Kandemir Konduk’un dizi isyanı !

Kandemir Konduk’un dizi isyanı !

Ünlü senarist Kandemir Konduk’un dizilerin üç bölümde yayından kaldırılmasına tepkili..

'Hangi diziyi izlesem yayından kaldırılıyor!'

Bir zamanlar 10 yıl boyunca Türk izleyicisinin kalbini fetheden Mahallenin Muhtarları' nın senaristi Kandemir Konduk ile günümüzün üç bölümde yayından kaldırılan dizileri ve yeni projelerini konuştuk

* Son günlerdeki televizyon dizileri ve yanşma programlarını nasıl buluyorsunuz?
Ben 3 yıldır fazla bir şey yaptığımı söyleyemem. Son olarak Tatil Aşkları' adında bir dizi yaptım. Fakat yapımcısı son üç bölüm ücretimi vermedi. Buna benzer olayların çokluğu, kimi büyük şirketlerin kendi bünyesine aldığı ekiplerle iş yapması ve bir iki şirketin üç dört televizyon kanalına dizi yapması klikleşme hareketi oluşturdu. Son üç yıldır televizyona iş yapmamamın nedenleri altında bunlar yatıyor. Pek çok yapımcı olduğunu söyleyen birileri geldi, gitti. İlk başlarda inandım onlara, projeler verdim. Hiç birinin arkası gelmedi. İlgisi olmayan insanlar bile çok para kazanacağını, çok başarılı olacağını umarak bu piyasada. Herkes yapımcılığa sıvanmış bir durumda.

Sektör, sabırsız ve paraya endeksli

* Sektöre kırgın mısınız?
Belli bir ölçüde evet. Bunun dışında da bilenmiş hissediyorum kendimi. Ben 4-5 ayrı konuda senaryo yazdım. Son yaptığım 'Mahallenin Muhtarları' adlı dizi 10 yıl sürmüştü. Şimdi 10 yıl süren diziden sonra, 3- 4 bölümde dizilerin yayından kaldırıldığı ortamda olmak istemedim. Üç dört bölümde o kadar insan hem zarara, hem prestij kaybına uğruyor. Tamamen sabırsız ve paraya dönük, çok hızlı bir tempoda çalışmanın getirdiği bir oluşum var şu anda Türkiye'de.

* Dizilerin yayından sürekli kaldırılması sanatçılara zarar veriyor mu?
Tabii ki veriyor. Yapımcı da ona göre hazırlık yapıyor, masraf ediyor. Sonra yapımcıya, yönetmene ve yazara suçu atmak kolay. Oysa kanal yöneticileri senaryoyu okuyup, toplantılar yapıp 'çekilsin' kararını veriyorlar. Birkaç bölüm sonra kaldırıp, yenisine yöneliyorlar. İzleyici bir şeye ısınırken ve bir şeyi tanımaya çalışırken dizi kaldırılmış oluyor. Bu biraz sabır işi.

* Dizi günleri neden değiştiriliyor?
Kesinlikle büyük hata. Kimi insanlar randevularını dizilerin günlerine, saatlerine göre ayarlıyor. Böylece izleyici kaybına uğruyor ve dizi yayından kaldırılıyor. Zorlaşmasının yanında bir de içerik sorunu var.

* İçerik sorununda en büyük handikap nedir?
Bizim yaptığımız iş yaratıcılık ama Türkiye'de televizyon sektöründe yaratıcılıktan çok taklitçilik önem kazandı. Konaklı diziler Aşmalı Konak'tan sonra moda olunca, sürekli o sezon ağalar ve hanım ağaların benzerleri çekilmeye başlandı. Ondan sonra sit-com modası patladı. Bizim kültürümüze uymayan görüntüler ortaya çıktı. Bu sit-com'larla ne anlatılmak isteniyor? Saat kaç deniyor bir kahkaha efekti. Yani zoraki güldürüyor. Bizim insanımızı güldürecek şeyler bunlar değil...

Evde yemek çok ama açlar da çok!
* Peki Kandemir Konduk, hangi dizileri beğenir ve izler?
Ne yazık ki seyrettiğim dizilerin bir çoğu yayından kaldırıldı. Mesela gençlerin dünyasını objektif bir gözle yansıtan 'Nefes Nefese'. Çağan Irmak'ın 'Çemberimde Gül Oya'. Ondan sonra Ihlamurlar Altında' var. Orijinali yıllar önce Metin Erksan'ın yaptığı başka bir kanalda Acı Hayat' olarak yayınlanıyor şimdi. Bu arada başka bir olay da, yerli -yabancı oynamış filmleri dizi haline getirilmek. Orada da beni gülümseten bir yön var. Yani sürekli eski Türk filmleriyle dalga geçiliyor, şimdi ise o filmler televizyon dizisi olarak karşımıza çıkıyor. Bizim, bugünü anlatacak yazarımız, yapımcımız ve yönetmenimiz yok mu?

