Dünya en az 10-15 yıl sürecek tehlike ve savaş dolu bir geçiş dönemi yaşarken, Türkiye içerde kendi ağır sorunlarıyla uğraşıyor.
Son yazımızda o sorunları ele almış ve ülkedeki gidişin değişmesi ihtiyacına işaret etmiştik.
Nasıl değişebilir bu gidiş?
Elbet ilk akla gelen ana muhalefet partisi.
* * *
İktisatçı Bilge Yılmaz kritik 2023 seçimleri öncesinde İYİ Parti merkezinde iki yıl kadar üst düzey siyasi görevler yaptı. Yılmaz o kısa sürede edindiği bir izlenimi, iktidar muhalefet ayırımı yapmadan, gazeteci Cansu Çamlıbel’e şöyle özetledi:
“Türkiye’de siyasetin finansmanı büyük ölçüde belediyeler üzerinden yapılıyor.”
Yılmaz, vukuat-ı adiye anlatırmış gibi, siyasetin ve belediyeciliğin ciddi bir sorununa işret ediyor.
Bu tür kayıt dışı finansman, yani hiçbir resmi muhasebe kaydına girmeden paranın el değiştirmesi, doğası gereği aynı zamanda kolaylıkla kişisel zenginleşmeye de aracı da olabilir.
Güvenilir ölçümlere göre Türkiye, yolsuzluk algılamasında dünyada alt sıralarda. O algılama elbet sadece yerel değil genel idareyi de kapsıyor.
* * *
Evet, CHP’ye ve CHP’li belediyelere karşı açılan davaların amacı, yargıyı kullanarak muhalefete vurmak ve geriletmek. Soruşturma ve kovuşturmalar esasen ceza değil siyaset davaları. Temel amaç yolsuzlukla mücadele değil. İmamoğlu davasının 3700 sayfalık iddianamesi, okuyabildim kadarıyla, bu tespitleri destekliyor.
CHP’li belediyelere açılan davalar yargıda nasıl ilerleyecek, göreceğiz.
Ama ortaya saçılan acı gerçek, kuşkusuz hepsini kapsayacak şekilde ifade etmiyorum, CHP’li belediyeler arasında bol miktarda çürük elmanın bulunduğu.
Davaların temelde siyasi nedenle açılmış olması, CHP’nin sepetinde bozuk canlar taşımasının mazereti olamaz. CHP geleneği bu değildir.
CHP eski Genel Sekreteri Gürsel Tekin eleştiriyor: Yüklenici Aziz İhsan Aktaş nasıl oldu da kısa sürede 37 CHP’li belediyeye girdi?
CHP yönetimi Gürsel’in görmezden gelinemeyecek sorusuna çözüm aramak yerine, başka kıdemli partililerle birlikte onu parti dışına attı. Acaba iktidara gelirlerse kendilerini eleştirenleri nereye atacaklar?
Halbuki iktidar iddiası taşıyan CHP, güçlü bir şekilde temiz siyaseti seslendirmeli ve adayların belirlenmesi dahil yerel yönetimler politikasını ona göre şekillendirmeliydi.
Bilge Yılmaz’ın kısa sürede teşhis ettiği bir durumu ve çok daha fazlasını, CHP’yi yönetenlerin bilmemesi mümkün değil. Belli ki o nahoş oyunu sürdürmeyi tercih ettiler.
Temiz siyaset kaygısı taşımasalar bile, asgari ölçüde gerçekçi olabilselerdi, iktidarın CHP’li belediyelerin üzerine gideceğini kolayca tahmin edebilirlerdi. Bazı çevrelerin uyarılarına rağmen, onu da öngöremediler.
Benzer şekilde, genel veya yerel yönetimlerde AKP’ye dönük çok sayıda yolsuzluk iddiasına rağmen sadece muhalefete soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi en sert eleştirileri haklı kılar ama, muhalefetin yanlışları için bahane olamaz.
