İsrail-İran savaşı nereye?

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı: İsrail-İran savaşı nereye?

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

İsrail’in saldırıları ilk haftasını doldurmak üzere, ama İran’a vurduğu ağır darbelere rağmen henüz iki temel hedefine de ulaşabilmiş değil: İran’ın nükleer programının yok edilmesi ve rejim değişikliği.

Bazı medyaya göre dağ altında 80-90 metre, bazılarına göre 500 metreye kadar değişen derinlikteki Fordo yer altı nükleer tesisini İsrail bombaladı, sonuç alamadı. Rejim değişikliği ufukta görünmüyor.

İsrail’in başladığı işi tek başına bitiremiyor.

Amerika’nın 14 ton patlayıcı taşıyan bombası MOP’a (Massive Ordnance Penetrator) ve bunları taşıyacak uçaklara (B-2 ve B-52) ihtiyaç var. Amerika savaşa girerse, dev bombaları aynı noktaya defalarca atarak netice almaya çalışacak.

O nedenle İsrail ve destekçisi çevreler, işi Amerika bitirsin diye ABD Başkanı Trump’a her türlü telkin ve baskıyı yapıyor. Başta, bugüne dek hemen her projesi hüsranla biten Amerikalı şahinler.

Trump’ın “koşulsuz şartsız teslim ol” önerisini İran lideri Ali Hameney, kolayca öngörülebileceği gibi, kesin bir dille reddetti.

Teslim olmak İran’ın sadece nükleer değil, büyük yatırım yaptığı füze programından da vazgeçmesi sonucunu doğuracaktı.

Savaş uçakları ve hava savunma gücü yetersiz İran, füze programından vazgeçerse tamamen gardı düşer ve İsrail herhalde, Suriye’de yaptığı gibi, ülkenin geri kalan konvansiyonel askeri tesislerini imha ederdi.

O noktada rejimin çöküşünün yolu açılacaktı. Sonrası ise kimsenin şimdiden öngöremeyeceği bir kargaşa ve felaket olurdu.

Bu koşullarda tek seçenek, kaybedeceğini ve çok ağır bedeller ödeyeceğini bile bile, İran’ın sonuna kadar savaşmasıdır.

Hamaney de öyle yaptı.

Amerika savaşa girerse; bölgedeki üslerine saldırarak, olabildiğince çok Amerikan askerini öldürerek, Basra Körfezi’ni kapatarak, Amerika’ya destek çıkarlarsa bölgedeki Arap ülkelerinin petrol tesislerini vurarak, belki sabotaj birimlerini harekete geçirerek ve elinden gelen başka her şeyi yapıp düşmana azami zarar vererek savaşı olabildiğince uzatmaya çalışacak. Bir ihtimal vazgeçerler diye.

Vazgeçmese bile bu, herhalde Amerika’nın da kaybettiği bir seçenek olacaktır.

Savaş, işgal ve rejim değişikliği maceralarının hiçbirinden bugüne dek Amerika kazançlı çıkmadı; Afganistan, Irak, Suriye, Libya dahil. Sonuçlar ortada.

Amerika hem o ülkelere hem kendine büyük zararlar verdi. Bunları Trump iyi biliyor, seçim kampanyasında defalarca anlattı.

Artık kendi kamuoyu da dünya kamuoyu da Amerika’nın bitmez tükenmez savaşlarından illallah dedi, yaka silkiyor.

Şimdi yine o yola giderse, yine zararlı çıkacak. Böyle bir savaş sonunda Trump’ın iç politikada güç kazanması da uzak ihtimal.

İsrail’in son 30 yıldır izlediği temel stratejiyi doğru okumak şarttır. Elbet amacı, 10 milyon nüfusuyla Suriye’yi, Irak’ı, Türkiye’yi, vs. istila etmek değildir.

Amacı belli: Güçlü ve kendisine rakip gördüğü her bölge ülkesini istikrarsızlaştırmak, rejim değişikliği veya parçalama dahil değişik yollardan zayıf düşürmek. Bu çerçevede, İran nükleer programa sahip olmasaydı bile, başka gerekçelerle yine İsrail’in hedefi olacaktı.

İsrail’in temel amacı, işgal ettiği Filistin topraklarını ve muhtemelen biraz fazlasını ilhak ederek büyürken, hasım gördüğü ülkeleri zayıf düşürerek bölgenin rakipsiz askeri gücü olmak ve aynı zamanda kendini güvenliğini sağlamak.

Özellikle Gazze ve İran savaşları İsrail’in ne kadar saldırgan ve insan hayatına değer vermez olduğunu gösterdi. Bu savaşlar nasıl biterse bitsin, İsrail’in bölgede kendisini daha güven içinde hissedebilmesi zor.

Bölgemizi on yıllar boyunca derinden etkileyecek İran savaşı hakkında ana muhalefet partisinin suskun kalması dikkat çekici. Halbuki muhalefet partilerinin daha rahat görüş açıklayabilir.

Benzer şekilde, CHP’nin bölgemizdeki diğer hayati önem taşıyan ve üç yılı aşkın süredir devam eden Ukrayna savaşı hakkında ne düşündüğü de pek belli değil.

İktidara gelirlerse ne yapacaklar, bilmiyoruz.

Bunun değerlendirmesini okuyucularımıza bırakalım.

