İmamoğlu'ndan canlı yayında dikkat çeken açıklama !

İmamoğlu'ndan canlı yayında dikkat çeken açıklama !
Güncelleme:

Yüksek Seçim Kurulu tarafından mazbatası iptal edilen Ekrem İmamoğlu, katıldığı bir canlı yayında rakibi Binali Yıldırım'ın yayın öncesi soruların önceden görüşülmesini talep ettiğini söyledi.

İstanbul'un seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, NTV-Star TV ortak yayınında açıklamalarda bulundu.

İmamoğlu, canlı yayında bir gazetecinin Koç Holding'den uçak kiralamasıyla ilgili imalı konuşmalarına, "Bakın diyorsunuz ki 'Siyasete alet olmuş bir grup' siz bile bence bir kusur işliyorsunuz. O uçağı Binali Yıldırım kullanırken ne kadar analiz etmişse. Ya da diğer bakanlar o firmadan helikopter ve uçak kiraladığında ne kadar  analiz etmişse... Benim arkadaşlarım da o kadar analiz etti. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin yaklaşık 100 yıllık bir kuruluşunu hangi ithamla suçluyorsunuz? Sizinle ne kadar temasımız varsa o kurumla da o kadar temasımız var. Sizin şu an çalıştığınız grubun, parti olarak bugünkü iktidarla temasının milyonda biri kadar temasım yok" diye konuştu.

Konuşmasının başında bu akşam ki maç için milli takıma başarılar dileyen Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle;

ORTAK YAYIN İÇİN BEKLENTİLERİNİZ NELER?

Neticede biraz rol paylaşımı gibi oldu. Bu münazaranın buluşma noktasındaki çabayı kusura bakmasınlar kendime alacağım çünkü… Başından beri bu süreci isteyen talep eden kişi olarak… Birazcık moderatör tarafını Sayın Yıldırım üstlenmiş gibi oldu. Çünkü ben o kanıya dahil olmadım başından beri net tavrımı göstermiştim. Hangi televizyonu, hangi moderatörü istiyorsanız hazır olduğumu söylemiştim. Bu söylemem yeni değil 31 Mart öncesinde de söylemiştim. Defalarca dile getirip bunun demokrasiye katkı sunacağını belirtmiştim. Ama ne yazık ki 31 Mart öncesinde bu kabul görmedi. ‘Eteğimizdeki taşları meydanlarda döküyoruz gerek yok’ diye cevap verildi. Bence burada psikolojik ya da stratejik bir süreç var. 31 Mart’tan önce sanıyorum çok önemsemediler. Sanıyorum sürece dahil emin bir duruş gösterdiler. Tabi seçim böyle bir netice vermeyince şimdiki süreçte stratejik olarak böyle bir karara olumlu baktılar. 17 yıl sonra bu gündeme geliyorsa aslında bu toplum adına üzücü. Elbette yenilenen seçim sürecine dair, bakın çok adil bir seçim süreci var, kabul gördü, çağdaş da bir münazara ortamı var, asla böyle bir durum anlamına gelmez. Sevindiricidir, böyle bir ortamın sağlanması mutluluktur ama asla bu yenilenen seçim sürecinin ya da bu süreçteki ortamın demokratik bir atmosfer oluşturduğuna delil değildir. Gerekirse onları da sıralarım.

Moderatör kısmında Sayın Yıldırım fikirlerini beyan etmeye başladı ben o alana hiç girmedim zaten. Uğur Dündar talebini ortaya koyunca ben ona ne diyebilirim ki? Uğur Dündar saygın bir gazeteci. Böyle bir münazara ortamını defalarca yönetmiş birisi. Sonrasında vazgeçtiğini ifade etti. Ben aradım kendisini. Attığı tweetle paralel bir cevap verdi. Ortamın kendi prensiplerinin uygun olmadığını. Kutuplaşma gereği mesleğini orada sağlıklı icra edemeyeceğini, her iki tarafa da zarar verebileceğini bana ifade etti.

