Chp Myk Toplantısı

Chp Myk Toplantısı

Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Böke:- "Master Plan denilen bu eylem planının içerisinde yapılacak bir demokrasi reformundan bahsediliyor. Türkiye'nin herhangi bir reform yapma ihtiyacı yoktur"- "Eğer samimiyetle bu sorunu demokratik yöntemlerle

ANKARA (AA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, "Master Plan denilen bu eylem planının içerisinde yapılacak bir demokrasi reformundan bahsediliyor. Türkiye'nin herhangi bir reform yapma ihtiyacı yoktur. Eğer samimiyetle bu sorunu demokratik yöntemlerle çözme niyeti varsa, gelin CHP'nin defalarca TBMM'de verdiği kanun teklifini kabul edin. Gelin Meclis'te siyasi zeminde, hep birlikte bu sorunu çözmek için Toplumsal Uzlaşı Komisyonu'nu yarın kuralım. Reform dediğiniz böyle yapılır" dedi.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, parti genel merkezinde toplandı.

Türkiye'nin bugün bir kez daha acıya uyandığını belirten Böke, "9 canımızı kaybetmenin acısına uyandık. Anneler ağlıyor, eşler, çocuklar ağlıyor. Tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, sevenlerine sonsuz sabır ve başsağlığı diliyoruz" diye konuştu.

Türkiye'nin bu acı tabloyla karşılaşmış olmasının bir sorumlusu olduğunu aktaran Böke, şöyle devam etti:

"Bu sorumlu, adına Çözüm Süreci denilen AKP sürecini ortaya koymuş olan iktidardır. Bu sorumluluk, bölgenin bir silah deposuna dönüştürülmesine göz yumulmuş olmasından gelmektedir. Biz bu şehitleri vermemeliyiz. Türkiye'nin güvenliği için kendini feda etmeye hazır askerlerimizle, polislerimizle uzun uzun güzel bir hayat istiyoruz. Biz onların yaşamasını istiyoruz. Adına çözüm süreci denilen ve çökeceği inşasının başından belli olan bu sürecin alternatifini her zaman ortaya koyduk. Bu süreç siyasi zemini hiçe sayan, siyaset dışı meşru olmayan aktörleri masanın etrafına toplayan ve masaya siyaseti almadığı için de sürecin çöküşünü baştan hazırlayan bir dönemdi. İşte bu yaklaşımın sonucunda zaten PKK bölgeyi bir silah deposuna dönüştürdü. Buna bir son vermek gerekiyor, buna son verme yükümlülüğü de iktidarın. Ortaya çıkan bu tabloyu bitirmek, teröre son vermek, her vatandaşının canını korumak ve askerinin, polisinin şehit olmadığı günleri Türkiye'ye yaşatma yükümlülüğü iktidarındır. Bu terör son bulmak zorunda."

Çöken bu sürecin yerine, çökeceği bir kez daha bilinen salt güvenlikçi bir yaklaşımın ortaya konulduğunu savunan Böke, teröre son veren yaklaşımın bir parçasının, mutlaka güven veren bir süreç olması gerektiğini kaydetti.

- "Birlik, Huzur ve Demokrasi Eylem Planı"

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun geçtiğimiz hafta adına "Master Plan" denilen bir eylem planı açıkladığını aktaran Böke, "Master Plan'ın içinin ne kadar boş olduğu, iktidar kanadına yakın medya tarafından bunun manşetlerde görülmemiş olmasıyla açıkça görülüyor zaten" ifadelerini kullandı.

Terörle mücadelenin güçlü, etkili ve akılcı bir çerçeveyle ortaya konulması gerektiğini vurgulayan Selin Sayek Böke, terörle mücadelenin bir yakasının da Türkiye'de demokrasi, insan hakları ve sorunun çok boyutluluğunu görmek olduğunu ileri sürdü.

Böke, bu gerçeği gözardı eden yaklaşımın çökeceğinin en başta görüldüğünü belirtti.

