Yeni anayasa neden isteniyor ?

Ülkemizde başkanlık sistemine geçilmesi çok farklı bir siyaset mekanizmasının...

İsmail Çetin ismailcetin3433@gmail.com

Ülkemizde başkanlık sistemine geçilmesi çok farklı bir siyaset mekanizmasının işlemesine sebebiyet verdi.

%51 zorunluluğu yeni birçok partiyi doğururken hiçbir partinin tek başına iktidar olmasının imkânsız olduğu ortaya çıktı.

Hâl böyle olunca mecburiyetten doğan ittifaklar içerisine yeni parti katma mücadelesi partiler arası trafiği hızlandırdı.

Sizin anlayacağınız %51, bütün denklemleri altüst ederek her şeyin sil baştan olmasını sağladı. Çok eski dostluklar dahi devreye konulmaya başlandı.

Kulislerde dolaşan ve anket verilerine göre Cumhur ittifakı kanadı istediği sonucu alamayınca yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu dillendirmeye başladı. Son yapılan açıklamada ise, yeni çıkacak anayasaya da herkesin katkı sağlaması gerektiğinin altı çizilerek vurgulandı.

Kaseti biraz geriye saracak olursak başkanlık sisteminin gelmesini isteyenler fırtınalar kopararak ülkeyi seferber ettiğini dün gibi hatırlıyoruz. Yeni bir sisteme geçiş olan başkanlık sistemi ile beraber Anayasa değişikliği istemeyen zihniyet ne oldu da bugün yeni anayasayı dillendirmeye başladı. Acaba amaç yeni bir anayasa mı, yoksa o dillerin altında bir baklamı var.

Vur aşağı, vur yukarı %51 olmuyor. Yeni anayasa isteyenler yarın "En fazla oyu alan başkan olur." cümlesini kurmasın. Bu cümle büyük ihtimal yeni anayasayı dillendirenlerin dilinin altındaki bakla olmasın.

Buradan hareketle hatırlayacağımız üzere Başkanlık sistemi gelirken bütün sorunların biteceği vurgusu yapılmıştı. Bu vurgu kulağımızda çınlamaktadır. Gelin görün ki sorunlar çığ gibi büyüdü. Sel gibi akmaktadır.

Atatürk'ten sonra ülkemizin yönetimine baktığımızda yıllarca tek partiler yönetti. İttifaklar yönetti. Olmadı çok farklı yöntemler denendi. Ama insanımız dışa bağımlı olmaktan kurtarılamadı. Yine sefalet içinde, huzur yok, adalet yok, ekonomik refah ayaklar altında, çözümsüz vaziyette ülkemiz uçurumun eşiğine getirildi.

Madalyonu ters çevirelim yarın ülke yönetimini Millet ittifakına verelim. Ne değişir. Oda vasat görünümden öteye gidemez. Madalyonu dik tutalım. Ülkemizi farklı bir ittifaka yönettirelim. İnanın bir şey değişmez. O'da bunlardan farklı bir şey yapamaz.

Çünkü hiçbir siyasi harekette, ekonomiyi düze çıkaracak, vatandaşımızı rahat ettirecek, ülkemizde birlik beraberliği sağlayarak huzur ve refah içinde yaşatacak bir plan ve projeye sahip değiller. Zaten işin özüne indiğimizde partilerin ve ittifakların amacının koltuk olduğu ortadadır.

İşin temeline indiğimizde ülkemizde sistem yanlışlığı olduğunu gözlemlemek çokta zor değildir. Bu sistem ve anlayışla tek kişide yönetse, ittifaklarla da yönetsek hiçbir şey değişmez. Bir şeylerin değişmesi vatandaşımızın ekonomik seviyesinin artması, huzurun gelmesi, birlik beraberlik içinde kardeşçe yaşamamız için Merhum Prof.Dr. Haydar Baş hocamızın Dünya insanlığına adadığı Milli Ekonomi Modeli ile ülkemizin yönetilmesi gerekir. Modelin devreye girmesi içinde Hüseyin Baş liderliğindeki Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarına ülkeyi yönetmesi için halkımızın yetki vermesi gerekir.

Yoksa iktidarlar değişir. Yaz gelir, kış olur.4 mevsim değişir. Yıllar yılları kovalar. Sıkıntıların dillendirildiği bir ülke olmaktan kurtulamayız. Sizin anlayacağınız bir arpa boyu yol alamadan aynı tas aynı hamam devam eder gideriz.