* Neden kabare tiyatrosundan vazgeçtiniz?
Ben kabare tiyatrosu yazarıyım. Klasik tiyatro yazmadım. Biliyorsunuz yıllarca Metin Akpınar Zeki Alasya'nın en çok gündemde olduğu yıllarda birçok tiyatro oyunlarını kabare tarzında yazdım. Sonra kendime ait bir kabare tiyatrosu olmasını istedim. İlk önce 2000'de Ahmet Gülhan'ın yönetmenliğini yaptığı 22 kişilik tamamı konservatuar mezunu gençlerden oluşan 'Medya Medya Nereye' adlı bir oyun. Birçok yazar ve kişi tarafından beğenilmesine rağmen, zarar ettim. Traji -komik bir olay. Bundan ders almadım. Aradan iki yıl geçti, bu kez tuttum 'No Savaş, Yes Manken' adlı bir oyun sahneye koydum. Bu sırada Irak Savaşı başlamak üzereydi. 3-4 tane manken oynadı, orada ki zararım ise 30 - 40 milyar. Büyük tiyatrolarda birçok oyunum oynanmasına rağmen, kabare tiyatromda zarar ediyorum. En son 'İyi Aile Çocuğu'nda yeğenim Kayra Şenocak'ın karşısına Asuman Krause'yi koydum. Zarar ettim diyemem. Ama artık tiyatro yapmayacağım dedim. Bu arada Artık Aşklarda Değişti' diye aşk romanı yazdım.

* Yeni projelerinizde neler var?
Evde yemek çok ama açlar da çok! Biraz ucunu gösterince kendileri pişirmeye kalkıyorlar. Sadece şunu söyleyebilirim. Benim 30 yılda yaptığım işte, küfür, adam öldürme, çocukları yanlış yönlendirecek bir şey bulamazsın. Bizimki biraz geride kaldı. Hep sevgi, iyilik, hoşluk ve saygıyı anlatmaya çalıştım.

* Televizyon dizileri insanlan yanlış yönlendiriyor mu?
Yanlış yönlendirdiği sayısız örnek var. Mesela en başta Türk filmlerinden bahsedelim. Akıl almaz şeyler söylüyorlar. Türk dilini yanlış kullanıyorlar. Aile, okul ilişkileri, iş hayatı ve sokaktaki sosyal davranışlara kadar bütün bunları yansıtan yapımlarda dizilerde öyle olmaması gereken sahneler sergileniyor ki şaşırıp kalıyorum. Cinselliğin yanlış tanıtımı, şiddetin akıl almaz biçimde işlenmesi çok normal gibi gösteriliyor. Eskiden Yeşilçam'a artist olmak için kaçıp gelen kızlar, şimdi televizyon şöhreti olmak için kaçıyorlar.

Ağlayan erkeklere deli oluyorum...

* Son zamanlarda genç yetenekler ortaya çıktı. Genç yeteneklerin ortaya çıkışı bir tesadüf mü?
Özel televizyonlar patlayınca pazar çok genişledi. Yeni dizilerle birlikte genç yüzlere ihtiyaç doğdu. Mesela, Mahallenin Muhtarları'nda 90 kişi çalışıyordu. Bu alet, genelde kadını da, erkeği de güzel insan istiyor. Kadın çirkin olursa ona aşık olan bir erkeğin ağlaması üzerine, 'Neden ağlıyor bu herif bu çirkin kadın için' demez miyiz? Bu arada son bölüm filmlerde erkeklerin ağlamasına deli oluyorum.

* Televizyon projesi hazırlayanlara ne öneriyorsunuz?
Son dönem mizahçılarda mesaj vermeme saplantısı var. Onlar mesaj verme kaygılarının olmadığını söylüyorlar. Bence bu topluma eli kalem tutanın, güzelden yana mesaj verme zorunluluğu var. Sanatta mesaj verme zorunluluğu var demiyorum. Sinemada parayı veren filmi izliyor. Ama televizyonda üretim yapan insanların dilinin döndüğü kadar doğrudan yana iş yapması gerektiğini düşünüyorum. Ben senaryolarımda, Onkoloji Vakfı'nın çalışmalarını, kadınların parlamentoya girmesini, cüzzamın korkulacak hastalık olmadığını ve alkollü araç kullanımını işledim. Dizi 10 yıl yayınlandı. En çok üzerinde durduğum bir proje var, özürlü insanların anne babaları seyretse 25 milyon. Bunun dörtte biri izlese 7 milyon izleyicisi olur. Bunun dışında vatan ve insan sevgisi var. Bunu söyleyince insanların içini karartmanın ne lüzumu var deniliyor... Bunların güler yüzlü dizisini yapmak istiyorum.