1 Kasım'da sürpriz olur mu ?

Güncelleme:

Büyük önem taşıyan 1 Kasım seçimi, beş ay önce yapılan haziran seçimine çok benzer sonuç verecek ve tek parti iktidarı çıkmayacak gibi görünüyor. Ama yine de herkesin zihninde şu soru var: "Acaba bir sürpriz olur mu?"

     Tabii sürpriz deyince ilk akla gelen, AKP'nin 276'yı bulması ve tek başına iktidar olması. Son bir iki hafta içinde AKP'de bir toparlanma var. Ama bu toparlanma 276 için henüz yeterli değil. Çünkü AKP, ancak haziran ayındaki oy düzeyini yakalamaya çalışıyor.

      Bu toparlanma AKP'nin başarısından çok, iki büyük muhalefet partisi CHP ve MHP'nin başarısızlığından kaynaklanıyor. Bunu iyi görmek gerekiyor.

     Aslında daha önce aklımdan geçen, kimsenin üzerinde pek durmadığı bir başka sürpriz olabileceği idi. İki muhalefet partisi CHP ve MHP'nin birinci parti olma gücü yok ama, ikisinin toplam milletvekili sayısı AKP'nin sayısını kolayca geçebilir diye düşünüyordum.

      Haziran seçiminde AKP 258, CHP ve MHP toplam 212 milletvekili kazanmıştı. HDP'nin vekil sayısının aynı kalacağını varsayımı ile, 1 Kasım seçiminde CHP ve MHP toplamda 24 ilave vekillik kazansa, AKP'yi geçer. Bu da AKP'nin mevcut sorunları karşısında, hiç zor bir hedef değildir.

     Böylece muhalefet AKP'ye karşı büyük bir psikolojik üstünlük sağlamış olurdu. Hatta eğer anlaşma sağlanabilirse, HDP'nin oylamaya katılmadığı durumda, bir CHP-MHP koalisyon hükümeti güvenoyu alabilecek sayıyı bulurdu.

     Seçimin asıl büyük sürprizi işte bu olurdu.

     Ama bu iki muhalefet partisi o kadar zayıf bir seçim çalışması götürüyor ki, artık böyle bir sürpriz ihtimali kalmadığını rahatlıkla ifade edebiliriz.

      AKP'nin gerçek oy oranı

     AKP'nin kurmayları parti merkezinde bir araya gelmiş ve partilerinin durumunu görüşmüş. Nokta dergisi, o toplantıdaki konuşmaları yayınladı ve büyük bir gazetecilik başarısına imza attı.

     Konuşmalardan anlaşılıyor ki, AKP'liler ne kadar zor durumda olduklarının tamamen farkında. Kendi kurmayları; mesela Kürtler, kadınlar ve gençler arasında AKP'nin kan kaybettiğine ve eridiğine işaret ediyor.

     Peki o zaman nasıl oluyor da AKP hâlâ bu kadar çok oy alıyor?

     AKP Ankara milletvekili Mücahit Arslan, bunu şöyle açıklıyor: "Oyumuz aslında %25, ama seçmenin oy verebileceği alternatif bir başka parti olmadığı için %41 alıyoruz."

     Burada hemen milletvekili Arslan'ın, Erdoğan ailesine çok yakın bir isim olduğuna da işaret edelim. Yani kötü niyetli veya hain (!) birisi asla olamaz.

     Ankara Milletvekili Arslan, hem AKP hem muhalefet partileri açısından fevkalade önemli bir hususa işaret ediyor. Hem Arslan'ın işaret ettiği bu hususu, hem o toplantıda AKP kurmaylarının dile getirdiği diğer sorunları, neredeyse aynı kelimelerle, biz bu sayfalarda defalarca yazdık.

     AKP artık ülkeyi yönetemiyor. Kürt sorunu, terör, iktisadi kalkınma ve refah, AB üyeliği, hukuk güvenliği, Suriye krizi, temel hak ve özgürlükler dahil ülkenin hiç bir sorununu çözme yeteneği kalmadı.

     Üstüne üstlük, bir de iki başlı bir AKP var şimdi. O toplantıda bu kritik konuya da değinmiş AKP'nin kurmayları.

     Ama bütün bunlara rağmen, Arslan'ın da değindiği gibi, ben Türkiye'yi yönetirim deyip seçmene güven verecek bir muhalefet ortada yok. AKP'nin şansı işte bu.

     O nedenle, iki muhalefet partisi toplam milletvekili sayısında bile AKP'yi geçemiyor. Bu seçimde de geçemeyecekler.

     Siyaset krizi  

      Şimdi yaşadığımız, sadece iktidar partisinden değil, aynı zamanda muhalefet partilerinden de kaynaklanan bir kriz. Yani bir siyaset krizi. Çünkü, ülkeyi yönetme yeteneğini kaybetmiş ve iki başlı hâle gelmiş AKP'ye karşı, seçim kazanabilecek ve iktidarı devralacak bir muhalefet yok.

