Ukrayna’da büyük savaş olasılığı yüksek

Haluk Özdalga yazdı: Ukrayna’da büyük savaş olasılığı yüksek

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

Ukrayna konusunda Rusya lideri Vladimir Putin’in açıklamaları ve vücut dili, kararını vermiş kişilerde görülen rahatlık ve özgüveni yansıtıyor. Batı’dan talep ettikleri kabul edilmezse, büyük olasılıkla geniş çaplı bir askeri harekât başlayacak.

Putin’in istekleri: Ukrayna NATO üyesi yapılmasın, yani NATO’nun resmi kararı iptal edilsin; Türkçesi, tükürdüğünüzü yalayın. Ukrayna’ya gayri resmi NATO üyesi gibi davranılmasın; askeri altyapı ve silah sistemleri temin edilmesin. Batının sözlü güvencesi yetmez, hukuken geçerli yazılı garantiler istiyorum (Sadece Ukrayna ile ilgili olanlar).

Moskova taleplerini, seyrek görülen şekilde, kapalı müzakerelerde değil kamuoyuna açıklayarak yapıyor. Sadece patron Amerika ile konuşurum; Ukrayna, Almanya ve Fransa’yı muhatap kabul etmem diyor. 2021’in son günlerinde Putin, konunun Ocak içinde sonuca bağlanmasını beklediğini söyledi. Kısmi ültimatom verdi!

Rusya hamle üstünlüğünü ele geçirdi. İnisiyatif Kremlin’de. Putin “top onların sahasında, cevap bekliyoruz” diyor. Ukrayna sınırındaki askeri yığınağın blöf olduğunu düşünmüyorum. Umarım Batı, Moskova’nın zor taleplerini karşılar. Aksi halde askeri seçenek devreye girecek görünüyor.

Avrupa’nın hatta Avrasya’nın önümüzdeki on yıllarda geleceğini etkileyecek bir savaş söz konusu olabilir. Türkiye fırtınanın gözüne en yakın ülkelerden biri, ama yoğun yerel gündem nedeniyle içine kapanık.

Sorunun ana boyutu, Ukrayna ve Rus milliyetçiliği arasındaki kökleri eskilere uzanan çatışma. Meraklılara, Harvard öğretim üyesi Serhii Plokhy’nin Türkçeye çevrilmiş nefis Ukrayna tarihi çalışmasını öneririm.

Tarihi dikkate almadan bugün yaşananları doğru kavramak imkansız. En azından, Sovyet dönemine Ukrayna-Rus milliyetçiliği penceresinden kısaca bakalım.

*     *     *

Birinci Dünya Savaşı sırasında Ukrayna bağımsızlık ilan etmişti. 1917 devrimini izleyen iç savaşı Bolşevikler kazanınca, 1922’de Sovyetler Birliği nasıl kurulsun tartışması başladı. Ana konu, ayrılmaya en yatkın Ukrayna’yı birlik içinde tutmaktı. Ukraynalı Bolşevikler, yeni devletin ‘cumhuriyetler birliği’ şeklinde kurulmasını, ‘bağımsızlık ilan etme hakkı’ (self determinasyon) ve bugünkü Ukrayna’nın doğu ve güney vilayetlerini istiyordu.

Milliyetler Komiseri ve partinin çiçeği burnunda Genel Sekreteri Josef Stalin, Sovyet Rusya devleti kurulması ve farklı milletlere o devlet altında özerklik tanınmasını savundu. Bağımsızlık hakkına, doğu ve güney vilayetlerin Ukrayna’ya bağlanmasına karşıydı.

Sorun, Stalin’i milliyetçilikle suçlayan Lenin’in müdahalesiyle çözüldü. Dünya devrimi bekleyen Lenin’e göre, milliyetçilik ve milli devletler yok olmaya mahkumdu. Birlik Sözleşmesi, Ukraynalıların talepleri doğrultusunda imzalandı (Kırım hariç), Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) o şekilde kuruldu.

