Erdoğan: Bu Bir Akıl Tutulmasıdır

Erdoğan: Bu Bir Akıl Tutulmasıdır

NEW YORK Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail belli bir ekonomik güce, belli bir silah gücüne sahip. Söylediği ne? 'Filistin'in elinde silahı olmayacak'. Senin elinde atom bombasına kadar her şey var, Filistinlilerin elinde bir tane silah dahi olmayacak

NEW YORK Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail belli bir ekonomik güce, belli bir silah gücüne sahip. Söylediği ne? 'Filistin'in elinde silahı olmayacak'. Senin elinde atom bombasına kadar her şey var, Filistinlilerin elinde bir tane silah dahi olmayacak. Bu bir akıl tutulmasıdır. Bunun akılla mantıkla izahı olmaz" dedi.

Erdoğan, Amerikan PBS televizyonunda ünlü sunucu Charlie Rose'un sorularını yanıtladı.

Başbakan Erdoğan, Rose'un "İsrail karşıtlığına" ilişkin sorusu üzerine "Bizim Türkiye olarak İsrail halkına karşı herhangi bir olumsuzluğumuz yok. Burada bizim yaklaşımımız İsrail yönetimine karşıdır" diye konuştu.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İsrail yönetimi biliyorsunuz uluslararası sularda üç gemi, ki bunların bir tanesi 33 ülkeden insanın içinde olduğu, 400'ü aşkın insanın olduğu bir gemi, bu gemiye denizden ve havadan saldırıda bulundular. Ve bunun neticesinde 9 kişi şehit oldu. Ayrıca yaralı var. Tabii uluslararası sularda böyle bir saldırının yapılması uluslararası hukuka aykırıdır. İnsani değildir, vicdani değildir ve Cenevre'deki İnsan Hakları Komisyonunun da açıklamasına göre 'alçaklıktır' ifadesi kullanılmıştır.

Şimdi biz buradan hareketle diyoruz ki bu konuda -bunların bir tanesi de Türk asıllı Amerikan vatandaşıdır ölenlerden bir tanesi- ve bundan dolayı İsrail özür dilemek zorundadır, tazminat ödemek durumundadır, üçüncüsü de Gazze'ye olan ambargoyu kaldırmak durumundadır. İsrail zaman zaman, oldu olacak yaklaşımlarda bulundu. Daha sonra vazgeçtiğini ifade etti. Vazgeçer veya geçmez, ama bu Türkiye gibi bir dostunu kaybetmesine neden olmuştur. Çünkü bu anlayışla, bu yaklaşımla Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi mümkün değildir. Çünkü bütün bu gerilimlerin tek sebebi vardır, o da İsrail'in şu andaki yönetimidir. İsrail halkı değil. Çünkü İsrail halkının da ben bu yönetimden memnun olduğunu zannetmiyorum".

-"Üç madde yerine getirilmeden ilişkiler normalleşmez"-

Başbakan Erdoğan, "İsrail ile normal ilişki kurmak kesinlikle mümkün değil mi" sorusunu, "Bu şekilde giderse, özür dilemezse, tazminat ödemezse, Gazze'ye ambargoyu kaldırmazsa bu normalleşme mümkün değil. Üç maddenin olması lazım" diye yanıtladı.

Sunucu Rose'un, "İsrail'e şımarık çocuk dediniz, saldırgan dediniz, bu tür bir dil kullanmanın bir faydası var mı" sorusuna da "Evet" yanıtını veren Erdoğan, bunun nedeninin sorulması üzerine şunları söyledi:

