Erdoğan'dan Ermenistan açıklaması

Erdoğan'dan Ermenistan açıklaması

Kolombiya'da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Ermenistan açıklaması

Temaslarda bulunmak üzere Kolombiya’ya gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Externado Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi tarafından düzenlenen “1915 Osmanlı İmparatorluğu’nun En Uzun Yılı” başlıklı sempozyumda yaptığı açıklamada, “İsrail 1967 öncesindeki sınırlara çekilmedikçe zalim, terörist devlet olmaya devam edecektir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kolombiya’da Bogota Externado Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi tarafından düzenlenen “1915 : Osmanlı İmparatorluğu’nun En Uzun Yılı” başlıklı sempozyumda konuştu.

Erdoğan konuşmasında, 1 Dünya Savaşı sonrası yaşanan sorunlara değinerek, “Birinci Dünya Savaşı’nın, geçtiği kıtalardan binlerce kilometre uzakta Kolombiya’da ele alınıyor olması son derece değerli, son derece anlamlı olduğunu burada özellikle ifade etmek istiyorum. Açıkçası bundan 100 yıl önce vuku bulan 1. Dünya Savaşı, sadece savaşa dahil olan ülkeleri ve kıtaları etkilemekle kalmamıştı. Üç kıtanın yani Asya, Avrupa, Afrika ve Avustralya ve Amerika kıtası da bu savaşta rol almıştı. Savaş sonrasında yeni bir dünya kurulurken elbette Amerika kıtası da bütünüyle savaşın sonuçlarından etkilenmişti. Özellikle Osmanlı coğrafyasından Latin Amerika’ya yönelik göç dalgası Latin Amerika’nın da savaştan sonra yeniden şekillenmesinde önemli rol oynamıştı. Dolayısıyla 1. Dünya Savaşı’nın burada Kolombiya’da Esternado Üniversitesi’nde ele alınıyor olması çok manidardır. Birinci Dünya Savaşı’na ilişkin burada özellikle şunu vurgulamak isterim. Eğer bu günü anlamak, bugünün dünya siyasetini doğru yorumlamak istiyorsak, mutlaka ve mutlaka Birinci Dünya Savaşı’nı iyi incelemek analiz etmek zorundayız. İkinci Dünya Savaşı, belki insanlık tarihinin en kanlı savaşlarından birisidir. Ancak etki bakımından inanın 1. Dünya Savaşı’nın gerisindedir. Bugünkü dünya siyaseti özellikle de bugün birçok ülkenin sahip olduğu sınırlar, 1. Dünya Savaşı sonrasında şekillenmiştir. Bugün tüm dünyayı ilgilendiren birçok uluslar arası meselenin kökeninde 1. Dünya Savaşı vardır. Filistin meselesi bugün can alıcı bir noktada bulunan Irak ve Suriye meseleleri Yemen, Mısır, Kuzey Afrika, Kafkasya ve Balkanlar’daki sorunlar Birinci Dünya Savaşı’nın sonucunda ortaya çıkmış ne yazık ki yüzyıldır devam eden sorunlardır” dedi.

“ORTA DOĞU 100 YIL ÖNCE SAVAŞI KAZANANLAR TARAFINDAN ÇATIŞMA, KRİZ BÖLGESİ OLARAK TASARLANMIŞTIR”