     Devlet Bahçeli liderliğinde MHP, umutsuz bir vaka. Parti adeta bir adam yeme makinesine dönüştü. Halbuki siyasi partiler son tahlilde bir tabeladan ibarettir; onu güçlü ve başarılı kılan, o partiyi oluşturan insan unsurudur.

     Elindeki insan malzemesini MHP gibi hoyratça harcayıp tüketen bir partinin başarılı olması mümkün değildir. Üstelik MHP'de bu, dar kişisel hesaplar nedeniyle yapılıyor.

     Ama hepsi bu kadar değil. Tamamen tarafsız bir bakış açısıyla, şu soruya cevap arayalım: Yukarıda AKP'nin çözeme yeteneğini kaybetti dediğimiz sorunlardan hangisi için MHP'nin daha ikna edici bir çözüm önerisi var?

     Kürt karşıtlığı ve iktidarı eleştirmek dışında MHP ne söylüyor?

     CHP'nin durumu çok daha iyi değil. Farklı kamu oyu araştırmalarının hepsi gösteriyor ki, seçmen için ekonomik sorunlar ikinci plana düşmüş durumda. Ezici bir çoğunluk, ülkenin bir numaralı sorunu olarak, terörün bitmesini ve Kürt sorununa çözümü görüyor.

     Bu durumda CHP'nin, Kürt sorununa çözüm ve ekonomik konularla ilgili güçlü ve vurucu öneriler üzerine kurulu bir seçim kampanyası yürütmesi  gerekirdi.

     Ama CHP'nin Kürt sorununa ilişkin somut bir çözüm önerisi yok. Sadece şunu söylüyor: Meclis'te çözeceğiz, açık olacağız, samimi olacağız, şeffaf olacağız, dürüst olacağız, vs... Yani sadece genel laflar.

     CHP bir seçim bildirgesi yayınladı. Tam 226 sayfa. Bu kadar uzun bir metni kim okur, bilemem. Bildirgenin sadece dış politika ve Suriye'yle ilgili kısmını okudum.

     Suriye'de bizi yakından ilgilendiren, üstelik Kürt ve terör sorunuyla yakından bağlantılı acı bir iç savaş sürüyor. AKP'nin Suriye siyaseti iflas etmiş durumda. İnsan bekliyor ki, CHP'nin 226 sayfalık seçim bildirgesinde, Suriye'deki savaşın bugün gelmiş olduğu somut durumla ilgili bir kaç cümlelik analiz bulunsun. Bazı temel çözüm önerileri olsun.

     Ama bunların hiç biri yok. Sadece, "Suriye Barış Konferansı" toplayacağız gibi bazı genel ifadeler var. Dişe dokunur bir öneri yok.

     Bir de bol kepçe ekonomik vaatler var. İktisat profesörü Seyfettin Gürsel, "Hesapsız ekonomik vaatler" başlıklı yazısında, bu konuda şunları söylüyor:

     "İktidar partisi AKP de muhalefetin verdiği sözlerin baskısına dayanamayarak hesapsızlık kervanına katılmak zorunda kaldı.

     AKP'nin vaat maliyeti için Başbakan Davutoğlu 16 milyar, Ali Babacan 20 milyar rakamlarını telaffuz ettiler... AKP'nin vaat faturasının 20 milyar ile sınırlı olduğu iddiasını hiç inandırıcı bulmuyorum...    

     CHP'nin vaat faturası için söyleyebileceğim tek şey, AKP'ninkinden daha yüksek olduğu. Örneğin tüm emeklilere iki maaş ikramiyenin bedeli en az 3 kat daha yüksek."

     Gelir eşitsizliğine de dikkat çeken Gürsel, bu konuda iyileşme için gerekli hususlardan birinin vergi gelirlerinde artış olduğuna işaret ediyor ve şunları ilave ediyor:

     "...vergi gelirini artırmak için gerek AKP'nin gerek CHP'nin vergi kaçağı ile mücadele dışında hiçbir politika önerileri yok. En azından CHP'nin, artan oranlı gelir ve servet vergileriyle ilgili bir tasarımı olmalıydı.

     Hesabı olmayan, dahası nasıl finanse edileceği belli olmayan vaatler inandırıcı olamazlar."

    Uzun lafın kısası, her zaman seçim sonuçlarını belirleyen en önemli grup olan ortadaki seçmen açısından 1 Kasım, hiç biri çok çekici olmayan partilerden birini seçmek anlamına gelecek.

     Gelecek hafta başında, il bazında analizlere dayalı seçim tahminimi sizlerle paylaşmayı umuyorum.

 

Diğer Yazıları