AKP’nin liyakatsiz NATO politikası Türkiye’nin çıkarlarına hizmet etmiyor

Haluk Özdalga yazdı: AKP’nin liyakatsiz NATO politikası Türkiye’nin çıkarlarına hizmet etmiyor

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski geçen hafta Türkiye’yi ziyaret etti. Görüşülen kritik başlıklardan biri Ukrayna’nın NATO üyeliği idi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Ukrayna’nın NATO üyeliğini desteklediklerini açıkladı.
Taktik adım mı, yoksa AKP iktidarı bu hayati konunda gereken tahlilleri yaptı ve gerçekten mi destekliyor, bilmiyoruz.

Ancak Ankara hangi hesapları yaptıysa yapsın, Ukrayna hiçbir zaman NATO üyesi olamayacak.

Acaba Erdoğan yönetilemediği için raydan çıkmış NATO ve Batı ilişkilerini bir nebze olsun dengelemek, ödünsüz Batı karşıtı olmadıkları izlenimi yaratmak için mi böyle yaptı?
Sanmıyorum. Muhtemelen taktik bir adım söz konusu değil. Çünkü böylesine hayati bir konuda taktik oyunlar hiç akıllı bir yaklaşım olmaz.

AKP’nin öteden beri tavrı bu. Ukrayna’nın NATO üyeliğini daima ABD ve büyük Avrupalı ülkelerden hepsinden çok destekledi!

Zelenski daha önce Nisan 2021’de Ankara’yı ziyaret etti. Rusya’nın işgal ettiği topraklar sorununu barışçı yoldan çözmeyi vaat ederek seçilmiş, başaramamış, bu kez sorunları askeri yoldan çözme eğilimine kapılmıştı. İşgal bölgesine daha çok asker gönderiyor, savaş üniformasıyla cephe ziyaretleri yapıyor, NATO üyeliği istediğini açıklıyordu. O sırada NATO’nun patronları yüklü miktarlarda silah vererek Zelenski’yi teşvik etti, ikircikli açıklamalarla bol gaz verdi ama NATO üyeliği için kesinlikle yeşil ışık yakmadılar.

Zelenski’nin 2021 ziyareti sırasında Türkiye açısından her bakımdan tutarsız bir ortak bildiri yayınlandı. Ukrayna’nın NATO üyeliğine kesin destek çıkıldı. Üslup, daha çok Zelenski ve çevresinin aşırı diline benziyordu. Bildiride Türkiye, Rusya’ya karşı NATO’nun gönüllü koçbaşı gibi duruyordu.

Türkiye’nin çıkarları açısından tutarsızdı çünkü Ukrayna’nın NATO üyeliği, kesin savaş çıkması anlamına gelecek ve Türkiye ciddi zararlar görecekti.

Türkiye, Ukrayna’nın NATO üyeliğini riskli gördüğünü gerekçeleriyle beraber dikkatli bir dille ifade etmeliydi. Ama NATO içinde mutabakat oluşursa, engel olmayacağını da vurgulamalıydı. Doğru siyaset buydu.

Tutarsız çünkü zamanın Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu kısa süre önce yaptığı Moskova ziyaretinde Rusya’nın “stratejik ortağımız” olduğunu ilan etmişti. AKP sözcüleri “Bizi Şangay İşbirliği Örgütüne alsınlar da rahatlayalım” diye demeçler veriyordu.

AKP’yi sarkaç gibi bir aşırı konumda diğerine salınmaya, stratejik ortaklıktan Rusya’ya karşı mızrak başına dönüşmeye yönelten analizler neydi?

Bu soruların cevabını bilmiyoruz. Tıpkı Erdoğan’ın bugün ifade ettiği ‘Ukrayna NATO üyesi olsun’ talebinin hangi tahlile dayandığını bilemediğimiz gibi.

Nisan 2021 ve bugün arasında en büyük fark, şimdi Ukrayna’da 16 aydır devam eden bir savaş var. Savaşın temel nedeni, Ukrayna’nın NATO üyeliğini Rusya’nın kendi çıkarlarına dönük hayati tehdit olarak görmesi.


ABD liderliğinde Batı, Ukrayna’ya her türlü desteği sağlıyor ama Başkan Joe Biden’ın defalarca vurguladığı gibi bir koşulla: İşin 3. Dünya Savaşı’na veya NATO-Rusya savaşına dönüşmesine izin vermeyecek şekilde.

Bu konuda ABD ve Rusya arasında mutabakat var. Her iki taraf da mevcut çatışmaların NATO-Rusya savaşına dönüşmesini kesinlikle istemiyor.