CHP'nin terörle mücadeleyle birlikte, bir demokrasi mücadelesinin de ortaya konmasının gerektiğini sık sık ifade ettiğini anlatan Böke, şunları söyledi:

"Master Plan denilen bu eylem planının içerisinde yapılacak bir demokrasi reformundan bahsediliyor. Türkiye'nin herhangi bir reform yapma ihtiyacı yoktur. Eğer samimiyetle bu sorunu demokratik yöntemlerle çözme niyeti varsa gelin CHP'nin defalarca TBMM'de verdiği kanun teklifini kabul edin. Gelin Meclis'te siyasi zeminde, hep birlikte bu sorunu çözmek için Toplumsal Uzlaşı Komisyonu'nu yarın kuralım. Reform dediğiniz böyle yapılır. Reform dediğiniz, sürekli reformdan bahsetmekle yapılmaz. Samimi olan verilen kanun tekliflerini kimin verdiğine değil, verilen teklifin nasıl bir çözüm ortaya koyduğuna dikkat eden bir yaklaşımla yapılır. Eğer samimiyseniz gelin aralık sonunda Meclis'e yine CHP'nin vermiş olduğu bölgede yaşanan acılara azıcık da olsa merhem olacak ekonomi ve sosyal paketini uygulamaya geçirelim. Gelin prim affı verelim, gelin esnafımıza sicilinin bozulmaması için destek verelim. 'Bunları vereceğiz' demeyelim, verilmiş olan CHP'nin kanun teklifini yarın yasalaştıralım. CHP, üçüncü yol çerçevesinde bu sorunun çözümünde, mutlaka Meclis zemininde siyaseti bu işin ana aktörü yapan bir yaklaşımla teröre de son verecek ilk adımın atılması gerektiğini söylemektedir. Eğer bir master plan arıyorsak, bu plan Meclis'te kabul edilmeyen tekliflerle zaten bekliyor."

Böke, söz konusu planda iktidarın vizyonsuz ekonomik anlayışının da çok net bir şekilde ortaya konulduğunu savundu.

Planda, "Yakılıp yıkılmış bölgeyi yeniden inşa sürecinin bir ekonomik kalkınma paketi olarak ortaya konma zaafiyeti gösterildiğini" öne süren Böke, bölgenin gerçekten bir ekonomik kalkınma planına ihtiyacı bulunduğunu kaydetti.

"O zaman yıllardır bitirilmemiş olan GAP'ı yarın yeniden aktif hale getirelim" diyen Böke, gerçek bir ekonomik kalkınma hamlesinin, "TOKİ medeniyetleri" oluşturmaktan değil, bölgede halka dokunan istihdam yaratmadan geçeceğini aktardı.

Böke, "Gerçekten ekonomik kalkınma yaratıp bir sorunu kalıcı çözmek isteyen yaklaşım, yol yapmayı vadetmez, fabrika kurmayı vadeder" dedi.

- "İktidara kuvvetli çağrıda bulunuyoruz..."-

İktidarın dış politikasını eleştiren Selin Sayek Böke, iktidarın vizyonsuzluğunun, Türkiye'yi Suriye'de izole edilmiş bir aktör haline getirdiğini de öne sürerek, kırmızı çizgilerin pembeleştiğini, Arap Baharı'nın bir muhasebesi yapıldığında ise tek mağlubun Türkiye olduğunun ortaya çıktığını bildirdi.

İktidarın bu sorunu çözme yönteminin ise yeni ve daha büyük sorunlar çıkarmayı vadettiğini savunan Böke, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Detayları paylaşılmayan ancak dedikoduyla duyduğumuz, Türkiye'nin Suriye'ye kara harekatıyla girmesinden bahsediliyor. Sorunu çözmek için yeni bataklıklar yaratmanın ötesine geçemeyen bu vizyonsuzluk kendini kurtarma hamlesinin ötesinde bir hamle değildir. Rusya ve İran başta olmak üzere Arap dünyasını da karşısına alarak Türkiye'nin Suriye'ye yapacağı bir kara harekatı başımıza çok zor işler açacaktır. Biz CHP olarak yarın sabah kalktığımızda kendimizi Suriye'de bulmak istemiyoruz. Buradan bir kez daha bu tarihi yanlışın yapılmaması için de hükümete kuvvetli bir çağrıda bulunuyoruz; Türkiye'yi bu dipsiz kuyuya itmeye kimsenin hakkı yok."