Lenin’den sonra SSCB’nin başına geçen Stalin, köylülerin topraklarını devletleştirmeye başladı (kollektivizasyon). Programın en acımasız uygulandığı Ukrayna’da, 1932-33’de, her sekiz kişiden biri ‘büyük açlık’ sırasında öldü. Bu, Türkiye’nin mevcut nüfusuna oranla 10 milyondan fazla insan hayatına karşı gelir. Ukrayna milliyetçilerine göre kasıtlı bir uygulama, hatta soykırım söz konusuydu.

1940’lar ve 1950’lerin başında batı Ukrayna’da iki ayrı örgüt silahlı direniş başlattı, başarılı olamadılar.

1953’te SSCB liderliğine Ukraynalı Nikita Kruşçev geldi, geçmişin yaralarını sarmaya çalıştı. Stalincilerin temizlenmesine destek veren Ukraynalı kadrolar üst düzey görevlere atandı. Bunlar arasında Leonid Brejnev ve 12 yıl devlet başkanlığı yapan Nikolay Podgorni sayılabilir.

Kruşçev, Rusya’ya bağlı Kırım’ı 1954’de Ukrayna’ya verdi. Stratejik hediye güçlü sembolik anlamlar taşıyordu. Gerekçe, 1654’de kurulan Kozak Atamanlığı 300. yıldönümüydü. Kozak Atamanlığı genellikle, ilk modern Ukrayna devleti ve Ukrayna-Rus milliyetçilik çatışmasının başlangıcı kabul edilir.

(Türkiye’de Kozaklar ve Kazaklar karıştırılır, ama farklıdır. Kozaklar Slav bir halktır.)

Kruşçev daha sonra, Stalin aslında Kırım Tatarları gibi tüm Ukraynalıları Ural Dağlarının doğusuna sürmek istiyordu, ama nüfusları çok olduğu için yapamadı diyecekti.

Kruşçev’den sonra başa geçen Brejnev de halefi olarak bir Ukraynalıyı, Volodimir Şçerbitski’yi hazırlıyordu. Sağlığı bozulunca, ilk Merkez Komite toplantısında yerini Şçerbitski’ye bırakacağı söylentisi çıktı; ama Brejnev bir gece aniden öldü (1982).

Göreve gelen iki genel sekreter (Andropov ve Çernenko)  kısa aralıklarla vefat edince, şeffaflık ve yeniden yapılanma reformlarının mimarı Mihail Gorbaçov yeni lider oldu (1985). Ama SSCB’nin reformlarla iyileşecek takati kalmamıştı.

Sovyetler Birliği’nin 1922’de kuruluş sözleşmesini imzalayan üç Slav cumhuriyet Rusya, Ukrayna ve Belarus liderleri, 8 Aralık 1991’de Belovej ormanında tarihi bir toplantı yaptı. Rusya lideri Boris Yeltsin’in ‘yeni bir birlik’ kurulması önerisine, Ukrayna lideri “Rusya liderliğindeki birliğe asla katılmayız, ama siz kurabilirsiniz” cevabı verdi.

Yeltsin, Ukrayna’nın katılmadığı birlik olmaz, Müslüman cumhuriyetler çoğunluk oluşturur diye ısrar etti ve bir tehdit savurdu: Bağımsızlık ilan ederseniz, Ukrayna’nın sınırlarını tartışmaya açarız, Kırım ve Donbas bölgesini talep ederiz.

Belovej zirvesi sonunda, ünlü “SSCB jeopolitik realite olarak bitti” açıklaması yapıldı. Gorbaçov’a istifadan başka seçenek kalmamıştı; Kremlin’de Sovyet bayrağı indi, Rus bayrağı çekildi (25 Aralık).

Ukrayna bağımsızlık referandumuna giderken, Kırımlı Ruslar Ukrayna’dan ayırılmak için referandum hazırlığına başladı, ama Kiev onları ikna etti. Ukrayna’nın bağımsızlık ilanıyla Avrupa’daki devletsiz en büyük millet, hedefine ulaştı (1991). Ancak Yeltsin sözlerinin gereğini yerine getiremedi, çünkü gücü yoktu.

Bu kısa özet bile gösterir ki, Ukrayna’nın doğu ve güney vilayetlerinden bir kısmının Rus toprağı olduğu inancı, kimilerinin sandığı gibi, sadece ‘şeytan’ Putin’e ait değildir. ‘Liberal’ Yeltsin dahil, Ruslar arasında geniş şekilde paylaşılır.