"Şu anda ben tabii, olan gerçekler üzerinden gidiyorum. Yani İsrail Batı'nın şımarık çocuğudur. Hala aynı şeyi söylüyorum. Örneğin İsrail ile ilgili BM Güvenlik Konseyinin, BM Genel Kurulunun vermiş olduğu bunca kararlar vardır. Bunca kararlara rağmen Batı hiçbir zaman -buna Amerika da dahil- yaptırım uygulamamıştır. Ama bu yaptırım başka yerlere uygulanmıştır. Örneğin bir Sudan'ın Güney-Kuzey ayrılmasında Kuzey Sudan'a bu yaptırım uygulanmıştır, baskı uygulanmıştır. Bu aynı durum, İsrail için söz konusu değildir. İsrail Filistin münasebetlerinde böyle bir şey maalesef olmamıştır. Halbuki biliyorsunuz İsrail'in, Filistin'i devlet olarak tanınması ta 1947'ye dayanıyor. 181 No'lu kararla daha o zaman bu adım atıldı. Ama o günden bugüne hala Filistin'in devlet olarak tanınması sürecine yardımcı olunmuyor. O adımı artık atmak lazım. Ve her zaman söylenen nedir? Filistin'de Ortadoğu'da iki devlet, İsrail, Filistin devleti. Böyle tanındığına göre niçin bunu uygulamaya koymuyoruz? Bu halka zulmetmek niye?".

-"Popülarite derdimiz yok"-

Başbakan Erdoğan, "İsrail karşıtı söylemlerin arkasında, Arap devletleri arasında daha fazla saygınlık ve popülerite kazanma niyeti mi var"şeklindeki soru üzerine, "Şunu açık konuşayım. Bizim bir popülerite derdimiz yok. Biz doğruyu, hakkı söylemek zorundayız. Adaletin gereği bu. Benim partimin adı Adalet ve Kalkınma Partisi. Önce adalet. Adalet olmadan kalkınma olmaz. Eğer bir yerde zulüm varsa biz bu zulme seyirci kalamayız. Burada bir zulüm var. Hele hele benim 9 vatandaşımın öldürülmesi olayı aslında bir savaş sebebidir. Ama biz bunu bir savaş sebebi bile saymadık. Büyük devlet olmanın gereği sabrettik" diye konuştu.

"Ama bunu, İsrail'in saldırısını bir savaş sebebi olarak görüyorsunuz değil mi" sorusunu Erdoğan, "Gereğinde bu da yapılır. Ama biz büyük devlet olmanın gereği olarak buna sabırlı davrandık. Acaba Amerika'nın vatandaşlarının böyle 9 tanesi uluslararası sularda herhangi bir devlet tarafından öldürülmüş olsa 'iyi yaptınız' der mi? Hoş karşılar mı? Bizim bakışımız, yaklaşımımız da şu anda budur" diye yanıtladı.

Erdoğan, İsrail'in Mavi Marmara baskınıyla ilgili BM Soruşturma Komisyonunun raporuna dair değerlendirmesinin sorulması üzerine, bu raporun hiçbir haklılığının söz konusu olmadığını vurguladı.

-"Mazlumun yanındayız, taa ki hakkı verilene kadar"-

"Şu anda bırakın sadece Gazze'yi, Filistin bir açık hava hapishanesidir" ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Filistin'e bir sandık domates onların izni olmadan sokamazsınız. Böyle bir kuşatma altındalar. Şimdi böyle bir kuşatma altında olan bu insanlar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin neresine sıkıştırılıyor? Nerede insanlık? Nerede dünya? Niçin bu insanlara gereken ilgi ve destek gösterilmiyor? Bizim yaptığımız bu. İsrail belli bir ekonomik güce, belli bir silah gücüne sahip. Söylediği ne? Filistin'in elinde silahı olmayacak. Senin elinde atom bombasına kadar her şey var. Filistinlilerin elinde bir tane silah dahi olmayacak. Bu bir akıl tutulmasıdır. Bunun akılla mantıkla izahı olmaz. Nasıl buna evet denilebilir? Bizim yaklaşım tarzımız bu. Ve biz burada mazlumun yanındayız. Olmaya da devam edeceğiz. Taa ki hakkı verilene kadar."