Böke, açıklamasının bu kısmında daha önce de sorduğu "terör örgütü olarak tanımladığınız aktörleri, Salih Müslim'i neden Türkiye'ye defalarca davet ettiniz ve neler konuştunuz?" sorusunu yineledi.

Bu sorunun aynı zamanda Suriyeli çocukların Ege'de boğulması anlamına da geldiğini belirten Böke, bu hafta o çocukların bedenleri üzerinden yapılan pazarlıklara herkesin şahit olduğunu anımsattı.

Böke, "Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu pazarlıkları okumuş olmaktan, müthiş bir utanç duyuyorum. Biz kendi vatandaşlarımıza verdiğimiz değeri, dünyada tüm insanlara vermeliyiz. İktidarı, insana değer veren samimi bir yaklaşıma davet ediyorum" diye konuştu.

- "Bir nefret suçu işlenmiştir..."-

Böke, açıklamasının son bölümünü ise kendisi ve ailesiyle ilgili dün bir gazetede yer alan habere değindi.

Türkiye'de, toplantıda bahsettiği bu gündemi ortaya çıkaran bir siyaset olduğunu vurgulayan Böke, "Bu siyaset ve bu gündem Türkiye'de, onlarca, yüzlerce nefret suçunun her gün işlenmesine sebep oluyor" dedi.

Böke, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Dün de kayyumlu gazete tarafından bir kez daha bir nefret suçu işlendi. Bu nefret suçunun bu seferki muhatabı ben ve ailemdi. Biz ne ilkiz ne de tekiz. Ama şunu bilmenizi isterim, biz tek olmadığımız için ben burada bu açıklamayı yapmak zorunda hissediyorum. Türkiye'de ayrımcılığa uğrayan, yok sayılan, kimlikleri, inançları sorgulanan, yaşam alanları her gün daraltılan bu ülkenin tüm vatandaşları adına ben bu açıklamayı yapıyorum. Bir kez yapıyorum ve son kez yapıyorum. Şunu da üzülerek eklemeliyim ki bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu çağda, böyle bir nefret suçuna dair bir açıklama yapmak zorunda kalmaktan da utanç duyuyorum. Selin Sayek Böke olarak değil, şahsımla ilgili olduğu için değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin gururlu bir vatandaşı olduğum için utanç duyuyorum. Bu utancı bize kimsenin yaşatmaya hakkı yok. Benim ailem, kökenim, soyum ortada. Bu konuda bugüne dek ne bir şey sakladım ne de gizledim, ne de korktum. Gizleyeceğim, saklayacağım, korkacağım hiçbir şey yok. Benim bundan utanacağımı düşünerek bir nefret suçu işleyenlerdir esasında utanması gerekenler. Ben onlar adına utanıyorum bugün."

- "Herkes kadar buralı, herkes kadar bu ülkenin yurttaşı..."-

Ailesinin yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan, "herkes kadar buralı, herkes kadar bu ülkenin yurttaşı" olduklarını belirten Böke, ailesindeki herkesin hayatları boyunca bu ülkeye hizmet etmeye kendilerini adadığını anlattı.

Bu ailenin bir parçası olmaktan hep gurur duyduğunu ve duymaya devam edeceğini bildiren Böke, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Soya sopa çok meraklı olanların merakını da gidereyim; ailemin bir tarafı Hristiyan, diğer tarafı Müslüman. Her ikisi de kültürü zengin Anadolu’nun çocukları. Ben o zenginliğin içinde büyüdüm ve ben her gün o zenginliği yaşama fırsatı yakaladığım için kendimi şanslı hissettim. Ben de 44 yıllık hayatımı herkes kadar bu ülkenin çocuğu, herkes kadar bu toprağın insanı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşadım. Bu nefret suçunu işleyenlere inat da böyle yaşamaya devam edeceğim."