Batı medyasında bol yorumlara neden olan makalesinde Putin, yukarıda özetlediğimiz tarihe göndermelerde bulunur. Putin’e göre Sovyetler Birliği’nin kuruluşunda kabul edilen bağımsızlık hakkı “saatli bomba” idi. Modern Ukrayna tamamen Sovyet dönemi ürünüdür. Sovyetler Birliği’nin kurucu cumhuriyetleri 1922 Birlik Sözleşmesi’ni terk ederse, hukuk gereği, o sözleşme öncesi sınırlarına dönmek zorundadır. Putin “gelirken ne getirdiysen ayrıldığın zaman onu alıp gidersin” der.

Fırsat çıkarsa Rusya’nın bu toprakları almak isteyeceğini öngörmek için bilge olmaya gerek yoktu. Ayrıca, sadece toprak ihtilafı değil, ekonomik çıkarları da Ukrayna’nın hem Batı hem Rusya’yla iyi ilişkiler içinde olmasını gerektiriyordu.

1939-40 Kış Savaşı’nda Ruslara karşı kahramanca dövüşen Finlilerin cesaretini hiç kimse sorgulayamaz. Ama savaş sonrasında olağanüstü özenli Rusya politikası izlediler. Reel politik, Ukrayna’nın da Rusya’ya karşı dengeli hareket etmesini, Batı’nın bunu desteklemesini gerektiriyordu.

Öyle olmadı. George W H Bush, Helmut Kohl, Margaret Thatcher dahil pek çok Batılı lider defalarca, NATO Almanya’nın doğusuna genişlemeyecek sözü vermişti. Ancak 1999 ve 2004’te toplam 10 doğu Avrupa ülkesi NATO üyesi oldu. 2008 Bükreş zirvesinde Ukrayna’nın NATO üyeliği karara bağlandı.

AB 2009’da, Ukrayna dahil altı ülkeyi kapsayan “Doğu Ortaklığı” projesi başlattı. Liste, Rusya hariç herkesi kapsayacak şekilde hazırlandı. Proje, Rusya’yı doğrudan ilgilendiren ekonomik konuları kapsamasına rağmen, müzakere talepleri Brüksel’de karşılık bulmadı.

Batı’nın elinde Rusya’yı Avrupa’ya entegre etmek için bir yol haritası yoktu. Putin’in otoriter bir rejimin başında olması, Batı’nın vahim yanlışlarını haklı kılmaya yetmez.

Ukrayna, Avrupa ve Rusya arasında çatışma değil işbirliği alanı olmalıydı. Rusya Ukrayna’nın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tanımalı, buna karşılık Ukrayna NATO dışında kalmalı, Batı’nın ileri karakoluna dönüşmemeliydi. Üstelik başlangıçta Rusya, Ukrayna’nın bağımsızlığını kabul etmişti. AB üyeliği, Rusya’yla çatışarak değil yukarıda özetlediğimiz uzlaşma çerçevesinde aranmalıydı.

Batılı liderler, Ukrayna’nın hem Rusya’yla çatışarak NATO ve AB üyesi olabileceğini, hem toprak bütünlüğünü koruyabileceğini nasıl hayal edebildi, anlamak zordur.

Batı’nın sorumsuz Ukrayna siyaseti, 2014’de Kırım ve Donbas’ın ilhakı için Ruslara zemin hazırladı. Tahrik edici politikalarla ilhaka gerekçe sağlamak, sonra o ilhaka askeri yöntemlerle karşı durmamak sorumlu siyaset sayılamaz.

Batılı liderler; Rusya topraklarından en son ayrılan, Rus tarihinde sıra dışı öneme sahip, en yoğun Rus nüfusun yaşadığı ve Karadeniz’deki kritik limanı barındıran Kırım’da neler olabileceğini bile öngöremedi.