NATO-Rusya arasında askeri güç dengesi o kadar eşitsiz ki, savaşta Rusya’nın hızla nükleer düğmeye basma olasılığı yüksek. O noktadan sonrası, başka tür stratejik tahlillerin alanına girer.

Savaşın devam ettiği şu günlerde Ukrayna’nın NATO üyesi olması; ünlü 5. maddenin işletilerek NATO’nun savaşa girmesi ve nükleer savaşa giden en kestirme yol demek.

Ukrayna’nın NATO üyeliğinin ateşkes sonrasında yapılacak barış müzakerelerinde kabul edilmesi dahi çok zayıf olasılık. Rusya’nın bunu müzakere etmeyeceği, sonuna kadar savaşı seçeceği belli gibi.

Konu muhtemelen barış görüşmelerinde bile gündeme gelmeyecek. Zaten ABD, Ukrayna’ya NATO üyeliği dışında başka güvenlik garantileri verilmesi üzerinde çalışıyor.

Ukrayna hiçbir zaman NATO üyesi olamayacak.

Acaba AKP’li karar vericiler bu konularda değerlendirme yaptı mı? Yaptıysa neler?

Erdoğan, Ukrayna-Rusya arasında arabuluculuk yaparak barışa katkı sağlamak istiyor. İsabetli bir çaba. Ancak büyük olasılıkla nükleer savaşa yol açacak Ukrayna’nın NATO üyeliği ile barış çabalarını acaba nasıl bağdaştırıyor?

Hem barış hem Ukrayna NATO üyesi olsun demek kaba bir çelişki. Anlamak zor.

Soğuk Savaş sonrası güvenlik düzeninin çöktüğü bir dönemde, bugün Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta NATO zirvesi başladı. Zirvenin önünde iki önemli konu var: Ukrayna ve İsveç’in üyelikleri.

Amerika ve Almanya dahil büyük Avrupalı ülkeler Ukrayna’nın NATO üyeliğine sıcak bakmıyor. Üyeliği içermeyen ama Ukrayna’nın güvenlik arayışını karşılayan bir formül üzerinde mutabık kalınması bekleniyor.

Erdoğan’ın son açıklamasına göre, Türkiye Ukrayna’nın üyeliğini savunacak.

Nükleer savaşa yol açması çok muhtemel bu seçeneği acaba hangi argümanlarla savunacaklar?

Son anda sürpriz olmazsa, yine Erdoğan’ın defalarca açıkladığı gibi, Türkiye İsveç’in üyeliğine hayır diyecek, bloke edecek.

Daha önce yazdım, İsveç eninde sonunda NATO’ya üye olacak. Türkiye’nin uzun süre tek başına bloke etme gücü yok. Macaristan Türkiye’den önce onay vereceğini açıkladı.

Tabii işin sonunda AKP’li çevreler, Türkiye’nin lehine filanca ödünleri aldık diyecek.

Ama akıllı ve uygar bir şekilde müzakere edilseydi o ödünlerin tamamını veya çoğunu yine alacaklardı. İşin sonunda Türkiye’nin kayıpları her durumda kazandığından fazla olacak.

Erdoğan iktidarı NATO zirvesinin en kritik iki konusunda da yanlış yapıyor. Ülke çıkarlarının gerektirdiğinin tersini yapıyorlar. İki konuda da anlamsız şekilde büyük çoğunluğa ters düşecekler.

Beceriksiz NATO politikası Türkiye’nin çıkarlarına hizmet etmiyor. Türkiye’nin üzerine, tamamen haksız şekilde, en hayati konularda liyakatsiz değerlendirmeler yapan, arıza çıkaran, uyumsuz üye görüntüsünün yapışmasına neden oluyor.

AKP’nin sadece NATO değil, dış politikada genel becerisi işte bu kadar.

Haksızlık etmemek için muhalefetin yürekler acısı durumunu da görmeliyiz.

NATO’nun önündeki iki kritik konuda muhalefetin ne düşündüğünü bilmiyoruz. Sürekli susuyorlar.

Hemen kuzeyimizde, Avrasya’da jeopolitik dengeleri sarsan kanlı bir savaş 16 aydır sürüyor.

Muhalefetin 16 aydır şu veya bu doğrultuda yaptığı tek bir anlamlı açıklama yok. Bu konuda konuşmazlarsa ne zaman konuşacaklar?

Binlerce kilometre uzaklıktaki Latin Amerika ülkelerinde muhalefet siyasetçileri politika açıklıyor, Afrika ülkeleri önerilerde bulunuyor, ama muhalefetimiz tavır almıyor.

