Akşener, kendisine ''gelin hanım'', Kılıçdaroğlu'na ''bay Kemal'' diyen Erdoğan'a lakap taktı

Güncelleme:

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri Akşener, kendisi için "Gelin hanım", CHP lideri Kılıçdaroğlu için "Bay Kemal" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan için "bay kriz" ifadesini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne özel bembeyaz giyinen ve kadınlardan oluşan bir topluluğa seslenen Akşener'in sözleri partililer tarafından sık sık ayakta alkışlandı. Akşener'in erkeklere yönelik sert sözlerinin arkasından "Umarım eşim ve oğlum dinlemiyordur" demesi salonda gülüşmelere neden oldu.

Öte yandan Akşener, kendisine "gelin hanım" Millet İttifakı ortağı CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na da "Bay Kemal" diyerek seslenen AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da "Bay Kriz" diyerek seslendi.

AYAKTA ALKIŞLANDI

Kendisini dinlemeye gelen kadınlara kürsüden seslenen Akşener, birçok konu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Akşener'in, "Bugün bol miktarda sahte gülüşler göreceğimiz, hamasi sözler duyup içi boş vaatler dinleyeceğimiz bir gün. Bugün her dakika, her saat yaşanan acı gerçeklerimizin sadece bir günlüğüne hatırlanacağı gün. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun." ifadeleri salondakiler tarafından ayakta alkışlandı.

Akşener, sözlerine şöyle devam etti: "Bugünün hikâyesini biliyor musunuz? 8 Mart 1857'de New York'taki bir tekstil fabrikasında, dokuma işçileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi için, greve başlar.Bu grev sırasındaki çatışmalar sonucunda, yangın çıkar ve 120 kadın işçi, fabrikada kilitli kaldığı için, yangında hayatını kaybeder. Bu olaydan yıllar sonra da 8 Mart'ın, Dünya Kadınlar Günü olarak anılması, kabul edilir. 8 Mart'ın kökü, işte bu olaya dayanır. Yani, bugünün kadınlara atfedilmesinin sebebi bile esasında bir hak arayışını, bir mücadeleyi ve bir acıyı işaret eder.Peki sizce kadınların yaşadığı, ön yargılar, ön kabuller ve baskılar, dünyanın her yerinde aynıyken verilen mücadeleler farklı mı? Elbette değil... Modern tarihe baktığımız zaman kadınları sürekli olarak, bir şeyler için mücadele ederken görürüz

"UMARIM EŞİM VE OĞLUM DİNLEMİYORDUR"

Mesela, aydınlanma ile birlikte, yapılmaya başlanan insan hakları tartışmalarında, kadınlara pek yer yoktu. İnsan denilen varlık, erkekle bir tutuluyordu. Yani söz konusu olan hep ya erkek haklarıydı, ya da cinsiyetsiz haklardı. Kadınlar sanki, biyolojik olarak farklı korunması, kollanması ve idare edilmesi gereken ayrı bir tür olarak kabul ediliyordu. Kadınların ilk savaşı işte tam olarak burada başladı. Önce kendilerini, insanlık ailesinin bir parçası olarak, kabul ettirmek zorundaydılar. İnsan haklarının, kadınları da kapsayacak şekilde genişlemesi böylece mümkün olabilecekti.Sonra kadınlar, demokrasi için mücadele etti. Hitler faşizminin, en karanlık günlerinde Münih Üniversitesi'nde, hazırladığı broşürleri dağıtan, Sophie Scholl ve abisi Gestapo tarafından yakalandı ve idam edildi. Henüz, 22 yaşındaydı. Ve Hitler'e boyun eğen nicesinin, yapamadığını yapıyordu: Hitler faşizmine, itiraz ediyordu. Stalin'in, Doğu Avrupa'yı ele geçirme planına da ilk önce, kadınlar itiraz etti. Milada Horakova'dan bahsediyorum. 1948 yılında, Stalin'in Prag'da yaptığı darbeyi, protesto etti. Üstelik diğerlerinin yaptığı gibi, ülkeyi terk edip yurtdışına gitmek yerine ülkesinde kalıp, mücadele etmeyi seçti. 1949 yılında, yakalandı ve idam edildi. ABD'de ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı başlatılan, sivil haklar hareketinin kalbinde de yine kadınlar vardı. Toplumsal hayatın daha adil, daha eşitlikçi, daha uygar ilerlemesi için çalışan, çaba gösteren, kadın liderler vardı. Nitekim Berlin Duvarı yıkılırken Kahire sokaklarında, Arap otokratlara isyan edilirken, İran'da çalınan seçimlere, tepki gösterilirken, yine hep kadınlar ön saflardaydı.Bu kadınlar, birbirlerini hiç tanımadılar, birbirleriyle hiç karşılaşmadılar. Farklı zaman dilimlerinde, farklı ülkelerde, farklı şehirlerde yaşadılar. Ama aslında hepsi kardeşti. Çünkü her biri, tek bir şey için mücadele etti. İnsanların, onurlu bir yaşama kavuşması için uğraşıp hayatlarını tehlikeye attılar.Bedel ödemeyi göze aldılar. Birçok erkeğin, ılıman iklim meyvesi gibi, her mevsim çiçek dağıtmasının aksine adeta, sert ve soğuk iklimlerde ayakta kalan, bir çınar gibi, karakterli ve dimdik durdular. Kendilerine Ait Bir Oda'ya sahip olmak için savaştılar bu odayı korumak, bu odanın tek hakimi olmak için mücadele ettiler. Bunu, hepimiz için yaptılar. Kadınlar için yaptılar, insanlık için yaptılar."

Akşener'in erkeklere yönelik sözlerinin arkasından ise "Umarım eşim ve oğlum dinlemiyordur" diyerek espriyi patlattı. O anlar salonda gülüşmelere neden oldu.