Amerika’nın 20. yüzyıldaki en parlak jeopolitik dehalarından ikisinin tanıklığına başvuracağım. Eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Ukrayna’nın NATO üyesi olmaması gerektiğini defalarca ayrıntılı gerekçelerle açıkladı. İşte Batı’nın Rusya siyasetinin zaaflarına işaret eden veciz sözleri: “Batı için, Vladimir Putin’i şeytanlaştırmak bir siyaset değildir, bir siyasetin olmadığının kanıtıdır.”

Batı’nın Sovyetler Birliğini çevreleme stratejisinin (containment) baş mimarı George Kennan, belki Amerika’nın gelmiş geçmiş en önde gelen Rusya uzmanıdır. O strateji 1991’de zaferle neticelendi.

Ama Kennan, NATO’nun doğu Avrupa’da genişlemesine acı eleştirilerle karşı çıktı: “Trajik bir hata yapılıyor. Bunun için hiçbir neden yok. Hiç kimse hiç kimseyi tehdit etmiyordu… Rus tarihini ve Sovyet tarihini anlayışları çok yetersiz. Gayet tabii Rusya zaman içinde buna tepki gösterecek ve NATO’nun genişlemesini savunanlar ‘bak işte Rusya böyledir’ diyecekler – ama bu tamamen yanlış” (this is just wrong).

Kennan’ın yıllar önce yaptığı öngörü aynen gerçekleşti. Ayrıca, Batı’nın izlediği siyasetin “yeni bir soğuk savaşa” yol açacağını söylemişti, o da doğru çıktı. Bildiğim kadar bunu söyleyen ilk kişidir.

Kırım ve Donbas fiyaskosundan sonra, Batı yanlış yolda yürümeye devam etti. Ukrayna NATO üyesi olacak açıklaması defalarca yinelendi. Amerika askeri yardım akıttı ve Rusya sınırında savaş uçakları uçurdu. İngiltere Ukrayna donanmasını yenileme anlaşması yaptı, Karadeniz’e çıkardığı kruvazörü Kırım karasularında dolaştırdı.

Şimdi ne olacak? Amerika ve Rusya’nın mevcut duruşlarının ayrıntılı analizi ile muhtemel gelişmeleri gelecek yazımızda ele alacağız.

Kaynak: HalukOzdalga.com

">

Ukrayna konusunda Rusya lideri Vladimir Putin’in açıklamaları ve vücut dili, kararını vermiş kişilerde görülen rahatlık ve özgüveni yansıtıyor. Batı’dan talep ettikleri kabul edilmezse, büyük olasılıkla geniş çaplı bir askeri harekât başlayacak.

Putin’in istekleri: Ukrayna NATO üyesi yapılmasın, yani NATO’nun resmi kararı iptal edilsin; Türkçesi, tükürdüğünüzü yalayın. Ukrayna’ya gayri resmi NATO üyesi gibi davranılmasın; askeri altyapı ve silah sistemleri temin edilmesin. Batının sözlü güvencesi yetmez, hukuken geçerli yazılı garantiler istiyorum (Sadece Ukrayna ile ilgili olanlar).

Moskova taleplerini, seyrek görülen şekilde, kapalı müzakerelerde değil kamuoyuna açıklayarak yapıyor. Sadece patron Amerika ile konuşurum; Ukrayna, Almanya ve Fransa’yı muhatap kabul etmem diyor. 2021’in son günlerinde Putin, konunun Ocak içinde sonuca bağlanmasını beklediğini söyledi. Kısmi ültimatom verdi!

Rusya hamle üstünlüğünü ele geçirdi. İnisiyatif Kremlin’de. Putin “top onların sahasında, cevap bekliyoruz” diyor. Ukrayna sınırındaki askeri yığınağın blöf olduğunu düşünmüyorum. Umarım Batı, Moskova’nın zor taleplerini karşılar. Aksi halde askeri seçenek devreye girecek görünüyor.

Avrupa’nın hatta Avrasya’nın önümüzdeki on yıllarda geleceğini etkileyecek bir savaş söz konusu olabilir. Türkiye fırtınanın gözüne en yakın ülkelerden biri, ama yoğun yerel gündem nedeniyle içine kapanık.

