Dolandırıcılık Suçu ve Cezası

Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlDolandırıcılık suçu son zamanlarda çok fazla işlenmeye başlanmıştır. İnternetin kullanımının yaygınlaşması ile birlikte dolandırıcılık yöntemlerini de bir hayli değişmiş ve artmıştır.
İnternet dolandırıcılığı, sanal para dolandırıcılığı, uzlaştırma dolandırıcılığı, örgüt üyesi denilerek dolandırılma vs gibi birçok dolandırıcılık türü ortaya çıkmıştır. Kişilerin malvarlığının korunması, ilkel çağlardan beri örgütlenmiş her toplumda birlikte yaşamanın temel koşulları arasında yer almıştır. Bu nedenle malvarlığına karşı suçlar, yıllardır ceza hukukunun değişmez konusu olmuştur. Yine gerek toplumun yapısında gerekse teknolojik ve sosyo-ekonomik alanlarda meydana gelen tarihsel değişimin etkisiyle malvarlığına karşı suçlar ceza kanunlarında değişik şekillerde düzenlenmiştir. Dolandırıcılık suçu mağduru mahkeme yoluna başvurarak parasını alabilir.
Günümüzde meydana gelen hızlı ve yoğun teknolojik gelişmeler, küreselleşmenin etkisiyle kısa sürelerde yaygınlaşmaktadır. Özellikle ekonomik ve ticari ilişkilerin tamamını bireylerin, firmaların, örgütlerin ve çoğu zaman devletlerin anlık olarak izlemesi, tepki vermesi zorlaşmaktadır. Özellikle teknolojide gelişime dayalı sanal ticarette (e-ticaret) meydana gelen suistimallerde zamanla artışlar yaşanmaktadır. Bu konuda yapılan bir çalışmada, e- ticarette suistimallerin 2011 – 2017 arası dönemde %7,4’ten %21,5’a yükselmiştir. Bu suiistimallerin içinde dolandırıcılık suçları önemli yer tutmaktadır. Özellikle digital sistemin kullanıldığı sanal ticaret ile satış taktikleri bu yönü itibariyle uygun bir mecra ortaya çıkarmıştır.
Hızlı bir tempoda bilişim merkezli gelişim ile birlikte toplumsal yaşamda meydana gelen değişimin ceza normlarına da sirayetinden kaçınmak mümkün değildir. Özellikle mal varlığına karşı işlenen suçlarda bunu görmek mümkündür.
Dolandırılan kişilerin ne yapması gerektiği burada detaylı yazılmıştır: https://kadimhukuk.com.tr/makale/dolandirildim-ne-yapmaliyim/
Dolandırıcılık Nedir?
Dolandırıcılık kavramının anlamının belirlenmesi için öncelikle bu kelimenin sözlük anlamı anlam açıklanmalıdır. Türkçe Sözlükte, Dolandırıcı kelimesi “birini aldatarak mal veya parasını alan ayyar, tokatçı kimse” ve Dolandırıcılık kelimesi ise, “dolandırıcı olma durumu, ayyarlık, dolandırıcının yaptığı iş” anlamına geldiği belirtilmiştir. Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin başkasına veya kendisine menfaat temin etmesi olarak tanımlanabilir.
Dolandırıcılık suçu, hile yapılarak bir şahsın negatif veya pozitif bir eylemde bulunmasına ve hareketin sonucu olarak hareket yapanın malvarlığında azalmaya, failin veya bir başkasının malvarlığında artmasına sebep olunmaktadır. Mağdur hile ile bu hareketi isteyerek yapmaktadır. Suçu karakterize eden bu hile dolandırıcılık suçunu gerek hırsızlık ve gerekse de güveni kötüye kullanma suçlarından ayırt etmektedir. Bir başka anlatımla dolandırıcılık suçunda aslında mağdurun özde bir rızası bulunmamaktadır.
Hukuk sözlüğünde ise, dolandırıcılık “bir başkasına ait mal varlığına ilişkin değerleri elde etmek amacıyla mal sahibi veya mal üzerinde tasarruf yetkisini kullanan kişiye karşı hileli davranışlarda bulunmak suretiyle onun iradesini etkileyip fesada uğratması sonucu, kişiyi aldatarak kendisinin veya bir başkasının yararına ve mağdurun ya da bir başkasının zararına menfaat elde etmesi ile sonuçlanan bir suç olduğu ifade edilmiştir.
Dolandırıcılık Suçu Şartları Nedir?
Dolandırıcılık suçu; hileli davranışlarda bir kişinin aldatılması, onun ya da başkasının zararına ve kendisine ya da başkasına yarar sağlanmasıdır. Yani suç kişinin malvarlığına karşı işlenir. Suç işlenirken kişi hileli davranışlarla aldatılır. Suç kasten yani failin her şeyi bilerek yapması ile işlenir. Dolandırıcılık suçu ile elde edilen menfaatin miktarı tam olarak belirtilmemiştir. Bu nedenle dolandırıcılık suçu için verilecek ceza hapis olabileceği gibi adli para cezası da olabilir.
Çok hareketli suç görüntüsü taşıyan dolandırıcılık suçunun oluşması için birden fazla fiilin gerçekleşmesi gereklidir. Bu hareketlerden ilki hile oluşturmaktır. İkincisi ise hilenin etkisiyle bu hileye maruz kalan kişinin veya 3. kişinin zararına olarak fail veya bir başkasının menfaat elde etmesidir. Bu hareketlerin hepsinin oluşumu ile dolandırıcılık suçu oluşur. Dolandırıcılık suçunun ortaya çıkması için:
- Fiili işleyen kişi tarafından mağdurun inceleme eğilimini kaldıracak hileli eylemler icra edilmesi: Dolandırıcılık suçuna ilişkin 157. maddenin gerekçesine göre; “Çok hareketli suç görüntüsü taşıyan dolandırıcılık suçunun oluşumu açısından birden fazla fiilin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu hareketlerden birincisini hile oluşturmaktadır”. Maddenin gerekçesinde, bu suçun maddi unsurunu oluşturan hareketlerden ilkinin hileli davranışlar olduğu belirtilmiştir.
- Fiili işleyen kişi tarafından hileli eylemin herhangi bir kimseyi aldatacak özellikte olması: yapılan hareketin yani hilenin kişiyi aldatacak ağırlıkta olması gerekmektedir.
- Mağdurun aldatılması ile gerçekleştirilen hileli davranış arasında sebep sonuç ilişkisinin de bulunması: Mağdur hileli davranış sonucunda ve bu nedenle hataya düşüp aldanmamışsa dolandırıcılık suçundan söz edilmez. Örneğin, mağdur fail hakkında yaptığı bir takım tahminler sonucu yanılmışsa ve failin bu tahminler üzerinde herhangi bir yönlendirmesi söz konusu değilse, burada mağdur aldatılmamış, aldanmıştır. Failin gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, mağdurun fikrî faaliyetini etkilemeli, onda psikolojik körlük yaratmalıdır
- Mağdurun veya başkasının zararına, failin kendisi veya başkası yararına haksız bir fayda sağlaması şartları gerçekleşmesi: Mağdurun, malvarlığına ilişkin bir tasarrufta bulunması şarttır. Bununla birlikte, mağdurun bu tasarrufu hileli davranışlar sonucunda sakatlanan, aldatılmış iradeye dayanır. Bunun sonucunda, mağdurun malvarlığının zarara uğraması karşılığında failin yarar sağlaması gerekir. Dolandırıcılık suçunun tamamlanması için, hileli davranışların gerçekleşmesi sonucunda; mağdurun aldatılması ve onun zararına yarar elde edilmesi şartının aranması nedeniyle, bu suç hareketin yapılması ile sonucun da kendiliğinden gerçekleştiği biçimsel suçlardan ayrılır. Bu ayrımın, suçun işlendiği yer ve zaman, yetkili mahkemenin belirlenmesi, teşebbüs olanağının varlığı yönünden önemi bulunmaktadır. Bu bağlamda dolandırıcılık suçu neticeli suçlardandır.