Akşener'in açıklamaları şöyle:

"Biliyorsunuz bay krizin beceriksizliğinin son yansıması enflasyon. Milletimiz uçan fiyatlar, gün aşırı gelen zamlar altında çile çekiyor. Bu arkadaşlar da bir süredir enflasyon canavarının sorumluluğunu atacak bir yer arıyorlar. Nitekim son olarak dünyada enerji fiyatları yükseliyor o yüzden enflasyon yüksek demeye başladılar. Koskoca bir yalan. Başka ülkeler enerji ithal etmiyor mu?

Bütün dünyanın uyguladığı politikaları bırakıp biz heteredoks politikalar uygulayacağız diye fantastik maceralara girmeyeceksiniz. Biz Türkiye'nin gerçeklerini konuşurken hatta iktidar mensuplarına yapıcı önerilerde bulunurken bay kriz ve arkadaşları başka işlerle uğraşıyorlar. Mesela rantçılara yeni işbirlikleri kovalıyorlar, az sayıda bürokratın ayağını kaydırıp yerlerine emir erleri yerleştirmenin hesabını yapıyorlar. Mesela son kalan birkaç bağımsız medya kanalını nasıl susturacaklarının planını yapıyorlar. Ben burada gerçekleri konuşurken saray medyasının haber merkezleri bu gerçekleri hangi yalanlarla örteceklerinin hesabını yapıyor. Binlerce troll sosyal medya hesaplarımıza yapacakları saldırıları planlıyor. Sizler elektrik faturalarını nasıl ödeyeceğinizi düşünürken saray eşrafı internette satın alacakları arabalara bakıp, akşam yemeğini hangi lüks restoranda yiyeceklerini düşünüyorlar. Artık gün gibi ortadaki bunlar umutsuz vakalar.

PAKDEMİRLİ'NİN AFFI

Millet sözünü dillerinden düşürmeyip yaptıkları ve attıkları her yanlışla millete düşmanlık ediyorlar. Nazım Hikmet ne güzel ifade ediyor. 'Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim' nitekim geçen hafta fakir köylü Hatçe kadına, ırgat Süleyman'a düşman olan tarım bakanı görevinden affedildi. Gelin sayın bakanın performansına bakalım. Mazot 20 lira, yemin kilosu 5.5 lira, kuru yonca 2.5 lira, çiftçimizin borcu 178 milyar lira. Süt, yem paritesi tarihte ilk defa birin altına düşmüş. Kurbanda yüz malı olan çiftçinin bugün 50 malı yok. Çiftçiden 2 lira 25 kuruşa alınan buğday neredeyse 6 liraya ithal ediliyor. Kışın ortasına gelmişiz hala buğday ihtiyacı karşılanmamış. Ayçiçek yağı kuyrukları da artık ülkemizin acı bir gerçeği. İşte size partili cumhurbaşkanlığı sisteminin tarımda oluşturduğu enkazın ibretlik resmi. Buradan tarımdaki bu enkazı devralan yeni bakana hayırlı olsun diyor kendisini acilen bazı adımları atmaya devam ediyorum.

Sayın bakan çiftçinin kışlık ekim için kullanamadığı gübreyi hiç olmazsa bahar gübresi olarak kullanabilmesi için ihtiyacı olan gübrenin yarısını karşılayın. Yapılandırması olan çiftçinin tarımda kalmasını sağlayın. Her ne kadar 2021 hakedişleri için konulmuş olsa da 2021 toplam destekleme tutarının en az yarısını avans olarak ödeyin. Çiğ süt fiyatını en az 1.30 paritesine güncelleyin. Süt üreticisine elektrik desteği sağlayın. Çiğ süt ve kırmızı et fiyatlarını belirli tarihlerde güncelleyin. Sayın üretici düşmanı bakana hayatta başarılar diliyor aynı ziyadesiyle feyz aldığı eski damat bakanın yaptığı gibi yandaş yayınlardan çıkaracağı 66 adımda Türk Tarımı isimli kitabı sabırsızlıkla beklediğimi ifade ediyorum.

ZEYTİNLİKLERİN TALANA AÇILMASI

Maalesef artık iyice anladık ki bu iktidarın bir kötülük ajandası var. Belli ki bu ekip her hafta toplanıp 'Acaba bu hafta memlekete ne kötülük yapsak' diye istişare ediyorlar. Ya ekonomiyi batıracak kararlar alıyorlar, ya da bir yandaşı ihya ediyorlar. Ya da haritadan seçip memleketin bir başka sahilini, ormanını talan ediyorlar. Bu ajandaya zeytinlikleri almışlar. Zeytinliklerimizin talan kararnamesi bütün yasalar çiğnenerek anında önümüze konuluverdi. Sayın Erdoğan hani 'Nas' vardı ne oldu Nas'a? Yüce Rabbim Kuran'da o ağaç üzerine yemin ediyor. Bu talanı imzalarken hiç mi yüreğin sızlamadı?

 Madeni çıkardıktan sonra ağaçları yerine dikeceklermiş... Sökülmüş ağaçları yerlerine dikeceklermiş... Bu zihniyete bir bakar mısınız? Üç yüz senelik, beş yüz senelik mucizeyi topraktan sökecek sonra da yerine takacakmış. Mübarek sanki vida söküp takıyor. Ne zaman yanlışlarına dikkat çeksek 'Bunlar Türkiye'nin zenginleşmesine karşı' diyorlar. Üstelik bunu, böyle bir zenginliği vicdansızların eline bırakırken demeye de zerre utanmıyorlar. Zeytinci para mı kazanıyor diye soruyorlar. Kardeşim zeytinci para kazanamıyorsa sen utanacaksın, sen.