Filler Tepişirken

Güncelleme:

Johns Hopkins Universitesi profesörlerinden Mandelblatt  Amerikan Dış politikasi ile ilgili ilginç bir benzetme yapmış. Amerikanın dünya üzerindeki hegemonyasını ve  ‘süper güç oluşunu’ bir filin hakimiyetine benzetmiş. Fil, etobur değil otobur bir hayvan. Fil yaşadığı Afrika Savanlarında varlığı ile diğer hayvanlara yaşam alanı yaratmakta. Fil etobur, yırtıcı ve saldırgan bir hayvan olmadığından, çevreden ve su kaynaklarından diğer hayvanların da yararlanmasına olanak tanıyor. Aslan, kaplan, sırtlan gibi yırtıcı hayvanların mesafeli durmasını sağlıyor. Ancak fil de zaman zaman sinirlenip kendini kaybettiğinde  büyük gücü sayesinde, kızdığı yaratıkları yerle bir ederek eziyor.



 


Bugünlerde Washington’da rağbet gören benzetme bu. Amerika’nın ‘rouge’ devletlere karşı tutumu budur. Amerika’nın normal olarak demokratik ülkelere karşı herhangi bir et oburluğu ve yırtıcılığı yoktur. Amerika’nın Irak, İran, Suriye, Kuzey Kore gibi ’şer ekseni’ olan devletlere karşı, kızgın fil tavrı vardır. Yani tepesi atıp, gözü kararınca, kuvvet ve şiddet kullanarak, ezerek yok etmek ve tozu dumana katmak.


 


Görüyorsunuz değerli okurlar. Ne günlere kaldık. Dünyayı yöneten uluslararası şirketlerin hayvanlar aleminden ürettikleri teorilerle global ilişkiler analiz edilmekte. Rahmetli filozof Feuerbach, 250 sene önce ”Ne yersen O’sun” mealinden Almanca bir laf etmiş ve bu söz ’Hippy’lerle beraber Amerikan jargonuna ” You are what you eat” olarak girmiş. Ne var ki averaj Amerikan ailesinin ’Asker Postalından’ hallice ’steak’lere yumulmasını görünce, Amerikan dış politikasının fil benzetmesi tam anlamı ile sınıfta kalmakta.


 


Genç Esat’lı Suriye


 


Bu ’şer ekseni’ üyelerinden Suriye ile ilgili olarak geçen haftaki analizimde söz edeceğimi yazmıştım. Benim üzerinde durmak istediğim konu, Türkiye’nin dış politikasında sergilediği görüntü ile Suriye’nin duruşu.


 


Türkiye’de dış politikanın kimin yetkisinde olduğu Cumhuriyet’in ilk gününden bu yana iktidar dışındadır. Tek partili dönemde bu konuda herhangi bir sorun çıkmamıştır. Aynen bugün Suriye’deki tek parti rejimi gibi.


Menderes ve Özal hükümetken dış politikanın kontrolünü biraz zorladılar. Her ikisinin de sonu ortada. Demirel hükümetken meşhur ’durum idareciliği’ ile dış politika konularına fazla girmedi. Onun da durumu ortada ; bugün hayatta.


 


Suriye’de Genç Esat  kontrolü elinde tutmakta ve tutarlı politika uygulamakta. İsrail’e karşı Golan Tepeleri sınırına ciddi bir askeri yığınak yaptı. Irak’ta iç savaşa bulaşmıyor ve Kuzey Irak konusunda tek kelime konuşmuyor, kartlarını belli etmiyor. Suriye’nin tutarlı duruşu, Amerika’nın Suriye’yi Orta Doğu barışı için masaya davet etme sürecine kadar gitti.


 


 


Tek Partiye Gerek Yok :


 


Türkiye’nin tutarlı olması için tek partiye gerek yok. Atatürk’ün dış politikasından nostalji ile söz edenlerin, o dönemde tek parti rejiminin hakim olduğunu unutmaması gerekmekte. Kuzey Irak’ta yaşanan ve yaşanacak olan olaylar, Çankaya, Genelkurmay ve Hükümetin tek parti gibi çalışmasını gerektirmekte. Türkiye’nin uzun vadeli çıkar çerçevesi belirlenmeli ve tek ses olarak tavır konulmalı. Muhalefet ve diğer siyasi dinazorların trübünlere oynaması doğal. Ucuz ve duygu sömürüsü ortamında balık avlamaktalar. Aynı faktörler, Çankaya, Hükümet ve Genelkurmay için geçerli değil.


Tek ses, tek görüş şu anda Kuzey Irak için ilk şart. Genç Esat’tan birşeyler kapalım.


 


Diğer Yazıları
31 Mart Vakası & 31 Mart Yerel Seçimleri
Bir Türk Kedisinin Amerika Macerası
Yüzde 0,0055