Dolandırıcılık Suçu Türleri
- İnternet Aracılığıyla Dolandırıcılık: Bilişim sistemlerinin kullanımının artmasıyla kişisel bilgilerimizin tamamını artık internet ortamında bulundurmak zorunda kalıyoruz. Bu durum zaman zaman akıllara olası güvenlik açıklarının bulunması halinde ne olacağı sorusunu da getirmektedir. Kişisel bilgilerimizin birçoğunun internet ortamında bulunmasıyla birlikte dolandırıcılar bu yöntemlere sıkça başvurmaktadır. Dolandırıcılar ele geçirdikleri kişisel bilgilerimiz sayesinde banka hesaplarımıza ulaşabilmekte kendi adlarına haksız kazançlar elde edebilmektedirler. İnternet üzerinden yapılan dolandırıcılığın tespiti bazen güç olmaktadır. Böyle bir durumla karşılaşmamız halinde IP bilgilerinin elde edilmesi adına dolandırıcılarla internet üzerinden yapılan yazışmaların veya tarafımıza iletilen herhangi bir gönderinin gerçekleştiği tarih ve saat gayet önemlidir.
- Online Saadet Zinciri Dolandırıcılığı: Saadet zinciri kavramı çok da uzak olmayan geçmişte adına aşina olduğumuz bir kavram olup online olarak da yapılmaya başlanmıştır. Dolandırıcılar, internet ortamında verdiği reklamlarla sisteme dahil olacak olan kişilere yüksek kâr elde edileceğini vaat ederek mağdurların dikkatini çekmektedir. Dolandırıcılar, sisteme dahil olunması halinde sistem üyelerinin düzenli olarak yüksek oranlarda karlar elde edeceklerini vaat ediyor ve henüz üyeliklerinin en başında bonus adı altında yüksek meblağlarda ödemeler gerçekleştirmektedirler. Kolay yoldan para kazanmak isteyen ve gerçekten de yüksek gelir elde ettiklerini düşünen mağdurlar zamanla sisteme daha çok parayla dahil oluyorlar fakat platform yöneticileri üyelerin hiç de beklemediği bir anda ödemeleri kesmeye başlıyor ve platformu sonlandırıyorlar. Sisteme dahil olan üyeler ise elde ettikleri kardan daha fazlasını dolandırıcılara kaptırmış şekilde bu suçun mağduru konumuna geliyorlar.
- Forex Dolandırıcılığı: Forex Dolandırıcılığı hayatımıza yeni giren birçoğumuzun yabancı olduğu bir kavramdır. Forex Dolandırıcılığında platforma sahipleri insanların aldatmasıyla sürekli şekilde para akışı sağlanır. Platform para yatırma işlemiyle sürece dahil olanlara aslında pek de gerçeği yansıtmayan yatırım tavsiyelerinde bulunarak yüksek kâr vaadinde bulunurlar. Buna benzer diğer platformlarda da olduğu gibi sisteme yeni dahil olanlara gerçekten yüksek meblağlarda kazançlar sağlatarak güven kazanırlar. Bu süreç bu şekilde uzun bir süre gitmekte olup platform üyelerinin sürekli para yatırmasını sağlayıp parasını çekmemesi konusunda direktiflerde bulunulur. Tarif edilen bu süreç para yatırarak sisteme dahil olan kişilerin para kazanmasının pek de mümkün olmadığı ana kadar devam eder. Sisteme dahil olan mağdurlar bu noktadan itibaren bir dolandırıcılık vakasının mağduru olduklarını anlarlar. Forex Dolandırıcılığı da TCK’nın 158.maddesinde ifade edilen “Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,” işlenmesi nedeniyle nitelikli dolandırıcılık vasfına sahiptir. Forex yatırımı normal şartlar altında yasal olarak yapılması gereken bir işlem olup kişilerin bu platformlara üye olmadan önce mutlaka Forex şirketinin yasal olup olmadığını e-Devlet üzerinden sorgulatması bu tür mağduriyetlerin yaşanmasının önüne geçecektir.
- Telefon Dolandırıcılığı: Günlük hayatta en çok karşılaştığımız ve görünüşe göre karşılaşacağımız dolandırıcılık yöntemi telefon dolandırıcılığıdır. Dolandırıcılar numarasından ulaştığı şahsa kendilerini çoğunlukla polis, asker veya savcı olarak tanıtarak kişilerin bu mesleği yapanlara duydukları saygı ve güvenden istifade etmektedirler. Dolandırıldım ne yapmalıyım sorusunu soran bir çok vatandaşın dolandırılma şekli telefon dolandırıcılığıdır. Dolandırıcılar, arayarak ulaştığı şahsa kendilerini polis, asker veya savcı olarak tanıtarak isimlerinin terör örgütü faaliyetlerine karıştığını bu durumdan kurtulmaları için belirli bir tutarda para vermeleri gerektiğini ifade ediyorlar. Bu şekilde yapılan dolandırıcılıkta dolandırıcılar, daha çok mağdurların dalgınlıklarından ve polis, asker, savcılara toplumda duyulan güvenden faydalanmaktadırlar. Emniyet birimlerimizin de sık sık hatırlattığı üzere hiçbir polis, savcı veya asker vatandaştan şahsen para istemez. Telefon dolandırıcıları, 08504852131, 08505202825, 05488532781, 02162281325 gibi numaralardan arayarak sizi ikna ederek paranızı almaya çalışır. Dikkat etmelisiniz. Vatandaşlarımızın yukarıda ifade edilen dolandırıcılık yönteminin mağduru olmaları halinde hiç vakit kaybetmeden emniyet görevlilerine veya savcılığa müracaat etmeleri gerekir. Eğer ki telefonda yapılan görüşme esnasında banka bilgileri vs. gibi bilgileri paylaşmışlar ise buna yönelik tedbir almak adına bankalarıyla veya ilgili kurumlarla irtibata geçmelidirler.
- Banka Hesabı Üzerinden Dolandırıcılık: Sıkça karşılaştığımız bir diğer dolandırıcılık yöntemlerinden birisi olan banka hesabı üzerinden dolandırıcılık kişilerin hesaplarından para çekilmesi suretiyle gerçekleştirilir. Dolandırıcılar, kişilerin kişisel bilgilerine bir şekilde ulaşır ve ardından edindikleri bu bilgiler üzerinden banka hesaplarına ulaşırlar. Dolandırıcılar kişisel bilgileri elde etme aşamasında sergiledikleri hileli davranışlarla mağdurları savunmasız bırakarak amaçlarına ulaşırlar. Bu yöntemin yaygın olmasının sebeplerinden birisi de internet bankacılığının yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıdır. Dolandırıcılar numarasına ulaştığı mağdura kendilerini banka çalışanı olarak tanıtarak ele geçirmek istedikleri bilgileri ele geçirmekte ve akabinde banka hesabında bulunan paraları çekmektedirler. Söz konusu dolandırıcılık yöntemi çok sık karşılaşılabilen bir yöntem olması nedeniyle özen gösterilmesi gereken bir konudur. Hesabınızın bulunduğu banka çalışanları da olsa hiçbir banka çalışanının sizden kişisel bilgilerinizi istemeyeceğini aklınızdan çıkarmamalısınız.