Sadece asgari ölçüde gerçekçilik değil, aynı zamanda şu nedenle: Yoksa senin AKP’den ne farkın kalır?
Bir yorumcu, İmamoğlu iddianamesinde toplam yolsuzluk miktarının yaklaşık 4 milyar dolar olduğuna işaret ediyor ve ekliyor: İktidarın sadece bir yatırımına ilişkin sorgulama bekleyen yolsuzluk iddiası yaklaşık 8 milyar dolar, yani iki katı.
Ancak bu sayılar birilerinin masumiyetini değil, her şeyden önce yolsuzluk batağının günümüzde ulaştığı dehşet verici derinliğini ima ediyor. Lütfen dikkat, konuşulan dolarlar milyon değil milyar.
Sayın Özgür Özel Genel Başkan ama partinin fiili lideri Ekrem İmamoğlu. Özel’i Genel Başkan seçtiren İmamoğlu isteseydi, 2023 kurultayında rahatça kendisi o koltuğa otururdu. Özel herhalde biraz da o nedenle çürük elmaları topyekun savunuyor.
2023 sonuçlarını en yakın öngören Betimar’ın son araştırmasına göre AKP, ülkenin yaşadığı ağır sorunlara rağmen, CHP’den %7 farkla önde.
Muhalif medya bol methiyeler düzüyor ama CHP’nin gidişi iyi değil.
O arada aynı muhalif medyanın, mesela Ali Babacan hareketine veya Kemal Kılıçdaroğlu’nun CB adaylığına nasıl gaz verdiğini de hatırlayabiliriz. Eleştirel yaklaşımı unutan medya acaba hayırlı bir iş mi yapıyor, kendileri karar versin.
Şimdi etrafa saçılan kötü kokulara rağmen topyekun savunma siyaseti, CHP’nin ilk seçimdeki şansına darbe vuracak.
Tabii başka nedenler de var.
Ana muhalefet bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanlığı seçimini iyi yönetemedi. En kötüsü, kazanılması en kolay 2023 seçiminin çok sayıda vahim yanlış sonunda AKP ve Erdoğan’a hediye edilmesiydi.
2023 hezimetinden sonra CHP yönetimini devralan kadro, o yanlışların önde gelen paydaşları idi ama hiçbir özeleştiri yapmadılar. Özeleştiri entelektüel bir lüks değildir; yapılan yanlışları daha iyi anlamanıza, düzeltmenize ve gelişmenize hizmet eder. İçe ve dışa dönük güvenilirlik kazanmanıza katkı sağlar.
Bir belediye başkanının partisinin il ve ilçe örgütlerini kontrol etmesi siyaseten yanlış ve sakıncalıdır. CHP’deki işleyiş bu ilkenin en aşırı ölçekte ihlaline kadar uzandı ve İBB Başkanı İmamoğlu, şu veya bu şekilde, partinin fiili lideri oldu. Böyle bir politik deformasyon daha önce hiçbir partide görülmedi. CHP şimdi o yanlışın kaçınılmaz bedelini ödüyor.
Özel’in CHP Genel Başkanlığına gelişi iki yılı geçti, ama henüz ikna edici bir ekonomi programı ortada yok.
Uluslararası ilişkilerde AKP son zamanlarda iktidarını tahkim ederken, CHP o alanda yok gibi. Genel Başkan Özel, AB’ye bakışını şöyle açıklıyor:
“Türkiye hem Avrupa Birliği’ne girecek hem oradaki ülkeler kadar güçlenecek. 10 yıl sonra şöyle hesap edin; maaş bugünkü maaş gibi olsun. Masraflardan bir sıfır atın. Yani ulaşım 500 lira değil 50 lira. Dana kıyma 55 lira. Kuzu pirzola 70 lira… Almanya’daki emekli, Fransa’daki emekli senden 10 kat daha fazla alım gücünde. Ya etiketten bir sıfır at öyle bak ya da maaşın 10 katı fazla olduğunu düşün…”
Bir parti başkanının topluma gerçeklerden kopuk beklentiler telkin etmesi hiç yakışık almıyor – hele AB üzerinden.
