Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan sert sözler

Güncelleme:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Necip Fazıl Ödülleri" töreninde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Necip Fazıl Ödülleri" töreninde konuştu. Necip Fazıl'ın son nefesini verinceye kadar statükonun hedefi olduğunu söyleyen Erdoğan, "Üstat Necip Fazıl son nefesini verinceye kadar statüko ve kalemşörlerin hedefi olmuştur. Tam 8 kez hapse girmiştir" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  "Türkiye'nin düşünce ve yazı hayatı çok uzun yıllar her türlü keyfiliğin, her  türlü bağnazlığın sergilendiği bir alan olmuştur. Eserin özgünlüğünden ziyade   ideolojisine bakan, yazarın kimliğini eserinin önüne koyan bir kesim, tekellerine  aldığı bu alanda kendi hizipleri, kendi  küçük grupları dışında hiç kimseye hayat  hakkı tanımamıştır." dedi.

Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen  "Necip Fazıl Ödülleri" töreninde yaptığı konuşmada, bu yıl 5'incisi düzenlenen  programın hayırlara vesile olmasını dileyerek, ödülleri takdim ettikleri ilim,  edebiyat ve sanat erbabını gönülden tebrik ettiğini söyledi.

Sözlerinin başında "Sultanü'ş Şuara" Üstat Necip Fazıl Kısakürek'i bir  kez daha minnetle, özlemle ve hasretle yad ettiğini belirten Erdoğan, "Üstat 'ben  söylemezsem kimse söylemez, ben olmazsam kimse olmaz, ben yapmazsam kimse yapmaz,  ben yazmazsam kimse yazmaz' inancıyla ömrünü son nefesine kadar kutlu bir davaya  adamıştı." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm hayatını "fikir Mehmetçikleri" yetiştirme  mücadelesiyle geçiren Üstada Allah'tan rahmet niyaz ettiğini dile getirerek, Star  Medya Yayıncılık'ın tüm mensuplarına da Üstadın mirasına ve aziz hatırasına sahip  çıktıkları için teşekkürlerini sunduğunu vurguladı.

Necip Fazıl gibi büyük dava, fikir ve edebiyat adamlarının  hatıralarını yaşatma misyonunun sadece bir kesimin, bir grubun, bir kurumun  sınırları içine hapsedilemeyeceğine inandığını dile getiren Erdoğan, "Böylesine  abide isimlerin fikri mirasları ne kadar mecrada yaşatılır ve yükseltilirse  ülkemiz ve milletimiz için olduğu kadar onların ömürlerini vakfettikleri davaları  için de o derece büyük bir kazanç ortaya çıkar" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 yılında büyük umutlarla başlatılan Necip  Fazıl Ödülleri'nin adına ve ağırlığına mütenasip bir şekilde kültür ve edebiyat  dünyasındaki saygın yerini gün geçtikçe daha da pekiştirmesinden memnuniyet  duyduğunu vurgulayarak, bu başarıda Star Medya'nın meseleye sahip çıkmasının, bu  ödülleri hak ettiği konuma taşıma cehdinin çok büyük payının bulunduğunu söyledi.

Her yıl bir kuyumcu titizliğinde ülkenin yetiştirdiği değerleri kelam  ve kalem erbabını hakkaniyetli bir şekilde tespit eden ödül jürisinin emeklerinin  de takdire şayan olduğunu belirten Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın da  güçlü desteğiyle Necip Fazıl Ödüllerinin kendi sahasında bir mihenk taşına  dönüştüğünü kaydetti.