- Uzlaşma dolandırıcılığı, son yıllarda sıklıkla karşılaşılan bir dolandırıcılık türüdür. Dolandırıcılar, sanal ortamda sahte (fake) hesaplar kullanarak ağına düşürdükleri kişiler ile ilk olarak normal iletişim kurmaktadırlar. İletişimin ilerleyen safhalarında ise cinsel içerikli sohbetlerde bulunmaktadırlar. Daha sonrasında mağdur kişilere karşı, 18 yaşından küçük olduklarını ve ailelerinin mesajlaşmaları gördüklerini veyahut rızası olmadan mesajların atıldığı gibi suçlamalarda bulunarak, avukatları olduğunu iddia ettikleri kişiler ile görüşmelerini ve para karşılığı uzlaşma sağlamaları gerektiği şeklinde dolandırmaktadırlar. Daha sonrasında ise mağdurlara sahte uzlaşma belgeleri atılarak para talep edilmektedir. Mağdurun, uzlaşmayı kabul ederek parayı ödemesinin ardından ise tekrardan türlü bahaneler ve şantaj yolu ile para talebinde bulunmaktadırlar. Uzlaştırma dolandırıcılığı şu şekilde işler;
- Sahte Uzlaştırma Talepleri
- Hukuki Sorun İmajı:Dolandırıcılar, mağdurlara hukuki sorunları olduğunu ima ederek uzlaştırma sürecini başlatırlar.
- Hızlı Çözüm Vaadi:Mağdurlara kısa vadeli çözümler sunarak, hızlı bir uzlaşma için baskı yaparlar. Bu şekilde maddi menfaat elde eder.
- Sahte Belge ve Kimlik Kullanımı
- Sahte Avukat Kimlikleri:Dolandırıcılar, sahte avukat kimlikleri ve belgeler kullanarak güven kazanmaya çalışırlar.
- Uzlaştırma Sözleşmeleri:Sahte uzlaştırma sözleşmeleri ile mağdurları maddi kayıplara uğratırlar.
Uzlaşma dolandırıcılığı genel tanımıyla sanal ortamda tanışılan ve cinsel sohbet yapılan bir mağdura cinsel taciz suçlaması yapılarak ve mağdurun sahte uzlaşma belgeleriyle kandırılarak parasının alındığı bir internet dolandırıcılığı suçu türüdür. Bu suçun ileriki aşamalarında ise ayrıca şantajla da para talep edilmekte olup bu anlamda bu suçun sahtecilik, şantaj ve dolandırıcılık karışımı bir suç olduğunu söylemek mümkündür.Bu suçun mağduru olunması halinde mutlaka gerekli işlemlerin başlatılması adına polis veya savcıya şikayette bulunulmalı, bankan bundan haberdar edilmeli ve şikayet süreci ve ardından yaşanacak süreçler için iyi bir ceza avukatı ile çalışmalısınız.
Dolandırıcılık Suçu Unsurları
Dolandırıcılık suçunun kanun koyucu tarafından ceza normu olarak düzenlenmesinin temelinde, bahse konu suçun hem devlet tarafından bireylerin malvarlığı haklarının muhafaza edilmesi hususunda toplumsal güvenin sağlanması hem de kişilerin iradelerinin hileli davranışlar neticesinde sakatlanmasının önüne geçilmesi hususları mevcuttur. Hal böyle olunca, dolandırıcılık suçuna ilişkin norm ile uluslararası sözleşmeler ve T.C. Anayasası kapsamında korunan mülkiyet hakkına tecavüz edilmesini cezalandırılması söz konusudur. Öte yandan, mağdurun hileli hareketler neticesinde kandırılması hususu gözetildiğinde, ayrıca kişilerin iradelerinin de suçtan korunan değerlerden olduğu açıktır.
- Konu: Suçun maddi unsurlarından ilki, suçun maddi konusu olmakla, kanun kapsamında yer alan hemen her suça yönelik maddi bir konunun mevcut olması gereklidir. Doktrinde suçun konusu, failin eyleminin yöneldiği varlık olarak tanımlanmaktadır. Yine doktrinde yapılan bir başka tanıma göre, suçun maddi konusu suça konu eylem neticesinde hukuki anlamda zarar gören şeydir.
- Fiil: Dolandırıcılık suçunun meydana gelebilmesi için hileli davranışlarla gerçek bir kişinin aldatılmış olması gerekmektedir. Bir eylemin hile olarak sayılabilmesi için kişinin iradesi sakatlanarak bir şekilde gerçeğin gizlenmesi veya farklı gösterilmiş olması gerekmektedir. Bu bakımdan mağdurun iradesini sakatlayan her türlü eylem hile olarak kabul edilmektedir; bu nedenle eylemin hangi hareketle yapıldığı önemli değildir. Hile, icrai bir eylemle gerçekleşebileceği gibi ihmali eylem ile de gerçekleşebilir. Ancak bu durumda dolandırıcılık suçunun meydana gelmesi için kişinin hataya düşen tarafı bilgilendirmek hususunda yükümlülüğünün olması gerekmektedir. Yargıtay kararları bağlamında yalan söylemek dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için yalanın doğruluğunu kabul ettirebilecek, muhatabın inceleme eğilimini ortadan kaldırabilecek güçte olması gerekmektedir.
Dolandırıcılık suçundan bahsedebilmemiz için hileli eylem dışında mağdurun aldatılmış olması gerekmektedir. Mağdurun aldatılmış olması için normalde hataya düşmemiş olsaydı yapmayacağı bir şeyi hataya düşürülmesi nedeniyle yapmış olması gerekmektedir. Kısacası, mağdurun aldatılmış sayılıp sayılmayacağı mağdurun kişisel özelliklerine göre belirlenecektir. Dolandırıcılık suçunda failin hileli eylemi neticesinde mağdurun aldatılması suretiyle; mağdurun veya başkasının zararına olarak failin kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
- Fail: Dolandırıcılık faili bakımından bir özellik göstermeyen, herkes tarafından işlenebilen bir suçtur. Suçun oluşumu bakımından hileli davranışları gerçekleştiren kişi ile bu vasıtayla haksız menfaat temin edenin aynı kişi olması gerekli değildir. Bu husus madde metninde “kendisine veya bir başkasına yarar sağlayan kişi” şeklinde ifade edilmiştir. Dolandırıcılık suçlarında fail, mağdurlara karşı hileli eylemleri gerçekleştiren mağdurlarla bizzat muhatap olan kişidir. Asıl failin eylemleri sonucunda haksız kazanç elde eden üçüncü bir kişi, faille birlikte fikir ve eylem birliği içerisindeyse iştirak hükümleri kapsamında sorumlu tutulacaktır. Dolandırıcılık suçlarında fail, mağdurlara karşı hileli eylemleri gerçekleştiren mağdurlarla bizzat muhatap olan kişidir. Asıl failin eylemleri sonucunda haksız kazanç elde eden üçüncü bir kişi, faille birlikte fikir ve eylem birliği içerisindeyse iştirak hükümleri kapsamında sorumlu tutulacaktır. sıfatı var ise bu durum Türk Ceza Kanunu’nda 158/1. maddede düzenlenen nitelikli haller açısından önem arz etmektedir.
- Mağdur: Suça konu eylem ile ihlal olunan ve cezai korumanın konusunu oluşturan varlık ya da menfaatlerin sahipleri suçun mağduru olarak ifade edilmektedir. Dolandırıcılık suçu mağdur bakımından bir özellik göstermemektedir. Bu nedenle herhangi bir gerçek kişi, dolandırıcılık suçunun mağduru olabilir.
