Yeni Bir Dünyayı Kurmak -2

Güncelleme:

Ülkemizde ve Dünya’da doğayla uyumlu doğasıyla barışık insancıl bir yaşamın kurulması için merkez sol ekonomi siyasetinin öncelemesi gereken diğer konuları maddeler halinde önermek istiyorum.

Bunu yapmaya çalışırken de, Türkiye’mizin gereksinimlerini ön planda tutmakla birlikte, Dünya’daki benzer arayışları da gerçekçi biçimde sentezlemeye çalıştığımı açıkça ifade etmek isterim:

Önce Bir Tespit: Piyasa ekonomisi, kırılgan bütçe dengelerine ve özelleştirme eliyle kamu varlıklarına kaba bir el atmaya dayandı; devlet kapitalizmi kertesindeki sosyalizmse, “içine kapandıkça” insan unsurunu en az bir o kadar ihmal etti; dışa açıldığındaysa, teknolojik anlamda rekabet edemedi,

O arada, mali-finansal oligarşi, diğer tüm ara tonları tarumar etti ve artık hepimiz, ‘11 Eylül dehşetinin, dünyasındayız!

Son Söz Yerine: “Sekter piyasacılık” ile “otoriter devletçilik” arasında “sosyal piyasa ekonomisi” bir 3. yol kavşağında belirmekle birlikte; Kuzey-Güney çelişkisinden Afrika’nın kronik yoksulluğuna ve bizim bölgeler arası eşitsizliğimiz benzeri sorunların aşılmasında, bu ‘3. Yolun; özünde “sınıf” ayrımı gözetmeksizin toplum ve “fırsat eşitliği”ni gözeten insan olan Atatürk’ün karma-ekonomi modeli ile tahkimine gereksinim vardır…  

Ya da tersi de doğrudur; karma-ekonomi, yeni gelişen sektörleri ve dünya dinamiklerinin üretime gelişmeye yönlendirilmesine yönelik reform gereksinmesini de (3.Yolu) içine alarak geliştirilmelidir. 

Özcesi, kamusal yatırımların, yeniden-çağıdır, gelişme anlayışı bütünsel bir temele dayandırılmalıdır.

Bu da “sosyal ve insancıl ekonomi” denilebilecek ulusal ve evrensel bir merkez sol ekonomi siyasetine işaret etmektedir.

1. Sanayileşme ve istihdam sağlama birincil hedeftir. Hammadde ve ara malı ithalatını en aza indirecek, öz-kaynaklara dayalı bir büyüme anlayışını hedefleyecek, değişim değeri yüksek mal ve meta üretimi ile dış ticaret dengesini artıya dönüştürecek, yatırımcılık esas olmalıdır.

2. Çalışanların ve işçilerin hakları, çalışma yaşamında gerçek bir iş barışını sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Sendikal örgütlenme olanakları iyileştirilmelidir. İşsizlik sigortası fonu amacına uygun olarak kullanılmalı, kıdem tazminatının sulandırılmasına izin verilmemelidir. Asgari ücret, insanca yaşanacak koşullarda belirlenmeli ve standart olarak uygulanmalıdır. İşçi simsarlığına geçit verilmemeli, istihdam devletin asli ödevi ve sorumluluğunda olmalıdır.

3. Kamunun elinde bir “Devlet Yatırım Bankası” aracı mutlaka bulunmalıdır. Yatırımlara yönlendirilecek sermaye birikiminin kısa vadeli devlet tahvilleriyle toplandığı bir güven ortamı sağlanmalıdır. Bu yatırımlar, alt yapı, yeni işlerin kurulması ve kitlesel-konut üretimi sektörünün geliştirilmesine yönlendirilmelidir.

4. Merkez bankaları ekonomi siyasetiyle uyumlu işlev görmelidir. Piyasayı dengeleyici potansiyelinin yanı sıra “enflasyonla” mücadele açısından “silahsızlandırılmamalıdır”. Öte yandan, (bizim deneyimimizde olduğu gibi Ziraat ve Halk bankaları benzeri) çiftçinin de esnafın da “dostu” birer banka mutlaka olmalıdır, yaşatılmalıdır; güçlendirilmelidir.

