AKP’nin ülke çıkarlarına zarar veren son hamlesi: NATO vetosu

Güncelleme:

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı: Türkiye bu yönetimi hakketmiyor... AKP’nin ülke çıkarlarına zarar veren son hamlesi: NATO vetosu!

AKP sözcüleri Mayıs 2022’de İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurusunu veto edeceğini açıkladığında; günün sonunda dönüş yapmak zorunda kalacaklarını ve ayaküstü kararla başlatılan veto macerasıyla ülkenin uğrayacağı zararın elde edilebilecek sınırlı kazançtan daha fazla olacağını söylemiştim.

Her şey öngördüğümüz gibi gelişiyor. Şu farkla ki, AKP’nin şuursuz ve akıl dışı veto siyaseti korkarım o günlerde tahmin ettiğimizden daha ağır hasarlara yol açabilir.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin Türkiye’nin çıkarlarına zarar veren hiç bir yönü yok.

Ama AKP yönetimi; ucuz şark pazarlığı alışkanlığı, ideolojik Batı karşıtlığı, NATO’nun işleyiş tarzına dönük sağlıksız algılamalar, seçim hesapları gibi nedenlerle veto ısrarını sürdürüyor.

*     *     *

Dengesiz ve marjinal bir politikacının İsveç’te Kuran’ı yakmasından sonra, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kesin kararlarını açıkladı: “İsveç Kuran’ın yakılmasına izin verdiği sürece, NATO’ya girmesine evet demeyiz.”

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da benzer çizgide: “… ifade özgürlüğü deyip Kuran’ın yakılmasına izin vereceksin …sonra ‘ben NATO’ya üye olacağım’ diyeceksin. Bu mümkün mü?” 

İsveç Başbakanı Kuran’ın yakılmasını kesinlikle onaylamadıklarını, ama kendi iç hukuk sistemlerinde bunun suç oluşturmadığını söyledi. İsveç savcılığı herhangi bir işlem yapmadı.

İsveç dahil pek çok ülkede, din ve dince kutsal sayılan şeyler hakkında kötü konuşmak ve kötü şeyler yapmak (küfür) suç değil, ifade özgürlüğünün bir parçası görülüyor. İncil veya Tevrat dahil kutsal kitapları yakmak serbest.

Türkiye dahil pek çok ülkede din ve dinen kutsal sayılan şeyler hakkında kötü konuşmak suç. Kafir kelimesi o kökten geliyor.

Bazı ülkelerde bu fiillerin nefret suçu oluşturduğu kabul ediliyor.

Peki Kuran’ın kendisi bu konuda ne diyor?

Kuran yakmayı kınadığını ve lanetlediğini söyleyen ilahiyatçı Abdülbaki Erdoğmuş, o konuda Kuran’ın bir yaptırım öngörmediğini, eylemi yok saymayı ve eylemciyi Allah’a havale etmeyi önerdiğini vurgulayarak bir alıntı yapıyor:

“Onların Allahtan başka yalvarıp sığındıkları (varlıklar)a sövmeyin ki onlar da kin ve cehaletten dolayı Allaha sövmesinler; zira Biz her topluma kendi yaptıklarını güzel gösterdik. (Ama) zaman geldiğinde onlar Rablerine döneceklerdir: O zaman Allah onlara bütün yaptıklarını (en doğru şekilde) anlatacaktır” (6:108).

Din ve dinin kutsal kabul ettiği şeyler hakkında kötü şeyler söylemek ve yapmak, değişik ülkelerde kendi kültürlerinden kaynaklanan farklı uygulamalara tabi.

Konu, ifade özgürlüğünün sınırlarında yapılan bir tartışma.

Ama NATO üyeliğiyle ilgisi yok!

NATO, temel amacı üye devletlerin güvenliğini sağlamak olan bir askeri örgütlenme. Kararların oybirliğiyle alınması öngörülüyor, çünkü tüm üye devletlerin ortak güvenlik hedefinin olduğu, hiçbir üyeyi dışarda bırakmayan işleyiş şeklinin dayanışmayı artıracağı ve örgütü daha güçlü kılacağı varsayılıyor.

İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini henüz meclisinden geçirmeyen diğer ülke Macaristan, onay vereceğini açıkladı. NATO’nun genişlemesine açıkça karşı çıkan tek ülke Türkiye.

Tek bir üyenin karşı çıktığı kritik genişleme sorunu eninde sonunda elbet çözülecek.