Erdoğan konuşmasında, terör olaylarına dikkat çekerek, “Afganistan meselesi Somali başta olmak üzere Afrika’daki yoksulluk, bütün dünyayı tehdit eder hale gelen terör meselesi aynı şekilde 1. Dünya Savaşı’nın ürettiği sorunlardır. Türkiye, yani yüzyıl önceki ismiyle Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nın merkezindeki ve hedefindeki bir ülkeydi. Osmanlı Devleti’nin sınırları yüzyıl önce Kuzey Afrika’yı ve bugün Orta Doğu denen bölgenin hemen tamamını kapsıyordu. Batı Afrika, Kafkasya ve Balkanlar yüzyıl önce Osmanlı Devleti’nin bakiyesi olan aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin etkisinin halen devam ettiği bir bölgeydi. Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde Osmanlı Devleti’nin elinde bugün bulunduğumuz başkent Ankara ve çevresi dışında toprak parçası kalmamıştı. İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin batısı ve güneyi tamamen işgal altındaydı. Osmanlı Devleti’nden geriye kalan topraklarda ise yapay şekilde çizilen sınırlarla etnik, dini ya da mezhebi unsurlara dikkat edilmeksizin yeni ülkeler ihtas edilmişti. Kolombiya’daki dostlarımız özellikle de genç arkadaşlarımız Orta Doğu’nun neden çalkantılı bölge olduğunu merak ediyorlardır. Öyle ya her gün çatışma haberleri geliyor, her gün savaş haberleri geliyor. her gün katliamın, kıyımın, saldırının haberi buralara kadar ulaşıyor. Terör deyince maalesef en önce Orta Doğu akla geliyor. peki neden böyle? Biliyorum ki Kolombiya’da şu anda bir terör belasıyla iç içe. Onlar da teröre karşı şu anda bir mücadele veriyorlar” dedi.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Orta Doğu’da terörün arttığını ifade eden Erdoğan, “Biliyorum ki Kolombiya’da 300 bin insan terörle mücadelede onlar da ölmüş durumdalar. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan düzenin iyi anlaşılması gerekir. Orta Doğu Birinci Dünya Savaşı sonrası böyle bir bölge olmak üzere kurgulanmıştır. Orta Doğu bundan 100 yıl önce savaşı kazananlar tarafından çatışma, kriz bölgesi olarak tasarlanmış ve bu tasarım 100 yıl boyunca tamda hedeflendiği şekilde muhafaza edilmiştir. Orta Doğu’daki sınırlara baktığınızda sınırların cetvelle çizilmiş gibi dümdüz olduğunu görürsünüz. Araplar aralarındaki hiçbir hassasiyet gözettirilmeksizin farklı ülkeler olarak parçalanmışlardır. Hatta akrabalar köylerinden geçen sınırlar nedeniyle birbirlerinden koparılmışlardır. Türkiye’nin sınırları dahi köylerin, kasabaların sınırlarından geçmiş akrabalar, kardeşler 2 farklı ülkenin vatandaşları olarak birbirlerinden ayrılmışlardır. Sınırlar sadece topraklara değil, aynı zamanda zihinlere kültürlere inançlara zorla empoze edilmiş, halklar arasında zorla kurulmuş, kardeşler birbirlerine hasım hale getirilmiştir. Bir örnek vermek istiyorum. Bugün İsrail ve Filistin’in bulunduğu topraklar Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti’nin egemenliğinde olan topraklardı. Osmanlı Devleti tesis ettiği mükemmel idare sistemiyle yönetiyor ve huzurlu ve güvenli bir bölge olarak muhafaza ediyordu. Müslümanlar da Hıristiyanlar da Museviler de özgürce ibadetlerini yaparak kutsal mekanlarına özgürce giderek birbirleriyle barış ve hoşgörü içerisinde yaşıyorlardı” dedi.

“İSRAİL 1967 ÖNCESİNDEKİ SINIRLARA ÇEKİLMEDİKÇE ZALİM, TERÖRİST DEVLET OLMAYA DEVAM EDECEKTİR”

Erdoğan konuşmasında İsrail’in Orta Doğu’daki politikalarını eleştirerek, “Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Osmanlı sultanı 2. Abdülhamid’e Kudüs ve Filistin’de toprak satması, buralara göçmenlerin yerleştirilmesi için çok ağır baskılar yapılıyor. 2. Abdülhamid bölgeye yapılacak ölçüsüz göç akımının huzuru dengesini bozacağını biliyordu. Bu teklifi kabul etmedi. Abdülhamid düşürüldü, Osmanlı bu topraklardan çekildi, o andan itibaren bu bölgede kanla, gözyaşıyla anılmaya başladı. Filistin’e göç oldu, demografi değişti. 1948’de İsrail Devleti kuruldu. İsrail Devleti 1948’de kurulduğu sınırlarda kalmadı. İsrail hala Filistin’i coğrafyadan silmenin gayretinde. Biz Türkiye olarak İsrail devletinin politikasına ve zulümlere itiraz ettiğimizde dünyada farklı yerlere çekmeye çalıştılar. Bu konuda tavrımız nettir. İsrail 1967 öncesi sınırlarına çekilmeli, Doğu Kudüs’ün başkent olduğu Filistin devletinin kurulmasına Filistinlilerin egemenlik haklarına saygı göstermeli diyoruz. Bunu yapmadığı sürece İsrail, bölgenin zalim, terörist devleti olmaya bütün bölgeyi kan gölüne çeviren sorun olmaya devam edecektir. İsrail zulmü ve terörü devam ettikçe Orta Doğu’da ve insanlıkta kanama durmayacaktır.Türkiye olarak biz Filistin İsrail meselesinde Mısır Libya, Irak İran meselesinde insani ve vicdani duruş sergilediğimizde dünyada bazıları bundan rahatsız oluyorlar. Mısır’da biz halkın oylarıyla seçilip işbaşına gelmiş olan Mursi’ye karşı kabinesinde Milli Savunma Bakanı olan Sisi darbe ile onu cumhurbaşkanlığından indirip hapse atıyor, naylon iddianamelerle onun hakkında idam kararı veriyor. Burası anlamlı eğer biz insani ve vicdani olarak bir şeye karar vereceksek biz bu dünyada darbecilerin değil, sandıktaki iradenin yanında olmak zorundayız. Türkiye’ye yönelik son derece ağır, haksız ve ahlak dışı ithamlarda bulunanlar bunu hazmedemeyenler. Türkiye’nin hiçbir ülkenin sınırında, topraklarında içişlerinde gözü yoktur. Türkiye teröre ağır bedeller ödemiş ülke olarak her türlü terörün ve terör örgütünün kesin ve net şekilde karşısındadır. Türkiye yüzyıl önce 1. Dünya Savaşı’nda yapılan kriz tasarımlarının karşısında olan ülkedir. Çünkü biz bölgemizde barış istiyoruz, adalet istiyoruz. Başka talebimiz yok. Bugünlerde bazı uluslararası dergi gazete televizyonlarda Türkiye hakkında çıkan haberlere herkesin temkinli yaklaşması gerektiğini vurgulamak isterim” dedi.