5237 sayılı TCK'nın 158/1-b fıkrasında düzenlenen "kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle" bendi ile aynı Yasa’nın 158/1-c fıkrasında düzenlenen "kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle" bendi mağdurun niteliğinden dolayı ağırlaştırıcı hal olarak düzenlenmiştir. Mağdurun, algılama yeteneğinin hiç olmaması veya çok az olması halinde aldatılacak bir irade olmadığından eylem dolandırıcılık suçu değil hırsızlık suçu olur. Ancak mağdurun kısmi algılama yeteneği var ise mağdura karşı dolandırıcılık eylemi gerçekleştirilebilir.
- Manevi Unsur: Manevi unsurlar bir suçun işlenmesi yani fiil ile kişinin arasındaki bağdır. Bu bağ kurulmadıkça suçun manevi unsurunun varlığı oluşmaz. Örnek vermek gerekirse suçun kasten ya da taksirle işlenmiş olması suçun manevi unsurudur. Kısaca fiilin nasıl işlendiği, ne şekilde işlendiği suçun manevi unsurudur. Manevi unsur denildiği zaman suçun kasten mi taksirle mi işlendiği hususundan bahsedilir. Dolandırıcılık suçu ancak kasten işlenebilen suçlardandır, taksirle işlenmesi mümkün değildir. Bu durumda fail bilerek ve isteyerek eylemde bulunmaktadır. Olası kast ile de dolandırıcılık suçunun işlenmesi mümkündür.
Dolandırıcılık Suçunun Nitelikli Halleri
- Suçun Dini İnanç ve Duygular İstismar Edilmesi Suretiyle İşlenmesi: bu nitelikli hal kapsamında, failin mağdurun dini inancının ve duygularının sömürülmesi maksadıyla hileli eylemlerde bulunması neticesinde mağdur aleyhine yarar sağlaması söz konusudur. İlgili maddenin gerekçesinde, fail tarafından dinin suçun işlenmesinde araç olarak kullanılması ve mağdurun dini inancının ve duygularının sabote edilerek mağdur aleyhine menfaat temin edilmesi hususlarına yer verilmiştir. Zira kanun koyucu tarafından söz konusu nitelikli hal kapsamında yer alan suçun işlenmesi halinde öngörülen cezai müeyyide, üç yıldan on yıla kadar hapis cezası olmakla, ayrıca beş bin gün üst sınır olmak üzere adli para cezasıdır.
Bu düzenleme ile toplumda yaşayan insanlar üzerinde yoğun bir etkisi bulunan dini inanç ve duyguların istismarının önlenmesi amaçlanmıştır. 5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin bu bölümüne ilişkin gerekçesinde ; "Birinci fıkranın (a) bendinde, dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi için, dinî inanç ve duygular, aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalıdır. Suçun oluşabilmesi için, dinî inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır." şeklindeki açıklamalara yer verilmiştir.
- Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum Veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık
Dolandırıcılık suçunun, mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanılarak işlenmesi, suçun basit haline göre daha ağır cezayı gerektir. Bir kaza geçiren, deprem veya sel felaketi gibi doğal afetlere maruz kalan, ölümcül bir hastalığa yakalanan kişi tehlikeli durum veya zor şartlarda bulunur.
Mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartların etkisiyle aldatılması daha kolaydır. Bu nitelikli halin gerçekleşebilmesi için, failin mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli veya zor şartlardan yararlanması yeterlidir. Failin, mağduru bu durumundan kurtarma bahanesiyle hileli davranışları gerçekleştirmesi gerekmez. Mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartların, bizzat kendisi veya fail tarafından gerçekleştirilmesinin önemi yoktur. Mağdur, yakınlarından birinin maruz kaldığı haller nedeniyle de bu tür bir durumda bulunabilir. Bununla birlikte, gerçekte tehlikeli veya zor şartlarda bulunmayan mağdurun hileli davranışlarla böyle bir durumda bulunduğuna inandırılması halinde bu nitelikli hal oluşmaz.
- Dolandırıcılık Suçunun Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi
TCK’nın 158/1-c maddesinde dolandırıcılık suçunun kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanılarak işlenmesi düzenlenmiştir. Yaş küçüklüğü, sağır ve dilsizlik, sarhoşluk gibi nedenlerle algılama yeteneği zayıflamış olan kişiler hilenin muhatabı olarak seçildiğinde bu nitelikli hal uygulanır.
Algılama yeteneği; kişinin yaş küçüklüğü, aşırı ihtiyarlama, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk, uyuşturucu kullanma veya benzer sebeplerden biriyle akla uygun davranma yeteneğinden yoksun olmamasını ifade eder. Bu nitelikli halin oluşması için karşı tarafın yaş küçüklüğü, akıl zayıflığı, sarhoşluk, uyuşturucu ve benzeri sebepler nedeniyle algılama yeteneğinin zayıflamış olması gerekir. Algılama yeteneği zayıf olan kimseler daha kolay aldatılır. Fail burada akli zayıflığı olan mağdurun zayıf durumundan yararlanmak isteyerek kötü bir irade sergiler.
Öte yandan kişinin algılama yeteneğinin bulunmaması halinde bu bent uygulanamaz. Zira böyle bir niteliğe sahip bir kimse failin gerçekleştirdiği davranışların hileli olup olmadığını algılama ve anlama yeteneği olmadığından anlayamayacak ve dolayısıyla aldatılamayacaktır. Yargıtay böyle durumlarda hırsızlık hükümlerinin uygulanabileceği kanaatindedir.
-
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına İşlenmesi
Dolandırıcılık suçunun, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenmesi, suçun basit haline göre daha ağır cezayı gerektirir. Kamu kurum ve kuruluşlarından kasıt; devletin yasama, yürütme ve yargı görevlerini yürüten, asli vazifeleri kamu hizmeti görmek olan, Anayasa ve ilgili kanunlarında görev ve yetkileri tanımlanmış bütün kamu kurumlarıdır8. Buna göre kamu kurum ve kuruluşlarının bu nitelikleri, statülerini düzenleyen mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Bu nitelikli halin gerçekleşmesi için, kamu kurum ve kuruluşlarının malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunabilecek yöneticilerinin aldatılmış olması gerekir. Bununla birlikte, kamu kurum ve kuruluşunun yetkili kişisinin hileli davranışlarla aldatılması neticesinde ilgili kurum veya kuruluşunun dışında üçüncü bir kişinin zarar görmesi halinde bu nitelikli hal oluşmaz. Bu durumda, suçun kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılarak işlenmesi şeklindeki nitelikli hal söz konusu olur.
- Kamu Kurum Ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık
TCK 158/1-d: Dolandırıcılık suçu, “kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.”
Kamu kurum ve kuruluşlarından kasıt, devletin yasama, yürütme ve yargı görevlerini yürüten, asli vazifeleri kamu hizmeti görmek olan, Anayasa ve ilgili kanunlarında görev ve yetkileri tanımlanmış bütün kamu kurumlarıdır.
Kamu meslek kuruluşları kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır. Barolar ve Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Bankalar Birliği, tabip odaları ve Türk Tabipler Birliği, eczacı odaları ve Türk Eczacıları Birliği, diş hekimleri odaları ve Türk Diş Hekimleri Birliği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Noterler Birliği bu anlamda kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır.
Siyasi partiler, Anayasa ve kanunlara uygun olarak; milletvekili ve mahalli idareler seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir Devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzelkişiliğe sahip kuruluşlardır.
