Ekonomik veriler ve “iktisadi vatandaş”

Güncelleme:

Ekonomi, insanlar için var fakat ‘iktisadi akıl’ ile hareket eden vatandaş sayısı çok az.

Özellikle sanayi devriminde aşama kaydetmemiş toplumlarda, “kararlar” duygusaldır.

Bizimki gibi ‘Akdenizli halklar, rasyonalite ve soyutlama ile aralarına mesafe koyarlar.

Ekonomik veriler ile hayatın içindeki ekonomi arasında nedensellik bağını kurmak zordur!

Tablomuz şudur:

Bu yılın Mart ayı itibariyle TÜFE yıllık %8,10; çekirdek TÜFE ise %9,47 artmış.

Sanayi üretiminde sadece yüzde birlik bir artış söz konusu, “resmi” işsizlik ise %10,8.

Merkezi Hükümet bütçe dengesi olumlu durumda ancak cari açık halen yüksek seyretmekte.

Öte yandan Dış Ticaret Dengesi eksi 3,17 milyar dolar ve bu rakam şubat ayı mahreçli.

Yüzdesel ifadelerle; Kapasite Kullanım Oranı 74, Tüketici Güven Endeksi ise, 67’lerde.

Yaşadığımız dış siyaset sıkıntılarının da etkisiyle yabancı turist sayısı yüzde on azalmış.

‘Yatırım ve üretim yanaylı bir ekonomi’ büyümenin istikrarı ve gelir artışının güvencesidir.

Bu momente ne kadar yakınız, hedeflerimizi ne oranda revize etmek durumunda kalıyoruz?

Sorular bunlardır…

Düzeltici faaliyetler ve reformlar içinse sormak da yetmez; sorgulama gerekir.

Ücret ve emekliliğin yetersizlikleri ile ekonomik tercihler arasında bir korelasyon vardır.

İşte iktisadi akıl burada devreye girmeli; daha iyisi için gündelik ve genel tercihler yapmalıdır.

1985’ten bu yana 66,8 milyar dolar özelleştirme geliri elde ettik ama kaç fabrika kurduk?

3 trilyon vergi alacağının yüzde 98’ini bağışladık peki ya esnafımızı ne kadar rahatlattık?

En karlı sektör bankalar, peki ya takipteki alacaklısı ve icralık haliyle “müşterileri” ne alemde?

Yollar, otoyollar, hafif raylı sistemler, metro, savunma sanayinde gelişmeler, teknoparklar…

Mutfak filesi ile hayatımızı çevreleyen maddi varlıklar ve bütçenin sosyal içeriği çok ilintili.

Ekonomideki verilerimizi iyileştirmek, yurttaşın yaşam olanaklarını geliştirmek zorundayız.

Şimdiye kadar neyi yapamadıksa ve nasıl daha iyisini yapabileceksek ona odaklanmalıyız.

Devletin, özelin, yurttaşın “iktisadi akıl” ile davranması pek çok dengenin de yerini bulmasıdır.

Bu erek ve edim için saydam bir yönetim, katılımcı bir demokrasi, yapıcı bir eğitim şarttır.

Rekabetin çetrefil hale geldiği dünyamızda devleti güçlendirecek husus yurttaşının gücüdür.

Geliri geçimiyle daha iyi bir yaşam, planıyla teknolojisiyle, daha etkin kurumlar!

Konu budur!

Diğer Yazıları
Akıl Sağlığını Yitirmekte olan Toplum!
Bir asırlık çınar nasıl batırılır ?
Belediye Encümenleri Böyle mi olmalıydı?
Çöken madencilik politikamızdır