Bana ismi ulaştığında sevindiğimi ifade etmiştim sonuçta sayın İsmail Küçükkaya için karar verildi. O sürecin teknik detayları benim anladığım şeyler değil.

 “SAYIN YILDIRIM, SORULARIN GÖRÜŞÜLMESİNİ TALEP ETMİŞ”

İçerikle ilgili sunan kişinin özgün kalması zorunda ve gündemi toparlayıcı zihinlerde 31 Mart günü dahil olmak üzere zihinlerde hangi soru varsa sorulmasından yanayım. Bir sınırlamanın gazetecinin oradaki duruşuna ters olacağı kanaatindeyim. O özgürlüğünün ve özgünlüğünün korunmasından yanayım. Asla bir sınırlama olmasından yana değilim. Bana soruları yollamasa da olur bu kadar net söylüyorum. Kendileri nasıl hazırlıyorlarsa elbetteki eşitliğin korunması halinde. Ama sanıyorum Sayın Yıldırım, soruların görüşülmesini talep etmiş. Yani biz müdahale eden değil sadece gözetleyen konumda olalım. İstanbul’un dününü yarınını, 31 Mart öncesini sonrasını, 6 Mayıs sürecini, 18 günlük süreci hepsini konuşalım istiyorum.

Bana da yazanlar var; ‘O kabul etmedi şimdi de siz vazgeçin’ diye. Olur mu öyle şey? Asla. Biz 17 yıldır bu neden yapılmıyor diye ısrar eden bir anlayışa sahibiz. Dolayısıyla bugün pozisyon değişti; tereddütler arttı çok detaya girmeyelim. Böyle şeyleri ben doğru bulmam. Kaldı ki ben bu münazaraya alışık bir insanım. Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğum dönemde, bir belediye başkanı olarak sizin oturduğunuz koltuk misali bir koltuğa oturup sağıma soluma ilçedeki siyasi parti ilçe başkanlarını 5 yıl boyunca en büyük festivale davet edip beni sorgulayın bende cevap vereyim diyen bir insanım. Bazı partiler hiç gelmemeyi tercih etti. Ama birçoğu katıldı. Bu olması gereken inanılmaz ferahlık rahatlık yaratır toplumda. Yani çekişmeler, iftiralar, yalanlar hepsi söner gider. Çünkü insanlar birbirlerine bakarken zaten söyleyeceklerinin içerisinde emin olmadığı ne varsa unutur. Kimse hakkında bir iftira atmışlığım yok, İstanbul’u konuşmuş birisiyim.

HAVALİMANINDA YAŞANILANLAR…

Öncelikle şunu söyliyeyim ben bir bayram tebriği için Trabzon’a gittim. Çünkü oralıyım, köyüm belli… Dolayısıyla bizim bir geleneğimiz var. Ata mezarlığımız var gideriz dua ederiz herkesin yaptığı gibi. Bunu da yapamıyordum birkaç yıldır siyasi sorumluluklarım gereği. Dolayısıyla bu ortamda yapmayı hissettim. Bir bayramlaşma dedik. Ama bayramlaşma ötesinde bir şey yaşadık. Dolayısıyla bence Karadeniz’in yaşadığı en büyük bayramlaşmaydı.  Yani bunu o bölgeyi takip eden, daha önce orada bulunmuş bütün gazetecilere meslektaşlarınıza sorabilirsiniz. En büyük buluşma nedir iki katı deyin muazzam bir şey.