AB üyeliği güzel bir hedef. Ama Avrupa’nın parçası olmayı hedefleyen siyasetçiler ona göre hareket etmeli. Misal, bugün Avrupa’nın en hayati sorunu Ukrayna savaşı ve yarattığı yeni jeopolitik gerçekler. Avrupa’nın başlıca iktidar ve muhalefet partileri o konuda net politik tavırlara sahip. Almanya’da %4-5 oy alan partiler dahil.
Alman ve İngiliz Başbakanların art arda Ankara’yı ziyaret etmesinin arkasında yatan temel neden bu. “Mevcut jeopolitik durum nedeniyle Türkiye’yle iyi ilişkiler şart” diyen Almanya Başbakanı Merz’in açıkça vurguladığı gibi.
Ancak CHP’nin o hayati konudaki tavrı bir muamma. Tek bir anlamlı açıklamaları yok. Halbuki Ukrayna savaşı ve doğurduğu sonuçlar, Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğuna kıyasla Türkiye’nin güvenliği ve çıkarlarını daha yakından ilgilendiriyor.
* * *
CHP’nin mevcut durumu sorunlu olsa da iktidar yolunu açacak kapsamlı bir değişim için seçimlere kadar zamanı var. Ama kendisi böyle bir değişim ihtiyacı duyar mı, duyarsa o değişimi başarabilir mi, pek emin değilim.
İkinci yol muhalefet içinden farklı bir seçeneğin oluşması; zor ama mümkün.
Dünya tehlike dolu bir dönemden geçerken, yorgun iktidar Türkiye’yi iyi yönetemiyor ama güven veren güçlü bir muhalefet seçeneği henüz ufukta görünmüyor.
İçimden Allah yardımcımız olsun demek geçiyor, ama biliyoruz ki “bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah da onlara verdiğini değiştirmez.”
Ancak inanıyorum ki Türkiye o değişimi sonunda başaracak.
">Dünya en az 10-15 yıl sürecek tehlike ve savaş dolu bir geçiş dönemi yaşarken, Türkiye içerde kendi ağır sorunlarıyla uğraşıyor.
Son yazımızda o sorunları ele almış ve ülkedeki gidişin değişmesi ihtiyacına işaret etmiştik.
Nasıl değişebilir bu gidiş?
Elbet ilk akla gelen ana muhalefet partisi.
* * *
İktisatçı Bilge Yılmaz kritik 2023 seçimleri öncesinde İYİ Parti merkezinde iki yıl kadar üst düzey siyasi görevler yaptı. Yılmaz o kısa sürede edindiği bir izlenimi, iktidar muhalefet ayırımı yapmadan, gazeteci Cansu Çamlıbel’e şöyle özetledi:
“Türkiye’de siyasetin finansmanı büyük ölçüde belediyeler üzerinden yapılıyor.”
Yılmaz, vukuat-ı adiye anlatırmış gibi, siyasetin ve belediyeciliğin ciddi bir sorununa işret ediyor.
Bu tür kayıt dışı finansman, yani hiçbir resmi muhasebe kaydına girmeden paranın el değiştirmesi, doğası gereği aynı zamanda kolaylıkla kişisel zenginleşmeye de aracı da olabilir.
Güvenilir ölçümlere göre Türkiye, yolsuzluk algılamasında dünyada alt sıralarda. O algılama elbet sadece yerel değil genel idareyi de kapsıyor.
* * *
Evet, CHP’ye ve CHP’li belediyelere karşı açılan davaların amacı, yargıyı kullanarak muhalefete vurmak ve geriletmek. Soruşturma ve kovuşturmalar esasen ceza değil siyaset davaları. Temel amaç yolsuzlukla mücadele değil. İmamoğlu davasının 3700 sayfalık iddianamesi, okuyabildim kadarıyla, bu tespitleri destekliyor.
CHP’li belediyelere açılan davalar yargıda nasıl ilerleyecek, göreceğiz.
