Medya Okuryazarlı dersi için çarpıcı öneri

Medya Okuryazarlı dersi için çarpıcı öneri
Güncelleme:

Okullarda okutulan derslerden biri 'Medya Okuryazarlığı'... İşte bu dersin gazeteciler tarafından verilmesi önerisi geldi. Talebi dile getiren Aslı Tunç. Aslında yazıyı okuyunca makul bir istek olduğu görülüyor.

İŞTE ASLI TUNÇ'UN P24'TE YAYINLANAN YAZISI 

2007 yılından beri süregelen bir mücadeleden bahsetmek istiyorum bu yazımda sizlere. Bu bir anlamda iletişim fakültelerinden mezun olanların uzmanlık alanlarına sahip çıkma mücadelesi.

İletişim alanında çalışan, araştırma yapan ve emek veren herkesi heyecanlandıran “Medya Okuryazarlığı Projesi” ilk kez 2004 yılında gündeme geldi. Milli Eğitim Bakanlığı ve RTÜK işbirliğiyle 2007-2008 eğitim öğretim yılından itibaren tüm yurttaki ilköğretim okullarının 6. 7. ve 8. sınıflarına seçmeli ders olarak Medya Okuryazarlığı dersi kondu. Buraya kadar her şey gayet güzel.

Medya Okuryazarlığı, konusunda uzman ve iletişim eğitimi almış kişiler tarafından dijital çağın gereklerine uygun bir biçimde verildiği zaman son derece önemli bir ders. Günde ortalama dört saat televizyon izleyen 6-15 yaş grubunun yüzde 92,5’unun televizyon başından kalkmadığı, internet kullanımının altı yaşından başladığı, dijital teknolojilerin ucuzlayıp yaygınlaştığı ülkemizde medyanın çocukların hayatındaki yerini anlatmama gerek yok sanırım.



Medya Okuryazarlığı dersi temel olarak yazılı, görsel, işitsel medya mesajlarının üzerine düşünmeyi, onları irdelemeyi ve onlara karşı eleştirel yaklaşımı içeriyor. Medya mesajlarının çocukların üzerlerine yağmur gibi yağdığı bir dünyada böyle bir derse çok ama çok ihtiyacımız var.

Medya ortamının bu derece kirlendiği, yalanla gerçeğin, doğru ile yanlışın arasındaki sınırın bu derece flulaştığı bir dünyada çocuklara ayakları yere sağlam basan yol gösterici kaynaklar, sarsılmayan medya ilkeleri ve günlük olarak değişmeyen etik değerler sunmalıyız. Reklam, televizyon, radyo içeriklerine sorgulayıcı yaklaşmalarını ve bunları yaparken oyun oynarmışçasına eğlenmelerini de sağlamalıyız.

Medya Okuryazarlığı dersi hiç kuşku yok ki pek çok  yaratıcı yöntemle verilebilir. Pedagojik olarak doğru verilmiş bu ders sayesinde öğrenciler özel yaşamın mahremiyetine saygıyı, estetik duyarlılığı, dürüstlüğü, sorumluluğu, etik kurallara bağlılığı, farklılıklara saygı duymayı, kültürel mirası yaşatmayı, bireyler arası iletişimi, aile içi iletişime önem vermeyi, bilinçli tüketimi, toplumsal yaşama aktif katılımı ve entelektüel merakı keşfedebilir.

Her derste olduğu gibi Medya Okuryazarlığı dersinde de eğitmen en önemli faktördür. Öğretmenin işini sevmesinin, mesleğine olan saygısının ve pedagojik yaklaşımının yanı sıra iletişim eğitimi almış bir kişi de olması gerekir. Ne yazık ki bu dersi hâlâ İletişim Fakültesi mezunları yerine farklı alanlardan geçici öğretmenler vermektedir. Oysa ki her yıl dokuz bin civarı pedagojik formasyon eğitimi almış İletişim Fakültesi mezunu veriliyor, onlar bu olanağı rahatlıkla kullanabilir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yeni müfredat taslağını gündeme getirdiği şu günlerde Medya Okuryazarlığı dersinin zorunlu olmasından ve İletişim Fakültesi mezunlarınca verilmesinden daha anlamlı ve mantıklı bir talep göremiyorum açıkçası.

Öte yandan bu uygulamanın İletişim Fakültesi mezunlarına da ek istihdam alanı sağlayarak iletişim alanını canlandıracağına da hiç şüphe yok. Öyleyse 10 yıldır yılan hikâyesine dönen bu haklı mücadeleden artık bir sonuç alalım: Yeni müfredatta Medya Okuryazarlığı dersi zorunlu olsun ve dersin asıl sahiplerine yani iletişimcilere teslim edilsin!