Biz her yere gidebilmeliyiz, herkes bize gelmemeli!

Biz her yere gidebilmeliyiz, herkes bize gelmemeli!

Dr. R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Bundan iki yıl önce sosyal medyadan paylaşmıştım: “Yapılacak en küçük bir hata bizi İsrail ile komşu yapar” diye uyarmıştım…

Maalesef Suriye politikasıyla başlayan yanılgılar zinciri bu öngörümü gerçek kıldı…

Dahası, Cumhurbaşkanın son ABD gezisi, basına da yansıdığı gibi Türkiye’nin işini epey zorlaştırdı.

“Zorlaştırdı”, çünkü, adamlar hem İsrail’in yayılmacılığını hem de Suriye’deki (Kürt) ayrılıkçıları destekliyor; bununla da yetinmiyorlar ve…

Rusya’dan gaz ve petrol alma” türünden görülmedik yaklaşımlarla Türkiye’mizi komşularından ve serbest ticaretin imkanlarından büsbütün kopartmaya kalkışıyorlar…

ABD gezisinin dış siyasette ekonomik ve diplomatik olarak “en maliyetli gezilerden” biri olduğu giderek kendisini hissettiriyor ve ayrıca analiz edilmek gerekiyor.

Şimdilik Filistin, Bölgemiz, sınır güvenliğimiz ve iç huzurumuz bağlamında kalalım…

Batıdan güneye, Akdeniz’den Kafkaslara sınırlarımız adeta “kuşatma” altındadır ve bu kuşatmanın lojistik desteği ABD yönetiminden gelmektedir…

Ortadoğu ve bölgemiz “yanmaktadır” ve daha uzun yıllar yanacağa benzemektedir.

Biz elbette kendi toprak bütünlüğümüzü korumak ve o arada KKTC’nin de esenliğine duyarlı olmak durumundayız…

Meri fiili manzara şudur: ABD, pkk, pyd, ypg gibi unsurlardan yanadır. Bunların ve bazen işid gibi yapıların eliyle ülkemizin toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. 

Ege'de Yunan her an ikinci bir Ukrayna gibi karşımızdadır.

O arada, kendi toprak bütünlüğüne sirayet edecek bir tehlike karşısında (Azeri Türklerinin rejim karşıtlığına kışkırtılması olasılığı) İran da, bize açıktan cephe alabilir.

Irak'ın Kuzeyinde Erbil'deki bölgesel yönetim Türkleri sistem dışına itmeye daima teşnedir.

Rusya ise, Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye’nin ilişkisini ihtiyatlı ve örtük bir hoşnutsuzlukla izlerken, her hamleyi doğal olarak lehine değerlendirmektedir. 

Çin, Pasifikteki saldırıya karşı odaklanmış; “Tayvan atış poligonu” açılmış, Hindistan Pakistan satrancına yoğunlaşmıştır. 

Batı coğrafyasında Macaristan yönetiminden başka dostumuz yok gibidir ve önümüzdeki aylarda Kosova ve Bosna karıştırılmaya gebedir. Ki, imparatorluk ve dini bağlarımız nedeniyle Balkanlarda Türkiye'nin kayıtsız kalamayacağı dramlar yaşanabilir. 

Fener Patrikhanesinin ekümenlik lafızları bir taşla iki kuşu vurmak” üzerine bir “pilli bebek” hamlesidir: Türkiye’yi Batı’dan iyice koparmak ve Rusya ile zımnen çatıştırmak…

Tüm bu tabloya karşın şu da herkesin bildiği bir sırdır: Ortadoğu’da Türkiye’siz savaş yapılır ancak Türkiye’siz barış yapılamaz…

Türkiye’miz mazlum Filistin halkının yanında olmaya, o arada masum hayatların yitirilmesine yol açacak çatışma ve savaşlardan kaçınılması için, hakkaniyete ve insan onuruna önem veren dış siyaseti izlemeye karalılıkla devam etmelidir.

Elbette savunma sanayimiz, savunma teknolojimiz tüm değerli bilim insanlarımız ve varlığımızla gözümüz gibi korunmalı ve bayrağımız gibi en yükseklere taşınmaya çalışılmalıdır.

Gerek savunma sanayinde gerek iktisadi faaliyetlerde elimizi güçlendirecek doğal kaynaklarımız, madenlerimiz ve değerli elementler kesinlikle ulusal envanterde kalmalı ve ulusal ellerde / milli kurumlarda işlenmelidir.

O arada ekonomik anlamda “hayat” devam ederken, Türkiye dış siyasette “konvansiyonel olanı aşmalı”, “bloklara tutsak kalmadan”, gelişen Dünya ile iktisadi teknik hatta savunma alanında iş birlikleri tesis etmelidir.

Bu bağlamda önümüzdeki yirmi beş yıl içinde şu ülkeler dikkat çekecektir:

İrlanda Cumhuriyeti

Kazakistan

Şili

Güney Afrika 

Burkino Faso (liderliği küresel çete tarafından ekarte edilmezse)

Türkiye'nin orada burada ne işi var” dememeli, her potansiyeli değerlemelidir...

Tabii asıl eleştirel tümce “bu kadar sığınmacının Türkiye'de ne işi var?” olmak gerekir...

Nihayet şudur; Biz, devlet olarak, yatırımcılar olarak “Her yere gidelim…” ancak göçer konar olarak “herkes bize gelmesin…” bir pratik denklem de budur...

Evet çok zor bir dönemeçte ve dönemdeyiz…

Ulusal birlik içinde her sorunu aşmak için son derecede uyanık ve kararlı olmamız gerek…

Daima ifade ettiğim gibi başka Türkiye yok ve bu güzel ülke Türkiye, hepimizin!