Vakıf, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğudur. Dernek ise, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluğudur.
Bu nitelikli halin gerçekleşmesi için, hükümde gösterilen kurumların ve tüzel kişilerin bu nitelikte olmaları ve bunların araç olarak kullanılarak hileli davranışlar sonucunda yarar sağlanması gerekir. Failin gerçekte var olmayan bir vakıftan söz ederek yarar sağlaması halinde, bu nitelikli hal oluşmaz. Araç olarak kullanma, sağlık karnesi, giriş kartı, kamu meslek kuruluşlarından verilen kimlik kartı gibi sözü edilen kurumların maddi varlıklarının araç olarak kullanılmasını ifade eder.
- Dolandırıcılık Suçunun Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
Failin hileli eylemlerde bulunarak bilişim sistemlerini ya da banka veya kredi kurumları vasıtasıyla mağdur aleyhine yarar sağlaması söz konusudur. Kanun koyucu tarafından söz konusu nitelikli hal kapsamında yer alan suçun işlenmesi halinde öngörülen cezai müeyyide, dört yıldan on yıla kadar hapis cezası olmakla, ayrıca alt sınırı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olmamak üzere beş bin güne kadar adli para cezasıdır.
İlgili nitelikli hal kapsamında yer alan bilişim kavramı, doktrinde kişilerin hemen her alanda iletişim sağlarken kullandığı, bilgilerin elektronik ortamda düzenlenerek işlendiği mekanizma olarak tanımlanmıştır. Bilişim sistemi ise, bu elektronik verilerin depolanmasının akabinde başkaca işlemler gerçekleştirilirken kullanılabilmesine olanak tanıyan sistem olarak nitelendirilmektedir.
Bilişim sistemleri, yalnızca bilgisayarları değil, oldukça gelişmiş diğer teknolojik ürünlerini de kapsamaktadır. Bilişim sistemlerinin yaygın olarak kullanılmasının nedeni, bu sistemler aracılığı ile kişilerin birbirleriyle olan iletişimlerini, ticari faaliyetlerini, bankacılık hizmetlerini uygun ve ivedi olarak sağlayabilme imkânına sahip olmalarıdır. Dolandırıcılık faaliyetinde bulunan kişilerce bilişim sistemlerinin tercih edilmesinin esas nedeninin ise, mağdur ile fiziki bir iletişimde bulunmaksızın hileli eylemlerde bulunabilme olanağı olduğu söylenebilir.
İlgili nitelikli hal açısından önem arz eden husus, fail tarafından hileli eylemler neticesinde iradesi sakatlanan bir mağdurun mevcudiyeti ve bu mağdurun aldatılması eyleminin de bilişim sistemleri üzerinden gerçekleştirilmesi suretiyle menfaat temin edilmesidir. Aksi halde, fail tarafından bilgisayar verilerinin değiştirilmesi suretiyle menfaat temin edilmesi eylemi, suça konu eylemin yöneldiği bir gerçek kişinin mevcut olmaması halinde ilgili suç kapsamında değerlendirilmemektedir. Yine fail tarafından mağdurun iradesinin sakatlanmasına yönelik gerçekleştirilen eylemlerin bilişim sistemlerinden farklı bir vasıta ile gerçekleştirilmesi durumunda da, bahse konu nitelikli halin uygulanması mümkün görünmemektedir.
Ayrıca sistemin bir kısım açıkları bulunarak, sisteme bazı şeyler varmış gibi girilmek suretiyle yarar sağlama, hileli hareketin insana karşı yapılmaması nedeniyle dolandırıcılık suçunu değil, hırsızlık suçunu oluşturabilecektir. Genellikle internet üzerinden bir şey satmak için ilan verip, paranın gönderilmesine rağmen ürünün gönderilmediği olaylarda bu bentin uygulanması söz konusu olmaktadır. Banka veya kredi kurumunun araç olarak kullanılmasında ise, zarar verilen banka veya kredi kurumu değildir, ancak bu kurumlar kullanılarak üçüncü kişilere zarar verilmektedir. Bankaların sadece ödeme vasıtası olduğu hileli hareketlerde vasıta olarak kullanılmadığı, aldatmada etkisinin bulunmadığı durumlarda, yani dolandırıcılık suçunda unsur olan hilenin kullanılmasından sonra, paranın banka aracılığı ile sanığa gönderilmesi eyleminde, hilenin gerçekleşmesinde ödeme aracı durumunda bulunan bankanın rolünün bulunmadığı dikkate alınarak eylemin 5237 Sayılı TCK’nin 157 maddesinde öngörülen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmektedir.
- Dolandırıcılık Suçunun Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi
bu nitelikli hal kapsamında, failin basın ve yayın araçları ile mağdurlara ulaşabilme kolaylığından faydalanması suretiyle hileli eylemlerde bulunarak mağdur aleyhine yarar sağlaması söz konusudur. Kanun koyucu tarafından söz konusu nitelikli hal kapsamında yer alan suçun işlenmesi halinde öngörülen cezai müeyyide, üç yıldan on yıla kadar hapis cezası olmakla, ayrıca beş bin gün üst sınır olmak üzere adli para cezasıdır.
TCK madde 158/1 (g) bendinde yer alan nitelikli hal kapsamında basın ve yayın araçlarından kasıt, radyo, televizyon459, gazete gibi kitle iletişim araçları olmakla, söz konusu araçların faillerce kullanılması aldatma fiilini kolaylaştırıcı etkiye sahiptir. Zira toplumsal düşünce ve fikirlerin basın ve yayın organları yolu ile kolayca sabote edilebildiği hususu gözetildiğinde, birçok fail tarafından bu araçların dolandırıcılık eyleminde kullanılması sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Söz konusu araçların etkileşimli olmamaları ve kişilerin yaşadıkları çevrede ve dünyada olup bitenleri öğrenmeleri hususunda bilgilendirici olmaları hasebiyle, kişilerin iradelerini yönlendirdiği söylenebilir.
İlgili nitelikli hal açısından suçun failinin niteliği herhangi bir önem arz etmemekle, failin basın ve yayın araçları üzerinden kişilerin iradelerini sakatlaması suretiyle haksız yarar elde etmesi halinde bahse konu suç gündeme gelmektedir. Nitekim gazetelere ilan verilerek taşınır ya da taşınmaz satışı yapıldığından bahisle kişilerden menfaat temin edilmesi, TCK madde 158/1 (g) bendi kapsamında dolandırıcılık suçu kapsamında değerlendirilmektedir. Bu noktada önem arz eden husus, failin basın ve yayın araçlarını kullanarak mağdura ulaşmasının akabinde söz konusu araçların mağdurun aldatılması hususunda da etkisinin olması gerektiğidir. Zira fail tarafından basın ve yayın araçları üzerinden mağdura ulaşılmasının akabinde, mağdurla fiziki olarak görüşme sağlanarak mağdurun hileli eylemler ile haksız yarar temin edilmesi halinde, ilgili eylemin TCK madde 158/1 (g) bendi kapsamında yer alan nitelikli dolandırıcılık suçuna konu olması mümkün değildir.
- Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Ticari Faaliyetleri Sırasında; Kooperatif Yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında Dolandırıcılık
5237 sayılı TCK'nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde; “Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında, (…) işlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenleme ile dolandırıcılık suçunun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir. Madde gerekçesinin konu ile ilgili olan kısmı aynen şu şekildedir; “Birinci fıkranın (h) bendinde, ticari faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin güvenilirliğini sağlamak amacıyla, dolandırıcılık suçunun tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi, bu suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir.”