Sorunun ana boyutu, Ukrayna ve Rus milliyetçiliği arasındaki kökleri eskilere uzanan çatışma. Meraklılara, Harvard öğretim üyesi Serhii Plokhy’nin Türkçeye çevrilmiş nefis Ukrayna tarihi çalışmasını öneririm.

Tarihi dikkate almadan bugün yaşananları doğru kavramak imkansız. En azından, Sovyet dönemine Ukrayna-Rus milliyetçiliği penceresinden kısaca bakalım.

*     *     *

Birinci Dünya Savaşı sırasında Ukrayna bağımsızlık ilan etmişti. 1917 devrimini izleyen iç savaşı Bolşevikler kazanınca, 1922’de Sovyetler Birliği nasıl kurulsun tartışması başladı. Ana konu, ayrılmaya en yatkın Ukrayna’yı birlik içinde tutmaktı. Ukraynalı Bolşevikler, yeni devletin ‘cumhuriyetler birliği’ şeklinde kurulmasını, ‘bağımsızlık ilan etme hakkı’ (self determinasyon) ve bugünkü Ukrayna’nın doğu ve güney vilayetlerini istiyordu.

Milliyetler Komiseri ve partinin çiçeği burnunda Genel Sekreteri Josef Stalin, Sovyet Rusya devleti kurulması ve farklı milletlere o devlet altında özerklik tanınmasını savundu. Bağımsızlık hakkına, doğu ve güney vilayetlerin Ukrayna’ya bağlanmasına karşıydı.

Sorun, Stalin’i milliyetçilikle suçlayan Lenin’in müdahalesiyle çözüldü. Dünya devrimi bekleyen Lenin’e göre, milliyetçilik ve milli devletler yok olmaya mahkumdu. Birlik Sözleşmesi, Ukraynalıların talepleri doğrultusunda imzalandı (Kırım hariç), Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) o şekilde kuruldu.

Lenin’den sonra SSCB’nin başına geçen Stalin, köylülerin topraklarını devletleştirmeye başladı (kollektivizasyon). Programın en acımasız uygulandığı Ukrayna’da, 1932-33’de, her sekiz kişiden biri ‘büyük açlık’ sırasında öldü. Bu, Türkiye’nin mevcut nüfusuna oranla 10 milyondan fazla insan hayatına karşı gelir. Ukrayna milliyetçilerine göre kasıtlı bir uygulama, hatta soykırım söz konusuydu.

1940’lar ve 1950’lerin başında batı Ukrayna’da iki ayrı örgüt silahlı direniş başlattı, başarılı olamadılar.

1953’te SSCB liderliğine Ukraynalı Nikita Kruşçev geldi, geçmişin yaralarını sarmaya çalıştı. Stalincilerin temizlenmesine destek veren Ukraynalı kadrolar üst düzey görevlere atandı. Bunlar arasında Leonid Brejnev ve 12 yıl devlet başkanlığı yapan Nikolay Podgorni sayılabilir.

Kruşçev, Rusya’ya bağlı Kırım’ı 1954’de Ukrayna’ya verdi. Stratejik hediye güçlü sembolik anlamlar taşıyordu. Gerekçe, 1654’de kurulan Kozak Atamanlığı 300. yıldönümüydü. Kozak Atamanlığı genellikle, ilk modern Ukrayna devleti ve Ukrayna-Rus milliyetçilik çatışmasının başlangıcı kabul edilir.

(Türkiye’de Kozaklar ve Kazaklar karıştırılır, ama farklıdır. Kozaklar Slav bir halktır.)

Kruşçev daha sonra, Stalin aslında Kırım Tatarları gibi tüm Ukraynalıları Ural Dağlarının doğusuna sürmek istiyordu, ama nüfusları çok olduğu için yapamadı diyecekti.

Kruşçev’den sonra başa geçen Brejnev de halefi olarak bir Ukraynalıyı, Volodimir Şçerbitski’yi hazırlıyordu. Sağlığı bozulunca, ilk Merkez Komite toplantısında yerini Şçerbitski’ye bırakacağı söylentisi çıktı; ama Brejnev bir gece aniden öldü (1982).

