2016’ya merhaba derken

Güncelleme:

Yeni yılın ülkemize, halkımıza, insanlığa esenlikler getirmesini dilerim.

Türkiye’yi ‘dünya kadar derdi olan’ bir ülke olmaktan kurtarıp, Dünya’ya Türkiye kadar bir uygarlığı katmalıyız.

Ekonomimizi geliştirmek, demokrasimizi iyileştirmek, toplumsal yaşamı canlandırmak zorundayız.

Hemen önümüzde “Anayasa konusu” beliriyor…

Bu Meclis doğal olarak Kurucu Meclis niteliğinde değildir.

O nedenle Anayasa’nın ilk dört ve ilgili maddelerini referandum değişikliğine götüremez.

Bununla birlikte –daha önce de yapıldığı gibi- Yapıcı Meclis olarak işlev görebilir.

Bu anlamda üzerinde mutabakat sağlanan Anayasa maddeleri için değişiklik mekanizması işletilebilir.

Her devletin olduğu gibi bizim Cumhuriyet’imizin de temel yapı taşları vardır; kurumsal kimlik bunlardan oluşur.

Örneğin, Yargıtay, Sayıştay, Danıştay gibi… Bu yapısal-kurumsal-kimliğimizi değiştirecek yaklaşımlar, bize katkı sağlamaz.

Bunun yerine bu yapısallığın ana fikrine uygun olarak, örneğin, Kamu Denetçiliği (Ombudsman) gibi kurumların ihdası çok daha yerinde bir yaklaşımdır.

2106 yılında yerküremiz ve ülkemiz “barışa” öylesine muhtaç ki…

Türkiye bölgesindeki güç koşullara karşın devlet geleneği ve demokrasi deneyimiyle, terörün üstesinden gelmek zorundadır.

Bunu başaracağız, başka yolu yoktur; başka Türkiye yoktur.

Terörle mücadelede hükümranlık haklarımızı kullanacağız, sınırlarımızı korumak için, uluslar arası kurallar dahilinde ve gerekirse sınırlarımızı da aşacağız.

Fakat karşımızdaki emperyalist destekli terörle mücadele ederken, sapla samanı da mutlaka ayrı tutacağız.

Tarihsel haklılık içinde topraklarımızı korurken toplumu da; bölge halkını da koruyacağız.

Öte yandan, Türkiye, genç nüfusuna iş sağlamak zorunda…

Fabrikalar açmalı, tersaneler kurmalı, yatırımları artırmalı dengeli dağıtmalıyız.

O arada, vergide adalet, ücretlerde ve gelir dağılımında hakkaniyeti sağlamalıyız.

Şunu asla unutmamalıyız: Toplumsal barışa en büyük katkılardan birini sendikalar yapar.

Etkili bir sendikal işleyiş ücretler kadar piyasanın da canlılığının dinamosu olacaktır.

Ve Türkiye, düşünce ve anlatım özgürlüğü alanında eksiğini gediğini gidermelidir.

Gazeteciler, yazarlar, kimse düşüncesinden ötürü hürriyetinden yoksun bırakılmamalıdır.

Diğer yandan, daha “katılımcı (bir) demokrasi” için, TBMM komisyonlarına, demokratik kitle örgütlerinin de iştirakine önem verilmelidir.

Dilerim, 2016 yılında, tüketici hakları ve çevre duyarlığı konusunda önemli gelişmeler / kazanımlar da sağlanır.

Evet, Türkiye sen; dilimde, düşüncemde, dualarımdasın…

2016 yılı tüm yurttaşlarımıza ve Türkiye’mize mutluluk, başarı ve esenlik getirsin.

Diğer Yazıları
Akıl Sağlığını Yitirmekte olan Toplum!
Bir asırlık çınar nasıl batırılır ?
Belediye Encümenleri Böyle mi olmalıydı?
Çöken madencilik politikamızdır