Gafillerin yönetiminde parçalanmaya gidiyoruz

Dağlıca'dan sayısı açıklanamayacak kadar çok askerin şehit olduğu haberi geldi. Neler oldu, kaç...

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

Dağlıca'dan sayısı açıklanamayacak kadar çok askerin şehit olduğu haberi geldi. Neler oldu, kaç şehit var, henüz tam bilmiyoruz.

     150 000 nüfuslu Cizre'de günlerdir sokağa çıkma yasağı var. Milletvekilleri ve gazeteciler dahil şehre kimseyi almıyorlar. İçerden devamlı silah ve bomba sesleri geliyormuş.

     Diyarbakır'ın merkezi de aynı Cizre gibi. Bu iki kentte de kaç ölü, kaç yaralı var, onu da bilmiyoruz.

      Bu kaos ortamında hayatını kaybeden güvenlik güçlerimize ve bütün insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Ailelerine ve yakınlarına, başsağlığı ve sabır diliyorum.

     Bu bir iç savaş.

     Türkiye'yi bu duruma düşüren kim?

     Bunun sorumlusu yıllardır bu ülkeyi yanlış yöneten iktidar.

     Türkiye bugün, 2002'de olduğundan çok daha fazla bölünme riski ile karşı karşıya.

     Çözüm süreci tamamen yanlış kurgulandı

     Çözüm süreci A'dan Z'ye yanlış kurgulandı. O bir ateşkes süreciydi ve tabii ateşkes devam ettiği sürece şehit cenazesi gelmiyordu, ortada kısmi bir sakinlik vardı. Bu tabii kan dökülmesinden daha iyi bir durum idi.

     Ama sadece geçici bir durumdu.

     Kalıcı çözüm olmadan, kalıcı barış da olmaz.

     Sürecin kendisi ise, kalıcı bir barışa dönmesi mümkün olmayacak şekilde yanlış kurgulanmıştı.

     Sürecin birinci yanlışı, Abdullah Öcalan ve PKK ile müzakere üstüne kurulmuş olmasıydı. Öcalan ve PKK ile müzakere ederek Kürt sorununa çözüm aramak büyük bir basiretsizlik.

     Yani o sürecin ilk düğmesi yanlış iliklenmişti.

     Kürt sorununa çözüm, demokratik siyasi reformlarla olur. Başka yolu da yoktur.

     Artık bunu şehit aileleri dahi görüyor. Bir şehit babası bir kaç gün önce, elleri oğlunun cenazesi üstünde, iktidar sahiplerine şöyle haykırıyordu:

     - Bizi de düşünün, bu işe siyaset yoluyla bir çözüm bulun!

     Düşünün ki, şehit babası dahi, belki de hayatının en duygusal ve üzüntülü anını yaşayan bir insan dahi, "bombalayın ve savaş yapın" demiyor, siyaset yoluyla bir çözüm bulun diyor.

     Kürt sorunu, bu toprakların şehit kanıyla sulanmasıyla çözülmez.

     Kürt sorunu, savaş ve bombalama yoluyla çözülmez.

     Şehit kanı ve savaş yoluyla, bu ülke sadece parçalanmaya gider.

     Siyaset yoluyla çözüm

     Siyaset yoluyla çözüm ise, mevcut iktidarın yaptığı gibi, Öcalan ve PKK ile müzakere değildir. Çözüm yolu, demokratik siyasi reformlardır.

     Niçin?

     Her şeyden önce, demokratik haklar ve özgürlük, herkesin hakkıdır ve pazarlık konusu yapılmadan kabul edilmelidir.

     Ayrıca, demokratik hakların pazarlığını Öcalan ve PKK ile yaparsanız, onları bu temel değerlerin savunucusu konumuna getirirsiniz. Bu da bir başka vahim yanlıştır. Ama mevcut iktidar, tam da bunu yaptı.

     PKK ile müzakere edilecek konu, dağdan nasıl inecekleri, silahı nasıl bırakacakları ve bu insanların topluma nasıl geri kazanılacağı olmalıdır.

     Çözüm sürecini mevcut iktidarın yaptığı gibi Öcalan'a bazı kişisel avantajlar sağlamak ve PKK ile pazarlık üstüne kurarsanız, sonuca ulaşamazsınız. Çünkü Kürt sorunu çözülmüş olmaz.

    Ama başka ciddi sakıncalar ortaya çıkar.

     Mesela PKK daha güçlenir. Siyasi olarak, yani toplumsal destek olarak, daha güçlü bir konuma gelir.

     Bunları süreç devem ederken defalarca yazdım. Tam da öyle oldu.

