FETÖ davalarında 'casusluk' suçu unutuldu

FETÖ davalarında 'casusluk' suçu unutuldu
Güncelleme:

15 Temmuz'daki hain darbe girişiminin üzerinden geçen 3 yılın ardından görülen davalarda "casusluk" suçlamaları olmasına rağmen mahkemelerin "casusluk"tan hiç cezası vermediği ortaya çıktı.

15 Temmuz'daki hain darbe girişiminin ardından 3 yıl geride kaldı. Özellikle MİT, TSK ve Emniyet gibi stratejik kurumlardan bilgi sızdıran örgüt mensuplarının iddianamelerinde 'casusluk' suçlaması olsa da mahkemeler genellikle bu isimlerle ilgili 'örgüt üyeliğinden' ceza veriyor. Amerika'dan Almanya'ya İsrail'den İngiltere'ye kadar farklı ülkelerin istihbarat örgütlerine Türkiye'nin en mahrem sırlarını sızdırdığı bilinen örgüt mensuplarının aldığı cezalar 'casusluk suçlaması delillendirilemedi' gerekçesiyle 6 ile 8 yıl arasında değişiyor. Casusluğun delillendirilememesinde kolluk kuvvetlerinden mahkemelere giden dosyaların 'zayıf' olması ve mahkemelerin örgüt mensuplarını 'koruması' gibi ihtimaller öne çıkıyor.

Yeni Şafak gazetesinden Sertaç Aksan'ın haberine göre Türkiye'nin cumhuriyet tarihi boyunca yaşadığı en büyük ihanet olan 15 Temmuz FETÖ kalkışmasının ardından yaklaşık 3 sene geçmesine rağmen kimi davalardaki gariplikler devam ediyor.

Son olarak, MİT içerisinde sızan örgüt mensuplarından biri olan ve kurum içerisinde önemli görevler üstlenen İdris Karagöz'ün 8 yıl hapis alması ve 'casusluktan' aklanması tartışmalara neden oldu.

İdris Karagöz, MİT'e giriş süreci ve kurum içinde üstlendiği üst düzey görevlerle biliniyor. Karagöz, Aralık 2010’da MİT Müsteşarının özel kalem müdürlüğünde göreve başladı. 1 yıl burada aralıksız çalıştı, daha sonra İstanbul MİT Bölge Başkanlığı'nda şube müdürü olarak görevlendirildi.

15 Temmuz'daki ihanet gecesinin ardından görevden alınan Karagöz'ün çalıştığı dönemde kuruma kazandırdığı FETÖ'cü isimler ve görevi gereği görme imkanı olan 'çok gizli' 'kişiye özel' ibareli belgeleri örgüte aktarması gibi konular sıkça tartışıldı.

İddianamede var kararda yok

İhanet gecesinin ardından FETÖ ile ilgili hazırlanan iddianamelerin hemen hepsinde örgütün özellikle diğer ülkelerin istihbarat kurumlarıyla koordineli bir şekilde çalışarak, elde ettikleri bilgileri yabancı istihbarat kuruluşlarına aktardığının tespiti yer aldı.

Örgütle ilgili görülen davaların tamamında da savcılık, örgütün diğer ülkelere bilgi, belge aktarımı gibi konularda izlediği yöntemi, bunları hangi isimler üzerinden nasıl bir yolla ilgili istihbarat örgütlerine aktardıklarını net bir şekilde ortaya koydu.

Bu kapsamda, darbe girişimi sonrası ortakları yurtdışına kaçan FETÖ'cü bilişim şirketleriyle ilgili çok önemli raporlar da hazırlanarak ilgili kuruluşlara ve adli mercilere sunuldu.

Raporlarda, Genelkurmay'dan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na (TİB), Emniyet'ten Havelsan'a kadar pek çok stratejik kurumun mahrem bilgileri bu bilişim şirketleri üzerinden FETÖ'nün eline geçtiği ve bu bilgilerin farklı yöntemlerle yurtdışına çıkarılarak 'casusluk' yapıldığı ortaya kondu.

FETÖ'cü casus yokmuş!

Ancak mahkeme sürecinde işler daha farklı işlemeye başladı. FETÖ mensuplarının tamamına yakını 'örgüt üyeliği' suçundan ceza verdi, casusluk suçlamasının ise 'delillendirilemediğini' savundu.

Bu noktada 'Kolluk kuvvetleri, gözaltına alınan isimlerle ilgili tahkikat çalışmalarını yeterince yapmıyor ve bu nedenle casusluk suçlaması delillendirilemiyor' düşüncesi ve 'Mahkemeler, örgüt mensuplarının casusluk suçunun üzerini örtüyor' ihtimalleri ortaya çıkıyor.

Cezalar 'yöneticilik' yerine 'üyelik' üzerinden veriliyor

Süre gelen davalarda casusluğun delillendirilememesi farklı sonuçlara neden oluyor. Bu nedenle mahkeme genel olarak örgütün düzenlediği sohbetlere katılmak, örgütün finansal yapısına destek sağlamak (himmet vermek), örgütün kurum ve kuruluşlarına gitmek ve ByLock kullanıcısı olmak gibi suçlar üzerinden hükme veriyor.

FETÖ'de yöneticilik yapmış kritik isimler dahi 'örgüt yöneticisi' olarak değil, 'örgüt üyesi' olarak cezalandırılması dikkati çekiyor.

Mahkemeler detaylıca incelendiğinde neredeyse tüm örgüt mensuplarına verilen cezaların 6 yıl 3 ay ile 8 yıl 1 aya sıkıştığı net bir şekilde görülüyor.

FETÖ davaları gündeme geldiğinde, örgütün özellikle CIA, BND, Mossad ve MI6 gibi istihbarat kuruluşlarıyla dirsek temasında olduğu ve buralara Türkiye ile ilgili mahrem bilgi/belgeleri gönderdikleri kamuoyuyla paylaşılmıştı.