Diyanet'e bağlı Kuran kursundaki istismar iddialarında yeni gelişme

Diyanet'e bağlı Kuran kursundaki istismar iddialarında yeni gelişme
Güncelleme:

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, Erzurum'da Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu'nda belletmenin tecavüzüne uğrayan 2 çocuğun ailesiyle konuştu.

Erzurum'da Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu'nda lise mezunu bile olmayan ve gerekli şartları sağlayamayan belletmen H.K., yurt yöneticisi N.K.'nin inisiyatifiyle Diyanet İşleri Başkanlığı'na (DİB) bağlı kursta belletmen olarak çalıştırıldı. Belgeleri olmayan belletmen, kursta 2 çocuğa tecavüz, 5 çocuğu taciz etti. 

Belgeleri olmayan H.K.'nın kaçak olarak yatılı yurtta kalmasına göz yuman yönetici N.K'ye, "görev mahallindeki usul ve esasları yerine getirmediği" için sekizde bir oranında aylıktan kesme cezası verildi. Çocukları cinsel saldırıya uğrayan aileler isyan etti. 

 İsmail Saymaz, tecavüze uğrayan M. ve U.'nun aileleriyle konuştu. 

Saymaz'ın yazısından ilgili bölüm şöyle:

"SADECE 7'Sİ DEĞİL DAHA FAZLASI YAŞADI"

M.'nin ailesi Erzurum'da skandalı savcılığa ilk bildiren aile oldu. M.'nin hafız annesi sorularımı yanıtladı.

M.'yi neden yatılı kursa gönderdiniz?

 Kurs evimize çok uzak ve servis imkanı olmadığı için verdim. Cemaatlerin kurslarına vermedim. Dedim ki, daha disiplinli olur, denetimli olur. Tam tersi oldu.

Olayı nasıl öğrendiniz?

Bir gün hasta oldu. Gittim kursa. Hoca "Zekası üst düzeyde ama derslere çalışmıyor" dedi. Evde dedim ki oğluma, "Önceki belletmenin (H.K.'yi kastediyor) destek oluyordu diye mi derslerin iyiydi?" Oğlum, "Anne, sen bilmiyorsun nasıl bir insan olduğunu. Bize tecavüz ediyordu" dedi. O an koptum. Ne tepki vereceğimi bilemedim.

Yaşananları nasıl yorumluyorsunuz?

 Bir değil, iki değil, üç değil. Çocukları o kişinin başına bırakmışlar, ne yaparsan yap! O da, çok afedersiniz, bildiği gibi...

Şiddet de var.

Çok ağır şiddet. Oğlumda gördüm izlerini. "Oynarken düştüm" dedi.

Tabi "Devlet yurdu, denetim var" diye düşünüyorsunuz.

Cemaat yurduna göndermeyi bilirdim ama dedim ki devletin gözetimi altında bir kurs olsun. Göz yumanların, denetlemeyenlerin ceza almasını istiyorum ki, örnek dava olsun. Yaşadıklarımı, çocuğumun yaşadıklarını başkaları yaşamasın. Öpmeye, sevmeye kıyamazken, çocuğum neler yaşamış.

Şu an durumu nasıl?

Toparlamaya çalışıyorum, çok da gücümün yettiğini söyleyemem. Çocuğum akıllı, kendi halinde, sessiz, derslerinde başarılı, yardım etmeyi seven bir çocuktu. O halinden eser yok. Adapsız şeyler olmasın, rabbimizin emrini bilsin, iyiyi kötüyü ayırt edebilsin diye verdiğim yurtta çocuğumun öğrenmediği pislik kalmadı.

Üstü kapanacak bir mevzu değil. Belki çocuğumdan önce başka kimseler de yaşadı. Bilmediğim için teslim ettim, emin ellerde diye. O kadar kötü şeyler yaşamış ki...

En az yedi çocuk...

Yedi diye bir şey yok. Diğer çocukların başlarına gelmemiş diye bir şey yok. Aileleri kabul etmiyor, örtmeye çalışıyor olabilir. Diğerlerinin de yaşadığına eminim.

"Başkası duyarsa ne olur?" Olan olmuş. Başkası duysun ki bizim yaşadıklarımızı yaşamasın. Diyanet'in, Erzurum Müftülüğü'nün üzerine gidilmesini istiyorum.

Kursta o kadar kamera var. Bazıları çevriliyor, bazılarının üzeri kapatılıyor. Edebim el vermiyor ama kursun bu iş yapılmadık yeri yok. Herkes "Haberim yok" diyor.

Ben de ilahiyat okuyorum. Çocuk gelişim belgem var. KPSS'den yüksek puan aldım. Diyanet'e atanabilirdim. Önüm kesildi. Bu kişi belgesi ve eğitimi olmadan, çocukların başına belletmen diye gelmiş. Koskoca Diyanet'sin. Bir kere sosyal medyasına girilse ne kadar sapık olduğu ortaya çıkıyor. Denetimden geçirilmemiş!

