Grip hakkında doğru bilinen 8 yanlış
İnfluenza virüslerinin yol açtığı ve bulaşıcı özelliği olan grip, her yıl toplumun yüzde 15’ini etkiliyor. Belirtileri soğuk algınlığı ile karıştırıldığı için basit bir solunum yolu enfeksiyonu olarak değerlendiriliyor. Oysa sanılanın aksine bu hastalık özellikle riskli gruplarda çeşitli organizmalara yayılarak ciddi solunum yolu komplikasyonlarına doğru ilerleyip ölümcül olabiliyor. İşte bu yüzden hastalığın organizmaya yayılmasını veya üst solunum yollarındaki bir bölgeye kalıcı olarak yerleşip kronikleşmesini engellemek çok önemli. Ancak grip hakkındaki yanlış inanışlar tedavi sürecini aksatabiliyor ve hastalığın ilerlemesine yol açabiliyor. Acıbadem Bodrum Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Alp Korkut Perçin, griple ilgili ‘doğru’ sandığımız 8 ‘yanlışı’ anlatıyor...
1. yanlış: Grip aşısı grip yaparDoğrusu: Bu yanlış görüş bazı duyarlı kişilerde aşı olarak verilen virüs proteinine vücudun ateş yükselterek verdiği savunma yanıtından kaynaklanıyor. Grip aşısı o yıl enfeksiyon yapması Dünya Sağlık Örgütü tarafından öngörülmüş olan virüslerin antijenlerinden ya da inaktive edilmiş hallerinden oluşuyor. Özetle grip aşısının enfeksiyon yapıcı özelliği olmuyor. Aşı sadece vücut savunmasına virüsü zaman kaybetmeden yenebilmesi için bazı özelliklerini önceden tanıtma işlevi görüyor. Aşı sayesinde salgın yapabilecek virüsü önceden tanımış olan savunma sistemimiz de aşı olmayan kişilere göre daha hızlı savunma yanıtı vererek hastalığı yayılmadan yenebiliyor.
2. yanlış: Maske takmak gripten korurDoğrusu: Havada asılı kalabilen damlacık enfeksiyonları duyarlı kişilerde enfeksiyona neden oluyor. Bunu ağız ve burnu kapatan maskelerle yüzde 95 oranında korumamız mümkün. Ancak cilt teması, öpüşmek ve hastanın kullandığı malzemeler ile temas da gribin bulaşmasına neden olan diğer yayılma şekilleri ve bunlar maske takmakla engellenemiyor.
3. yanlış: Tedavide mutlaka antibiyotik kullanmalı Doğrusu: Bu yanlış görüşün kaynağı, hem bakterilerin hem de virüslerin rol aldığı karışık enfeksiyonlarda antibiyotik vermeden klinik tablonun düzelmemesi olabilir. Antibiyotik, hücre dışı enfeksiyon etkeni olan bakterilere karşı güçlü bir silah. Ancak hücre içi mekanizmaları kullanarak üreyen virüslere karşı etkisiz kalıyor. Hastanın muayenesindeki genel klinik durumu, laboratuvar değerleri ve enfeksiyonun olduğu şüphelenilen bölgeden alınan kültür sonuçları, doktoru enfeksiyon etkeni konusunda bir sonucu götürüyor ve antibiyotiğe başlanıp başlanmayacağı belli oluyor.