Siyasete tam da bu zihniyetle mücadele etmek için girdiğini aktaran CHP Sözcüsü Böke, şunları kaydetti:

"Bu ülkede hiç kimsenin hiçbir nedenle ayrımcılığa uğramadığı, sözde değil gerçekten demokrasi, gerçekten laiklik olan bir Türkiye inşasında mücadelenin ortağı olduğu için girdim. Ben yalnız değilim, milyonlarla beraber bu mücadeleyi de vermeye devam edeceğim. Dolayısıyla bu açıklama şahsımla ilgili bir açıklama değil esasında. Bu açıklama, Türkiye’de her gün ayrımcılığa uğrayan, kimliklerinden dolayı kendi topraklarında yabancı hissettirilen ve Türkiye’nin bu ayrımcı zihniyete teslim olmaması gerektiğine inanan, bu topraklarda ortak yaşama kültürüne değer verenlerin ve bu değere sahip çıkmakta kararlı olanların mesajıdır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın Türkiye’nin, kimsenin ayrımcılığa uğramadığı, kimsenin kendi öz vatanında ikinci sınıf vatandaş gibi hissettirilemediği, laik, demokratik bir ülke olması gerektiğine inanan milyonlarla birlikte biz bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Biz bu mücadeleyi kazanacağız. Bu ülkeyi bu karanlık zihniyete asla teslim etmeyeceğiz."

Böke, söz konusu habere ilişkin hukuki yollara başvurup başvurmayacağına ilişkin bir soru üzerine, "Ben bunun bir nefret suçu olduğunu ifade etmiş oldum. Bunun yargıya taşınması gerektiğini düşünen milyonlar olduğunu tahmin ediyorum. Ben bu açıklamanın kendi başına zaten nefret suçunu işlemiş olanlar için utanç kaynağı olduğunu düşünüyorum" yanıtını verdi.

Cizre'de bir bodrum katına güvenlik güçleri tarafından operasyon yapıldığı iddialarına ilişkin soruya da Böke, her konuda olduğu gibi burada da bilgi kirliliğinin önlenmesi gerektiğini belirtti.

Böke, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Terör operasyonları iki partinin genel merkezini rahatsız ediyor. Bunlardan biri de anamuhafelet partisi" sözlerinin hatırlatılması üzerine de "Bu terör son bulmalı, bu teröre son verme yetkisi olan da iktidar" karşılığını verdi.

Erdoğan'ın, CHP'li bir milletvekilinin odasındaki Atatürk resmini indirdiği iddiaları üzerine, "Dünya yanıyor, anamuhafeletin en büyük sorunu fotoğrafı kimin indirdiği" yönündeki açıklamalarının sorulması üzerine de Böke, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Atatürk'ün posterini indirmesi üzerinden Sayın Cumhurbaşkanı'nın cümle kurduğunu söylediniz ama izin verirseniz ben o cümlenin öyle kurulmadığını buradan anımsatayım, 'O kişinin fotoğrafı' dendi. CHP hukuka inanan, Türkiye'nin bir hukuk devleti olması mücadelesini veren partidir. Biz Türkiye için kurduğumuz her hayalin ilk adımını da kendi partimizde atıyoruz. Kendi hukuk çerçevemiz içerisinde herhangi bir sorunun küçük veya büyük çözümü için hangi adım atılması gerekiyorsa, kaç gün gerekiyorsa, bunlara süre sınırı koymadan sorunun çözümüne yönelik hukuki adımların atılmasın önceliyoruz. Bunun Sayın Cumhurbaşkanı tarafından anlaşılamamış olmasına şaşırmadığımı da ifade etmek durumundayım."