Can Dündar ve Erdem Gül için skandal iddianame !

Can Dündar ve Erdem Gül için skandal iddianame !

MİT TIR'larını haber yaptıkları için tutuklanan Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki soruşturma bitti, iddianame ortaya çıktı. Ancak iddianamede ciddi sorunlar var !

Hatay ve Adana'da durdurulan MİT TIR'larına ilişkin görüntüleri yayınladıkları için tutuklanan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkındaki soruşturma tamamlandı.

İddianameyi hazırlayan savcı Dündar ve Erdem için, "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme", "Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama", "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen yada tamamen engellemeye teşebbüs etmek" ve "Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek isteyerek yardım etme" suçlarından ayrı ayrı bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir kez müebbet ve 30 yıla kadar hapis cezası istedi.

İddianame İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. İddianamede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarlığı şikayetçi olarak yer aldı.

Skandal iddianame

İstanbul Başsavcı Vekili İrfan Fidan tarafından hazırlanan ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen 473 sayfalık iddianamede suçlama çok, suça ilişkin delil yok. Yargılamanın tamamının kapalı oturumda yapılması talep edilirken, dosyadaki tek delil ise ‘köşe yazıları’ oldu.

Cezalandırılmak kararlaştırılmış

Adana’da Ocak 2014’te durdurulan ve Suriye’ye insani yardım taşıdığı iddia edilen ancak mühimmat taşıdığı ortaya çıkan MİT TIR’larına ilişkin haberleri nedeniyle 2 aydır tutuklu bulunan Cumhuriyet'in Genel Yayın Yönetmeni ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e ilişkin soruşturma tamamlandı. Başsavcı Vekili İrfan Fidan tarafından hazırlanan 473 sayfalık iddianamede köşe yazılarından başka hiçbir delil yer almadı.

Gazetecilik değil casusluk

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlardan Sorumlu Başsavcı Vekili İrfan Fidan tarafından hazırlanan iddianame terör ve örgütlü suçlara bakmakla yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Fidan iddianamede, Dündar ve Erdem için, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme”, “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama”, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen yada tamamen engellemeye teşebbüs etmek” ve “silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek isteyerek yardım etme” suçlarından ayrı ayrı bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir kez müebbet ve 30 yıla kadar hapis cezası istedi. Fidan 2 aydır yürüttüğü soruşturma kapsamında hazırladığı iddianamede Dündar ve Gül’e 17-25 Aralık soruşturması, MİT TIR’larının durdurulması ile Reyhanlı ve Cilvegözü patlamalarında “FETÖ/PDY Terör Örgütü” şeklinde tanımlanan örgüt tarafından görev verildiğini öne sürdü. Fidan, 17 Aralık soruşturmasını incelediği kısımda Dündar’ın 3 Aralık 2013 ile 14 Mayıs 2015 tarihleri arasında Cumhuriyet’te yayınlanan 36 köşe yazısına delil olarak yer verdi. MİT TIR’larının durdurulmasını incelediği kısımda ise 15 Kasım 2013 ile 23 Aralık 2015 tarihleri arasında yayımlanan 22 köşe yazısını delil olarak tanımladı.

Savcı yine ‘unuttu’

Fidan iddianamede MİT TIR’larının durdurulmasını ele aldığı kısma ise, “eylemle ilgili olarak FETÖ/PDY Terör Örgütü tarafından şüpheliler Can Dündar ve Erdem Gül’e verilen görev” ismini verdi. Fidan, Dündar ve Gül’ün TIR’lara ilişkin görüntüleri ve bu malzemeler hakkında hazırlanan inceleme raporlarını 7 Haziran seçimlerinden 1 hafta önce ısrarla yayınladıklarının tespit edildiğini ifade etti. Fidan, “MİT’e ait devlet sırrı kapsamında yardım faaliyeti yürüten” şeklinde tanımladığı TIR’lara ait fotoğrafları ve belgeleri Dündar ile Gül’ün “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, sahte ihbar ve delillerle teröre yardım eden ülke konumuna sokarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasını sağlamak” amacıyla temin ettiğini öne sürdü. Ancak Fidan, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Türkiye Cumhuriyet Devletini veya Türk yurttaşlarını yargılama yetkisini sahip olmadığını unuttu.

