Biraz geç kalmadınız mı Sayın Arınç ?

Biraz geç kalmadınız mı Sayın Arınç ?

AK Parti'nin en çok dikkat çeken ismi Bülent Arınç'tan Zahid Akman için ağır sözler...

Meclis Genel Kurulu’nda bütçe görüşmeleri devam ederken, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, RTÜK, Anayasa Mahkemesi ve Sayıştay bütçeleri üzerinde milletvekillerinin sorularını ve eleştirilerini yanıtlayan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın görevden ayrılmasını istediğini belirterek görevden alma konusunda ise yetkisinin olmadığını söyledi.

BÖYLE BİR BAŞKANA ASLA İZİN VERMEZDİM

Arınç "Eğer yetki ve sorumluluğum içinde olsaydı böyle bir başkanın görevde bulunmasına asla izin vermezdim. Bu, benim için açıktır. RTÜK ve diğer üst kurullarla ilgili olarak eğer hükümetimizin ve bakanlarımızın yetki ve sorumluluklarını artırma noktasında bir düşünceniz varsa, kanun teklifi verirseniz ayrıca memnun olurum ve bunu da desteklerim"diye konuştu.

DÜĞÜN MASRAFLARINI TRT Mİ KARŞILADI ?

Arınç, Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç’ın oğlunun düğününü TRT imkanlarıyla yaptığı iddialarına ilişkin eleştiriler konusunda ise kendisine iletilen notu okuyarak, "Başkan tarafından tüm harcamalar karşılandı. Ses, ışık düzeniyle ilgili para da başkan tarafından ilgililere ödenmiştir."dedi.

ÜSLUP TARTIŞMASI

Başbakan Erdoğan’ın dün Genel Kurul’da bütçe görüşmeleri nedeniyle yaptığı konuşmadaki üslubuna yönelik muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin eleştirilerini de hatırlatan Arınç, herkesin birbirinin ‘çirkin, yakışıksız’ üslubundan şikayetçi olduğunu söyledi.

Arınç üslup konusunda herkesin özen göstermesi ve birbirine saygılı olması gerektiğini ifade ederek milletvekillerinin TBMM içtüzüğüne riayet etmesi gerektiğini ifade etti. Arınç, "Riayet etmeyenler için de geniş bir yol açılınca başkaları da bu yoldan yürümeye başlıyor. Birbirimize müsamahalı, hoşgörülü olmak mecburiyetindeyiz" dedi. İçtüzüğün ‘temiz dille’ konuşma sorumluluğu yüklediğini belirten Arınç şunları söyledi:

"Hiçbirimiz çelikten, alimünyumdan müteşekkil değiliz. Hepimizin sinirleri, duygusu var. Bu, bazen nefrete dönüşebilir, bazen gülümsetebilir, bazen ağlatabilir, bazen farklı davranışlar içinde olabiliriz. Öyle bir hadiseyle karşılaşırız ki spontane, kendiliğinden, hiçbir kontrol altında olmayan bir davranışta bulunursunuz. Zaman zaman ağzımızdan kaçırdıklarımız gibi. O, bizim normal düşündüğümüz veya söylemek istediğimiz değildir. Ama çok ısrar edilmiştir, yüzünüze karşı ağır konuşulmuştur, siz de kendiliğinizden buna bir cevap vermek ihtiyacını duyarsınız. Ölçüye, hesaba, kiloya gelmeyen bir şey söylersiniz. Bu, sizin için de, benim için de, arkadaşlarım için de geçerli. Kötü olan şudur: Bilerek ve isteyerek, kasıtla bu iş yapılırsa o çok yanlış olur. Yani öyle bir hakaret edeyim ki altından kalkamasın... Böyle bir şey ne kadar iyi olur, diye düşünenler varsa, bunları vazgeçirmek zorundayız. Önce taşı kendime atmak istiyorum. Eskiler bunun için güzel bir örnek verirler. Recm cezası var, taşlayarak öldürecekler, ama birisi ortaya çıkar ve der ki; ilk taşı hiç günahı olmayan atsın. Hiçbirimiz masum değiliz. Ama hepimiz kendimize bunu telkin edebiliriz. Arkadaşım için kötü bir şey söylemeyeceğim, onun için incitici bir davranışta bulunmayacağım dersek, ki kendim için şahsen bunu bir sorumluluk olarak görüyorum, birbirimizi üzmeyiz. Bugün sayın Başbakandan şikayet edenlerin yarın bir başkasından şikayet etmeleri mukadderdir. Dolayısıyla iyi bir üsluba, temiz bir dile saygıyı elden bırakmamaya ihtiyacımız var."