Anayasa değişikliği artık öncelikli konu değil!

Güncelleme:

Seçimlerden sonra Kasım ayı ortalarında yeni meclis çalışmaya başladı. Yeni TBMM Başkanı'nın ilk işlerinden biri, Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurmak ve partilerin bu komisyona üçer üye vermesini istemek oldu.

     Muhalefet partilerinden CHP ve MHP komisyona üye vermeyi kabul etti ve üçer isim bildirdi. Muhalefet yine yanlış yapıyor ve bir kez daha AKP'nin tuzağına düşecek gibi görünüyor.

     Belli ki AKP'nin anayasa değişikliği istemesinin başlıca nedeni, başkanlık sistemini getirmek.

     Parti temsilcileri masa etrafında oturup aylarca tartışacaklar. Başkanlık sistemi üzerinde mutabakat sağlanamayacak ama, AKP konuyu gündemde tutma fırsatı kazanacak.

     Yaz yaklaşırken, bakın partiler mecliste anlaşamadı, kararı  millet versin deyip seçime kararı almak için bir bahane bulmuş olacak.

     Muhalefet partileri üçer isim vermeden önce, komisyonunun temel çalışma ilkelerinin belirlenmesini talep etmeliydi. Eğer AKP hükümet sisteminin değiştirilmesi konusunda ısrara devam ederse, muhalefet komisyona katılmamalıydı.

     O durumda, geçen dönem benzer komisyonun mutabık kaldığı 60 civarındaki madde gözden geçirilir ve bu maddelerle sınırlı bir anayasa değişikliği hızla yapılabilir. Zaten geçen dönem daha fazla madde üzerinde anlaşama olamayışının esas nedeni, AKP'nin başkanlık sistemi ısrarı idi.

     Mevcut 1981 Anayasası bugüne kadar 18 kez değiştirildi. Maddelerin yarısından çoğu yenilendi. Yaklaşık 60 maddelik bir değişiklik daha yapılırsa, 12 Eylül darbe yönetiminin anayasası neredeyse tamamen değişmiş olur. Bu da şimdilik yeter!

           Anayasa değişikliği acil sorun değil!

          Şimdilik diyorum, çünkü bugün ülkenin anayasa değişikliğinden çok daha acil sorunları var. Meclis ve siyaset o sorunlar üzerinde çalışmalı.

     Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi birileri için öncelikli ihtiyaç olabilir. Ama Türkiye'nin ihtiyacı değil.

     Ülkenin en hayati üç sorunu şunlar: Şiddetin bitmesi ve Kürt sorunu için çözümün siyaset zemininde aranmaya başlanması; Suriye'de Türkiye'nin 'fiilen savaşan taraf' olmasına son verilmesi; yargı bağımsızlığı.

     Bu üç sorundan hiç biri anayasa değişikliği gerektirmiyor. Buna karşılık her biri, anayasa değişikliğinden daha hayati. İlk ikisi birbiriyle yakında ilişkili.

     Kürt sorununa çözüm arayışına siyaset zemininde başlamadan ve yargı bağımsızlığı sağlanmadan, yeni bir anayasa tartışması anlamlı değil. Şimdi bunlara biraz daha yakından bakalım.

     Türkiye bir eğik düzlem üstünde ve dibi görünmeyen gayya kuyusuna doğru hızla yuvarlanıyor. O karanlık kuyuda bizi bekleyen şey, iç savaş ve parçalanma.

     Kürt sorununu güç ve şiddet yoluyla çözmek mümkün değil. Bir an önce siyasi reformlar temelinde çözüm yoluna girmek gerekiyor.

     Toplum içindeki bütün kesimlerin farklılığını, haklarını ve özgürlüklerini tanıyan yeni bir anayasanın oluşması da ancak böyle bir süreç içinde mümkün olabilir. Mevcut koşullarda değil!

     Kürt sorunu şimdi Suriye savaşıyla tamamen iç içe geçmiştir ve ayrılamaz şekilde birbirine bağlıdır. Suriye'deki savaş bizi yakında ilgilendiriyor ama, bizim savaşımız değildir.

     Türkiye, iktidarın fiili uygulamaları sonucunda, o savaşın tarafı haline geldi. Mevcut Suriye siyaseti devam ederse, bugüne kadar ödenenden daha ağır bedeller ödeyebiliriz.

         Son olarak, ister bugünkü parlamenter hükümet sistemi ile devam edelim, ister başkanlık sistemi olsun, hukuk güvenliği olmadan olmaz. Yargı ve yürütme erklerinin ayrılması, yani bağımsız ve tarafsız yargı şart.

          Yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığını sağlamak için, anayasa değişikliği dışında yapılacak çok şey var. Ayrıca, hangi hükümet sistemi olursa olsun, demokratik rejim için kuvvetler ayrılığı vazgeçilmez bir koşul.

     Zaten Başbakan Ahmet Davutoğlu dahil pek çok AKP sözcüsü, en ileri ve çağdaş kuvvetler ayrılığını getireceğiz diyor. AKP sözlerinin gereğini yapmaya davet edilmeli ve samimi olup olmadığı görülmeli.

     Bu konuda öncelikle HSYK'ya yeni bir yapı ve işleyiş kazandırmak gerekiyor. Ardından da Sulh Ceza Hakimlikleri kaldırılmalı.

     HSYK'nın mevcut yapısı ve Sulh Ceza Hakimlikleri devam edecekse, başkanlık sistemini tartışmanın anlamı yok.

     Özetle, eğer AKP başkanlık/yarı başkanlık/partili cumhurbaşkanı gibi konuları masaya getirmek istiyorsa, muhalefet partileri o masada yer almayı ret etmeli. Komisyon çalışmalarına katılmamalı.

      O nedenle, anayasa komisyonu çalışmalarına başlamadan önce, temel çalışma ilkeleri belirlenmeli. Bu da hızlı bir şekilde ve konunun günlerce tartışılmasına izin vermeden yapmalı.

     Siyasetin hedefi ve enerjisi öncelikli olarak, Kürt sorununa müzakere yoluyla çözüm bulmaya, Türkiye'nin Suriye savaşının tarafı olmasını sonlandırmaya ve hukuk güvenliğinin sağlanmasına yoğunlaşmalı.    

 

Diğer Yazıları
Tarih boyunca Zazalar
''Batı’nın yenilgisi''