‘MİT TIR’ı bilgi belgesi yok’ Soruşturma dosyasında sahte ihbar tutanağı dışında MİT’e TIR’ların herhangi bir terör örgütüne gittiğine dair bilgi ve belge olmadığını öne süren Fidan, “Bu durum TIR’ların durdurulması talimatını veren, sahte ihbarı yapan, bu ihbar doğrultusunda TIR’ları durduran ve arayan FETÖ/PDY Terör Örgütü yönetici ve üyeleri ile şüpheliler Can Dündar ve Erdem Gül tarafından da bilinmektedir” dedi. Dündar ve Gül’ün kastının Türkiye Cumhuriyeti devletine sahte ihbar ve delillerle tuzak kuran şüphelilerle birlikte Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetini terörle ilişkilendirip görevini yapamaz hale getirmek olduğunu ileri sürerek, “Bu amaca giden yolda şüphelilerin soruşturmadaki konumu FETÖ/PDY Terör Örgütü’nün işbirlikçiliğidir” dedi. Dündar ve Gül’ün avukatlarının tutukluluk sürecinde yaptıkları itirazlarda dile getirdikleri Basın Kanunu’ndaki sürelere de iddianamede yer veren Fidan, suç tarihleri göz önünde bulundurulduğunda yerinde olmadığının açık olduğunu öne sürdü. Örnek için Dündar’ın 3 Aralık 2013 tarihli “Siyasette nasıl geldiysen öyle gidersin” yazısına yer veren Fidan, Dündar’ın amacının ne olduğunu izaha muhtaç olmadığını dile getirdi ancak Basın Kanunu’ndaki dava açma süresiyle ilgili herhangi bir somut açıklama getiremedi.

Fidan, Reyhanlı’da 11 Mayıs 2013’te gerçekleşen patlama ile ilgili MİT’in patlamayı önlemek için operasyon yapılması yönünde Savcı Özcan Şişman’a ısrarla talepte bulunduğunu ancak Şişman’ın operasyona izin vermediğini öne sürdü. 8 Ağustos 2015 tarihli savcı Şişman ile yapılan “Bizimki gazetecilik sizinki ihanet” başlıklı röportaja da yer veren Fidan, MİT’in terör örgütleriyle işbirliği yaparak patlamaya sebebiyet verdiği yönünde kamuoyu oluşturmaya çalışıldığını iddia etti.

MASAK incelemesi

Fidan, Dündar’ın 17 Aralık soruşturmasından 2 hafta önce ve 25 Aralık soruşturmasından da 1 gün önce haberdar olduğunu ileri sürerek, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanları, milletvekilleri, bürokratları, öğretim üyeleri ve iş adamlarının telefonlarının dinlendiği, bu kişilerin aile fertleriyle birlikte takip edildiği sözde soruşturmalarla ilgili olarak kendisine FETÖ/PDY Terör Örgütü’nün verdiği görevi yerine getirmektedir” dedi. Fidan tespitlerini bir adım daha ileri taşıyarak, Dündar’ın 3 Aralık 2013 tarihli “Siyasette nasıl geldiysen öyle gidersin” başlıklı, 24 Aralık 2013 tarihli “Piyonlar devrildi sıra şahlarda” başlıklı yazıları ile kamuoyunu FETÖ/PDY Terör Örgütü’nün amaçları doğrultusunda ve örgütle işbirliği içerisinde yönlendirmeye, 17 ve 25 Aralık’ı meşrulaştırmaya çalıştığını savundu. Dündar’ın 17 Aralık soruşturmasını konu alan “Erdoğan’ın en uzun günü” isimli belgeseliyle ilgili finansmanın nereden sağlandığı konusunda MASAK incelemesinin devam ettiğini belirtti. Fidan, terör kavramının tarihsel gelişimine uzun uzun ele aldığı iddianamesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gülen cemaati ile ilgili sıklıkla kullandığı “Haşhaşiler”in tarihini de yer verdi.

Şikayetçi Erdoğan ve MİT

Erdoğan ve MİT Müsteşarlığı’nın müşteki olarak yer aldığı iddianamede savcı, aralarında Fethullah Gülen, Emre Uslu, eski polis müdürleri ve bazı muvazzaf subayların da tutuklu bulunduğu MİT TIR’larına ilişkin açılan “Selam Tevhid’de Kumpas” davasıyla birleştirilmesini istedi.

Kapalı oturum talebi

Savcı Fidan’ın iddianamenin sonunda yargılamanın tamamının kapalı oturumda yapılmasının talep edilmesi dikkat çekti. Bu talep Dündar ve Gül’ün yalnızca gazetecilik faaliyetinden dolayı yargılanmasının kamuoyundan gizlenmesi amacı taşıması olarak yorumlandı.