     PKK'nın sahip olduğu halk desteği, çözüm sürecinde zirve yaptı. Şimdi iktidarda oturanlar, aynı zamanda çözüm sürecini yürütmüş olan kişiler, "vay PKK güçlenmiş, süreç sırasında yığınak yapmış" diye şikayet ediyorlar!

     Bunlar öylesine gafil.

     Bir başka husus daha var. Yine bu iktidar, Suriye'de rejimi dışarıdan askeri müdahale yoluyla, iç savaş yoluyla değiştirme siyasetine Türkiye'yi angaje etti.

     Suriye'nin beş sınır komşusu var. İç savaşa en büyük askeri destek Türkiye'den gidiyor. Arap komşuları (Irak, Ürdün ve Lübnan) dahi, Suriye'deki iç savaşa Türkiye kadar müdahil değil. Türkiye kadar karışmıyor.

     Bu da bir başka gaflet.

     Türkiye'nin gafil Suriye siyasetinin pek çok olumsuz neticesini yaşadık. Daha da çok yaşayacağız. Bunlardan biri, PKK'nın askeri olarak güçlenmesi ve uluslararası destek kazanması oldu.

     Bunun sorumlusu da, bu iktidarın yürüttüğü Suriye politikası.

      Sen Suriye'de iç savaş yapan cihatçılara her türlü askeri desteği veriyorsun. Suriye'nin en yakın müttefiki İran da PKK'ya askeri destek veriyor.

     Gafiller bunu dahi göremedi. Şimdi İran PKK'ya yardım ediyor diye şikayet ediyorlar!

     Mevcut iktidarın, Kürt sorununu bu hale gelmesinde, ülkenin kan gölüne dönmesinde, bir başka önemli sorumluluğu ve yanlışı daha var.

     Kürt sorunun çözümü, demokratik siyasi reformlarla beraber, AB üyeliğinden geçer. AB üyesi bir Türkiye'de, hemen hiç bir Kürt, ben ayrılayım ve başka bir ülke vatandaşı olayım demez. Ayrılıkçıların peşinden gitmez.

     Ama mevcut iktidar, onu da göremedi. AB'ye açıkça sırt döndü. "AB bizi ilgilendirmiyor" dedi.

     Bu iktidar işbaşında kaldıkça, Türkiye'nin AB üyeliği artık mümkün değil. Bu da bir başka gaflet.

     Uzun sözün kısası, bu iktidar işbaşında kaldığı sürece, Kürt sorunun çözülmesi mümkün değil.

     Gafillerin yönetiminde parçalanmaya gidiyoruz.

">

Dağlıca'dan sayısı açıklanamayacak kadar çok askerin şehit olduğu haberi geldi. Neler oldu, kaç şehit var, henüz tam bilmiyoruz.

     150 000 nüfuslu Cizre'de günlerdir sokağa çıkma yasağı var. Milletvekilleri ve gazeteciler dahil şehre kimseyi almıyorlar. İçerden devamlı silah ve bomba sesleri geliyormuş.

     Diyarbakır'ın merkezi de aynı Cizre gibi. Bu iki kentte de kaç ölü, kaç yaralı var, onu da bilmiyoruz.

      Bu kaos ortamında hayatını kaybeden güvenlik güçlerimize ve bütün insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Ailelerine ve yakınlarına, başsağlığı ve sabır diliyorum.

     Bu bir iç savaş.

     Türkiye'yi bu duruma düşüren kim?

     Bunun sorumlusu yıllardır bu ülkeyi yanlış yöneten iktidar.

     Türkiye bugün, 2002'de olduğundan çok daha fazla bölünme riski ile karşı karşıya.

     Çözüm süreci tamamen yanlış kurgulandı

     Çözüm süreci A'dan Z'ye yanlış kurgulandı. O bir ateşkes süreciydi ve tabii ateşkes devam ettiği sürece şehit cenazesi gelmiyordu, ortada kısmi bir sakinlik vardı. Bu tabii kan dökülmesinden daha iyi bir durum idi.

     Ama sadece geçici bir durumdu.

     Kalıcı çözüm olmadan, kalıcı barış da olmaz.

     Sürecin kendisi ise, kalıcı bir barışa dönmesi mümkün olmayacak şekilde yanlış kurgulanmıştı.

     Sürecin birinci yanlışı, Abdullah Öcalan ve PKK ile müzakere üstüne kurulmuş olmasıydı. Öcalan ve PKK ile müzakere ederek Kürt sorununa çözüm aramak büyük bir basiretsizlik.

     Yani o sürecin ilk düğmesi yanlış iliklenmişti.

     Kürt sorununa çözüm, demokratik siyasi reformlarla olur. Başka yolu da yoktur.