5. Banka faizlerinin denetimsiz artmasına izin verilmemelidir. Bankaların işlem için aldıkları ücretler sınırlandırılmalıdır. Elektrik, doğalgaz, su fiyatları, haksız ve ölçüsüz vergilerden arındırılmalı, endüstriyel ve bireysel tüketiciyi gözeten geçerli bir fiyatlandırma anlayışına dayanmalıdır.

6. Tüketici hakları alabildiğine genişletilmeli ve geliştirilmelidir. Bu hakların kullanımı konusunda toplum daha çok bilinçlendirilmeli, hukuk alanındaki uzman kuruluşlar tahkim edilmelidir. Tüketici bilincinin ve tasarruf duygusun geliştirilmesi için, eğitim kurumlarından yararlanılmalıdır.

7. Toplumlar ve ekonomiler “özelleştirme” bakımından adeta doygunluk noktasına ulaştılar. 80 sonrasının bu yönelimi net kayıp kazanç tartısına vurulunca, denilebilir ki; özelleştirme ne kadar yoğun uygulandıysa o kadar zarara yol açtı… Özelleştirme çok yerde amacını aştı, “açık kapamaya” ve adeta yeni zenginler sınıfı yaratmaya dönüştü. O açıdan özelleştirmeye “dur” denmeli. Haksızca özelleştirilen kamu varlıklarının geri alınması düşünülmelidir.

8. Eğitim hizmetleri ve sağlık olanakları vatandaşlık hakkı; dahası, “insanlık hakkı” olarak görülmelidir… Devlet, eğitim ve sağlık hizmetlerinin arzını ilke olarak parasız üstlenmelidir. Eğitim ve sağlık alanına daha çok yatırım yapılmalıdır. Bu alanlarda yapılacak yatırımların ülke ekonomisine de ivme katacağı çok açıktır.

9. Vergi yükü hakça dağıtılmalıdır. “Az kazanandan az, çok kazanandan daha çok” vergi alınmalıdır. KDV daha etkin olarak ‘geri’ getirilmelidir. Sağlık, eğitim ve yılda bir kez tatil giderleri vergiden düşürülebilmelidir. Orta direğin ve alt gelir grubunun gözetilmesi bu sayede olanaklı olacaktır.

10. Ülke ekonomisinin “üstünlük alanları” gözden geçirilmeli ve bu alanlardaki yatırımlar öncelikli olarak desteklenmelidir. Araştırma-Geliştirme bütçelerinin artırılmalıdır. Kalite artırıcı yatırımlara ve hizmet-içi eğitime destek olunmalıdır. Eğitimin endüstriyle bağları güçlendirilmelidir.

Gelir dağılımını düzeltecek, gelişmenin bütünselliğine önem verecek, üretken yatırımları destekleyecek, sistemin temeline ‘insanı’ koyacak ve aile kavramına özen gösterecek, merkez sol anlayış, ekonominin de demokrasinin de gelişmesinde en belirgin katkıları sağlayabilir…

…Düşüncesinde eşitlik, söz-veriminde toplumsal barış, idealinde gelişme olan bir anlayış olmak gerekir, öyle ki; savaşlar, sömürü, silahlanma dursun; çocuklara mama, analara temiz su, babalara sıcacık konutlar bulunsun… Kimse doğumundan sonra çıplak; hiç kimse kenar köşede aç kalmasın... Kimsenin hakkını kimse çalamasın…Hiç kimse ezilmesin, horlanmasın, dışlanmasın… Herkes, bir ömrü esenlik içinde yaşayacağının güvenci içinde olsun

Yeni Bir Dünya Kurulsun!

Diğer Yazıları
İnsanlığın 1 Mayıs'a ihtiyacı var...
Akıl Sağlığını Yitirmekte olan Toplum!
Bir asırlık çınar nasıl batırılır ?
Belediye Encümenleri Böyle mi olmalıydı?