Erdoğan, "İsrailliler'in meşru olarak güvenlik endişelerinin olduğuna, varolma hakkına ve roket saldırılarına maruz kalmama hakkı olduklarına inanıyor musunuz" sorusunu da şöyle yanıtladı:

"Şimdi Sayın Charlie, şu anda İsrail işgalcidir. (İsrail'in eski Başbakanı Ehud) Olmert döneminde, Olmert 1967 sınırlarına dönmeyi bile kabul etti. Şu anda İsrail burada bir işgalci durumunda. İşgalci durumunda olduğu halde hala daha fazlasını almanın gayreti içinde. Bu insanlar şu anda aslında topraklarını kurtarmanın gayreti içindeler. Ve dünyadan da adaletin tecellisini bekliyorlar. Yapılan budur. Bunun için biz kalkıp da burada bizde bir söz var 'Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış'. Şimdi bunlar ev sahibini bastırıyorlar. Ve bunun BM Güvenlik Konseyi, BM Genel Kurulu tarafından düzeltilmesi en büyük beklentimizdir. Aslında Sayın Obama'nın da geçen yıl Genel Kurul'da yaptığı konuşma böyle bir müjdeyi içeriyordu. Maalesef bu müjde gecikmiş oldu. Şu anda da öyle gözüküyor. Temenni ederiz ki bu tekrar değerlendirilir."

-Filistin-

Başbakan Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama ile yaptığı görüşmede, Filistin'in BM Güvenlik Konseyi'ne devlet olarak başvurması, ABD'nin de bunu veto etmesi durumunda bunun sonuçlarının neler olacağının konuşulup konuşulmadığının sorulması üzerine, Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'nde şu an olarak bulunmadığını hatırlatarak şöyle dedi:

"(ABD'nin) BM Güvenlik Konseyi'nde ne gibi bir tavır takınacaklarını şu anda bilemiyoruz. Burada tabii Filistin'in BM Güvenlik Konseyi'nde 9 oya ihtiyacı var. Eğer Filistin BM Güvenlik Konseyi'nden 9 oyu Filistin müracaatı istikametinde alabilirse bu tabii onlar için güzel bir gelişme olacak. Aksi bir durum olursa o zaman tabii Genel Kurula müracaatı söz konusu olacak ki, o da tabii Vatikan gibi bir neticeyi getirebilir."

Başkan Obama'yla görüşmesinde, ABD'nin, Filistin'in devlet olma yönündeki başvurusunu Güvenlik Konseyi'nde veto etmemesini isteyip bunu kendisine söyleyip söylemediğinin sorulması üzerine ise Erdoğan, "Söylemem mi. Zaten kendileri de bizden daha farklı bir şey beklemediklerini ifade ettiler" dedi.

ABD'nin vetosu durumunda bunun sonuçlarının neler olabileceğine ilişkin bir soru üzerine ise Erdoğan, "Tabi şu anda o döneme yönelik herhangi bir şey söylemem yanlış olur. Benim temennim, beklentim daha doğrusu, Amerika Birleşik Devletleri kendi büyüklüğüne yakışır bir şekilde 1947'de BM'nin almış olduğu 181 sayılı karar istikametinde bu süreci yenilemesi, devam ettirmesidir" dedi.

Filistin'in başvuru sürecinin uzun sürüp sürmeyeceğine ilişkin bir soru üzerine ise Erdoğan, sürecin en kısa zamanda bitmesini, Güvenlik Konseyi'nin kararını bir an önce vermesini dilediğini belirtti.

Erdoğan, Filistin'in BM'de tanınma girişimine paralel olarak Filistin ve İsrail arasında direkt görüşmelerin başlamasını bekleyip beklemediğinin sorulması üzerine ise, "Şu anda zor ama şunu biliyorum. Filistin sorunu çözülmeden Ortadoğu'da barış söz konusu değildir. Filistin sorununun çözülmesi lazım. Filistin sorunu adeta bu işin anahtarıdır. Filistin sorununun çözümü bu işin anahtarıdır" dedi.