İlgili madde iki farklı nitelikli hal bir arada öngörülmüştür. Bunlardan ilki tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında dolandırıcılık, ikinci hal ise kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlemiş oldukları dolandırıcılık suçlarıdır.
Dolandırıcılık suçunun bu nitelikli hali ancak belli kişiler tarafında işlenebilmektedir. Suç failin yasanın aradığı sıfatı taşıyan kişilerden olmaması halinde dolandırıcılık suçunun bu nitelikli halinin işlendiğinden bahsedilemez. Bu bakımdan Özgü suç (mahsus suç) olarak adlandırılmaktadır. Bu suçun faili ancak tacir veya şirket yöneticisi ya da şirket adına hareket eden kişiler ya da kooperatif yöneticileri olabilirler. Bu nedenle suç faillerinin suça konu eylemi gerçekleştirdikleri anda bu sıfatlara sahip olup olmadıkları incelenmeli ve suç işlenme anındaki konumları esas alınmalıdır.
Kanun koyucu bu kişilerin eylemleri ile dolandırıcılığın işlenişini kolaylaştırdığı ve ticaret erbabına olan güveni sarstığı için, böyle bir nitelikli hal düzenleme gereği duymuştur. Bu bakımdan ticari hayatta tacir, şirket yöneticisi veya kooperatif yetkilisi olmanın doğurduğu güvenin verdiği rahatlıkla suç oranındaki artış ve bu durumun kötüye kullanılmasının engellenmesi amacıyla kabul edilen bu nitelikli halin kapsama alınması yerinde olduğu değerlendirilmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanması için failin yararı, ilgili şirket menfaatine sağlamış olması gerekmez. Önemli olan aldatıcı davranışların şirket faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilmesidir. Tacirin gösterdiği hileli davranışın ticari faaliyet ile ilgisinin bulunmaması halinde, bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Ticari işletmenin usulüne uygun olarak kurulmasından sonra fiilen ticarete başlamamış olsa bile, tacirini bu faaliyeti gösterdiğine dair hileli davranışlar göstererek dolandırıcılık suçunu işlemesi halinde de bu nitelikli hal uygulama alanı bulabilmektedir.
- Suçun Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından, Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
Dolandırıcılık suçunun, TCK m. 158/1-i bendindeki düzenlemeyle, serbest meslek sahibi kişilerin mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güveni kötüye kullanarak kişileri dolandırmaları bir diğer ağırlatıcı neden olarak düzenlenmiştir. Kanun metnine eklenen bu nitelikli hal bir nevi özgü bir suç yaratmakta ve serbest meslek sahibi olmayan kişilerce işlenme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır.
Fail, yalnızca serbest meslek mensubu bir kimse olabilir. Serbest meslek sahibi kişiler, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu 65-66 maddeleri arasında tanımlanmıştır. Yasanın 65/2. maddesinde serbest meslek tanımı yapılmıştır. Buna göre; “faaliyetini sermayeden ziyade, şahsi mesaiye, ilmi ve mesleki bilgiye ve uzmanlığa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına işlerin yapılması” olduğu belirtilmiştir. Aynı yasanın 66. maddesinde ise, “serbest meslek faaliyetlerini mutat meslek olarak ifa edenler serbest meslek erbabı oldukları” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu anlamda, avukatlar, serbest çalışan diş hekimleri, özel muayenehanelerinde çalışan doktorlar, mimar, mühendis, ressam gibi kendi işyerlerinde bağımsız olarak mesleklerini yürüten kişiler bu kapsamdadır. Ancak bu kişiler mesleğe giriş ve mesleki
faaliyetlerinde tamamen bağımsız değildirler. Bu tür meslek mensupları, ilgili mevzuata göre kurulmuş olan meslek birliklerine üye olmak zorundadırlar. Serbest meslek mensupları, meslek birlikleri tarafından denetlenmektedirler.
Belli mesleğe mensup kişilerin mesleklerinin icrası sırasında suçu işlemeleri durumunda nitelikli hal olarak kabul edilmesindeki neden, mesleğin kişiye sağladığı güvenin kötüye kullanılmasıdır. Ancak nitelikli halin uygulanması için failin serbest meslek mensubu olması ya da aldatıcı davranışları mesleği sırasında yapması yeterli değildir. Failin, mesleğin sağladığı güveni kötüye kullanarak aldatıcı davranışlarda bulunmuş olması gerekmektedir.
- Dolandırıcılık Suçunun, Banka veya Diğer Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi
Bankanın her türlü işlemleri için dolandırılması, bu nitelikli halin uygulanmasını gerektirmez. Yalnızca banka veya diğer kredi kurumlarınca bir kredinin tahsisini sağlamak amacıyla dolandırılması durumunda, bu nitelikli hal uygulanacaktır. Bu nitelikli halin uygulanması için, banka veya kredi kurumundan bir kredinin tahsis edilmesi için, dolandırıcılık yapılması yeterli değildir. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin tahsis edilmesi için dolandırıcılık yapmak gerekir. Eğer aslında failin koşullarında bulunan birisine, normalde kredi tahsis edilmesi mümkün iken, fail koşullarını daha yüksek göstererek krediyi alırsa, bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Bu nitelikli halin uygulanması için, kredi elde eden kişinin banka ve diğer kredi kurumlarının görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Yoksa hiçbir hile olmadan görevlilerin yanılması sonucu kredi tahsisi halinde bu nitelikli hal uygulanmaz.
- Sigorta Bedelini Almak maksadıyla Dolandırıcılık
Bu nitelikli hal kapsamında, fail tarafından sigorta kapsamında yer alan riziko bedelini tahsil etmek maksadıyla dolandırıcılık suçunun işlenmesi, daha ağır cezai yaptırıma tabi tutulmuştur. Zira sigorta dolandırıcılığı faaliyetlerinin günden güne artması hasebiyle, sigorta şirketleri tarafından sigorta prim ücretlerinin fahiş oranlarda arttırılması söz konusudur. Madde gerekçesinde, sigorta sözleşmesini yapan kişinin fail olmasının gerekli olmadığından bahisle, ilgili nitelikli hal açısından sigorta sözleşmesinin türünün de önem arz etmediği hususu belirtilmiştir. Kanun koyucu tarafından söz konusu suçun
işlenmesi halinde öngörülen cezai müeyyide, dört yıldan on yıla kadar hapis cezası olmakla, ayrıca alt sınırı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olmamak üzere beş bin güne kadar adli para cezasıdır.
İlgili nitelikli hal açısından uygulamada sık karşılaşılan sigorta dolandırıcılığı eylemlerinden biri, otomobil kazası sonucunda tamiratının yapılması mümkün olan bir
aracın kullanılmaz hale geldiğinden bahisle sigorta şirketinden araç değerinin tamamının tahsil edilmesidir. Yine failler tarafından gerçeğe aykırı olarak otomobilinin çalındığı iddiasında bulunulması suretiyle sigorta şirketinden riziko bedelinin tahsil edilmesi de bahse konu nitelikli hal kapsamında değerlendirilmektedir.