Diyanet görmezden geliyor. Bir müftünün, bir imamın çocuğu yaşasaydı ne yaparlardı? Sormak istiyorum: Sizin çocuğunuzun başına gelseydi tavrınız ne olurdu?

U.'NUN ANNE VE BABASI: MÜFTÜLÜKTEN BİR TELEFON BİLE GELMEDİ

Nasıl öğrendiniz?

Baba: Çocuğun karakolda olduğunu öğrendim. Sandım, kavga olmuş. Böyle sapıklık aklımdan geçmedi. Tacizden de bahsettiler. İnanmadım. Korkuyorum, sorayım. Allah, hafız ablamdan (M.'nin annesi) razı olsun. Ertesi gün mesaj attı. Dünyam karardı ama sayesinde belki binlerce çocuk kurtuldu. Velileri aradım. Kimse kabullenmek istemiyor. "Bizi işin içine sokmak istiyorsunuz" cevabı alınca aramaktan vazgeçtim.

Ne düşünüyorsunuz?

Baba: Benim hayalim, çocuğumu hafız yapmaktı. Şu ortamı, gençliğimizi gördükçe diyordum ki "Bir gün dünyadan geçip gideceğiz, arkamızdan dua eden olur." Düşüncem buydu.

Anne: Biz Nazi kampına değil, dinini diyanetini daha iyi öğrensin, insanlığa faydalı olsun diye gönderdik. (Ağlıyor)

Baba: Annesi bir ara demişti ki "Cemaatlere verelim." Ama cemaatler öyle bir şey ki yarın kokusu çıktığı zaman insan dışlanıyor. Dedik ki "Diyanet'e bağlı bir yere verelim, devlet güvencesi altında." Öyle olmadığı ortaya çıktı.

Anne: Derste de işkencede de tecavüzde de o. Ona emanet edilmiş. Porno film izletiyor, çocuklara hırsızlık yaptırıyor. Bir gün N.K. çocuklara şu cümleyi kullanıyor: "Yatın kalkın, H.K.'ye dua edin. Bu olmasa kim sizi çeker?"

Çocukta morluk gördünüz mü?

Anne: Bir gün önce yüzü gözü mosmordu. Eşime dedim ki müdürü ara. Aradı, inkar etti. Oğlum dedi ki "Anne, 'haydar' adlı sopası var. Sopayı bulamadığı için Atatürk portresini yırtıp çerçevesiyle vurdu." Üç gün nefes alamadı. Müdür N.K., tecavüzcüden daha suçludur. Bu sadece Erzurum'da kalmamalı. Sesimi dünyaya duyurun. İçimi soğutmam lazım.

Baba: Kürsüye çıkıp merhametten bahsediyorsun. Sen merhametsizsin. Diyanet'te olanların çoğu bu şekilde.

Oğlunuz nasıl?

Anne: Pegadod desteği görüyor ama yarım insan gibi. Normal değil, yalan söylemeyemem. Her an ağlamak istiyor. Artık dayanak gücümüz kalmadı. (Ağlıyor)

Baba: Birşey yaptığı zaman gözümüzün içine bakıyor. Korkusu var., İki buçuk aydır benimle yatıyor, sayıklamasını bir duysan... Allahım, sen kimseye yaşatma bunu. Ucunda ölüm olsa davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Bizim amacımız sadece evlatlarımız değil. Başkalarının da gözü yaşlı olmasın.

Anne: Sadece yedi çocuk olduğu söyleniyor. O kursta kalan 14 çocuk da aynı felaketi yaşadı. Erzurum'un imajı! Erzurum'un imajı ne bu ailelerin, ne bu çocukların hayatından üstündür. Çocukların hayatını kim tekrar kazandıracak? Varsın, Erzurum yıkılsın! Daha kaç aileyi kurban edecekler? Daha kaç çocuğun hayatını alt üst edecekler?

Baba: Bize Aile Bakanlığı'ndan 18-20 yaşında bir kız çocuğunu gönderiyorlar. "Eğer isterseniz psikolik destek verelim" diyorlar. Bakanlık bu kadar mı saklamak istedi? Müftülükten bir telefon gelmedi. Çocuklarımız o kadar mı değersiz? Biz çocuklarımızın ifşa olmaması için sustuk. Müftülüğü basabilirdik. Müftünün yüzüne tükürebilirdik. Bağıranın bu dünyada yeri var. Bizi o kadar değersiz hale getirdiler ki... Yazıklar olsun.

Anne: Dini değersiz hale getirdiler böyle yaparak.

 

İsmail Saymaz'ın yazısının tamamı için...