Takımı, Romanya'da turnuvadaydı. 12 Eylül'ün ardından Türkiye, İzmir'de İslam ülkelerini ağırlamaya hazırlanıyordu. 28 Eylül-5 Ekim tarihlerindeki 1. İslam Oyunları'na, askerî yönetim izin vermişti.

Milli Güvenlik Konseyi'nin, kamu kurum ve kuruluşlarına atadığı kişiler ne kadar işinin ehliydi bilinmez; fakat sporda alanında uzman birçok sporcuya taş çıkartacak isimler göreve getirilmişti. Gençlik ve Spor Bakanı Albay Hüsamettin Yılmaz olmuş, Albay Yücel Seçkiner ise Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü koltuğuna oturmuştu.

Kulüplere arsa verdim, Kenan Evren gece kulübü zannetti!

Milli Güvenlik Konseyi, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'ne Albay Yücel Seçkiner'i atamıştı. Seçkiner, her yönüyle sporcuydu. Köln Spor Akademisi'ni ve Hava Kuvvetleri Lisan Okulu İngilizce bölümünü bitiren Seçkiner'in 22 branşta hakemlik ve antrenörlük belgesi vardı. Askerler darbenin 6. ayında yerlerini sivillere bırakırken tek istisna Seçkiner'di. Merhum Turgut Özal'ın da has adamlarından biri olan Seçkiner, 1985 yılına dek sporun yönetiminde söz sahibi oldu. Seçkiner, askerî yönetimden sivil demokrasiye geçişte Türk sporunun önemli kilometre taşlarından biriydi. Daha sonra spordan sorumlu bakanlık da yapan Seçkiner, o sıkıntılı dönemi şöyle anlatıyor: "Darbe yanlısı değilim. Askerî darbeler, ülkeyi geriye götürür. Allah bir daha göstermesin. Ama 12 Eylül'de en faydalı işler sporda yapıldı. Çünkü politikanın dışında kaldık. 1982'den sonra da Turgut Özal benimle devam etmek istedi. Askerî kanattan kalan tek kişiydim. 11 Eylül'de görevim tebliğ edilmişti. Gece 03.00'te işe başlamıştım. 1952 yılında atletizmde ilk derecemi kazanmıştım. Spordan gelen bir insan olduğum için 1982 Anayasası'na sporu da yerleştirdim. Yasayla birlikte sporculara ev ve para verilmeye başlandı. Türk sporunun önünü açtık. Federasyonlara ilk kez 1982'de seçim yaptırdım. Statları kulüplere devrettim. 'Tesis bizden, işletmesi sizden' dedim. Sadece büyüklere değil, mesela Gençlerbirliği'ne de tesislerini kazandırdım. Kulüplere arsa ve tesis vermemiz Kenan Evren'in kulağına kadar gitmiş. Beni yanına çağırdı, "Ne veriyorsun kulüplere devletin malını?" diye sordu. Kulüp deyince gece kulübü anlamış! Durumu hemen izah ettim. Halka spor yaptırmak için yürüyüşler düzenledim. Bir keresinde Evren Paşa'ya bile eşofman giydirip sokağa çıkarttım. Halka sporu sevdirdik.

Ankaragücü'ne özel yönetmelik çıktı

Yücel Seçkiner ne zaman Kenan Evren'in yanına gitse Ankaragücü konusunu duyuyordu. Birçok kez Ankaragücü'nün 1. Lig'e çıkması için ne yapılması gerektiğini soran Evren Paşa, emir verilerek bu işin çözülemeyeceğini biliyordu. Yakın zamanda Türkiye Kupası finali vardı. Seçkiner'in aklına 'kupayı kazanan takım hangi ligde olursa olsun 1. Lig'de oynama hakkı tanınsın' fikri gelmişti. Bunun alt liglerdeki takımlara da teşvik oluşturacağı düşünülüyordu. Ankaragücü de finalde Boluspor'u yenerek kupayı kazandı. Bu, yönetmeliğe işlendi. Evren, Ankaragücü'nün Devlet Başkanlığı Kupası'nı almasını da çok istiyordu. "Kupayı kazansınlar da kararımız sağlam olsun" diyordu. Başkentin Sarı-Lacivertli ekibi, Trabzonspor'u yenerek Devlet Başkanlığı Kupası'nı da müzesine götürmüştü.

Evren, Avrupa'da da başarı beklemişti!

Darbe olduğunda Ankara Tandoğan'da kamptaydık. Dışarıda tanklar vardı. Askerlerin izniyle evlerimize gittik. Ankara Valisi Mustafa Gönül'ün Kenan Evren'le arası iyiydi. 1. Lig'e çıkmamız için bir şeyler yaptılar; ama biz de hak etmiştik. 2. Lig'deydik ve Türkiye Kupası'nı Boluspor'u yenerek kazandık. Böylece 1. Lig'e yükseldik. Bolu'dan dönüşte kupayı Evren'e götürüp hediye ettik. Evren Paşa, Devlet Başkanlığı Kupası'nı da istediğini, hatta Avrupa'da başarılar beklediğini söyleyince epey gülüşmüştük. Adil Eriç (Evren'in elinden kupa kaldıran Ankaragücülü kaleci)

Kemal Belgin (Gazeteci): Darbeyi Ziya Şengül'den duydum
Tercüman Gazetesi Spor müdür yardımcısıydım. F.Bahçeli Ziya Şengül telefonla darbe olduğunu söyledi. O dönemin spora yansıyan en çarpıcı yanı, Ankaragücü'nün 1. Lig'e çıkarılmasıydı. Gerçeği söylemek gerekirse ihtilali yapanların spora bir baskısını görmedik. Darbe, Türk sporunu diğer alanlar kadar etkilemedi. Turgut Özal'ın gelişi de 'Allah'tan darbe oldu' denebilecek kadar fayda sağladı ülkemize.

Ali Sami Alkış (Gazeteci): Seçkiner, baskıları hissettirmedi
Askerî yönetimin en iyi yanı, Yücel Seçkiner'in sporun başına getirilmesiydi. Darbe hiç olmamış gibi bir ortam hazırlamıştı. Genel anlamda futbolcular üzerinde de çok büyük etkisi görülmedi. Evet, darbe siyasî ve ekonomik açıdan bakıldığında büyük olumsuzluklar yaşattı. Ancak Kenan Evren spora çok fazla müdahale etmedi. Ankaragücü'nün 1.Lig'e terfi ettirilmesi dışında öyle vahim bir hata yapmadılar.

Doğan Hakyemez (Eski milli basketçi): İhtilal olduğunu Yunanlılar söyledi!
Romanya'da Balkan Şampiyonası'ndaydık. O dönem takım kaptanıydım. 12 Eylül gece saat 12.00'ye yaklaşırken darbe haberini duyduk. Yunan kafilesinin haber vermesi herhalde işin en garip tarafıydı. Yine de maçlarımızı oynadık. Takım şoka uğramıştı. Döndüğümüzde ise havaalanı askerlerin kontrolü altındaydı. Ağır bir baskı hissetmedik. Sporda zaten böyle bir şey söz konusu olamazdı.

Zaman

Sonraki Haber