"KAYMAĞINI YEDİKLERİ BU ÜLKEYE ASALAK GİBİ YAPIŞAN ELİTLER"

Erdoğan, bunların hepsinin önemli ve değerli olduğuna dikkati çekerek  şöyle konuştu:

"Ancak Necip Fazıl Ödüllerinin esas başarısı fikir ve sanat dünyamızın  özgürleşmesine, zenginleşmesine, çeşitlenmesine yaptığı katkıdır. Bu ödüller asıl  büyük değişimi, asıl büyük inkılabı burada gerçekleştirmiştir. Çünkü Türkiye'nin  düşünce ve yazı hayatı çok uzun yıllar, her türlü keyfiliğin, her türlü  bağnazlığın sergilendiği bir alan olmuştur. Eserin özgünlüğünden ziyade  ideolojisine bakan, yazarın kimliğini eserinin önüne koyan bir kesim, tekellerine  aldığı bu alanda kendi hizipleri, kendi küçük grupları dışında hiç kimseye hayat  hakkı tanımamıştır. Bu kesimin senelerce baş tacı ettiği, ödüle boğduğu birçok  ismin tek alameti farikası, fikirlerin orijinalliğinden, eserlerinin  kalitesinden, oyunculuklarının gücünden ziyade kendileriyle aynı marjinal  ideolojik kabileye mensubiyetleridir. Millete tepeden bakan, kendi insanını hor,  hakir gören, kaymağını yedikleri bu ülkeye adeta asalak gibi yapışan elitler,  Türkiye'nin kültür hayatının çoraklaşmasının da başlıca müsebbipleridir."

Bu akşamın kendisi için farklı olduğunu, kendisini tarihe, üniversite  yıllarına götürdüğünü dile getiren Erdoğan, "Milli Türk Talebe Birliği'nin Milli  Gençlik Gecelerini düzenlediği günlere, gecelere götürüyor. O zaman tabii Cemal  Reşit Rey yoktu, burası spor, sergi sarayıydı ve bu sarayda Milli Gençlik  Gecesini yapıyor ve burada Üstadı dinliyorduk ve bu fakire de Üstadı takdim etme  görevi verilmişti. Ben de kendisini burada takdim etmiştim. O gece bir başka  geceydi ve gittiğimiz her Milli Gençlik Geceleri zaten oradaki spor salonlarını  tıklım tıktım dolduruyordu, İstanbul böyle, İzmir öyle, Ankara öyle. Böyle bir  yolculukta devam eden bu süreç, fakire spor sergi sarayını da Habitat 1  toplantısı için bu hale dönüştürmesi görevini vermişti ve burayı yıktık, bu hale  getirdik, Habitat 2 Zirvesi burada yapıldı. Belediye başkanlığımın birinci  yılıydı, şimdi de burada Üstadı anıyoruz, elhamdülillah." ifadelerini kullandı.

"BELLİ ÇEVRELERİN KARAKTER SUİKASTİNE MARUZ KALMIŞTIR"

"Üstat Necip Fazıl son nefesini verinceye kadar statüko ve  kalemşorlarının hedefi olmuştur" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Tam 8 kez hapse giren Üstat, 79 yaşında darı bekaya, yine ardında bir  mahkumiyet kararı bırakarak göçmüştür. Fakat Üstat, yılmamıştır ve bir keresinde  hakim efendi 'artık bıktık senden sürekli buraya geliyorsun, gidiyorsun.' Üstadın  cevabı çok ilginçtir, 'Siz burada hancı, ben bu davada yolcu oldukça ben bu hana  daha çok uğrarım' diyordu. Mesele bu, davaya inanmak bu, bu yolda yolculuk bu.  Üstat, sırf milletin değerleriyle, tarihiyle, kutsallarıyla barışık kimliğinden  dolayı sürekli belli çevrelerin karakter suikastine maruz kalmıştır. Şiirinin  gücüne, eserlerini kalibresine rağmen sırf baskılara boyun eğmediği için  takunyalı, gerici, süper mürşit denilerek tahfif edilmiştir. O dönemin kimi  gazetelerine baktığınızda, Üstadın yazılarından dolayı her mahkemeye çıkışını  müjde edasıyla veren manşetler görürsünüz. Aynı dönemin köşe yazarlarına  baktığınızda fikirle kalemle kelamla bileğini bükemedikleri Necip Fazıl'ı  hakaretlerle alt etmeye çabalayan zavallıları görürsünüz. Yine o dönemi  incelediğinizde Necip Fazıl'ı susturmaya yönelik her baskıyı, her yargı kararını,  her hukuksuz teşebbüsü sevinç naralarıyla karşılayan işporta aydınları  görürsünüz. Tabii bir de ilim ve fikir yoksunu çapulcuların egemenliğine girmeyi  reddeden bir Necip Fazıl Kısakürek'i görürsünüz. "

