Ankara kulislerinde ''Saray ittifakı baskın seçime hazırlanıyor'' iddiası

Ankara kulislerinde ''Saray ittifakı baskın seçime hazırlanıyor'' iddiası
Güncelleme:

Siyaset bilimci Doç. Dr. Acar Kutay, Cumhur İttifakı ile iktidar ortağı olan AK Parti ve MHP’nin Millet İttifakı içinde bir çatlak oluşturarak baskın seçime gitme ihtimalini değerlendirdiğini öne sürdü.

Birgün’den Namık Alkan’ın  sorularını yanıtlayan Siyaset Bilimci Doç. Dr. Acar Kutay’a göre, Cumhur İttifakı’nın toplam oylarında büyük azalma var ve bu düşüş sürerse, seçim kazanma şansları yok. Ülkede şu an yeni Anayasa yapacak siyasi bir ortamın bulunmadığının altını çizen Doç. Dr. Kutay, “Cumhur ittifakı HDP’yi kapatarak bir baskın seçime gitmeyi planlamış ya da HDP’yi kriminalize etmeye devam ederek, Millet İttifakı içinde bir çatlak oluşturmaya çalışmış olabilir” dedi ve ekledi: “HDP’ye oy veren altı milyon seçmenin kendi partilerine yoğun bir baskı uygulayan partilere yöneleceğini beklemek mantıklı değil.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhur İttifakı ile yeni bir seçim kazanma imkânı var mı?

Son dönemde yapılan seçim anketlerinde Cumhur İttifakı’nın toplam oylarında büyük düşüş olduğu görülüyor. Yine görülüyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilen destek de azalıyor. Bu ivme devam ederse ne Cumhur İttifakı’nın seçim kazanma şansı var, ne de Cumhur İttifakı içinden aday gösterilecek bir adayın cumhurbaşkanı olması ihtimali. Bu şartlar altında Cumhur İttifakı’nın kaybettiği oyları geri kazanmak, kararsızları ikna etmek ve ilk kez oy kullanacak kitleyi cezbetmekten başka bir şansı bulunmuyor.

Erdoğan’ın İYİ Parti ve Saadet Partisi’ni Millet İttifakı’ndan koparma çabası başarılı olabilir mi?
Bu strateji şimdilik işe yaramadı. İleride işe yarar mı? Siyasette ileride ne olacağını kestirmek zor. Bir yandan Erdoğan, Saadet Partisi’ni ikna etmeye çalışırken, bir yandan da Devlet Bahçeli, Millet İttifakı’nı bölmek ve Cumhur İttifakı hattını genişletebilmek için Meral Akşener’e ‘yuvaya dön’ çağrısı yaptı. Akşener, MHP’ye dönmeyecek ama HDP milletvekilleri için hazırlanan fezlekeler Millet İttifakı’nı nasıl etkileyecek göreceğiz. Meral Akşener’in, HDP için hazırlanan fezlekelerin bir tuzak olduğunun farkında olduklarını belirtmesi CHP’yi rahatlattı. Diğer yandan, Saadet Partisi’nin temsil ettiği toplumsal kesim malum daha farklı. AK Parti, İstanbul Sözleşmesi üzerinden Saadet Partisi’ni Millet İttifakı’ndan koparmak istiyor.

CHP ve İYİ Parti işbirliği yapabiliyor çünkü iki parti de kimlik arayış süreçlerinde birbirine benzemeye başladı. Ne CHP ne de İYİP son dönemde sadece kendi tabanlarının siyasal talepleri ve arzularını göz önünde bulundurarak siyaset yapabiliyor. Türkiye’yi dönüştürmeye odaklanırken, partilerin kendileri de dönüşüyor. Örnek vermek mümkün. CHP Ayasofya’nın açılması sürecinde bir tepkide bulun(a)madı. Bunu yaparken CHP, Ayasofya üzerinden bir gerilim yaratmak istememiş ve kimlik siyaseti üzerinden kutuplaşmayı perçinlemekten kaçınmış olabilir. Kaybedeceği kesin olan olan bir tartışmayı başlatmak istememiş de olabilir. Sebep ne olursa olsun, CHP’nin laiklik konusunda çekingen kaldığı aşikâr. CHP, hassas addettiği alanlara dokunmamaya gayret ediyor. Hassasiyet alanlarını genelde muhafazakâr seçmenin değerleri üzerinden tanımlıyor. Bu arada İYİP de içinden koptuğu MHP’nin savunduğu değerlerin ötesinde bir yerde konumlanmaya çalışıyor. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili net tutumu ve HDP için hazırlanan fezlekeleri onaylamayacağının sinyallerini vermesi buna örnek olabilir.