-Türkiye'nin bölgedeki rolü-

Bölgede Irak savaşı ve Arap Baharının ardından bir iktidar boşluğunun ortaya çıktığının belirtilip, Türkiye'nin de boşluğu doldurarak bölgenin geleceğine yönelik önemli rol oynamak isteyip istemediğinin sorulması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bunlar bize çok şey kazandırmaz. Biz talep olana gideriz. Durumdan vazife çıkarmak gibi bir siyasi ahlakımız yok. Ama biz bu bölgede tarihi bir noktada aynı medeniyeti paylaşan ülkeler olarak, bir sorumluluğu olan ülkeyiz. Geçmişten bugüne gelen bir sorumluluğumuz var, kültürel bağlarımız var, akrabalık bağlarımız var. Bizim sadece Suriye ile aramızda 910 km sınırımız var, Irak'la 300 km sınırımız var, İran'la çok ciddi bir sınırımız var. Biz bu ülkeleri yok farz edemeyiz ki. Bunlarla bu sınırlar çerçevesinde akrabalıklar oluşmuş, gidiş-gelişler var. Dolayısıyla bu sıkı ilişkiler bizi birbirimize çok daha yaklaştırmıştır. Lübnan'la, Ürdün'le aynı şekilde ve özellikle de Körfez ülkeleriyle attığımız adımlar aynı şekilde, bölgesel işbirliğine yönelik yaptığımız çalışmalar aynı şekilde. Türkiye buraya kendiliğinden girmiyor. Türkiye'nin çekim alanı içerisinde, Türkiye'yi de oraya çekmişler. Türkiye orada olmak zorunda zaten. Olmazsa yanlış olur. Olaya buradan bakmak lazım. Hiç ilgisi olmayan ülkeler; başta Amerika olmak üzere, İngiltere, Almanya, Fransa oralara giriyor da Türkiye neden girmesin."

"(Bölgede) olmamız gerekir, yani şimdi bizim maharetlerimiz var. Türkiye müteahhitlikte dünyada Çin'den sonra ikinci sıradadır. Benim müteahhit firmalarım bölgede ister istemez altyapıda, üstyapıda hizmet verebilir. Ticari ilişkilerin içerisinde Avrupa'nın değişik ülkeleri orada kendine bir ticari pazar hazırlıyor da Türkiye niçin o ticari pazara girmesin. Yapılan budur. Bir rol çalmak değildir ve bunun yanında da bölge sorunlarını barışçıl yöntemlerle çözme noktasında adım atmaktır."

-"İlişkilerimiz her alanda artarak devam ediyor"-

Erdoğan, "ABD Başkanı Barack Obama ile aranızda özel bir ilişki var mı?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Şu anda tabii bu Sayın Başkan'ın takdirleridir. Türkiye-Amerika olarak stratejik ortaklıkla başlayan ve çok eskilere dayanan bir süreç söz konusu. Fakat Sayın Obama ile model ortaklık süreci içerisinde devam eden ilişkilerimiz her alanda, siyasi, askeri, ekonomik, ticari artarak devam ediyor. Bu tabii bizler için de bir mutluluk vesilesi. Ve model ortaklığı sürdürdüğümüz Amerika ile bu sürecin her geçen gün daha iyiye gitmesi, bizim de arzumuz ve gördüğüm kadarıyla, tabii Sayın Başkan'ın böyle bir değerlendirme içerisinde olması da bizler için ayrı bir memnuniyet vesilesi. Birbirimizin gönlünü yaptığımıza göre, birbirimizi kırmadan bu uluslararası camialar içerisinde bir arada oluşumuz da zannediyorum buna zemin hazırlıyor".

-Terör örgütü PKK ile mücadele-

Başbakan Erdoğan, "ABD'nin, Türkiye'nin terör örgütü PKK'yı Irak'ın kuzeyinde izlemesine izin verip vermediğinin" sorulması üzerine, 2007 yılında terör örgütü PKK'yı, Amerika, Türkiye ve Irak olarak ortak düşman ilan ettiklerini hatırlattı.