Ama ortaya saçılan acı gerçek, kuşkusuz hepsini kapsayacak şekilde ifade etmiyorum, CHP’li belediyeler arasında bol miktarda çürük elmanın bulunduğu.
Davaların temelde siyasi nedenle açılmış olması, CHP’nin sepetinde bozuk canlar taşımasının mazereti olamaz. CHP geleneği bu değildir.
CHP eski Genel Sekreteri Gürsel Tekin eleştiriyor: Yüklenici Aziz İhsan Aktaş nasıl oldu da kısa sürede 37 CHP’li belediyeye girdi?
CHP yönetimi Gürsel’in görmezden gelinemeyecek sorusuna çözüm aramak yerine, başka kıdemli partililerle birlikte onu parti dışına attı. Acaba iktidara gelirlerse kendilerini eleştirenleri nereye atacaklar?
Halbuki iktidar iddiası taşıyan CHP, güçlü bir şekilde temiz siyaseti seslendirmeli ve adayların belirlenmesi dahil yerel yönetimler politikasını ona göre şekillendirmeliydi.
Bilge Yılmaz’ın kısa sürede teşhis ettiği bir durumu ve çok daha fazlasını, CHP’yi yönetenlerin bilmemesi mümkün değil. Belli ki o nahoş oyunu sürdürmeyi tercih ettiler.
Temiz siyaset kaygısı taşımasalar bile, asgari ölçüde gerçekçi olabilselerdi, iktidarın CHP’li belediyelerin üzerine gideceğini kolayca tahmin edebilirlerdi. Bazı çevrelerin uyarılarına rağmen, onu da öngöremediler.
Benzer şekilde, genel veya yerel yönetimlerde AKP’ye dönük çok sayıda yolsuzluk iddiasına rağmen sadece muhalefete soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi en sert eleştirileri haklı kılar ama, muhalefetin yanlışları için bahane olamaz.
Sadece asgari ölçüde gerçekçilik değil, aynı zamanda şu nedenle: Yoksa senin AKP’den ne farkın kalır?
Bir yorumcu, İmamoğlu iddianamesinde toplam yolsuzluk miktarının yaklaşık 4 milyar dolar olduğuna işaret ediyor ve ekliyor: İktidarın sadece bir yatırımına ilişkin sorgulama bekleyen yolsuzluk iddiası yaklaşık 8 milyar dolar, yani iki katı.
Ancak bu sayılar birilerinin masumiyetini değil, her şeyden önce yolsuzluk batağının günümüzde ulaştığı dehşet verici derinliğini ima ediyor. Lütfen dikkat, konuşulan dolarlar milyon değil milyar.
Sayın Özgür Özel Genel Başkan ama partinin fiili lideri Ekrem İmamoğlu. Özel’i Genel Başkan seçtiren İmamoğlu isteseydi, 2023 kurultayında rahatça kendisi o koltuğa otururdu. Özel herhalde biraz da o nedenle çürük elmaları topyekun savunuyor.
2023 sonuçlarını en yakın öngören Betimar’ın son araştırmasına göre AKP, ülkenin yaşadığı ağır sorunlara rağmen, CHP’den %7 farkla önde.
Muhalif medya bol methiyeler düzüyor ama CHP’nin gidişi iyi değil.
O arada aynı muhalif medyanın, mesela Ali Babacan hareketine veya Kemal Kılıçdaroğlu’nun CB adaylığına nasıl gaz verdiğini de hatırlayabiliriz. Eleştirel yaklaşımı unutan medya acaba hayırlı bir iş mi yapıyor, kendileri karar versin.
Şimdi etrafa saçılan kötü kokulara rağmen topyekun savunma siyaseti, CHP’nin ilk seçimdeki şansına darbe vuracak.
Tabii başka nedenler de var.
Ana muhalefet bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanlığı seçimini iyi yönetemedi. En kötüsü, kazanılması en kolay 2023 seçiminin çok sayıda vahim yanlış sonunda AKP ve Erdoğan’a hediye edilmesiydi.