Birinci olarak, genişlemeye karşı çıkan tek ülke diğer bütün ülkelerin savunduğu pozisyona ters düşer ve zaman içinde yalnız kalmaya mahkumdur; düştüğü durumunu idrak etmesi beklenir.

İkinci olarak, anlamlı bir veto gerekçesi öncelikle NATO’nun amaçları bağlamında olmalıdır.

Bir ülkenin NATO üyeliği için ifade özgürlüğü alanında iç hukukunu belli yönde değiştirmesini talep etmek abes, ciddiyetten uzak ve NATO amaçlarıyla ilgisi olmayan bir pozisyondur.

NATO genişlemesine ilişkin yapılan tartışmalar ülkelerin hayati güvenlik çıkarlarıyla ilgilidir.

Üçüncüsü, hukuken veto hakkına sahip olsa da Türkiye tüm diğer üyelerin tercihine karşı durarak NATO genişlemesini engelleyecek reel güce sahip değildir.

Üstelik AKP’nin Türkiye’nin güvenlik çıkarlarıyla ve NATO’nun amaçlarıyla ilgisi olmayan gerekçelerle bunu yapmaya çalışması, elini daha da zayıflatıyor.

İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği bu iki ülke kadar NATO’nun fiili patronu Amerika’nın doğrudan izlediği ve savunduğu bir hedef. Türkiye’nin yetersiz gerekçelerle genişlemeyi durdurmaya çalışırsa, Amerika’nın elinde Türkiye’ye misliyle daha fazla zarar verecek enstrümanlar var.

Özetle, veto bedava değildir.

Washington’da Senato’nun her iki partiye mensup 27 üyesi Başkan Joe Biden’a açık mektup gönderdi ve Türk Hava Kuvvetleri’nin beklediği F-16 satışına onay vermeyeceklerini açıkladı. Senato’nun sadece 100 üyesi olduğu dikkate alınırsa, F-16 satışının mevcut koşullarda Senato’dan geçmeyeceği açık.

Ayrıca, başta Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Bob Menendez gibi, F-16 satışına karşı çıkan ama mektubu imzalamayan başka etkili Senatörlerin olduğu biliniyor. İmzalamama gerekçeleri, F-16 satışının iptali dışında Türkiye’ye daha sert yaptırımlar uygulanmasını istemeleri.

Mevcut koşullarda Biden yönetiminin Senato kararını veto etmesi ve Başkanlık yetkisini kullanması bir yana, teklifi Senato’ya göndermesi bile beklenemez.

AKP’nin Türkiye’nin çıkarlarıyla ilgisi olmayan akıl dışı veto kararı, sadece ABD Senatosu’nda değil, tüm dünyada Türkiye’nin düşmanlarının ekmeğine yağ sürüyor.  Boş yere Türkiye’ye zarar veriyor.

*     *     *

Türkiye’nin tam göbeğinde yer aldığı bölgede jeopolitik saat olağanüstü hızlı dönüyor. Ukrayna savaşı fiilen NATO-Rusya savaşına dönüştü.  Amerika da Rusya da ne pahasına olursa olsun kaybetmek istemiyor. 

Soğuk Savaş sonrasında kurulan Avrupa Güvenlik Sistemi çöktü. Savaşın nasıl sonuçlanacağı önemli ölçüde yeni güvenlik sistemini şekillendiren parametre olacak.

O arada yine AKP’nin yanlış politikaları sonunda Ege’de ve Doğu Akdeniz’de siyasi ve askeri dengeler son yıllarda Türkiye’nin aleyhine döndü.

İçinde bulunduğumuz kaygan ortamda, yaklaşan seçimlerde belki 3-5 oy toplarım hesabıyla AKP, fütursuzca Türkiye’nin güvenliği açısından tehlikeli bir oyun oynuyor.

Eğer iktidarda kalabilirlerse, en geç seçimlerden sonra AKP’li karar vericiler eminim ki söylediği tüm bağlayıcı sözleri yutacak, İsveç’e NATO yolunu açacak.

Dünyada bilmesi gereken herkes biliyor ki “bu can bu bedende olduğu sürece teröristi Rahip Brunson’u alamazsınız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kısa süre sonra papazın serbest kalmasına yeşil ışık yakmıştı. Ülkenin ve yargının itibarı ağır zarar görmüştü.

Umarım bu kez Türkiye’nin güvenlik çıkarları ağır zararlar görmez.

Türkiye bu yönetimi hakketmiyor.

Diğer Yazıları
Atatürk'ün Anayasası
Tarih boyunca Zazalar
''Batı’nın yenilgisi''