">

Ülkemizde başkanlık sistemine geçilmesi çok farklı bir siyaset mekanizmasının işlemesine sebebiyet verdi.

%51 zorunluluğu yeni birçok partiyi doğururken hiçbir partinin tek başına iktidar olmasının imkânsız olduğu ortaya çıktı.

Hâl böyle olunca mecburiyetten doğan ittifaklar içerisine yeni parti katma mücadelesi partiler arası trafiği hızlandırdı.

Sizin anlayacağınız %51, bütün denklemleri altüst ederek her şeyin sil baştan olmasını sağladı. Çok eski dostluklar dahi devreye konulmaya başlandı.

Kulislerde dolaşan ve anket verilerine göre Cumhur ittifakı kanadı istediği sonucu alamayınca yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu dillendirmeye başladı. Son yapılan açıklamada ise, yeni çıkacak anayasaya da herkesin katkı sağlaması gerektiğinin altı çizilerek vurgulandı.

Kaseti biraz geriye saracak olursak başkanlık sisteminin gelmesini isteyenler fırtınalar kopararak ülkeyi seferber ettiğini dün gibi hatırlıyoruz. Yeni bir sisteme geçiş olan başkanlık sistemi ile beraber Anayasa değişikliği istemeyen zihniyet ne oldu da bugün yeni anayasayı dillendirmeye başladı. Acaba amaç yeni bir anayasa mı, yoksa o dillerin altında bir baklamı var.

Vur aşağı, vur yukarı %51 olmuyor. Yeni anayasa isteyenler yarın "En fazla oyu alan başkan olur." cümlesini kurmasın. Bu cümle büyük ihtimal yeni anayasayı dillendirenlerin dilinin altındaki bakla olmasın.

Buradan hareketle hatırlayacağımız üzere Başkanlık sistemi gelirken bütün sorunların biteceği vurgusu yapılmıştı. Bu vurgu kulağımızda çınlamaktadır. Gelin görün ki sorunlar çığ gibi büyüdü. Sel gibi akmaktadır.

Atatürk'ten sonra ülkemizin yönetimine baktığımızda yıllarca tek partiler yönetti. İttifaklar yönetti. Olmadı çok farklı yöntemler denendi. Ama insanımız dışa bağımlı olmaktan kurtarılamadı. Yine sefalet içinde, huzur yok, adalet yok, ekonomik refah ayaklar altında, çözümsüz vaziyette ülkemiz uçurumun eşiğine getirildi.

Madalyonu ters çevirelim yarın ülke yönetimini Millet ittifakına verelim. Ne değişir. Oda vasat görünümden öteye gidemez. Madalyonu dik tutalım. Ülkemizi farklı bir ittifaka yönettirelim. İnanın bir şey değişmez. O'da bunlardan farklı bir şey yapamaz.

Çünkü hiçbir siyasi harekette, ekonomiyi düze çıkaracak, vatandaşımızı rahat ettirecek, ülkemizde birlik beraberliği sağlayarak huzur ve refah içinde yaşatacak bir plan ve projeye sahip değiller. Zaten işin özüne indiğimizde partilerin ve ittifakların amacının koltuk olduğu ortadadır.

İşin temeline indiğimizde ülkemizde sistem yanlışlığı olduğunu gözlemlemek çokta zor değildir. Bu sistem ve anlayışla tek kişide yönetse, ittifaklarla da yönetsek hiçbir şey değişmez. Bir şeylerin değişmesi vatandaşımızın ekonomik seviyesinin artması, huzurun gelmesi, birlik beraberlik içinde kardeşçe yaşamamız için Merhum Prof.Dr. Haydar Baş hocamızın Dünya insanlığına adadığı Milli Ekonomi Modeli ile ülkemizin yönetilmesi gerekir. Modelin devreye girmesi içinde Hüseyin Baş liderliğindeki Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarına ülkeyi yönetmesi için halkımızın yetki vermesi gerekir.

Yoksa iktidarlar değişir. Yaz gelir, kış olur.4 mevsim değişir. Yıllar yılları kovalar. Sıkıntıların dillendirildiği bir ülke olmaktan kurtulamayız. Sizin anlayacağınız bir arpa boyu yol alamadan aynı tas aynı hamam devam eder gideriz.

Tüm yazılarını göster