Güçlü Kadın Olmak !

Güncelleme:

Bu günlerde yaptıklarını çok beğendiğim Aylin Kotil; ‘Güçlü kadın olmak’ ile ilgili uzunca bir yazı paylaşmış. Okudum ve beğendim, bir iki laf etmek istedim…

Güçlü kadın deyince benim aklıma; erkeksi davranışları olan kadın geliyor. Yani cinsel ayrımcılığa gitmeden, kendini kadın olarak tanımlayan değil, korunmak adına, toplum içinde erkek gibi mücadele eden kadın tipi geliyor. Bu tamamen benim kişisel görüşüm, başkaları daha farklı ifade edebilir kendini.

Cinsel kimliği erkek gibi kast etmiyorum tabii ki.

Çünkü o ayrı bir konu, ben karar verme, kişilikli duruş ve sert mizaçtan bahsediyorum. Eşcinsellere de sonsuz saygı duymakla beraber. Kadın görüntü ve duygusal açıdan benim penceremden, kadın gibi kadın olmalı.

Kendi korunaklı alanı dışında, beceri, zeka ve ataklık açısından hele ki yalnız yaşıyorsa, güçlü ve erkeksi olmak zorunda….

Bu iyi bir şey mi? Bence tartışılır.

Yalnız yaşayan bir kadının, başka türlü davranma şansı var mı? Bence yok…

En yakınlarınız bile güçlü ve yalnız bir kadınsanız, sizi ailesinin içine almak istemez. Eşi ile tanıştırmak istemez.

İş yerindeki karşı cinsten arkadaşlarınız, aldığınız her terfiyi, kadınlığınıza bağlar.

Evli hemcinsleriniz de başarılarınızı, erkek yöneticilerinizle yakın ilişkilerinize bağlar.

Bazıları için de doğru olabilir bu ithamlar. Ama her kadın için değil.

Genel olarak insanlar, kendilerinden daha dik, daha güçlü ve sert duruşlu insanlardan hoşlanmazlar. Onları yaşam alanları için de görmek istemezler….

Özel ilişkilerde ise bu tarz kadınların durumu daha zordur aslında. Onlar eğer partnerleri, karakter olarak kendilerinden daha zayıf görüntülü ise mutlaka terk edilen olurlar. Ve o terk eden erkekler, güçlü kadınlardan çok daha vasıfsız kadınlara koşarak giderler. Öyle kendi egoları daha rahat eder.

Güçlü bir kadını duygusal olarak taşımak her erkeğin harcı değildir. Ancak kendisi gibi güçlü bir erkek, böyle bir kadınla beraber olabilir. Ve bilir ki, ben sevdiğim kadınla beraberim tamam o artık bana ait, ben de huzur içinde yaşayım, hiç kendime bakmayayım, hiç geliştirmeyeyim, öyle yuvarlanıp gidelim diyemez. Hep kendisini geliştirmek hep ilerlemek ve mükemmele yakın olmak zorunda…Tıpkı eşi olan güçlü  kadın gibi…

Geçenlerde bir sosyal paylaşım sitesinde ki sayfamda olan bir olayı paylaşıp, bu yazımı noktalamak istiyorum, hem de konu ile ilgili bir örnek olması açısından.

Sayfamda yazılarımı, gönderilerimi zahmet edip okuyan, izleyen değerli takipçilerim var. Bir de; sayfamı beğenmemiş ya da beğenmiş ama bana özel olarak mesaj gönderen, eleştiren, yazılarım ve fikirlerim üzerinden hakaret eden insanlar var.

Bir tanesi mesela; mesaj atıyor ve sayfan beğenmeye değer mi diye bana soru soruyor… Şaka gibi!  Gereken cevapları da alıyor en ağırından ayrı.

Bir diğeri, başka saçma bir laf ediyor, ben de onlara hakaret etmeden, sayfamdan ayrılın beğenmiyorsanız, ya da bana niye mesaj atıyorsunuz sizi davet eden olmadı  diyorum.

Bir tanesi benim bu sizi davet eden olmadı lafım üzerine, ağza alınmayacak küfürleri, hakaretleri ediyor, iyice terbiyesizleşiyor. Ben de ona bu lafları mahkemede de hakime anlatırsın diyorum. Ve bir daha da bir kelime etmiyorum.

Hemen avukatıma ertesi gün talimat veriyorum ve bu şahıs hakkında dava süreci başlıyor. Adam önce hesabını kapatmıyor, özür de dilemiyor, öyle bana ettiği hakaretler yanına kar kaldı sanıyor, her halde mutlu mesut yaşıyor.

Sonra mahkeme celbi geliyor ve ifadesi alınmak üzere mahkemeye çağrılıyor. İşte o zaman bu şahıs beni hemen buluyor ve kendisini acındırarak birkaç kez özür diliyor. Bir büyüklük yapın, borç batağındayım vs Ramazan ayındayız, çok yanlış davrandım türünde özürler diliyor, davamı geri çekmemi istiyor. Kaldı ki hakaret davaları, eğer davalının, daha önceden sabıkası varsa, para cezası artı hapis cezasına kadar gidebiliyor.

İsmi belli olmadığı için konuyu  böyle ayrıntılı anlatıyorum sizlere….

Ben bir tek şey söylüyorum, davamı çekmekle beraber; ‘Bu özürü neden daha önce dilemedin?’ Eğer dava açılmasa idi, o iğrenç laflarını bana etmek yanına kar kalacaktı. Kaldı ki bir erkeğe bile edilmeyecek lafları bir kadına nasıl söyleyip, işler bu noktaya gelince iyice alta iniyorsun. Ve cevabını beklemeden, bu konumda ve durumda bile olmak yeterince yüz kızartıcı sakın bir daha haddini aşan sözler etme diyerek konuyu kapatıyorum.

Şimdi soruyorum; Ya imkanlarım olmasa idi, ya yanımda beni her tür kötülükten koruyan, destek olan o güçlü insan; ‘eşim’ olmasaydı ne olacaktı benim halim? Ve diğer yalnız kadınların da hali tabii ki? 

O yüzden ben ‘Güçlü Kadın’ olmanın hiç de o kadar kolay olmadığını biliyorum ve kendimi her zaman zorda, darda kalmış hemcinslerime elimden geldiğince yardım ederek,  yanlarında olmaya çalışıyorum…

Çünkü o imaj o kadar da kolay olmuyor….