Göreve gelen iki genel sekreter (Andropov ve Çernenko)  kısa aralıklarla vefat edince, şeffaflık ve yeniden yapılanma reformlarının mimarı Mihail Gorbaçov yeni lider oldu (1985). Ama SSCB’nin reformlarla iyileşecek takati kalmamıştı.

Sovyetler Birliği’nin 1922’de kuruluş sözleşmesini imzalayan üç Slav cumhuriyet Rusya, Ukrayna ve Belarus liderleri, 8 Aralık 1991’de Belovej ormanında tarihi bir toplantı yaptı. Rusya lideri Boris Yeltsin’in ‘yeni bir birlik’ kurulması önerisine, Ukrayna lideri “Rusya liderliğindeki birliğe asla katılmayız, ama siz kurabilirsiniz” cevabı verdi.

Yeltsin, Ukrayna’nın katılmadığı birlik olmaz, Müslüman cumhuriyetler çoğunluk oluşturur diye ısrar etti ve bir tehdit savurdu: Bağımsızlık ilan ederseniz, Ukrayna’nın sınırlarını tartışmaya açarız, Kırım ve Donbas bölgesini talep ederiz.

Belovej zirvesi sonunda, ünlü “SSCB jeopolitik realite olarak bitti” açıklaması yapıldı. Gorbaçov’a istifadan başka seçenek kalmamıştı; Kremlin’de Sovyet bayrağı indi, Rus bayrağı çekildi (25 Aralık).

Ukrayna bağımsızlık referandumuna giderken, Kırımlı Ruslar Ukrayna’dan ayırılmak için referandum hazırlığına başladı, ama Kiev onları ikna etti. Ukrayna’nın bağımsızlık ilanıyla Avrupa’daki devletsiz en büyük millet, hedefine ulaştı (1991). Ancak Yeltsin sözlerinin gereğini yerine getiremedi, çünkü gücü yoktu.

Bu kısa özet bile gösterir ki, Ukrayna’nın doğu ve güney vilayetlerinden bir kısmının Rus toprağı olduğu inancı, kimilerinin sandığı gibi, sadece ‘şeytan’ Putin’e ait değildir. ‘Liberal’ Yeltsin dahil, Ruslar arasında geniş şekilde paylaşılır.

Batı medyasında bol yorumlara neden olan makalesinde Putin, yukarıda özetlediğimiz tarihe göndermelerde bulunur. Putin’e göre Sovyetler Birliği’nin kuruluşunda kabul edilen bağımsızlık hakkı “saatli bomba” idi. Modern Ukrayna tamamen Sovyet dönemi ürünüdür. Sovyetler Birliği’nin kurucu cumhuriyetleri 1922 Birlik Sözleşmesi’ni terk ederse, hukuk gereği, o sözleşme öncesi sınırlarına dönmek zorundadır. Putin “gelirken ne getirdiysen ayrıldığın zaman onu alıp gidersin” der.

Fırsat çıkarsa Rusya’nın bu toprakları almak isteyeceğini öngörmek için bilge olmaya gerek yoktu. Ayrıca, sadece toprak ihtilafı değil, ekonomik çıkarları da Ukrayna’nın hem Batı hem Rusya’yla iyi ilişkiler içinde olmasını gerektiriyordu.

1939-40 Kış Savaşı’nda Ruslara karşı kahramanca dövüşen Finlilerin cesaretini hiç kimse sorgulayamaz. Ama savaş sonrasında olağanüstü özenli Rusya politikası izlediler. Reel politik, Ukrayna’nın da Rusya’ya karşı dengeli hareket etmesini, Batı’nın bunu desteklemesini gerektiriyordu.

Öyle olmadı. George W H Bush, Helmut Kohl, Margaret Thatcher dahil pek çok Batılı lider defalarca, NATO Almanya’nın doğusuna genişlemeyecek sözü vermişti. Ancak 1999 ve 2004’te toplam 10 doğu Avrupa ülkesi NATO üyesi oldu. 2008 Bükreş zirvesinde Ukrayna’nın NATO üyeliği karara bağlandı.

