''Güvenli yatırım için proje arayan fonlar türkiye’ye yönlendirilmeli''

''Güvenli yatırım için proje arayan fonlar türkiye’ye yönlendirilmeli''
Güncelleme:

F.İ.N.A.S Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı, Strateji ve Finans Uzmanı Ali Serim, Türkiye’nin, Dünya Bankası’nın İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde (Doing Business 2020) 10 sıra birden yükselmesinin ardından Türkiye’nin geleceğini düşünen kurumları ve bankacıları önemli görevlerin beklediğini belirtti.

Strateji ve Finans Uzmanı Serim yaptığı açıklamada; gelişmekte olan ülkelerde doğrudan yabancı sermaye yatırımının ekonomik gelişmeyi ve ilerlemeyi tetikleyen sermaye akışının başlıca unsuru olarak kabul edildiğinin unutulmaması gerektiğini belirterek; “Doğrudan yabancı sermayenin ülkeye sokulması, ekonomik gelişmeyi tetiklemesinin yanı sıra istihdam artışı ve teknoloji transferi açısından da oldukça değerlidir ancak bununla birlikte yapılan tüm çalışmalara rağmen global sermayenin Türkiye’de kendini hukuken daha güvende hissetmesi için yeni atılımlara ihtiyaç duyulduğu ve yapısal reformların bir an önce hayata geçirilmesinin elzem olduğu dikkate alınması gereken bir gerçektir. İlaveten gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye’ye para yatırmış büyük global sermayedarların hepsinin Türkiye’de önemli karlar realize ettiğini, Türkiye’nin borcuna en sadık ülkelerden biri olduğunu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vermiş olduğu garantiler açısından en iyi geçmişe sahip olan devletlerin başında geldiği, uluslararası finans mecralarında özenle anlatılmalıdır. ” Şeklinde konuştu.

Türkiye ekonomisini bizzat içeriden takip eden, yerli bir uzman kurum olarak, Türkiye’ye fon getirme konusunda global isimlerden daha başarılı bir performans sergilediklerinin altını çizen Ali Serim, “F.İ.N.A.S Danışmanlık olarak, Türkiye ile ilgili projeler yürütme konusunda global yatırım bankalarından çok daha avantajlı konumda olmamızın altında, yerli bir firma olarak Türkiye’nin iç dinamiklerine hakim olmamız yatmaktadır. Türkiye’yi ve Türkiye’de başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilecek olan özel sektöre ve kamuya ait uzun soluklu projeleri etkin bir şekilde aktarabilmekte ve yabancı yatırım ve uluslararası finans kaynaklarının ülkeye çekilebilmesi adına efektif çalışmalar gerçekleştirmekteyiz. 3. Cumhurbaşkanımız Celal Bayar’ın vizyonuyla başlayan yabancı sermayenin doğrudan yatırım ve kredi olarak ülkemize gelmesi için, geçmişten günümüze siyasi parti ayırt etmeksizin her zaman büyük destekler verilmiştir. Bununla birlikte son 16 yılda kaydedilen gelişmeler ışığında gerçekleştirilen, yeni teşvik sistemi, bürokrasinin azaltılması ve yatırım ortamının iyileştirilmesini sağlayan birçok reform paketleri sayesinde uluslararası yatırımların radarında olan Türkiye, bugün geldiğimiz noktada yabancı sermaye ve finansmana daha çok ihtiyaç duymaktadır. F.i.N.A.S Danışmanlık olarak özellikle devlet garantili alt yapı projelerinin fonlanması adına ortaya çıkan alakanın farkındayız ve bu konuda da önemli çalışmalar yürüttüğümüz bilinmelidir. Ekonomik entegrasyonun itici gücünü oluşturan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının desteklenmesi, yabancı kaynaklarca abartılabilecek jeopolitik risklerin en objektif şekilde fakat Türkiye’nin güçlü yönlerinin görmezden gelinmesine mani olarak analiz edilebilmesine katkı sağlamak ülkesini seven, vatansever her kişinin, kurumun ve özellikle otorite kabul edilen Türk bankacıların en önemli sorumluluğudur.” Dedi.

''Güvenli yatırım için proje arayan fonlar türkiye’ye yönlendirilmeli'' - Resim : 1

Ulusal ekonomilerin küresel ekonomiye uyum sağlamalarının Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla oranlarında muazzam artışa sebep olduğunun dikkate alınması gerektiğini belirten Ali Serim, “Küresel ekonominin etkili olmaya başladığı son 30 yıllık sürece bakıldığında dünya ölçeğindeki GSYH oranlarındaki senelik artışın 3,2 milyar dolardan 63,2 milyar dolara çıktığı gözlemlenmektedir. Bu gelişme senelik ortalama %7.8’lik bir büyümeye tekabül eder. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde düşük iç tasarruf oranları sebebiyle yaşanan sermaye sorunu, dış yatırımlardan gelen sermaye akışını daha da önemli bir noktaya taşımaktadır. Yabancı sermaye ve finansman akışı olmadan ilave yatırımlar geliştirmekte zorlanılması gayet tabidir. O nedenle 1880’li yılların başında kurulan ve Osmanlı toplumunda önemli sosyal travmalar yaratmış Düyun-i Umumiye İdaresi evham ve benzetmelerinden sıyrılarak, ekonomik büyüme ve kalkınma için dış kaynak kullanımı kaçınılmaz ve hatta içinde bulunduğumuz şartlarda oldukça yararlıdır.” şeklinde konuştu.

Seçiniz...