Bunun ABD'nin bir önceki başkanı George W.Bush döneminde olduğunu, aynı yaklaşım tarzının Obama'yla da devam ettiğini belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Ve bu dönemde de yine terör örgütüne karşı veya teröre karşı bir ortak mücadele platformunun olması ve bölgede özellikle anlık istihbarat paylaşımındaki dayanışmamız devam ettiği gibi, bu noktada bizim insansız hava aracı noktasında da bu istihbarat paylaşımından hareketle bu destekleri aldık ve alıyoruz".

Burada Charlie Rose'un araya girerek, "predatörleri mi kastediyorsunuz?" şeklindeki soru yöneltmesi üzerine Erdoğan, "Evet, predatörler konusu" dedi.

-Türkiye'de radar üssünün kurulması kararı-

Erdoğan, "Radar kalkanı gelişmesine gelirsek, o nasıl gidiyor?"şeklindeki bir soru üzerine de şunları kaydetti:

"Şimdi bunu, isterseniz şöyle ele alalım. Radar kalkanı dersek yanlış bir yaklaşım içerisine girmiş oluruz. Bu radarın kurulmasıdır. Füze kalkanı farklı bir olaydır, radar farklı bir olaydır. Radarın kurulmasına yönelik yani füze savunma sistemi olarak radarın kurulmasına yönelik bu, NATO konsepti içerisinde atılmış bir adımdır. NATO konsepti içerisinde Amerika ve Türkiye NATO'nun birer üyesi olarak bölgede böyle bir radar üssünün kurulması kararı NATO tarafından da verildiği için bu adım atılmıştır. Ve bu konuda çalışmaları taraflar yapmıştır. Ve bu çalışmalar neticesinde en uygun yer Malatya Kürecik olarak belirlenmiş ki daha önce orada yine radar üssü vardı. Orada radar üssünün kurulmasına karar verilmiştir. Ve bu mutabakat çerçevesinde de bu iş yürütülmüştür. Bunun dışında füze kalkanı, radar kalkanı gibi yaklaşımların hepsi yanlıştır, bir. İki, 'şu şu ülkeye karşı, şu şu ülkeleri korumak için bu yapılmıştır' bu çok çok yanlıştır. Zira mutabakat metni içerisinde zaten böyle bir ifade asla söz konusu değildir. Bu NATO'nun kendi konsepti içerisindeki bir yatırımıdır."

-Ilımlı İslam kavramı-

Başbakan Erdoğan, dünyada ılımlı İslam hareketinin yükselip yükselmediğinin sorulması üzerine ise "ılımlı İslam" ifadesini kabul etmesinin mümkün olmadığını belirtti.

Erdoğan, "Şöyle, ılımlı İslam diye bir ifade olmaz, bu yanlış bir şey. İslam aşırılıkları reddeder, asla kabul etmez. İslam orta yolu tavsiye eder. Çünkü, İslam kelime anlamı itibariyle Arapça (Silm) kelimesinden gelir ve bu barıştır. Barış dini olan İslam asla teröre müsaade etmez ve onun için de İslam?ın terörle bir arada anılması asla doğru değildir. Bir Müslüman eğer terörist olmuşsa onun sıkıntısı var demektir. Onun İslam?la da alakası yoktur. Çünkü İslam teröre müsaade etmez. Çünkü, bir insanın öldürülmesi tüm insanlığın öldürülmesi gibidir."

"Ama Hıristiyanların içinde terörist yok mu? Yahudilerin içinde terörist yok mu? İşte Norveç?te olan olayı gördünüz, örnekleri çok, İngiltere?de olan olayları gördünüz, İspanya?da olan olayları gördünüz. Demek ki oralarda da teröristler var. Şimdi olaya böyle bakmak lazım ve asla İslam?ı da terörle özdeşleştirmek doğru değil. Anti-semitizm nasıl bir insanlık suçuysa, İslamofobia aynı şekilde bir insanlık suçudur. Bunu bu şekilde ifade etmek ve kafalara yerleştirmek gerekir."