Siyaset tavır almaktır. Muhalefet siyaset yapamıyor.

 ( Kaynak )

">

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski geçen hafta Türkiye’yi ziyaret etti. Görüşülen kritik başlıklardan biri Ukrayna’nın NATO üyeliği idi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Ukrayna’nın NATO üyeliğini desteklediklerini açıkladı.
Taktik adım mı, yoksa AKP iktidarı bu hayati konunda gereken tahlilleri yaptı ve gerçekten mi destekliyor, bilmiyoruz.

Ancak Ankara hangi hesapları yaptıysa yapsın, Ukrayna hiçbir zaman NATO üyesi olamayacak.

Acaba Erdoğan yönetilemediği için raydan çıkmış NATO ve Batı ilişkilerini bir nebze olsun dengelemek, ödünsüz Batı karşıtı olmadıkları izlenimi yaratmak için mi böyle yaptı?
Sanmıyorum. Muhtemelen taktik bir adım söz konusu değil. Çünkü böylesine hayati bir konuda taktik oyunlar hiç akıllı bir yaklaşım olmaz.

AKP’nin öteden beri tavrı bu. Ukrayna’nın NATO üyeliğini daima ABD ve büyük Avrupalı ülkelerden hepsinden çok destekledi!

Zelenski daha önce Nisan 2021’de Ankara’yı ziyaret etti. Rusya’nın işgal ettiği topraklar sorununu barışçı yoldan çözmeyi vaat ederek seçilmiş, başaramamış, bu kez sorunları askeri yoldan çözme eğilimine kapılmıştı. İşgal bölgesine daha çok asker gönderiyor, savaş üniformasıyla cephe ziyaretleri yapıyor, NATO üyeliği istediğini açıklıyordu. O sırada NATO’nun patronları yüklü miktarlarda silah vererek Zelenski’yi teşvik etti, ikircikli açıklamalarla bol gaz verdi ama NATO üyeliği için kesinlikle yeşil ışık yakmadılar.

Zelenski’nin 2021 ziyareti sırasında Türkiye açısından her bakımdan tutarsız bir ortak bildiri yayınlandı. Ukrayna’nın NATO üyeliğine kesin destek çıkıldı. Üslup, daha çok Zelenski ve çevresinin aşırı diline benziyordu. Bildiride Türkiye, Rusya’ya karşı NATO’nun gönüllü koçbaşı gibi duruyordu.

Türkiye’nin çıkarları açısından tutarsızdı çünkü Ukrayna’nın NATO üyeliği, kesin savaş çıkması anlamına gelecek ve Türkiye ciddi zararlar görecekti.

Türkiye, Ukrayna’nın NATO üyeliğini riskli gördüğünü gerekçeleriyle beraber dikkatli bir dille ifade etmeliydi. Ama NATO içinde mutabakat oluşursa, engel olmayacağını da vurgulamalıydı. Doğru siyaset buydu.

Tutarsız çünkü zamanın Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu kısa süre önce yaptığı Moskova ziyaretinde Rusya’nın “stratejik ortağımız” olduğunu ilan etmişti. AKP sözcüleri “Bizi Şangay İşbirliği Örgütüne alsınlar da rahatlayalım” diye demeçler veriyordu.

AKP’yi sarkaç gibi bir aşırı konumda diğerine salınmaya, stratejik ortaklıktan Rusya’ya karşı mızrak başına dönüşmeye yönelten analizler neydi?

Bu soruların cevabını bilmiyoruz. Tıpkı Erdoğan’ın bugün ifade ettiği ‘Ukrayna NATO üyesi olsun’ talebinin hangi tahlile dayandığını bilemediğimiz gibi.

Nisan 2021 ve bugün arasında en büyük fark, şimdi Ukrayna’da 16 aydır devam eden bir savaş var. Savaşın temel nedeni, Ukrayna’nın NATO üyeliğini Rusya’nın kendi çıkarlarına dönük hayati tehdit olarak görmesi.


ABD liderliğinde Batı, Ukrayna’ya her türlü desteği sağlıyor ama Başkan Joe Biden’ın defalarca vurguladığı gibi bir koşulla: İşin 3. Dünya Savaşı’na veya NATO-Rusya savaşına dönüşmesine izin vermeyecek şekilde.

Bu konuda ABD ve Rusya arasında mutabakat var. Her iki taraf da mevcut çatışmaların NATO-Rusya savaşına dönüşmesini kesinlikle istemiyor.

NATO-Rusya arasında askeri güç dengesi o kadar eşitsiz ki, savaşta Rusya’nın hızla nükleer düğmeye basma olasılığı yüksek. O noktadan sonrası, başka tür stratejik tahlillerin alanına girer.