Öte yandan, gerçeğe aykırı olarak trafik kazası yapan iki araçtan kaskosu olmayan aracın şoförüne kusur atfedilmesi suretiyle kaza tutanağının tanzim edilmesi halinde, söz konusu hileli eylem neticesinde suçun mağdurunun aldatılması söz konusu olacaktır. Ayrıca, fail tarafından TCK madde 158/1 (k) bendinde yer alan nitelikli halde yer alan dolandırıcılık suçunun işlenmesi maksadıyla gerçeğe aykırı şekilde belge tanzim edilmesi halinde, suçun failince sahtecilik suçunun da işlenmesi gündeme gelecektir. Failin riziko bedelini tahsil etmek maksadıyla kendine ait taşınır veya taşınmaz malını kundaklaması halinde, başkaca kişilerin yaşamının tehlikeye atılması halinde öldürmeye teşebbüs suçundan ve ayrıca güvenliğin tehlikeye atılması suçlarından da cezai müeyyideye tabi tutulması söz konusudur.
Ancak fail tarafından bildirim yükümlülüğüne aykırı davranılması suretiyle haksız menfaat teminin sağlanması durumunda, söz konusu eylemin hile unsuru barındırmaması hasebiyle ilgili nitelikli hal kapsamında değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir. Söz konusu nitelikli hal açısından değerlendirilemeyecek bir başka husus ise, sigorta şirketi tarafından denetim görevinin yerine getirilmesi suretiyle kolaylıkla fark edilen eylemlerdir.
- Dolandırıcılık Suçunun Kişinin, Kendisini Kamu Görevlisi veya Banka, Sigorta ya da Kredi Kurumlarının Çalışan Olarak Tanıtması Suretiyle İşlenmesi(158/1-l)
Bu nitelikli hal fıkraya 24.11.2016 tarih ve 6763 sayılı Kanunun 14. maddesiyle eklenmiştir. Bu tarihten önceki eylemlerin TCK’nin 157. Maddesi kapsamında değerlendirileceğine ve uzlaşma hükümlerinin uygulanacağına dikkat edilmelidir. Düzenlemeyle son dönemlerde yaygın olarak görülen ve medyaya da yansıyan telefon dolandırıcılığı fiillerinin daha fazla cezalandırılması amaçlanmıştır. Bu nitelikli halin uygulanması için kişinin kendisini sayılan nitelikleri haiz bir kişi olarak tanıtması veya sayılan kurum veya kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi ve bu şekilde aldatılmasında araç olarak kullanılması gerekir.
Dolandırıcılık Suçunun Cezası Nedir?
Dolandırıcılık Suçu Temel Hali Cezası: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kısım Kişilere Karşı Suçlar Başlığı ve Onuncu Bölüm Malvarlığına Karşı Suçlar Başlığı Altında 157. Maddesinde dolandırıcılık suçunun basit hali ve cezası öngörülmüştür. Aynı kanunun 158. Maddesinde de nitelikli dolandırıcılık halleri sayılmıştır. Dolandırıcılık suçunun cezaları açıkça kanunda düzenlenmektedir. TCK madde 157’de dolandırıcılık suçunun yaptırımı 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıdır. Dolandırıcılık suçu ve cezası basit halinde bu ceza öngörülmüştür.
- Yukarıda dolandırıcılık suçunun nitelikli hallerini teker teker incelenmiştir. Buna göre, Dolandırıcılık suçunun;
- Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
- Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
- Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
- Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
- Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
- Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
- Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
- Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
- Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
- Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
- Sigorta bedelini almak maksadıyla,
- Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,
İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
Bu madde ile 157. maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.” olarak düzenlenmektedir.
Daha az cezayı gerektiren hal başlıklı TCK’nin 159. Maddesinde suçun hafifletici sebebi belirlenmiştir. Madde hükmüne göre dolandırıcılık suçunun işlenmesi, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsil edilmesi için yapılıyorsa verilecek ceza 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası olacaktır. Ayrıca suçun takibi mağdurun şikayeti ile yapılacaktır. Hukuki ilişkiye dayalı bir alacak mutlaka para ile belirlenmek zorunda değildir ancak bu madde kapsamındaki suçun gerçekleşmesi için fail ile mağdur arasında gerçek anlamda bir alacak-borç ilişkisi doğmalıdır. Bunun dışında dolandırıcılık fiili alacağın tahsil edilmesi amacı ile yapılmalıdır. Alacağın tahsili dışında mağduru bir ödeme yapmaya zorlamak bu suçun kapsamına girmeyecektir.
Dolandırıcılık Suçunun Özel Görünüş Şekilleri
- Teşebbüs
Bu suç, başkasının zararına olarak menfaatin elde edildiği anda tamamlanmaktadır. Mağdurda herhangi bir zarar meydana gelmemiş ise, bir başka anlatımla mağdur, failin hileli hareketine rağmen elinde olmayan sebeplerle mal veya parayı teslim etmemiş ise fail hakkında suç tamamlanmadığı için teşebbüs hükümleri uygulanacaktır.
Failin, hileli eylemlerine rağmen mağdur aldatılamamış ise teşebbüs hükümleri uygulanmayacak, bir başka deyişle bu eylem suç oluşturmayacaktır. Ancak failin yapmış olduğu hileli eylem objektif olarak aldatmaya elverişli ise fail hakkında teşebbüs hükümleri uygulanacaktır.
Teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için failin icraî hareketlerine başlamış olması gerekir. Bir başka anlatımla failin düşüncesinde kalan ve icrai olarak dış dünyaya yansıyan bir eylem yoksa kişi cezalandırılmaz. Yine fail, icraî hareketlerine başlamadığı ve hazırlık hareketi niteliğinde kalan eylemleri nedeniyle de cezalandırılmaz. Failin eylemi, suçun işlenmesine elverişli nitelikte olması gerekir. Aksi halde yapılan eylem icra hareketler olarak değerlendirilemeyeceğinden fail hakkında teşebbüs hükümleri uygulamaz.
- İştirak
Kanuni düzenlemede böyle bir zorunluluk aranmamasına rağmen soyut olarak bir tek kişi tarafından gerçekleştirilebilen suçun birden fazla kişi tarafından aralarındaki anlaşma ve işbirliği sonucunda birden fazla kişi tarafından gerçekleştirilmesine suça iştirak denir. Dolandırıcılık suçu iştirak bakımından herhangi bir özellik göstermez. Hileli davranışları kısmen veya tamamen birlikte gerçekleştirenler suçun failidir. Bununla birlikte, bu tür davranışları gerçekleştiren failler arasında iştirak iradesinin de bulunması gerekir. Dolandırıcılık suçunda iştirak iradesi, hileli davranışların gerçekleştirilmesine katkıda bulunan kişinin bu tür davranışların hileli olduğu ve bunun neticesinde mağdurun aldatılarak zarara neden olunacağı bilinç ve iradesine sahip olmasını gerektirir. Hileli davranışların gerçekleştirilmesine katkıda bulunan kişinin iştirak iradesinin bulunmaması halinde, bu kişi suçun işlenmesinden sorumlu olmaz.
Suçun işlenmesi neticesinde elde edilen yarardan faydalanan kişi, hileli davranışların gerçekleştirilmesine katkıda bulunmamış ise suçun işlenmesinden sorumlu olmaz. İştirak iradesinin bulunması koşuluyla suça azmettiren veya yardım eden sıfatıyla iştirak de mümkündür. Suçun işlenmesi neticesinde elde edilen yarardan şerikler dışında bir üçüncü kişinin faydalanması suçun oluşmasına etki etmediği gibi; bu durum, failden başka, azmettiren veya yardım edenin de suçtan sorumlu olmalarına engel değildir.
