Yılmaz Erdoğan İnci Taneleri'ni çalmamış, Dilber orjinal

Güncelleme:

Haber3.com yazarı Cihat Serdengeçti yazdı: Bilgisi olmadan, fikir sahibi olanların uydurması… Yılmaz Erdoğan İnci Taneleri'ni çalmamış, Dilber orjinal

Başarılı  bir eseri kötülemek hem de asla bilgi sahibi olmadan fikir yürütmek neredeyse ata sporumuz diyebiliriz. 

Yılmaz Erdoğan'ın “İnci taneleri” adlı TV dizisi yayına girdiğinden beri üzerindeki tartışmalar da bitmek tükenmek bilmiyor.

Pavyon sahneleri ve fragmanındaki pavyon dansı ile tartışılmaya başlayan dizinin bir Türk filminden çalındığı dedikodusu bilen bilmeyen tarafından dillendirildi, anlı şanlı haber kaynakları da araştırmaya gerek bile duymadan bu dedikoduyu haber yaptılar. 

Çalıntı iddiasını ortaya ilk atan milyonlarca izleyicisi olan Murat Soner. Yaptığı dizi eleştirileri ile ilgi odağı haline gelen youtuber  rating tuzağına bu kez kendi  düştü. 

Daha çok izleyici kazanmak , gündem olmak için olsa gerek düşüncesizce Yılmaz Erdoğan'ı “inci taneleri “ dizisi üzerinden vurmaya kalktı. 

Oysa biri oturup çalıntı diye ortaya attığı “Gönül yarası” filmini izlese gerçeklerin hiç iddia edildiği gibi olmadığı çok açık. 

2005 yılında Yavuz Turgul tarafından yazılıp, yönetilen bu filmin konusunu 2 cümle ile özetlemeye kalksanız konu olarak ana fikrin bambaşka olduğunu göreceksiniz. 

Amaç “bağcıyı dövmek” olunca bu tür saptırmalar da gayet doğal. 

Filmde benzer unsur diye anlatılanları  zaten neredeyse her 10 Yeşilçam filminin 2 sinde görmek mümkün. 

Filmin ana ekseninde bir pavyon kadını olunca yan unsurları da arar , araştırır, benzerlikleri de çalıntı diye ortaya koyarsan bilmeyenleri de inandırmış olursun . 

Oysa “inci taneleri” ve “ gönül yarası” arasında konu olarak benzer hiç bir taraf yok. 

“Gönül yarası” bir köy öğretmeninin emekli olup İstanbul’a evine dönmesi ile başlıyor . Cezaevi macerası hiç yok. 
İnci tanelerinin aksine bu öğretmenin çoluğu, çocuğu , evi barkı belli . Karısı eceliyle ölmüş. 
Oğlu kendi çapında varlıklı bir esnaf, kızı ise çocuk sahibi olamayacağı için bunalımda bir kadın. 
İnci tanelerindeki gibi öğretmen kaybettiği çocuklarını aramıyor. 
Emekli öğretmenin Gayrimenkulleri var , varlıklı . Ancak geleneksel kafa yapısına sahip ve müteahhide verip hayatının geri kalanını refah içinde yaşamak için çekimser. 
Kendi geçimine katkı  olsun diye çocukluk arkadaşının taksisi ile geceleri çalışmaya başlıyor. 
Taksicilik yaparken pavyondan aldığı kadın ile tanışıyor. 
Bu kadının kız çocuğu da yanında ve bir otele yerleşmiş. Kimseden de kızını saklamıyor. 
Hemen bir çok Türk filminde kullanılan türde bir kenar mahalle oteli. 
Bu kadının psikopatlık düzeyinde aşık,  belalı bir kocası var. 
Kadını kocasından kurtarmak için emekli öğretmen evini pavyon kadını ve kızına açmak zorunda kalıyor. 
Aralarında aşk , ilişki yok. Asla  açığa vurmadığı  bir duygusallıkla bağlı. 
Kadını çocuğu ile kocasına dönmesine ikna ediyor.
Memleketlerine yolcu ediyor. 
Ama psikopat huyundan vazgeçmiyor kadına eziyete devam ediyor. 
Yardım etmek için emekli öğretmen kalkıp memleketlerine gidiyor. Son ayrılık konuşmasını yaparken psikopat koca önce kadını öldürüyor sonra da kızını emekli öğretmene emanet edip kendi kafasına sıkıyor ve ölüyor.
Kadının küçük kızını yanına alıp İstanbul ‘a dönen öğretmen , evlat hasreti çeken kendi kızı ile ruhu yaralı da olsa artık küçük bir çocuğa sahip olmanın mutluluğu ile yaşıyorlar . 

Bir pavyon kadını , psikopat bir koca ve gidilen bir eczane ile varoş bir otel ve öğretmen olunca “inci taneleri” çalıntı demek bilgisizce fikir sahibi olmaktan başka bir şey değil. “Gönül yarasında “ bir de Ankara havaları olsaymıs Yılmaz Erdoğan cahillerin dilinden kurtulamazmış. 

1 BİLEN