Savaşın devam ettiği şu günlerde Ukrayna’nın NATO üyesi olması; ünlü 5. maddenin işletilerek NATO’nun savaşa girmesi ve nükleer savaşa giden en kestirme yol demek.

Ukrayna’nın NATO üyeliğinin ateşkes sonrasında yapılacak barış müzakerelerinde kabul edilmesi dahi çok zayıf olasılık. Rusya’nın bunu müzakere etmeyeceği, sonuna kadar savaşı seçeceği belli gibi.

Konu muhtemelen barış görüşmelerinde bile gündeme gelmeyecek. Zaten ABD, Ukrayna’ya NATO üyeliği dışında başka güvenlik garantileri verilmesi üzerinde çalışıyor.

Ukrayna hiçbir zaman NATO üyesi olamayacak.

Acaba AKP’li karar vericiler bu konularda değerlendirme yaptı mı? Yaptıysa neler?

Erdoğan, Ukrayna-Rusya arasında arabuluculuk yaparak barışa katkı sağlamak istiyor. İsabetli bir çaba. Ancak büyük olasılıkla nükleer savaşa yol açacak Ukrayna’nın NATO üyeliği ile barış çabalarını acaba nasıl bağdaştırıyor?

Hem barış hem Ukrayna NATO üyesi olsun demek kaba bir çelişki. Anlamak zor.

Soğuk Savaş sonrası güvenlik düzeninin çöktüğü bir dönemde, bugün Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta NATO zirvesi başladı. Zirvenin önünde iki önemli konu var: Ukrayna ve İsveç’in üyelikleri.

Amerika ve Almanya dahil büyük Avrupalı ülkeler Ukrayna’nın NATO üyeliğine sıcak bakmıyor. Üyeliği içermeyen ama Ukrayna’nın güvenlik arayışını karşılayan bir formül üzerinde mutabık kalınması bekleniyor.

Erdoğan’ın son açıklamasına göre, Türkiye Ukrayna’nın üyeliğini savunacak.

Nükleer savaşa yol açması çok muhtemel bu seçeneği acaba hangi argümanlarla savunacaklar?

Son anda sürpriz olmazsa, yine Erdoğan’ın defalarca açıkladığı gibi, Türkiye İsveç’in üyeliğine hayır diyecek, bloke edecek.

Daha önce yazdım, İsveç eninde sonunda NATO’ya üye olacak. Türkiye’nin uzun süre tek başına bloke etme gücü yok. Macaristan Türkiye’den önce onay vereceğini açıkladı.

Tabii işin sonunda AKP’li çevreler, Türkiye’nin lehine filanca ödünleri aldık diyecek.

Ama akıllı ve uygar bir şekilde müzakere edilseydi o ödünlerin tamamını veya çoğunu yine alacaklardı. İşin sonunda Türkiye’nin kayıpları her durumda kazandığından fazla olacak.

Erdoğan iktidarı NATO zirvesinin en kritik iki konusunda da yanlış yapıyor. Ülke çıkarlarının gerektirdiğinin tersini yapıyorlar. İki konuda da anlamsız şekilde büyük çoğunluğa ters düşecekler.

Beceriksiz NATO politikası Türkiye’nin çıkarlarına hizmet etmiyor. Türkiye’nin üzerine, tamamen haksız şekilde, en hayati konularda liyakatsiz değerlendirmeler yapan, arıza çıkaran, uyumsuz üye görüntüsünün yapışmasına neden oluyor.

AKP’nin sadece NATO değil, dış politikada genel becerisi işte bu kadar.

Haksızlık etmemek için muhalefetin yürekler acısı durumunu da görmeliyiz.

NATO’nun önündeki iki kritik konuda muhalefetin ne düşündüğünü bilmiyoruz. Sürekli susuyorlar.

Hemen kuzeyimizde, Avrasya’da jeopolitik dengeleri sarsan kanlı bir savaş 16 aydır sürüyor.

Muhalefetin 16 aydır şu veya bu doğrultuda yaptığı tek bir anlamlı açıklama yok. Bu konuda konuşmazlarsa ne zaman konuşacaklar?

Binlerce kilometre uzaklıktaki Latin Amerika ülkelerinde muhalefet siyasetçileri politika açıklıyor, Afrika ülkeleri önerilerde bulunuyor, ama muhalefetimiz tavır almıyor.

Siyaset tavır almaktır. Muhalefet siyaset yapamıyor.

 ( Kaynak )

Tüm yazılarını göster