2023 hezimetinden sonra CHP yönetimini devralan kadro, o yanlışların önde gelen paydaşları idi ama hiçbir özeleştiri yapmadılar. Özeleştiri entelektüel bir lüks değildir; yapılan yanlışları daha iyi anlamanıza, düzeltmenize ve gelişmenize hizmet eder. İçe ve dışa dönük güvenilirlik kazanmanıza katkı sağlar.
Bir belediye başkanının partisinin il ve ilçe örgütlerini kontrol etmesi siyaseten yanlış ve sakıncalıdır. CHP’deki işleyiş bu ilkenin en aşırı ölçekte ihlaline kadar uzandı ve İBB Başkanı İmamoğlu, şu veya bu şekilde, partinin fiili lideri oldu. Böyle bir politik deformasyon daha önce hiçbir partide görülmedi. CHP şimdi o yanlışın kaçınılmaz bedelini ödüyor.
Özel’in CHP Genel Başkanlığına gelişi iki yılı geçti, ama henüz ikna edici bir ekonomi programı ortada yok.
Uluslararası ilişkilerde AKP son zamanlarda iktidarını tahkim ederken, CHP o alanda yok gibi. Genel Başkan Özel, AB’ye bakışını şöyle açıklıyor:
“Türkiye hem Avrupa Birliği’ne girecek hem oradaki ülkeler kadar güçlenecek. 10 yıl sonra şöyle hesap edin; maaş bugünkü maaş gibi olsun. Masraflardan bir sıfır atın. Yani ulaşım 500 lira değil 50 lira. Dana kıyma 55 lira. Kuzu pirzola 70 lira… Almanya’daki emekli, Fransa’daki emekli senden 10 kat daha fazla alım gücünde. Ya etiketten bir sıfır at öyle bak ya da maaşın 10 katı fazla olduğunu düşün…”
Bir parti başkanının topluma gerçeklerden kopuk beklentiler telkin etmesi hiç yakışık almıyor – hele AB üzerinden.
AB üyeliği güzel bir hedef. Ama Avrupa’nın parçası olmayı hedefleyen siyasetçiler ona göre hareket etmeli. Misal, bugün Avrupa’nın en hayati sorunu Ukrayna savaşı ve yarattığı yeni jeopolitik gerçekler. Avrupa’nın başlıca iktidar ve muhalefet partileri o konuda net politik tavırlara sahip. Almanya’da %4-5 oy alan partiler dahil.
Alman ve İngiliz Başbakanların art arda Ankara’yı ziyaret etmesinin arkasında yatan temel neden bu. “Mevcut jeopolitik durum nedeniyle Türkiye’yle iyi ilişkiler şart” diyen Almanya Başbakanı Merz’in açıkça vurguladığı gibi.
Ancak CHP’nin o hayati konudaki tavrı bir muamma. Tek bir anlamlı açıklamaları yok. Halbuki Ukrayna savaşı ve doğurduğu sonuçlar, Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğuna kıyasla Türkiye’nin güvenliği ve çıkarlarını daha yakından ilgilendiriyor.
* * *
CHP’nin mevcut durumu sorunlu olsa da iktidar yolunu açacak kapsamlı bir değişim için seçimlere kadar zamanı var. Ama kendisi böyle bir değişim ihtiyacı duyar mı, duyarsa o değişimi başarabilir mi, pek emin değilim.
İkinci yol muhalefet içinden farklı bir seçeneğin oluşması; zor ama mümkün.
Dünya tehlike dolu bir dönemden geçerken, yorgun iktidar Türkiye’yi iyi yönetemiyor ama güven veren güçlü bir muhalefet seçeneği henüz ufukta görünmüyor.
İçimden Allah yardımcımız olsun demek geçiyor, ama biliyoruz ki “bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah da onlara verdiğini değiştirmez.”
Ancak inanıyorum ki Türkiye o değişimi sonunda başaracak.