HDP kriminalize edilerek sistem dışına çıkarılmasının ne gibi politik sonuçları olur?
Cumhur ittifakı HDP’yi kapatarak bir baskın seçime gitmeyi planlamış ya da HDP’yi kriminalize etmeye devam ederek, Millet İttifakı içinde bir çatlak oluşturmaya çalışmış olabilir. Ancak; HDP’ye oy veren altı milyon seçmenin kendi partilerine yoğun bir baskı uygulayan partilere yöneleceğini beklemek mantıklı değil. AK Parti’nin de bunun farkında olduğunu varsayarak, fezlekelerin ve kapatma gündeminin MHP baskısıyla gündeme getirildiğini, ama uygulanmayacağını düşünüyorum. AK Parti, fezlekeleri ve kapatma davasını uzun bir sürece yayıp zaman geçirmeyi tercih edecek. Altı milyon seçmeni olan bir siyasi hareketten bahsediyoruz. Sistem dışına çıkması düşünülemez.

Fezleke trafiği, iktidar partisinin 24 Mart’ta gerçekleştireceği 7’nci Olağan Kongresi sonrasında gündeme alınmak isteniyor. Sizce fezlekeler Millet İttifakı’nda ciddi bir krize yol açar mı?
CHP fezlekelere destek vermeyecek. Meral Akşenir’in çıkışı da İYİ Parti’in fezlekelere koşulsuz destek vereceğini göstermiyor. Böylece CHP ve İYİP arasındaki ayrışma ortadan kalkmış gibi görünüyor. Meral Akşener, Cumhur ittifakının oyununu gördüğünü ve bu oyunu bozacaklarını belirtti. İYİP bu tutumunu tabanına anlatabilir. Neticede siyaset bir rekabet alanı ve neyin, neden, zaman ve hangi amaçla söylendiği çok önemli. Liderliğin rolü bu dönemlerde daha da önem kazanıyor. CHP ve İYİ Parti bu kez daha iyi bir tahlil yapmış gibi görünüyor.

GÜCÜNÜ PERÇİNLEMEK İÇİN YENİ BİR ANAYASA İSTİYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni anayasa önerisine nasıl yaklaşmak gerekir?
Yeni bir anayasa AK Parti’nin ya da Cumhur İttifakı’nın inisiyatifleriyle, toplumsal mutabakat olmadan yapılacak bir şey değil. Anayasa normlar hiyerarşisinin en üstündedir. Anayasa, haklar ve özgürlükleri düzenler ve garanti altına alır; hükümetin gücünü dizginler. Bununla birlikte, anayasa siyasi bir birlik ve hukuk temelli bir düzen kurar. Tüm bu özelliklerinden dolayı anayasa toplumun geniş bir kesiminin muhalefetine karşı yapılamaz. Modern devletin ortaya çıkması ve demokrasi hareketi sonrası siyasi otoritenin meşruiyet kaynağı ilahi bir kaynaktan halka geçmiştir. Modern anayasanın kurucu gücü halktır. Anayasa toplumun her kesimini kapsamalı ve bu nedenle mümkün olduğu kadar kapsayıcı ve müzakereci bir süreç sonucunda yazılmalıdır. Kutuplaşmış bir toplumda ve bu kutuplaşmanın siyasi strateji olarak kullanıldığı, halkın biz/onlar olarak ayrıldığı bir ortamda yeni bir anayasa süreci ancak bu kutuplaşmayı daha da derinleştirecektir. Türkiye’de şu an yeni bir anayasa yapacak siyasi bir ortam yok.

Anayasa tartışmasını haklar ve özgürlükler alanında bir reform inisiyatifi olarak görmek yerine siyasi bir stratejinin parçası olarak değerlendirmek gerekir. Bu yüzden, sivil anayasa tartışmalarının zamanla iktidarın gücünü perçinlemeye odaklı anayasa değişikliklerine evrileceğini öngörüyorum.

 

Birgün