Ben özel uçak kiralayarak altını çizelim  Trabzon’a gittik. Çünkü aynı gün dönüşümüz olacaktı doğrudan İstanbul’a bir de kalabalık heyetimiz vardı.. Trabzon’da beni nereden karşılayacaklar ben bu işlerle ilgilenmem ki. Gittiğimiz yerde sorumlu insanlar var. Bizi VIP’ten karşıladılar. Köyümüze gittik. Ertesi sabah Trabzon’daki bayramlaşma dediğimiz o seromoninin büyük bir  kalabalığa dönüşmenin keyfini yaşadık. Derken bu güzel buluşmayı örtmek isteyen bir anlayış hangi dokunuşsa o elbette görünen figürü Ordu Vali’sidir. Bir tuzak kuruldu bize. Niçin tuzak şöyle ki…

Ben oraya gidene kadar nereden çıkacağız bunu bilen birisi değilim ki. Havaalanına girdik VIP’in otomobil giriş bariyerleri açıldı. İçeri girdik arabaları çektik. VIP’in önünde toplanmış insanlarla ben fotoğraf çekmeye başladım. O esneda benim annem, babam, kız kardeşim diğer ekip x-ray cihazından giriş yaptılar. Biz o fotoğraf çekiminden sonra içeriye girdiğimizde bir telaş bağırışma çağrışma. O ara annemle karşılaştım annemin benzi atmış. Biz her yerden gireriz evladım gidelim normal vatandaş nereden giriyorsa oradan gidelim. Buradan girişimizi yasaklamışlar kim yasakladı vali beyin talimatı var.  Emniyet müdürünün söylediği…

Seyit Torun’a vali beye rütbe taktırmayın bu bir tuzak. Polislere de ‘Kusura bakmayın bu sizinle olan bir olay değildir. Bir saygısızlık varsa kusura bakmayın hakkınızı helal edin’ deyip içeriye geçtik.

Konuşacaksa medya 1 milyon Karadeniz insanın bizi karşılamasını konuşsun. Başkalarının gitmesini istediği yola gitmesinler. İnsanların gösterdiği ilgi ve alakaya karşı uygulanmış provokatif bir süreçtir. Vali bey bize tuzak kurmuştur ancak vali beye de kim talimat vermiştir onu bilemem açıklasın. Telefonuna çıkmayanlar, mesajına bakmayanlar dert ne yani.

“TC’NİN 100 YILLIK BİR KURULUŞUNU HANGİ İTHAMLA SUÇLUYORSUNUZ?”

Sizde 72 yaşındaki annenizin yüzünü beyaz görünce insanları dışarı çıkartırsınız ya da kavga edersiniz bilemem. Ben kavga etmedim tutanak uydurma. Teşekkür ettiğim polisler ne söylediğimi biliyor. Bu tuzaklar çok defa da kurulmuştur. Benim bir anlık yüzümdeki sertlik size çok sert geliyorsa ben sizi bu ülkenin bakanlarının söylediği sözleri analiz etmeye davet ediyorum. Bir günden öbür güne söyledikleri yalanı tarif etmeye davet ediyorum. Vali basitlik yapmıştır. Vali beyin kurduğu da bir tuzaktır. Özür borcu vardır gündem yaratmıştır. Bakın diyorsunuz ki ‘Siyasete alet olmuş bir grup’ siz bile bence bir kusur işliyorsunuz. Yani bir firmadan o uçağın kiralanmasıyla ilgili ki ben bu işlerle ilgilenmem. O uçağı Binali Yıldırım kullanırken ne kadar analiz etmişse. Ya da diğer bakanlar o firmadan ne kadar helikopter ve uçak kiraladığında ne kadar  analiz etmişse… Benim arkadaşlarım da o kadar analiz etti. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin yaklaşık 100 yıllık bir kuruluşunu hangi ithamla suçluyorsunuz?

“SİZİN ÇALIŞTIĞINIZ GRUBUN, İKTİDARLA TEMASININ MİLYONDA BİRİ KADAR TEMASIM YOK”

Sizinle ne kadar temasımız varsa o kurumla da o kadar temasımız var. Sizin şu an çalıştığınız grubun, parti olarak bugünkü iktidarla temasının milyonda biri kadar temasım yok. Eğer bu etik kuralsa sizin için…

Seçiniz...