Tüm bu saldırılar ve hoyratlıklar karşısında şiirleriyle kitaplarıyla  konferanslarıyla dinleyenlerin yüreğine mızrak gibi saplanan sözleriyle  abideleşen bir Necip Fazıl olduğunu belirten Erdoğan, "'İslamiyet denilince  burnuma çorap kokusu gelir' diyen din ve millet düşmanlarını, 'O koku sizin  ciğerinizdeki ufunetin kokusu, ciğerinizden geliyor' diyerek susturan bir Necip  Fazıl vardır." dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bir dönem  ülkemizde sanat ve kültür alanında uygulanan politikalar adeta milletimizin hayat  damarlarının beslenme kaynaklarını kesmiştir. Asırlık kültür hazinelerimiz  tasfiye edilmesi gereken bir gerilik numunesi olarak görülmüş, gelenekli sanat  dallarımız yerine belli bir ideolojiyi yansıtan sanat dalları ikame edilmeye  çalışılmıştır." dedi.

"Necip Fazıl Ödülleri"nin verildiği  törende Erdoğan, "Allah ve ahlak  demenin yasak olduğu günlerde, küfür kilerinden ekmek yemektense, İslam  çilehanesinde aç kalmayı canına minnet gören" bir Necip Fazıl olduğunu anlattı.

Necip Fazıl Ödülleri'ni, medyanın kendi kendine iadeyi itibar gayreti  yanında, milletin, üstadın mücadelesi karşısındaki minnettarlığının bir nişanesi  olarak gördüğünü aktaran Erdoğan, bu ödüllerin kültür ve sanat dünyasını yıllarca  çölleştiren, tek tipleştiren, ideolojik bağnazlıktan kurtuluşunun temsilcisi  olduğunu söyledi.

Erdoğan, ülkenin kendi köklerine, kendi değerlerine sahip çıkma  konusundaki kararlılığının ifadesi olan ödüllerin, aynı zamanda milletin kendi  münevveriyle hiçbir komplekse kapılmadan kucaklaşmasının sembolü olduğunu ifade  etti.

