Küçük Bir Ülkede Eğitim ve İstihbaratın Kesiştiği Noktalar

Güncelleme:

 Yıl 2016, Şubat ayının karlı bir Washington günü; yönetim kurulu başkanım ve iş ortağım George ile birlikte Los Angeles'a uçuyoruz.

Los Angeles'te havanın harikulade olduğu bir sabah, bir araba kiralayıp Palm Springs'e doğru yola çıkıyoruz.

Palmiyeler ve golf sahalarıyla bezenmiş bu şehirde, bizim için çok özel ve önemli bir görüşmemiz var.

Bir golf tesisinde ASEAN toplantıları yapılıyor. ASEAN, Güneydoğu Asya Ulusları Birliği'dir ve bir tür ortak pazar olarak hizmet vermektedir.

Üyeleri arasında Vietnam, Endonezya  ve Filipinler gibi önemli ülkeler bulunmaktadır. ABD de bir zamanlar üye idi ancak Donald Trump üyeliği iptal etti.

Haritaya baktığımızda, bu topluluğun coğrafyasının Çin'i adeta güneyden sarmalayan bir yapıya sahip olduğunu görmekteyiz.

O gün golf resortta, Obama ve diğer ülkelerin başkanları da vardı. Ancak benim randevum, daha mütevazı bir ülkenin başbakanıyladı

Hiç duydunuz mu? “Laos” diye küçük bir ülke var. Nüfusu 8 milyon, milli geliri 75 milyar dolar. Ancak Laos, Vietnam’la Çin arasında stratejik bir konumda bulunuyor ve bunun içindir ki ABD’nin dikkatini/ önemini çekiyor.

Doğal olarak, Washington'da Laos'un bir büyükelçiliği yer alıyor. Bu büyükelçilikte görev yapan büyükelçi, bize gösterdiği zarafet ve ilgiyle birlikte, oldukça değerli bir öneride bulundu:

“Komünist Partisi'nin geçtiğimiz ay genel kurulda seçtiği Başbakan, Mart ayında göreve başlayacak. Mümkünse, kendisine makroekonomik konularda bir brifing verebilir misiniz?”

Hasılı o soğuk kış gününde 5 saatlik uçuş mesafesinden ASEAN toplantılarına gitmemizin sebebi açıktı: Çiçeği burnunda başbakana brifing vermek.

Büyükelçi beni ve George'u bir salona aldı. Biraz sonra Başbakan geldi, yanında sadece özel kalem müdürü vardı. Toplamda beş kişiydik. Oturduğumuzda, Laos geleneğine göre önümüze çay ve kahve ikram edildi; böylece sohbetimize başladık.

Toplamda 70 dakika süren görüşmemizde, 60 dakika boyunca konuşma fırsatı buldum. Bu süre zarfında kendisine, Mekong Nehri'nin enerji potansiyelini tam kapasiteyle kullanabilmesi için bir finans paketi hazırlamasını önerdim.

Uzun vadeli finansman sağlamak için sigorta sektörüne önem vermesini ve  basit de olsa bir finans borsası kurması önerdim.

Alt yapı yatırımları ve milli marka yaratma konusunda önerilerde bulundum.

Kısacası kişi başına geliri 10 bin dolar altında olan bir ülkenin neler yapması gerektiğinin standart reçetesini anlattım.

Konuşmayı dikkatle dinleyip notlar aldıktan sonra kritik birkaç soru sordu.

Resmî konuşma sona erince daha samimi bir sohbete geçtik.

Bana Türkiye'yi ne kadar sevdiğini ve İstanbul'da güzel vakit geçirdiğini anlattı.

Tam da içten bir sohbetin doruk noktasında bana ne dese beğenirsiniz: 'Benim torunum da Türk okuluna gidiyor'.

Tabii bende jeton düştü. ‘Gülen okulu mu?’ diye sordum ve cevabımı aldım.

Devamlı okuyucularım hatırlayacaktır. Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere 15 Temmuz'u 'tiyatro' olarak niteleyenlere cevaben bir yazı yazmıştım. O yazıda, Ekmeleddin Bey’i Obama ile tanıştırılmasının arkasında, New York'taki Gülen vakfının olduğunun bilgisini paylaşmıştım.

Ha! Bahse konu bilgiyi de hacklenen Hillary Clinton e-posta servisinden elde ettiğim veriler üzerinden aktarmıştım.

Şimdi de Laos'ta Gülen Okulu'nun mantığına değinelim.

Ülkenin stratejik konumu sayesinde, Çin'de yapılan her türlü konuşma, füze atışı, askeri uçak iniş-kalkışı gibi faaliyetler Laos'tan dinlenebiliyor.

Evet, ülke içinde istihbarat toplamak için 3 Amerikalı görevli kullanmak hem maliyet açısından yüksek hem de dikkat çekici olabilirdi. 

Halbuki Başbakan’ın torunu okuluna giderse gardını indirmiş vaziyette gider.
İçki içiyor mu?
Eli ayağı titriyor mu?
Sağa sola çapkın bakışlar atıyor mu?
İstihbarat toplamak için tam bir Halil İbrahim Sofrası…

Berlin’de okul açarsın savunacak mantığı var: 2 milyon Türk yaşıyor!

Laos’ta 11 kişilik futbol takımı kuracak Türk var mı?

Peki, Laos’ta okul açmanın mantığı nedir?

Olsa olsa kamufle şekilde istihbarat toplamak!

Bunun içindir ki Gülen hareketini ve 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’ye evrilen olayı dikkatle, duygusal ve partizanca değil, büyük güçlerin siyasal oyunları olarak analiz etmekte fayda var.

Gülen yapılanmasına gelince…

Yapılanmayı basit bir piramit gibi düşünürsek, alt tabakada ibadet, orta bölümde ticaret, tepe en üst köşe bloklarda da ihanet mevcut.

Alt bölümdeki dininde, namazında, niyazında vatandaş aidiyet duygusunu tatmin etmiş.

Ticaret bölümü üyeleri, genelde tabela üniversitelerden intihal yaparak mezun olmuşsa da network’den nemalanmış. Sermayeye ulaşım ve işletme sermayesi oluşturmuş.

Ama üstteki beyinler?
Cemaati idare edenler?

Merak etmeyin onlar sizden benden akıllı.

Ama sizde olmayan, Mezopotamya kültüründe damıtılmış ‘niyeti gizli tutma’ becerileri var.

ENGİN CİVAN 

 

Diğer Yazıları
Paris Olimpiyatları ve Tarihi Anılar
Amerikan Rüyaları...
IMF, Dünya Bankası ve Türkiye