Okul başarızlığı kaderi olmasın !

Okul başarızlığı kaderi olmasın !
Güncelleme:

Öğrencinin okulda aldığı notlar, çocuğun zekasını göstermez.

Okul başarısızlığı, genel olarak bir öğrencinin kendi olanaklarını ya da bireysel kapasitelerini gerçekleştirememesi olarak tanımlanmaktadır. Başka bir deyişle, öğrencinin aldığı notların, sahip olduğu zihinsel kapasiteden daha düşük bir seviyeyi yansıtması olarak da açıklanabilir.

Dr. Büke Yangın Psikolog

Aileler ölçme-değerlendirmelerin, bu alanda uzman kişiler tarafından yapılmasına özen göstermelidir. Değerlendirme sonuçları tek başına yeterli değildir. Başarısızlığa yol açan etkenler ancak klinik psikolog ve/ya çocuk psikiyatristi tarafından yapılacak muayene sonucunda netleşebilir, okul başarısızlığı ile ilgili yapılacak test sonuçları yol gösterici olmakla birlikte klinik değerlendirmesiz, tek başına yeterli değildir.

Başarısızlığın bir kader olarak yaşanmasının önüne geçmek, çocuğun, ebeveynlerinin ve eğitimcilerin başarısızlık karşısında yaşadığı hayal kırıklığı ve yetersizlik duygularını önlemek, çocuğu daha iyi bir geleceğe hazırlamak ve toplumsal ilerlemede devamlılık sağlama açısından önemlidir.

Okula hazır oluş ile ilgili zorluğu olduğu düşünülen çocukların, eğitim ve öğretim hayatına başlamadan önce kazanmış olması gereken çevresel ve zihinsel faktörler açısından psikometrik incelemeler ile değerlendirilmesi gerekir. Ancak bu değerlendirmeler ve çocuk-aile ile yapılan görüşmelerde edilen bilgiler doğrultusunda,  ailelere çocuklarının okula hazır oluşu ile ilgili bilgilendirme/yönlendirme yapılabilir.

Zeka kapasitesinin beklenenin belirgin derecede altında olması okul başarısızlığının kaynaklarından biridir. Yapılan psikiyatrik ve psikometrik değerlendirmeler sonrasında zihinsel kapasitenin beklenilenin belirgin derecede altında olması durumunda,  çocuk kapasitesi ile uyumlu olan bir eğitim alabilmesi için gerekli birimlere yönlendirilmelidir.

Zeka kapasitesinin beklenen düzeyde olmasına rağmen, akademik alanda başarısızlık yaşadığı için kliniklere başvuran çocukların da bulunmaktadır. Bu durumun sebepleri arasında, çocuğun dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve/ya özel öğrenme güçlüğü (ÖÖG) yaşıyor olmasının sayılabileceğini ifade eden Aytemiz, “Dikkati sürdürmede zorluk, basit bir uyaran ile dikkatin kolay dağılması, yaşına, sosyal ve kültürel özelliklerine oranla dikkatini yoğunlaştırmada güçlük çekme, beklenenden çok daha hareketli, aceleci, aşırı konuşkan olma gibi belirtilerin yer aldığı dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu,  akademik alanda başarısızlık ve sosyal alanda güçlük yaşamasına sebep olabilmektedir.

Okul başarısında bilişsel süreçler kadar psikolojik süreçler de önemlidir. Çocuğun içinde bulunduğu ruhsal süreçlerin zihinsel kapasitesine uygun bir performans göstermesine engel olabilir. Bununla birlikte diğer kişisel özelliklerden kaynaklanan okul başarısızlığı da bir süre sonra çocuğun ruhsal süreçlerini etkileyebilmektedir.

Psikometrik incelemeler, en genel anlamda gelişim, zeka, dikkat, nörolojik ve projektif testler aracılığıyla yapılmaktadır. Bu testler, bireyin zeka düzeyi, zihinsel süreçleri, yetenekleri, tutum ve davranışları gibi özelliklerinin ölçülmesini sağlayan, içinde bulunulan kültüre göre uyarlanmış, geçerli ve güvenilir ölçme araçları olmalıdır. Bilişsel özelliklere yönelik yapılmış incelemeler çocuğun zeka kapasitesi ve ayırıcı tanısı için bilgi sağlamanın yanı sıra çocuğun bilişsel alanda geliştirilmesi ve desteklenmesi gereken alanlar hakkında da bilgiler sağlamaktadır. Güçlük çekilen bu alanların geliştirilebilmesi ve desteklenebilmesi için izlenecek yollar, uygulanacak yöntem ve teknikler, çocuğa özel bireyselleştirilmiş eğitim programı psikometrik incelemelerin bize sağladığı bilgiler aracılığıyla oluşturulur. Ancak yaşanan sıkıntının kaynağı hakkında bir karara varabilmek için testlerin tek başına yeterli olmadığı unutulmamalıdır. Test sonuçlarının çocuğa özel planlanması gereken süreçte, aile ve çocukla birlikte yol alınacak yol için tedavi ekibine ışık tutacağı düşünülmeli, okul başarısızlığını aşmak için okul, aile, eğitimciler ve tedavi ekibinin uyumlu çalışmasının en önemli etken olduğu akılda tutulmalıdır.