AB 2009’da, Ukrayna dahil altı ülkeyi kapsayan “Doğu Ortaklığı” projesi başlattı. Liste, Rusya hariç herkesi kapsayacak şekilde hazırlandı. Proje, Rusya’yı doğrudan ilgilendiren ekonomik konuları kapsamasına rağmen, müzakere talepleri Brüksel’de karşılık bulmadı.

Batı’nın elinde Rusya’yı Avrupa’ya entegre etmek için bir yol haritası yoktu. Putin’in otoriter bir rejimin başında olması, Batı’nın vahim yanlışlarını haklı kılmaya yetmez.

Ukrayna, Avrupa ve Rusya arasında çatışma değil işbirliği alanı olmalıydı. Rusya Ukrayna’nın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tanımalı, buna karşılık Ukrayna NATO dışında kalmalı, Batı’nın ileri karakoluna dönüşmemeliydi. Üstelik başlangıçta Rusya, Ukrayna’nın bağımsızlığını kabul etmişti. AB üyeliği, Rusya’yla çatışarak değil yukarıda özetlediğimiz uzlaşma çerçevesinde aranmalıydı.

Batılı liderler, Ukrayna’nın hem Rusya’yla çatışarak NATO ve AB üyesi olabileceğini, hem toprak bütünlüğünü koruyabileceğini nasıl hayal edebildi, anlamak zordur.

Batı’nın sorumsuz Ukrayna siyaseti, 2014’de Kırım ve Donbas’ın ilhakı için Ruslara zemin hazırladı. Tahrik edici politikalarla ilhaka gerekçe sağlamak, sonra o ilhaka askeri yöntemlerle karşı durmamak sorumlu siyaset sayılamaz.

Batılı liderler; Rusya topraklarından en son ayrılan, Rus tarihinde sıra dışı öneme sahip, en yoğun Rus nüfusun yaşadığı ve Karadeniz’deki kritik limanı barındıran Kırım’da neler olabileceğini bile öngöremedi.

Amerika’nın 20. yüzyıldaki en parlak jeopolitik dehalarından ikisinin tanıklığına başvuracağım. Eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Ukrayna’nın NATO üyesi olmaması gerektiğini defalarca ayrıntılı gerekçelerle açıkladı. İşte Batı’nın Rusya siyasetinin zaaflarına işaret eden veciz sözleri: “Batı için, Vladimir Putin’i şeytanlaştırmak bir siyaset değildir, bir siyasetin olmadığının kanıtıdır.”

Batı’nın Sovyetler Birliğini çevreleme stratejisinin (containment) baş mimarı George Kennan, belki Amerika’nın gelmiş geçmiş en önde gelen Rusya uzmanıdır. O strateji 1991’de zaferle neticelendi.

Ama Kennan, NATO’nun doğu Avrupa’da genişlemesine acı eleştirilerle karşı çıktı: “Trajik bir hata yapılıyor. Bunun için hiçbir neden yok. Hiç kimse hiç kimseyi tehdit etmiyordu… Rus tarihini ve Sovyet tarihini anlayışları çok yetersiz. Gayet tabii Rusya zaman içinde buna tepki gösterecek ve NATO’nun genişlemesini savunanlar ‘bak işte Rusya böyledir’ diyecekler – ama bu tamamen yanlış” (this is just wrong).

Kennan’ın yıllar önce yaptığı öngörü aynen gerçekleşti. Ayrıca, Batı’nın izlediği siyasetin “yeni bir soğuk savaşa” yol açacağını söylemişti, o da doğru çıktı. Bildiğim kadar bunu söyleyen ilk kişidir.

Kırım ve Donbas fiyaskosundan sonra, Batı yanlış yolda yürümeye devam etti. Ukrayna NATO üyesi olacak açıklaması defalarca yinelendi. Amerika askeri yardım akıttı ve Rusya sınırında savaş uçakları uçurdu. İngiltere Ukrayna donanmasını yenileme anlaşması yaptı, Karadeniz’e çıkardığı kruvazörü Kırım karasularında dolaştırdı.

Şimdi ne olacak? Amerika ve Rusya’nın mevcut duruşlarının ayrıntılı analizi ile muhtemel gelişmeleri gelecek yazımızda ele alacağız.

Kaynak: HalukOzdalga.com

Tüm yazılarını göster