">

İsrail’in saldırıları ilk haftasını doldurmak üzere, ama İran’a vurduğu ağır darbelere rağmen henüz iki temel hedefine de ulaşabilmiş değil: İran’ın nükleer programının yok edilmesi ve rejim değişikliği.

Bazı medyaya göre dağ altında 80-90 metre, bazılarına göre 500 metreye kadar değişen derinlikteki Fordo yer altı nükleer tesisini İsrail bombaladı, sonuç alamadı. Rejim değişikliği ufukta görünmüyor.

İsrail’in başladığı işi tek başına bitiremiyor.

Amerika’nın 14 ton patlayıcı taşıyan bombası MOP’a (Massive Ordnance Penetrator) ve bunları taşıyacak uçaklara (B-2 ve B-52) ihtiyaç var. Amerika savaşa girerse, dev bombaları aynı noktaya defalarca atarak netice almaya çalışacak.

O nedenle İsrail ve destekçisi çevreler, işi Amerika bitirsin diye ABD Başkanı Trump’a her türlü telkin ve baskıyı yapıyor. Başta, bugüne dek hemen her projesi hüsranla biten Amerikalı şahinler.

Trump’ın “koşulsuz şartsız teslim ol” önerisini İran lideri Ali Hameney, kolayca öngörülebileceği gibi, kesin bir dille reddetti.

Teslim olmak İran’ın sadece nükleer değil, büyük yatırım yaptığı füze programından da vazgeçmesi sonucunu doğuracaktı.

Savaş uçakları ve hava savunma gücü yetersiz İran, füze programından vazgeçerse tamamen gardı düşer ve İsrail herhalde, Suriye’de yaptığı gibi, ülkenin geri kalan konvansiyonel askeri tesislerini imha ederdi.

O noktada rejimin çöküşünün yolu açılacaktı. Sonrası ise kimsenin şimdiden öngöremeyeceği bir kargaşa ve felaket olurdu.

Bu koşullarda tek seçenek, kaybedeceğini ve çok ağır bedeller ödeyeceğini bile bile, İran’ın sonuna kadar savaşmasıdır.

Hamaney de öyle yaptı.

Amerika savaşa girerse; bölgedeki üslerine saldırarak, olabildiğince çok Amerikan askerini öldürerek, Basra Körfezi’ni kapatarak, Amerika’ya destek çıkarlarsa bölgedeki Arap ülkelerinin petrol tesislerini vurarak, belki sabotaj birimlerini harekete geçirerek ve elinden gelen başka her şeyi yapıp düşmana azami zarar vererek savaşı olabildiğince uzatmaya çalışacak. Bir ihtimal vazgeçerler diye.

Vazgeçmese bile bu, herhalde Amerika’nın da kaybettiği bir seçenek olacaktır.

Savaş, işgal ve rejim değişikliği maceralarının hiçbirinden bugüne dek Amerika kazançlı çıkmadı; Afganistan, Irak, Suriye, Libya dahil. Sonuçlar ortada.

Amerika hem o ülkelere hem kendine büyük zararlar verdi. Bunları Trump iyi biliyor, seçim kampanyasında defalarca anlattı.

Artık kendi kamuoyu da dünya kamuoyu da Amerika’nın bitmez tükenmez savaşlarından illallah dedi, yaka silkiyor.

Şimdi yine o yola giderse, yine zararlı çıkacak. Böyle bir savaş sonunda Trump’ın iç politikada güç kazanması da uzak ihtimal.

İsrail’in son 30 yıldır izlediği temel stratejiyi doğru okumak şarttır. Elbet amacı, 10 milyon nüfusuyla Suriye’yi, Irak’ı, Türkiye’yi, vs. istila etmek değildir.

Amacı belli: Güçlü ve kendisine rakip gördüğü her bölge ülkesini istikrarsızlaştırmak, rejim değişikliği veya parçalama dahil değişik yollardan zayıf düşürmek. Bu çerçevede, İran nükleer programa sahip olmasaydı bile, başka gerekçelerle yine İsrail’in hedefi olacaktı.

İsrail’in temel amacı, işgal ettiği Filistin topraklarını ve muhtemelen biraz fazlasını ilhak ederek büyürken, hasım gördüğü ülkeleri zayıf düşürerek bölgenin rakipsiz askeri gücü olmak ve aynı zamanda kendini güvenliğini sağlamak.

Özellikle Gazze ve İran savaşları İsrail’in ne kadar saldırgan ve insan hayatına değer vermez olduğunu gösterdi. Bu savaşlar nasıl biterse bitsin, İsrail’in bölgede kendisini daha güven içinde hissedebilmesi zor.

Bölgemizi on yıllar boyunca derinden etkileyecek İran savaşı hakkında ana muhalefet partisinin suskun kalması dikkat çekici. Halbuki muhalefet partilerinin daha rahat görüş açıklayabilir.

Benzer şekilde, CHP’nin bölgemizdeki diğer hayati önem taşıyan ve üç yılı aşkın süredir devam eden Ukrayna savaşı hakkında ne düşündüğü de pek belli değil.

İktidara gelirlerse ne yapacaklar, bilmiyoruz.

Bunun değerlendirmesini okuyucularımıza bırakalım.

Tüm yazılarını göster