''Tik Tok'' ekonomi ve yeni ''24 Ocak''

Güncelleme:

Nasıl bir gündem ama?

Tik tok” gibi…

43 bin 443 TL’lik yoksulluk sınırına ve 12 bin 198 TL’lik açlık sınırına bakınca,

halk pek “tok” değil !..

 Siyaset ise “tik-li”; sürekli kendini tekrar ediyor;

geriye kalıyor sendikalar ve sivil toplum örgütleri…

Onlardaysa “tık” yok!

 Geçen gün Merkez Bankası Başkanı Gaye Hanım TBMM komisyonuna ekonomi programı hakkında bilgi vermişler…

Maliye Bakanının demeçleriyle Gaye Hanımın bu öz-sunuşunu birlikte okuyunca: ekonominin çilesini orta direk çekmeye devam edecek / fakirlik büsbütün ülkeye çöreklenecek gibi görünüyor…

 Evet, “tok, tok” değiliz ancak “zam saati” “tik tik” işliyor… Tik tok! Tok tik!

 Akaryakıttan vergilere, çarşı pazardan eğitime, sağlık giderlerine,

bunca “zammın” dünya konjonktürü ile hiçbir açıklaması yok. 

 Bir özeleştiri gerekiyor! Hükümette “tık” yok!

 Savurganlık, özelleştirme, betonlaşma, yolsuzluklar tablosu, ekonominin son derecede yanlış idare edildiğinin göstergesi değil midir? 

Bu Hükümet (partileri) muhalefette olsaydı, iktidarı bu açıdan eleştirmezler miydi?

Hem de takır takır eleştirirlerdi.

 Dahası bu tabloda sadece “yanlış idare” yok; ekonomideki stratejik tercihler de hatalı…

 Örneğin, tasarruf, yatırım ve tarıma hala öncelik vermeyen bir yaklaşım

ve dış siyasetini iktisadi menfaatlerimizle bağdaştıramayan anlayışlar,

içinde bulunduğumuz “yangının” daha büyük yıkımlara yol açacağını düşündürüyor. 

 Tablonun “yanlış” parametrelerinin yanına bilançonun eksi tarafına, tutulmayan vaatleri, içi boş çıkan söylemleri de ekleyebiliriz.

 Hani biz IMF defterini kapatmıştık?

Eğer öyleyse aşağıda değerli ekonomist Korkut Boratav’ın tespitlerine ne demeli:

 "Yeni ekonomi ekibi (önce) bankerlerle New York’ta, (Eylül) sonunda Türkiye’de IMF heyeti ile görüşecek. Orta Vadeli Programın senaryoları Türkiye’yi kalıcı dış bağımlılığa mahkum ediyor. Emekçileri daha ağır günler bekliyor.”

 Evet adeta yeni bir “24 Ocak” kasırgası yola çıktı, geliyor… Tik tok. Tok tik!

 Hayatın içinden feryatlarsa, sosyal medyada yankılanıyor:

 Varan-1: "Eve dönmek için havanın kararmasını bekliyorum… Çünkü evdekilere yeterli ekmek alamıyorum"

Varan-2: "Üç çocuğum okulda. Kırtasiye pahalı. Bir defteri 3'e bölüp kullanacaklar"

Varan-3: "Kart borçlarımı ödemek için böbreğimi satmayı düşünüyorum"

 İşte en az yarısı yoksulluk sınırının altındaki memleketin halleri!

 O arada, maliye ve vergi politikası da varsıllardan (zenginlerden) yana….

Nihayet, paradan altı sıfır atıp, enflasyonun yanına iki sıfır ilave etmek noktasına gelindi.

 Oysa, bu olumsuzluklar hep bizimle değildi ve kuşkusuz aşılabilir…

 Türkiye, derhal ulusal enerji, ulusal tarım, ulusal istihdam kurultaylarını -bilimin ışığında- toplamalıdır.

 Gelir dağılımı adaleti ve servet vergisi gündeme gelmeli... 

"Yoksullaştıran" değil, "Sosyal Büyüme" denklemi kurulmalı.

Eğitim ve 'Anayasa İktisadı', istihdam ve kıdem tazminatına büyük şemsiyeyi/ etkin korumayı sağlamalı... 

 Ekonominin saatini üretimden yana kurmalı, emek verenlerin cebini insanca yaşayacak ücretle doldurmalıyız…

 Şudur: "İnsancıl Ekonomi- Sosyal Devlet" esastır… 

 … Sefalet son bulsun, herkes olsun tok, tok!

 

 

Diğer Yazıları
İnsanlığın 1 Mayıs'a ihtiyacı var...
Akıl Sağlığını Yitirmekte olan Toplum!
Bir asırlık çınar nasıl batırılır ?
Belediye Encümenleri Böyle mi olmalıydı?