Dr. R.Bülend Kırmacı

">

Bundan iki yıl önce sosyal medyadan paylaşmıştım: “Yapılacak en küçük bir hata bizi İsrail ile komşu yapar” diye uyarmıştım…

Maalesef Suriye politikasıyla başlayan yanılgılar zinciri bu öngörümü gerçek kıldı…

Dahası, Cumhurbaşkanın son ABD gezisi, basına da yansıdığı gibi Türkiye’nin işini epey zorlaştırdı.

“Zorlaştırdı”, çünkü, adamlar hem İsrail’in yayılmacılığını hem de Suriye’deki (Kürt) ayrılıkçıları destekliyor; bununla da yetinmiyorlar ve…

Rusya’dan gaz ve petrol alma” türünden görülmedik yaklaşımlarla Türkiye’mizi komşularından ve serbest ticaretin imkanlarından büsbütün kopartmaya kalkışıyorlar…

ABD gezisinin dış siyasette ekonomik ve diplomatik olarak “en maliyetli gezilerden” biri olduğu giderek kendisini hissettiriyor ve ayrıca analiz edilmek gerekiyor.

Şimdilik Filistin, Bölgemiz, sınır güvenliğimiz ve iç huzurumuz bağlamında kalalım…

Batıdan güneye, Akdeniz’den Kafkaslara sınırlarımız adeta “kuşatma” altındadır ve bu kuşatmanın lojistik desteği ABD yönetiminden gelmektedir…

Ortadoğu ve bölgemiz “yanmaktadır” ve daha uzun yıllar yanacağa benzemektedir.

Biz elbette kendi toprak bütünlüğümüzü korumak ve o arada KKTC’nin de esenliğine duyarlı olmak durumundayız…

Meri fiili manzara şudur: ABD, pkk, pyd, ypg gibi unsurlardan yanadır. Bunların ve bazen işid gibi yapıların eliyle ülkemizin toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. 

Ege'de Yunan her an ikinci bir Ukrayna gibi karşımızdadır.

O arada, kendi toprak bütünlüğüne sirayet edecek bir tehlike karşısında (Azeri Türklerinin rejim karşıtlığına kışkırtılması olasılığı) İran da, bize açıktan cephe alabilir.

Irak'ın Kuzeyinde Erbil'deki bölgesel yönetim Türkleri sistem dışına itmeye daima teşnedir.

Rusya ise, Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye’nin ilişkisini ihtiyatlı ve örtük bir hoşnutsuzlukla izlerken, her hamleyi doğal olarak lehine değerlendirmektedir. 

Çin, Pasifikteki saldırıya karşı odaklanmış; “Tayvan atış poligonu” açılmış, Hindistan Pakistan satrancına yoğunlaşmıştır. 

Batı coğrafyasında Macaristan yönetiminden başka dostumuz yok gibidir ve önümüzdeki aylarda Kosova ve Bosna karıştırılmaya gebedir. Ki, imparatorluk ve dini bağlarımız nedeniyle Balkanlarda Türkiye'nin kayıtsız kalamayacağı dramlar yaşanabilir. 

Fener Patrikhanesinin ekümenlik lafızları bir taşla iki kuşu vurmak” üzerine bir “pilli bebek” hamlesidir: Türkiye’yi Batı’dan iyice koparmak ve Rusya ile zımnen çatıştırmak…

Tüm bu tabloya karşın şu da herkesin bildiği bir sırdır: Ortadoğu’da Türkiye’siz savaş yapılır ancak Türkiye’siz barış yapılamaz…

Türkiye’miz mazlum Filistin halkının yanında olmaya, o arada masum hayatların yitirilmesine yol açacak çatışma ve savaşlardan kaçınılması için, hakkaniyete ve insan onuruna önem veren dış siyaseti izlemeye karalılıkla devam etmelidir.

Elbette savunma sanayimiz, savunma teknolojimiz tüm değerli bilim insanlarımız ve varlığımızla gözümüz gibi korunmalı ve bayrağımız gibi en yükseklere taşınmaya çalışılmalıdır.

Gerek savunma sanayinde gerek iktisadi faaliyetlerde elimizi güçlendirecek doğal kaynaklarımız, madenlerimiz ve değerli elementler kesinlikle ulusal envanterde kalmalı ve ulusal ellerde / milli kurumlarda işlenmelidir.

O arada ekonomik anlamda “hayat” devam ederken, Türkiye dış siyasette “konvansiyonel olanı aşmalı”, “bloklara tutsak kalmadan”, gelişen Dünya ile iktisadi teknik hatta savunma alanında iş birlikleri tesis etmelidir.

Bu bağlamda önümüzdeki yirmi beş yıl içinde şu ülkeler dikkat çekecektir:

İrlanda Cumhuriyeti

Kazakistan

Şili

Güney Afrika 

Burkino Faso (liderliği küresel çete tarafından ekarte edilmezse)

Türkiye'nin orada burada ne işi var” dememeli, her potansiyeli değerlemelidir...

Tabii asıl eleştirel tümce “bu kadar sığınmacının Türkiye'de ne işi var?” olmak gerekir...

Nihayet şudur; Biz, devlet olarak, yatırımcılar olarak “Her yere gidelim…” ancak göçer konar olarak “herkes bize gelmesin…” bir pratik denklem de budur...

Evet çok zor bir dönemeçte ve dönemdeyiz…

Ulusal birlik içinde her sorunu aşmak için son derecede uyanık ve kararlı olmamız gerek…

Daima ifade ettiğim gibi başka Türkiye yok ve bu güzel ülke Türkiye, hepimizin!

Dr. R.Bülend Kırmacı

Tüm yazılarını göster