Bu bakımdan Necip Fazıl Ödülleri'nin ihdasını, devamlılığını ve  başarısını son derece önemsediğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu başarıda emeği, alın teri, katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.  Necip Fazıl Ödülleri'nin açtığı gedikten yürüyen genç sanatçılarımız,  şairlerimiz, romancılarımız, düşünce adamlarımız, sınırları ve çağları aşan  kaliteli çalışmalara imza atacaklardır, ben buna inanıyorum. Gelecek nesillere  üstadın hayalini kurduğu güçlü bir Türkiye'yi inşallah bu eserlerle  bırakacağımıza inanıyorum. Bugün yine ülkemizin kültür hazinesini zenginleştiren  eserlere imza atan kültür ve sanat erbabımıza ödüllerini takdim ettik. Şiir  dalında ödüle layık görülen, 'Saçların hangi ülkenin ırmaklarında ıslanır, ikindi  gölgesi oralarda da uzun mu, oralarda da seven zorlanır, sevilen vurulur mu? '  mısralarının sahibi Sayın Arif Ay'ı tebrik ediyorum. Yarım asra yakındır kaderi  acı ve hüzünle yoğrulmuş coğrafyamızdan emsalsiz mısralar çıkaran Arif Ay'a bu  ödülün verilmesini oldukça isabetli buluyorum. Arif Ay'ın yakın tarihimizin  mağduriyetlerini anlattığı 'Dosyalar' adlı şiir kitabı, üstat Necip Fazıl'ın 'Son  Devrin Din Mazlumları' kitabının adeta şiirleşmiş halidir. Milletin nabzını tutan  ve kayda geçiren en kapsamlı alanların başında hiç şüphesiz, roman ve hikaye  gelir. Gerek hikayede yeni teknikler kullanmasıyla gerekse üslubuyla ödüle layık  görülen Sayın Aykut Ertuğrul'u yine gönülden tebrik ediyorum. Aykut kardeşimin  gönül imbiğinden damıtacağı yeni hikayeleriyle hayatımıza, gençlerimize ayna  tutmayı sürdüreceğine inanıyorum.Yahya Kemal Beyatlı'nın, Köprülü'ye 'sen Ahmet  Yesevi'ye bak, bizim köklerimizi orada bulacaksın' dediği söylenir. Fuat Köprülü  Hoca'nın, 'Türk edebiyatında ilk mutasavvıflar' adlı araştırmasından bu yana  Anadolu'yu kimlerin nasıl mayaladığı, nasıl ihya ettiği hakkında çok kıymetli  araştırmalar yapılmış, eserler verilmiştir. Fikir Araştırma dalında ödüle layık  görülen Sayın Ahmet Yaşar Ocak Hocamız bu sahada en velud ilim adamlarımızdandır.  Kendisi Ahmet Yesevi Hazretlerinin uyandırdığı çerağaların o yaktığı ocakların  izini sürmüş, bir ömür boyunca bunun çilesini çekmiş bir fikir işçisidir.  Hocamızı da tebrik ediyor, çalışmalarının devamını diliyorum. İlk Eser dalında  ödül alan Sayın Yasemin Karahüseyin ve Sayın Fatih Baha Aydın kardeşlerimi de  tebrik ediyorum.Üstadın gençliğe hitabesindeki çağrıya kulak verdiklerini ispat  eden bu iki genç yeteneğe başarılarla dolu bir hayat diliyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Ödülleri'nin yerelin sınırlarını  aşarak uluslararası boyut kazanmasını arzu ettiklerini dile getirdiğini  hatırlatarak, "Geçen seneden itibaren de yurt dışından ülkemizin kültür hayatına  katkı sunan ilim adamlarımıza ödül vermeye başladık." dedi.

"Bir Adam Yaratmak" kitabını Arapçaya Prof. Dr. Muhammed Harb'ın  çevirdiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

  "Harb Hocamız bir mülakatında, 'Türkleri sevmemiz için  pek çok  sebebimiz var' diyen kardeşime ülkem ve milletim adına teşekkürlerimi sunuyorum.   Merhum Yahya Kemal, 'çok insan anlayamaz eski musikimizden ve ondan anlayamayan  bir şey anlamaz bizden'  diyerek medeniyetimizin büyük mirasına dikkat çeker.  Ancak bir dönem ülkemizde sanat ve kültür alanında uygulanan politikalar adeta  milletimizin hayat damarlarının beslenme kaynaklarını kesmiştir. Asırlık kültür  hazinelerimiz tasfiye edilmesi gereken bir gerilik numunesi olarak görülmüş,  gelenekli sanat dallarımız yerine belli bir ideolojiyi yansıtan sanat dalları  ikame edilmeye çalışılmıştır. Klasik Batı Müziği bir çağdaşlık sembolü olarak  yüceltilirken, Itri , Dede Efendi, Hacı Arif Bey gibi Türk musikisinin abidevi  isimleri yıllarca geri plana itilmiştir. Hatta ve hatta bir dönem, alaturka  tabiriyle aşağılanan Türk Klasik Musikisinin okullarda öğretilmesi, radyolarda  çalınması yasaklanmıştır."

Necip Fazıl Saygı Ödülü'nü Türk musikisinin yaşayan çınarlarından  Prof. Dr. Nevzat Altığ'ın aldığına işaret eden Erdoğan, "Klasik musikinin garip  ve yetim olduğu bir dönemde onu sırtlayan, ömrünü bu alana vakfeden, yetiştirdiği  öğrencilerle musikimize hayat veren Sayın Prof. Dr. Nevzat Atlığ Hocamızı  gönülden tebrik ediyorum. Sayın Hocamıza hizmetleri için şahsım, ülkem ve  milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Rabbimden sağlıklı, hayırlı uzun ömürler  niyaz ediyorum." ifadelerini kullandı.