     Artık bunu şehit aileleri dahi görüyor. Bir şehit babası bir kaç gün önce, elleri oğlunun cenazesi üstünde, iktidar sahiplerine şöyle haykırıyordu:

     - Bizi de düşünün, bu işe siyaset yoluyla bir çözüm bulun!

     Düşünün ki, şehit babası dahi, belki de hayatının en duygusal ve üzüntülü anını yaşayan bir insan dahi, "bombalayın ve savaş yapın" demiyor, siyaset yoluyla bir çözüm bulun diyor.

     Kürt sorunu, bu toprakların şehit kanıyla sulanmasıyla çözülmez.

     Kürt sorunu, savaş ve bombalama yoluyla çözülmez.

     Şehit kanı ve savaş yoluyla, bu ülke sadece parçalanmaya gider.

     Siyaset yoluyla çözüm

     Siyaset yoluyla çözüm ise, mevcut iktidarın yaptığı gibi, Öcalan ve PKK ile müzakere değildir. Çözüm yolu, demokratik siyasi reformlardır.

     Niçin?

     Her şeyden önce, demokratik haklar ve özgürlük, herkesin hakkıdır ve pazarlık konusu yapılmadan kabul edilmelidir.

     Ayrıca, demokratik hakların pazarlığını Öcalan ve PKK ile yaparsanız, onları bu temel değerlerin savunucusu konumuna getirirsiniz. Bu da bir başka vahim yanlıştır. Ama mevcut iktidar, tam da bunu yaptı.

     PKK ile müzakere edilecek konu, dağdan nasıl inecekleri, silahı nasıl bırakacakları ve bu insanların topluma nasıl geri kazanılacağı olmalıdır.

     Çözüm sürecini mevcut iktidarın yaptığı gibi Öcalan'a bazı kişisel avantajlar sağlamak ve PKK ile pazarlık üstüne kurarsanız, sonuca ulaşamazsınız. Çünkü Kürt sorunu çözülmüş olmaz.

    Ama başka ciddi sakıncalar ortaya çıkar.

     Mesela PKK daha güçlenir. Siyasi olarak, yani toplumsal destek olarak, daha güçlü bir konuma gelir.

     Bunları süreç devem ederken defalarca yazdım. Tam da öyle oldu.

     PKK'nın sahip olduğu halk desteği, çözüm sürecinde zirve yaptı. Şimdi iktidarda oturanlar, aynı zamanda çözüm sürecini yürütmüş olan kişiler, "vay PKK güçlenmiş, süreç sırasında yığınak yapmış" diye şikayet ediyorlar!

     Bunlar öylesine gafil.

     Bir başka husus daha var. Yine bu iktidar, Suriye'de rejimi dışarıdan askeri müdahale yoluyla, iç savaş yoluyla değiştirme siyasetine Türkiye'yi angaje etti.

     Suriye'nin beş sınır komşusu var. İç savaşa en büyük askeri destek Türkiye'den gidiyor. Arap komşuları (Irak, Ürdün ve Lübnan) dahi, Suriye'deki iç savaşa Türkiye kadar müdahil değil. Türkiye kadar karışmıyor.

     Bu da bir başka gaflet.

     Türkiye'nin gafil Suriye siyasetinin pek çok olumsuz neticesini yaşadık. Daha da çok yaşayacağız. Bunlardan biri, PKK'nın askeri olarak güçlenmesi ve uluslararası destek kazanması oldu.

     Bunun sorumlusu da, bu iktidarın yürüttüğü Suriye politikası.

      Sen Suriye'de iç savaş yapan cihatçılara her türlü askeri desteği veriyorsun. Suriye'nin en yakın müttefiki İran da PKK'ya askeri destek veriyor.

     Gafiller bunu dahi göremedi. Şimdi İran PKK'ya yardım ediyor diye şikayet ediyorlar!

     Mevcut iktidarın, Kürt sorununu bu hale gelmesinde, ülkenin kan gölüne dönmesinde, bir başka önemli sorumluluğu ve yanlışı daha var.

     Kürt sorunun çözümü, demokratik siyasi reformlarla beraber, AB üyeliğinden geçer. AB üyesi bir Türkiye'de, hemen hiç bir Kürt, ben ayrılayım ve başka bir ülke vatandaşı olayım demez. Ayrılıkçıların peşinden gitmez.

     Ama mevcut iktidar, onu da göremedi. AB'ye açıkça sırt döndü. "AB bizi ilgilendirmiyor" dedi.

     Bu iktidar işbaşında kaldıkça, Türkiye'nin AB üyeliği artık mümkün değil. Bu da bir başka gaflet.

     Uzun sözün kısası, bu iktidar işbaşında kaldığı sürece, Kürt sorunun çözülmesi mümkün değil.

     Gafillerin yönetiminde parçalanmaya gidiyoruz.

Tüm yazılarını göster