- İçtimaı
Suçların içtimaı bir kişinin ceza kanunu birden çok ihlal etmesi halinde söz konusu olur. Kural olarak bu durumda ihlal sayısınca suç meydana gelir. Bununla birlikte; yasada bazı hallerde birden çok ihlalin tek bir suç sayılacağı ve faile tek bir ceza verileceği öngörülmektedir. Her suç için öngörülen ceza gerçek içtima kurallarına göre belirlenir. Aynı fail tarafından işlenmiş birden çok suç bulunmasına rağmen, çeşitli nedenlerle faile tek cezanın verildiği kuruma Türk ceza hukukunda “suçların içtimaı” denmektedir. Dolandırıcılık suçu ile gerekli şartların oluştuğu takdirde suçların içtimai kurumunun oluşması mümkündür.
Dolandırıcılık Suçunda Yargılama Usulü
- Adli Para Cezasına Çevirme
Kural olarak ceza hukukunda adli para cezası ve hapis cezası olmak üzere iki tür ceza vardır. Her ikisine de yalnızca yargı mercileri mahkemeler tarafından karar verilebilir. Çünkü devletin verdiği para cezası adli değil idari para cezası olmaktadır. İkisi arasındaki fark şudur: Adli para cezası ödenmezse hapis cezasına dönebilir, ancak idari para cezasında böyle bir durum yoktur. Adli para cezası sanıktan alınır ve devlete ödenir. Paranın mağdura ödenmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Adli para cezası, yargılamayı gerçekleştiren mahkeme tarafından, hükümlünün bir miktar parayı devlet hazinesine ödemesine karar verilmesidir. Dolandırıcılık suçunun yaptırımı, gerekli şartların oluşması halinde adli para cezasına çevrilebilir.
- Erteleme
Mahkemeler tarafından hükmedilen cezanın ertelenmesi belirli bir süre için verilir. Erteleme hükümlerinin uygulanabilmesi için kişinin aldığı cezanın 2 yıl ve daha az hapis cezasını gerektiren bir suç olması gerekir. Eğer fail 18 yaşından küçükse veya 65 yaşından büyükse 3 yıl ve daha az hapis cezaları hakkında erteleme hükümleri uygulanır. Erteleme kararında, mahkemece yargılanan kişinin suçlu olduğu tespit edilmiş ve kişi hakkında hapis cezası hükmedilmiştir. Ancak, mahkeme tarafından kişiye verilen hapis cezasının, cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi halinde erteleme kararı verilmiş olacaktır. Dolandırıcılık suçunda gerekli şartların varlığı halinde erteleme hükümleri uygulanabilir.
- Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması ve davanın düşürülmesine sebep olan CMK 231. maddede düzenlenen yaptırımdır. Dolandırıcılık suçunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Dolandırıcılık suçunun basit veya nitelikli hallerinde de hapis cezasına hükmedildiği takdirde bu hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi mümkündür. Erteleme kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı (HAGB) ile aralarındaki en büyük fark; erteleme kararı hukuk dünyasında bir sonuç doğururken hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile kurulan hüküm hiç var olmamış gibi sonuç doğuracak olmasıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile hakim hükme karar vermiş ancak belirli şartların gerçekleşmesi halinde hükmü açıklamaktan vazgeçmesi durumu mevcuttur.
- Şikayet Süresi
Şikayet, takibi şikayete bağlı suçlar, bir suç hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılabilmesinin suçun mağdurunun veya suçtan zarar gören kişilerin şikayetçi olmasına bağlı olduğu suçlardır. Kural olarak dolandırıcılık suçu resen takip edilir. Fakat suçun TCK m.159’da belirtilen daha az cezayı gerektiren “nitelikli hal” kapsamında işlenmesi durumunda takibi şikayete bağlıdır. Dolandırıcılık suçunun nitelikli hali hukuki işleme dayalı alacağın tahsil edilmesi için yapılan fiildir. Fail ile mağdur arasında bir hukuki ilişki bu ilişki de ir alacak verecek ilişkisi olmalıdır. Dolandırıcılık fiilinde amaç alacağın tahsil edilmesidir. Hem hukuki ilişki hem de alacak hukuk düzeni tarafından korunuyor olmalıdır. Haksız fiilden kaynaklanan alacağın tahsil edilmesi için bir dolandırıcılık yapılıyorsa 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 159. Maddesi kapsamına girmeyecektir.
- Zamanaşımı
Dava zamanaşımı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66. Maddesinde düzenlenmiştir. Zamanaşımı davanın düşmesine yol açar böylece yargılama sona erer. Madde hükmüne göre zamanaşımı sürelerinin belirlenmesi verilecek cezaya göre tayin edilir. Örneğin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda zamanaşımı süresi 30 yıl iken, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda zamanaşımı süresi 8 yıldır. Zamanaşımı sürelerinin bitmesi ile artık mahkemeler bu suç hakkında yargılama yapamaz. Örneğin dolandırıcılık suçunun faili de soruşturma başladıktan sonra kaçmış olabilir. Böyle bir durumda dolandırıcılık suçunun zamanaşımı süresi olan 8 yıl geçtikten sonra artık kişi hakkında herhangi bir işlem yapılmaz. TCK Madde 66/e’ ye göre, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda kamu davası 8 yıl, geçmesiyle düşer. Dolandırıcılık suçunda zamanaşımı 8 yıldır.
- Uzlaşma
Uzlaşma kurumu ceza hukukunda tarafların anlaşmaya varmalarını sağlamak için getirilmiş bir düzenlemedir. Amacı öncelikle mağdurun yararını gözetmek ve tatmin edilmesini sağlamaktır. Faile doğrudan cezasının verilmesi yerine, mağdurun zararının giderilmesi ile uzlaşma sağlanır. Uzlaştırmaya tabi suçlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer almıştır. Bunların dışında soruşturma ve kovuşturması şikayete tabi olan suçlar da uzlaştırma kapsamındadır. Ancak devlete karşı işlenen suçlar uzlaşma kapsamına girmez. Uzlaşma, suçtan mağdur olan kişinin suç şüphelisi ile anlaşması sonucunda ceza yargılamasının sona ermesidir. Dolandırıcılık suçu uzlaşma kapsamındadır. Taraflar soruşturma aşamasında uzlaşırsa kovuşturma aşamasına geçilmez.
- Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık, kişilerin işledikleri suçtan sonra kendi iradeleri ile pişman olması, suçtan dolayı meydana gelen olumsuzlukların giderilmesi ve adalete katkı sunması ile bazı ceza indirimleri öngören bir kurumdur. Etkin pişmanlığın söz konusu olabilmesi için bahse konu suçun kanunda sayılan suç tiplerinden biri olması gerekir. Ayrıca hüküm verilene kadar verilen zarar giderilmelidir. Türk Ceza Kanununun 168. Maddesine göre; suç tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
- Görevli Mahkeme
Görevli Mahkeme, TCK madde 157 kapsamında Asliye Ceza Mahkemesi, TCK madde 158 kapsamında nitelikli dolandırıcılık halinde Ağır Ceza Mahkemesi, TCK madde 159 kapsamında ise Asliye Ceza Mahkemesidir. Yani Dolandırıcılık suçunun basit şeklinde ve TCK m.159 kapsamında daha az cezayı gerektiren hal kapsamında işlenmesi durumunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir. Bununla birlikte; suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller kapsamında işlenmesi durumunda görevli mahkeme “5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahfkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 12. maddesi gereğince Ağır Ceza Mahkemesidir. Dolandırıcılık suçundan yargılanan kişilerin ceza avukatı hukuki bilgisinden yararlanması gereklidir. Zira dolandırıcılık suçunun alt ve üst sınırı çok yüksek olup hürriyeti bağlayıcı ceza ile karşılaşmanız bir hayli yüksektir.
Kaynak: https://kadimhukuk.com.tr/
Advertorial
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol