Metin Feyzioğlu: ''Devletin uğradığı hasarı telafi etmek için...''

Metin Feyzioğlu: ''Devletin uğradığı hasarı telafi etmek için...''

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Beştepe ziyaretinin perde arkasını anlattı.

15 Temmuz darbe girişiminin üç amacı olduğunu söyleyen Prof.Dr. Metin Feyzioğlu, “TSK ağır darbe aldı. Devletimizin uğradığı büyük hasarı doğru adımlar atarak telafi imkanına sahibiz. İşte bu sebeple biz elimizi uzattık, uzatılan elleri de tuttuk” dedi…

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı, 70 baro başkanıyla birlikte ziyaret etti. Bu ziyaret kimi çevreler tarafından eleştirilse de, Feyzioğlu, toplumun büyük bir bölümü tarafından alkışlandıklarını söylüyor. 15 Temmuz darbe girişiminin farklı hedefleri olduğunu, ülkemizi bölünmeye götürecek sonuçlar doğurabileceğini ifade eden Feyzioğlu, şimdi devletin uğradığı büyük hasarın telafi edilmesi gerektiğini vurguladı.

Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk'e konuşan Feyzioğlu şu ifadeleri kullandı:

"PKK-FETÖ AYNI DESTEĞİ ALIYOR"

Olayın doğrusu şu: 40 yıllık bir projeyle devletin içine ve Türk Silahlı Kuvvetler'e sızmış bir terör örgütü var. Bu terör örgütünün uluslararası güçler tarafından beslenip büyütüldüğü ve kullanıldığı aşikar… Şu halde, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi onu besleyip büyüten uluslararası yapıların izniyle hatta talimatıyla ve onların menfaatine gerçekleştirilmiş bir eylemdir. O zaman bu menfaatin ne olduğunu sorgulamak lazımdır. Yani Türkiye'den ne istenmiş, ne verilmemiş ki düğmeye basılmıştır. Bu, Büyük Kürdistan denilen ya da 4 parçanın birleşmesiyle oluşan Kürdistan projesidir. Suriye'nin kuzeyinde kurulmak istenen Kürdistan'a ilaveten terör örgütü PKK'nın yine 35 yıldır hedefi olan Türkiye'den Güneydoğu'nun kopartılarak bir bağımsız devlet ilanıdır. Dikkat edin, FETÖ 40 yıllık projeyse, PKK da 35 yıllık projedir. Bunların yaşamı çok yerde çakışmaktadır. PKK ve FETÖ'nün destek aldıkları yerler de aynıdır.

"TÜRKİYE'Yİ FİİLEN BÖLECEKLERDİ"

15 TEMMUZ darbe girişimi başarılı olsa bunun üç ayrı sonucu olabilirdi. Birincisi; Silahlı Kuvvetler'in ve Emniyet'in kendi içinde birbiriyle savaşa tutuşması yani iç savaş çıkarmaktı. Bu durumda Doğu ve Güneydoğu'dan da asker, polis iç savaşa katılmak için çekilecekti. PKK ise çok büyük bir ayaklanma başlatacaktı. Savunmasız kalan vatan toprağında kan gövdeyi götürecekti. Büyük ihtimalle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi iç savaşa müdahale gerekçesiyle Türkiye'yi fiilen bölecek bir askeri gücün ülkemize yerleştirilmesini sağlayacaktı. İşte bunun kıyısından döndük.

"‘VER' DEDİKLERİNİ VERİRLERDİ"

İkinci bir olasılık da FETÖ darbesi başarılı olurdu. Emir ve talimat aldıkları uluslararası yapıların dediklerini yapar ‘ver' dediklerini teslim ederdi. Bunun da sonu bölünmeydi. Üçüncü olasılık da şu: Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ne kadar zayıfladığı, içinden çürüdüğü ortaya çıkardı. Birliklerin tek vücut hareket etmesini sağlayan güven unsuru çökerdi. Böylece Türkiye, sınırlarının ötesinde caydırıcı bir güç sahibi olmayı artık başaramazdı.

"BÜYÜK FELAKETTEN DÖNDÜK"

İlk iki olasılık çok büyük felakete sürüklüyordu. Üçüncüsü kaçınılmaz olarak gerçekleşti. Türk Silahlı Kuvvetleri ağır darbe aldı, caydırıcılığı zedelendi. İlk iki ihtimalde telafi yokken, üçüncü ihtimalde ise doğru dürüst adımlar atarak, birbirimize kenetlenip ortak aklı harekete geçirip telafi edebiliriz. Devletin uğradığı büyük hasarı doğru adımlar atarak telafi imkanına sahibiz.

ATATÜRK'ÜN SÖZÜNÜ HATIRLATTI

İşte bu sebeple biz, elimizi uzattık, uzatılan elleri de tuttuk. Devlet kurumları arasındaki ilişki, konu-komşu gezme, gelin-kaynana ilişkisi değildir. Devletin, milletin ve vatandaşların menfaatleri için sürekli bir işbirliği ve istişare gerekir. Hele hele ülkenin başındaki tehdit bu boyutlardayken kişisel duyguları, hırsları, öfkeleri, kırgınlıkları bir kenara bırakmak Atatürk'ün bize emridir. Atatürk'ün ‘Vatan söz konusuysa gerisi teferruattır' sözünü yürekten söyleyenler bunu anlar.

"YAPICI OLMALIYIZ"

Cumhurbaşkanı da, Başbakan da 15 Temmuz öncesindeki gibi kırıcı konuşmayacaklarını, böyle davranmaya haklarının olmadığını söyledi. Herkesin yapıcı olması gerekir. Ben yapıcı olunmaya çalışıldığını düşünüyorum. Peşin bir güvensizlik içinde hareket edilmemeli. Niyet sorgulamak yerine herkes üzerine düşeni yapmalı. Üzerine düşeni yapmayan olursa niye yapmadığı sorulur.

"GEÇMİŞTE DE SALDIRMIŞLARDI"

Ziyaretten dolayı halkın sağduyulu, ezici çoğunluğu bizleri alkışladı. Daha önce 26. Genelkurmay Bakanı İlker Başbuğ ve kumpas mağdurlarını zindandan çıkarmak için o dönem Başbakan olan Erdoğan'la görüşmüştük. Özel görevli mahkemelerin kaldırılmasını söylediğimizde de aynı şekilde birileri ağza alınmayacak sözlerle saldırmıştı.

"ZAMAN DOĞRUYU DOĞRULAR"

O yapıcı ilişkiler sonucu özel görevli mahkemeler kaldırıldı, zindanlar boşaldı. O zindanlardan çıkanlar bugün hem 15 Temmuz'un püskürtülmesinde en önde saf tuttu, etkili oldu, hem de şu anda devletin içinde en güvenilir kişiler olarak önemli yerlere geldi. Doğru olanı yapmak bazen bir kısmın saldırısını da çekebilir ama zaman doğruyu mutlaka doğrular.

İSTANBUL BAROSU: "GİTMEYİ GEREKLİ GÖRMEDİK"

TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nun saraya yaptığı ziyarete, 9 baro katılmamıştı. O barolardan biri de İstanbul Barosu'ydu. İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hüseyin Özbek, “Baro başkanları ve çatı örgütümüz yöneticilerinin Cumhurbaşkanı'na yaptığı ziyarete katılmadık çünkü gitmeyi gerekli görmedik, doğru da bulmadık” dedi. Özbek, şunları söyledi: “15 Temmuz darbe girişiminin bir FETÖ'cü kalkışma olduğunu ilk söyleyen baroyuz. Ancak hükümet 15 Temmuz'u kendisi açısından fırsata dönüştürüyor. Devletin temel yapısında olağanüstü hal yetkisine dayanarak çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle köklü değişiklikler yapılıyor. Böyle bir durumda baroların ziyarete gitmesini uygun da, doğru da bulmuyoruz. Orada yalnızca yüzde 30'u temsil etti. Hukuk kurumunun çatı örgütünün başkanı ve barolar gücün değil, hukukun yanında olmalıdır.”

Sözcü