Şair Mehmet Emin Yurdakul'un şairleri haykırmayan milletleri, "öksüz  ve yetim bir çocuğa" benzettiğini aktaran Erdoğan, şunları söyledi:

"Milli ve yerli şairlerden mahrum kalmış bir millet, tıpkı bir yetim  çocuk gibi mahsundur, mahcuptur, sessiz ve kimsesizdir. Kendi kültür ve inanç  kaynaklarından beslenen, bunların ışığında kendi insanının dertlerini,  çığlıklarını, feryatlarını, öfkesini ve rüyalarını dizelere nakşeden şairleri  olan bir millet ise asla garip kalmaz. Milletin yürek teline ancak kendi insanına  tepeden bakmayan, onu hor, hakir görmeyen karakterler dokunabilir, o toplumun  sesi ve kelime sancağı olan şiirler kaleme alabilirler. Milletin kalbinde makes  bulmayan hiçbir kelimenin, sözün, beyanın veya hedefin kalıcı olması mümkün  değildir. Üstadın eserlerinin hala heyecan ve coşku uyandırması kaynağını  milletin değerlerinden medeniyet köklerinden almasına borçludur. Onun  eserlerinin, şiirlerinin ve fikirlerinin membası Anadolu'dur, Türkiye'dir. O  ilhamını burada, bu topraklardan, bu milletin şanlı tarihinden almıştır. Türk  milletinin hissiyatını, hayallerini, özlemlerini kendi üslubuyla kelimelere  döktüğü için de vefatından 35 sene sonra bile üstat aramızdadır, kültür ve fikir  hayatımızın baş köşesindedir. Bize düşen üstadın uğruna hayatını adadığı davaya  sahip çıkarak onu anlamak, ona yoldaş olmaktır. Üstada yapılacak en büyük  kötülüklerden birisi Necip Fazıl Kısakürek'i tabulaştırarak onu hayatımızın  dışına itmek olacaktır. Üstadı yoldaşımız, gönüldaşımız, abimiz, ilham kaynağımız  olmaktan çıkarmak demek, onu kederli bir sessizliğe mahkum etmek demektir.  Hatasıyla, sevabıyla, zaferleriyle, yenilgileriyle, kitaplarıyla, şiirleriyle,  piyesleriyle, cesareti ve azametiyle hasılı 79 yıllık ömrünün her bir anıyla o  bizim şairimizdir, bu milletin bir değeridir."

Necip Fazıl Kısakürek'in önemine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan,  "Ne mutlu bize ki Necip Fazıl gibi bir hazineye sahibiz. Ne mutlu bize ki bütün  yokların arasında bahanelere sığınmayıp büyük Türkiye idealinin peşinde mücadele  veren bir büyük mütefekkire sahibiz. Rabbim hepimize bu hazineden layıkıyla  istifadeyi nasip etsin. Gençler; bu hazineden istifade etmeyi sakın ihmal  etmeyin." dedi.

Konuşmasının sonunda Necip Fazıl Kısakürek'in "Ne azap, ne sitem bu  yalnızlıktan,/Kime ne, aşılmaz duvar bendedir,/Süslenmiş gemiler geçse  açıktan,/Sanırım gittiği diyar bendedir./Yaram var, havanlar dövemez  merhem;/Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem./Ne çıkar, bir yola düşmemiş  gölgem/Yollar ki Allah'a çıkar, bendedir" şeklindeki dizelerini seslendiren  Erdoğan, ödüle layık görülenlerini tebrik etti.

Kısakürek'in isminin ve davasının yaşatılmasına verdikleri destek  dolayısıyla Star gazetesine, Kültür ve Turizm Bakanlığına teşekkür eden Erdoğan,  konuşmasını, "Üstada gönüldaşlık yapmış, onunla teşriki mesaide az da olsa  bulunmuş bir kardeşiniz olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da inşallah  sizlerin yanında olmaya gayret edeceğiz, Rabbim yar ve yardımcımız olsun.  Hepinizi Allah'a emanet ediyorum" diye tamamladı.

AA