İyiler güçlenirse, iyilik kazanacak.
Toplumsal yozlaşma nedir diye sorsalar, gönül rahatlığıyla bizdeki gündemi örnek gösterebilirsiniz. Toplumsal yozlaşmanın en katı haline doğru koşuyoruz. Kuşku yok!
Kurallar yozlaşır değiştirirsiniz, kurumlar yozlaşır yenilersiniz, ama toplum yozlaşırsa ne olur hiç düşündünüz mü?
Hiç kimse rahatsız olmuyor, hiç kimsenin umurunda da değil sanki. Herkes "mış" gibi yaşıyor, "muş" gibi konuşuyor. Öyle alışılmış ki bu tiyatral sahneye, herkes yetenekli birer oyuncu sanki!
Kural tanımazlık artmışken, hırsızlık, yolsuzluk, adam kayırma tavan yapmışken herkes hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edebiliyor.
Sokaklar boks alanı, caddeler beyzbol sahası oldu, kimsenin kimseye sabrı kalmamışken
Normal bir hayatı yaşıyormuş gibi görünenlerin hiçbiri normal olamaz. Beyzbol sporunun oynanmadığı bir ülkede beyzbol sopası nasıl satılır anlamış değilim! Bunu kimse neden denetlemez?
Aylarca sınava çalışan çocuğunun hakkı sınav sorularının cevapları çalınarak yenen babanın, bir annenin sessizliği çok anlamsız. Haksızlığa karşıymış gibi olmaktansa haksızlığa dur demeyenlerin kalabalıklaşması düşündürücü değil mi? Mahkemeye gitmeye üşeniyorsun, yolu yordamı bilmiyorsun, ekonomik tarafın zayıf anladık da sosyal medyada neden iki kelime yazmaz insan?
Maaşı zor yetinen, ay sonunu getiremeyen, hayat pahalılığından şikâyet eden ama takım tutar gibi tuttuğu parti zarar görmesin diye susan diller ömrünün kalanında da hiç konuşmamalı. Bu riyakar suskunluk, evine ekmek girmeyen işsiz bir ailenin dramını uzatıyor, acısını, kederini, katlıyor, geleceğini köreltiyor çünkü.
Kadınlara, çocuklara, hayvanlara, ağaçlara kısacası her türlü canlıya eziyet çekilirken
Hiçbir şey yokmuş gibi umarsız davranılıyor.
Filmlerde görsek utanacağımız türden eziyetlerle çocuklara tecavüz ediliyor, kadınlar öldürülüyor ülkede. Sosyal medyada infial yaşanıyor, gözaltından salıverilen katiller tekrar tutuklanıyor, haksız tahrik, iyi hal gibi saçma gerekçelerle ya az ceza alıyor, ya halka karışıyor.
Adalete inananların, adaleti yönetenlerin adilmiş" gibi davranıyor olmaları çok acı biriktiriyor insan yüreğinde. Derneklerin, toplulukların her olaydan sonra üç beş toplantı düzenledikten sonra normal hayata kısa sürede dönüyor.
Bu içler acısı kararları verebilen hakimlerin sayısı artıyorsa, giden gittiğiyle kalıyorsa acı unutturulmamalı. Acıyı yaşayan ve onların aileleri, sevenleri bir ömür ateşle yaşıyor yüreğinde! Katiller, katilleri salıverenler sokaklarda rahatça dolaşıyorsa buna adaleti yöneten üst makamlar, da göz yumduğu içindir.
Katiller de rahatça dolaşmamalı, katilleri rahatça dolaşmasını sağlayanlarda...
Dernekler, topluluklar, sivil toplum kuruluşları billboardlarla, reklam panolarıyla bilinçlendirmeli toplumu.
Toplumu rahatsız eden kararları veren hakimleri adalet bakanlığı, HSYK neden araştırmaz, soruşturmaz, hatta dava açıp cezalandırmaz anlamış değilim.
Yazacak o kadar konu, çok örnek var ki; yozlaşmış yaşam içinde bize sırıtan ama herkes mış gibi yaptığı için büyüyor bu sorun yumağı.
Gelişmiş toplum olabilmek için, demokratik tepkiler verebilmek, güç kullanmadan, silaha sarılmadan, kavgaya, gürültüye karışmadan, zeki ve anlamlı karşı duruşlar sergileyebilmek gerekir. Demokrasinin gelişmesi için, gelişen bireylere ihtiyaç var önce.
Dünya tam sürat geleceğe koşarken, bizde toplumu ve ülkeyi geriye götüren her kurum ve kişiye, geçmişi, ismi ne olursa olsun, saygı çerçevesinde demokratik kurallarla yeter diyebilsek, kurallar da değişir toplumda. Seçimlerde önümüze konan sandık çeyiz sandığı değil çünkü!
Başkasının acısını gerçekten hissettiğimiz zaman mış gibi yapamayız.
O zaman mis gibi bir ülkemiz, bir yaşantımız olur.
İyiler güçlenirse, iyilik kazanacak.
Not: Uzun yıllardır yazdığım, derlediğim şiirleri bir kitap haline getirerek edebi alana merhaba dedim. Elektronik aşklar ismini verdiğim ilk kitabımı yayımlanmıştır. Sadece şiir değil, farklı türden çalışmalarla edebi alanda olabildiğince katkı sunmak istiyorum. Bakalım zaman ne gösterecek!
Şiir sevenler için bir kısa soluk sunan bu haberi okuyunuz lütfen.