UÇAKLARLA, BOMBALAMALARLA SİZ GELİP SURİYE VE IRAK SORUNLARINI HALLEDEMEZSİNİZ

Şu anda Türkiye’de 2 milyon sığınmacı var. 1 milyon 700 bini Suriye’den, 300 bini Irak’tandır. Avrupa 130 bin sığınmacı aldı. Mesele burada. Uçaklarla, bombalamalarla siz gelip Suriye ve Irak sorunlarını halledemezsiniz.

BİZ BU 5 ÜLKEYE MAHKUM MUYUZ

Dünya 5’ten büyüktür. ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere var. Biz bu 5 ülkeye mahkum muyuz? Bu ülkeler arasında Müslümanlardan bir ülke yok. Müslüman da, Hıristiyan da Musevi olan da olsun. Gelin bunu 15, 20 ülke yapalım, bunlar da kararda etkili olsun. Dünya bu 5 ülkenin ağzına bakıyor. Böyle bir dünyayı özgür bir dünya olarak tanımlayamazsınız.

AVRUPA İNSAN HAKLARI KONUSUNDA GERİYE GİDERKEN TÜRKİYE UMUT VERİYOR

Avrupa insan hakları konusunda geriye giderken Türkiye umut veriyor. Türkiye istikrarla büyüyen, 1’e 5 büyümesini arttıran, standartlarını geliştiren demokrasisi ile 21. yüzyıl barışının teminatı olan ülkelerden biridir. 2003’te Türkiye’nin milli geliri 230 milyar dolardı, bu bugün 830 milyar dolara geldi.

TARİH EGEMEN GÜÇLERCE YAZILMIŞTIR

Tarih egemen güçlerce yazılmıştır. Tarihin, tarihçiler tarafından yazılması gerektiğini düşünüyoruz. Tarihe 1915 olayları olarak geçen hadiseler, egemenler tarafından yazılan olaylar olarak görüldü. 100 yıl boyunca Türklerin Ermenilere, Ermenilerin Türklere yaptıkları objektif olarak yazılamamıştır. Eğer Ermeni diasporası samimi ise biz bütün arşivlerimizi açıyoruz. İncelemesi yapılmış belge sayısı 1 milyonun üzerindedir. Ermenistan ve üçüncü ülkeler de varsa onlar da açsınlar. Tarihçiler, görevliler çalışsınlar sonra gelsin sunsunlar.

ERMENİSTAN’A EL UZATAN BİZ OLDUK

1915 olayları ile ilgili olarak Ermeni diasporasının olumsuz kampanya yürüttüğünü biliyoruz. Biz, samimiyetle bu dönemin doğru şekilde anlatılmasının peşinde olduk. Ermenistan’a el uzatan biz olduk. Yeni bir sayfa açmanın gayretinde olduk ama ne yazık ki bizim elimiz havada kaldı. 100’ncü yıl dönümünde gelin bunu siyasetin alanından çıkaralım ve bunu bilim alanına sunalım. 24 Nisan’da Çanakkale’de olmaları için davet gönderdik ama barışın önünü kapattılar.”

text-ad