CHP cephesinde yeni bir şey yok

Güncelleme:

Erich Maria Remarque’ın “Batı cephesinde yeni bir şey yok” romanı, Birinci Dünya Savaşı’nda Alman askeri Paul’un bir muharebe hendeğinde çektiği acıları çarpıcı bir dille anlatır. Kitap daha sonra Almanya dahil pek çok ülkede yıllarca yasaklandı, hatta yakıldı.

Bazen bir avuç arazi parçası alınıyor, kısa süre sonra tekrar kaybediliyordu. Paul, çevresinde insanlar ölürken veya kolu bacağı koparken, hayatta kalanların ruhen ölüye dönüşmesini dehşet içinde izler.

Yaşanan sakin bir savaş günü sonunda “Batı cephesinde yeni bir şey yok” mesajı gönderilir, ama o gün Paul yediği bir kurşunla hayatını kaybeder.

Çok sayıda dilde on milyonlarca satan kitabın adı bugün, sadece savaş karşıtlığının değil koşulların bağıra bağıra bastırmasına rağmen gözle görülebilir değişim yokluğunun ve kasvetli durağanlığın simgesi olmuştur.

2002’den beri iktidardaki AKP’nin siyasi başarısını küçümseme yanlışına düşmeden diyebiliriz ki, son 23 yılda CHP’nin ürettiği en belirgin siyasi sonuç, önce AKP’nin iktidar yolunu açmak sonra iktidarını sürdürmesine katkı yapmak oldu.

Bugün de CHP cephesinde yeni bir şey yok.

*     *     *

Deniz Baykal liderliğindeki CHP, geniş kesimlerce din karşıtlığı gibi algılanan bir başörtüsü düşmanlığı sürdürdü. Her zaman ve açıkça askerlerin siyasete müdahalesini davet etti, en büyük destekçisi oldu. Kürt sorunu karşısında reform karşıtı, katı ve şovenist görüşleri savundu.

CHP biraz daha akılcı ve (sosyal) demokrasiyle bağdaşan bir yol izleseydi, AKP 2002’de o kadar kolay iktidarı yakalar, 2007 ve 2011 seçimlerinde büyük sıçramalar yapabilir miydi?

CHP’nin iç yapısı öylesine hizipçilik çürümesine uğramıştı ki, üst üste gelen açık seçim yenilgilerine rağmen Baykal’ın değişmesi ancak bir kaset skandalı ile gerçekleşebildi.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıl boyunca (2010-2023) yapabildiği en büyük değişim içeriği iyi hazırlanmamış ‘helalleşme’ sloganı ve başörtülü kadınlara rozet takmak oldu. Seçim sonuçlarının defalarca kanıtladığı gibi, bu adımlar yetersizdi, CHP iktidar hedefinin yakınlarına bile erişemedi. Parti örgütlerinde iyileşme gerçekleşmedi, belki daha bile kötüye gitti.

Büyük bozgun Mayıs 2023’te geldi. ‘Kola kutusu bile aday gösterilse kazanılacak’ seçim, yanlış üstüne yanlışlar yapılarak Erdoğan’a hediye edildi. Elbet kollektif bir sorumluluk söz konusuydu, ama baş Kılıçdaroğlu idi. Esasen müktesebatı nedeniyle çok daha başarılı olması eşyanın (siyasetin) doğasına aykırıydı ve Baykal’ın inşa ettiği yoz ortamın ürünüydü.

Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur diye düşünenler olabilir, o nedenle belirtiyorum. Bütün bunları Mayıs 2023’ten önce defalarca ve ayrıntılı yazdım, söyledim.

*     *     * 

Özgür Özel 15 aydır Genel Başkan, ama Mayıs 2023 bozgununun anlamlı bir özeleştirisi henüz ortaya koyulamadı. Acaba neden?

Bugün seçim olsa büyük olasılıkla yine Erdoğan kazanacak.

CHP cephesinde yeni bir şey yok.

‘Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar’ sarmalından çıkış ışığı görünmüyor. Hukuk devleti her geçen gün daha çok kararıyor. Dünyada kritik gelişmeler yaşanıyor.

Muhalefetin yapması gereken, dev sorunlar karşısında ülkeyi daha iyi yöneteceğine seçmeni ikna etmek. Siyasi bir dille, yani siyaset yaparak. Her muhalefet partisinin, başta genel başkan ve üst düzey kadrolar, bu hedefe odaklanması gerekiyor.

Evet, CB Erdoğan deprem bölgesinde bir yılda 319 bin konutu teslim sözü verdi. Bir değil iki yıl geçti, yarısından biraz fazlasını yapabildiler.

Ancak şikayet yetmez, daha iyisini yapabileceğine seçmeni ikna etmek gerek. Arada sırada Ortadoğu, Avrupa ve dünyadaki hayati gelişmelerle ilgili anlamlı laflar edilmeli.

Parti örgütlerinin ayağa kaldırılması ve sokakta, mahallede, köyde varlığını hissettirmesi, bir taraftan da seçime hazırlanması gerek.

Bunlar söylemesi kolay ama yapması çok zahmetli ve zaman alıcı işlerdir.

Ne var ki CHP’nin şimdi en büyük projesi, ön seçim yaparak CB adayını belirlemek.

Ne zaman yapılacağı belirsiz bir seçim için ön seçim, pratik siyaset hakkında idrak sahibi aklın alacağı bir iş değil. Örneği var mı, bilmiyorum.

Siyasi kararlar verilirken, yanlış yapma olasılığını en aza indirmek için koşulların olabildiğince yakından bilinmesi istenir. Bu kural, seçimlerde aday belirlenirken de geçerlidir.

Şu günlerde partinin enerjisini gereksiz bir önseçime ayırması, toplumun sorunları yerine kendi iç sorunlarına dönük çalıştığını gösterecektir.

CHP tek başına CB seçebilecek oy desteğine sahip olsaydı, zamanı gelince ön seçim yapabilirdi. Ama kazanmak için ya başka partilerle ya da başka partilerin seçmenleriyle ittifak yapmak zorunda. Şimdiden parti içi önseçim o nedenle de yanlış.

CHP niçin böyle yapıyor?

Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı davalardan birinden mahkumiyet alma ve seçilme hakkını kaybetme ihtimali var. CB adayı olursa o ihtimalin azalacağı hesaplanıyor.

İmamoğlu’nun mahkumiyeti ve seçilme hakkının elinden alınması, siyasetin yargıyı sopa olarak kullanmasının vahim bir örneği olacaktır. Herkesin karşı durması gerekir.

Ancak içinde bulunduğumuz her gün daha çok kararan koşullarda, tek bir kişinin uğrayacağı haksızlığı engellemeye dönük ne kadar etkili olacağı belirsiz bir önlem gerekçesiyle, seçim kazanma şansına zarar verebilecek yanlışlar yapma lüksüne hiç kimse sahip değil.

Özgür Özel yanlışın farkında olmalı ki, erken önseçimin gerçek nedenini söylemiyor. Siyasi argüman değeri bulunmayan, ruhsuz ve anlamsız tekerlemelerle kendini savunuyor:

– Erken seçim adayı, erken belirlenir.

Elbet kendi bileceği iş. Dilerse seçim kampanyasını da benzer tekerlemeler üstüne kurabilir:

Diğer Yazıları
Avrupa’nın savaş yanlısı politikacıları
Avrupa hüsrana uğramaya devam edecek
''Nükleer silah Türkiye için bir seçenek''
''Amerika’nın dostluğu ölümcül olabilir''