-Somali-

Bugün BM Genel Kurulunda yapacağı konuşmada Somali'deki açlıktan söz edeceğinin hatırlatılması üzerine, Somali'ye bizzat ailesiyle beraber gittiğini, durumu yerinde gördüğünü belirterek şunları kaydetti:

"Yerinde inceledik, gördük ve 'İnsanlık dramına karşı seyirci kalmamamız gerekir' dedik. Ufacık yavruların nasıl öldüğünü gördük, gözlerimizle gördük ve oralarda hijyen diye bir şey yok, hastane diye bir şey yok, bunları gördük. Süratle sahra hastaneleri kurduk, kurmaya devam ediyoruz. Şimdi de 200 yataklı bir hastanenin kuruluş çalışmalarını sürdürüyoruz. Bu adımları atacağız ve halkımıza yaptığımız davet karşısında sivil toplum örgütleriyle beraber şu ana kadar 300 milyon dolarlık bir yardım, nakit olarak toplanmış vaziyette. Havaalanından, yollarına kadar hastane, okul, su gibi bütün bu ihtiyaçlarını giderecek yatırımları burada yapacağız. Bunun için şu anda ekiplerimizi oluşturduk. Zaten orada şu anda çalışan ekiplerimiz var ve orada bir büyükelçilik binasını hemen açıyoruz. Büyükelçimizi atadık ve bize ayırdıkları yeni bir alana da Büyükelçilik binamızın inşaatını inşallah süratle bitireceğiz, kuracağız. Ve ayni, nakdi olarak yardımlarımız devam ediyor, edecek. Çöp kamyonları göndermeye başladık. Buralarda traktörlerle tarım yapmayı da öğreteceğiz."

Somali'de yatırımı teşvik edeceklerini belirten Erdoğan şöyle konuştu: "(Somaliler'e) balık tutmayı öğreteceğiz. Bununla bir şeyi ifade etmek istiyorum. Balık yedirmek değil, balık tutmayı öğretmek, önemli olan bu. Bunun için de bazı yatırımları teşvik edeceğiz ve Türk işadamlarını orada yatırımlara teşvik edeceğiz. Ve böylece Somali?yi istiyoruz ki ayağa kaldıralım. Ama hiçbir insan ayırt etmeden, oradaki toplulukları birbirinden ayırt etmeden yardım elimizi oraya, hiçbir çıkar gözetmeksizin inşallah yapacağız ve burada Amerika?nın saygın işadamlarını, firmalarını, dünyanın değişik ülkelerinden firmaları Somali?ye el uzatmaya davet ediyoruz."

-AB üyeliği-

Türkiye'nin AB'ye katılma niyetini sürdürüp sürdürmediğinin sorulması üzerine ise, "50 yıldır biliyorsunuz bu işin takipçisi olduk. Şu anda Avrupa Birliği bu konuda bize bir tavır koymadıkça biz süreci koparan bir ülke olarak kesmek istemiyoruz. Avrupa Birliği kendi içinde bu konuda bir karar versin, bunun için de dersi çalışıyoruz, elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Temenni ederim ki AB yanlışından döner ve bir Güney Kıbrıs'a Türkiye?yi feda etmez" dedi.

-Doğu Akdeniz-

Erdoğan, Güney Kıbrıs'ın petrol ve gaz arama faaliyetleri kapsamında Doğu Akdeniz'de artan sayıda Türk gemilerinin varlığından sözedildiğinin hatırlatılması üzerine ise, garantör ülke olarak Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'taki Türklerin haklarını arayacağını belirterek "Şu anda Türk donanmasının orada bulunmasının sebebi budur ve sismik araştırma gemisi de anlaşma gereği oraya gidecek. Ve o bölgede bizler de aynı şekilde KKTC ile birlikte araştırmaya başlayacağız" dedi.

text-ad