Birleşik Dünya Devleti kuruluyor

Birleşik Dünya Devleti kuruluyor
Güncelleme:

İş adamı ve siyasetçi Enis Timuçin, İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında dijital ağ yoluyla birleşik dünya devleti kuracağını söyledi.

İş adamı, siyasetçi ve Milli İrade Mitingleri Tertip Komite Başkanı Enis Timuçin, İstanbul’da düzenlediği toplantıda sınırları olmayan, her milletten ve her renkten insanın katılabileceği dijital ağ yoluyla birleşik dünya devleti kuracağını belirtti.

ENİS TİMUÇİN; ‘’İNSANLAR BİRLEŞMELİLER’’

İnsanlık olarak hırsların, yalanların, entrikaların, hayasızlıkların, acımasızlıkların altında ezildiğimiz ve vahşetin hüküm sürdüğü bir süreçten geçiyoruz. Nereye dönersek dönelim küresel şirketlerin güdümünde yürütülen savaşlar, dökülen masum kanları, soykırım ve göçler hakim. Gezegenimiz, belki de varoluşunun en çetin ve bir o kadar acımasız sömürüsüne sahne olurken ne Birleşmiş Milletler ne Avrupa Birliği ne de NATO, hiçbiri bu kaosun, akan bu kanın önüne geçmemekte, çünkü hiçbiri bunun önüne geçebilecek asıl unsur olan insanı merkez almamaktadır, hep sistemleri merkez almaktadır.  Artık insanlık uzayın derinliklerine seyahat edeceği, kendi sınırlarını aşacağı ve potansiyelinin en yüksek noktasına erişeceği bir sürecin içerisine girdiğine de değinen TİMUÇİN, ‘’Artık insanlığın ayrımlardan arınarak birlik içinde olmasının, kendi yaşamını korumasının ve dünyanın farklı bölgelerinde sırf kendi zenginliklerini arttırmak için doğaya zarar veren, ozon tabakasını delen, katliamlar yapan yaşam zararlısı kemirgenleri vücudundan söküp atmasının zamanı gelmiştir. Artık insanlık birleşmelidir.  İşte biz bu amaçla Birleşik Dünya Devleti’ni kuruyoruz.

TİMUÇİN, ‘’NEDEN BİRLEŞİK BİR DÜNYA DEVLETİ?

Yeni yüzyılın projesini anlattıklarını belirten TİMUÇİN, ‘’Yeni yüzyılda dünyanın nasıl olması gerektiğinin tohumunu atıyoruz. Biz dünyayı nasıl temizleyeceğiz? İşte böyle temizleyeceğiz. Zorlanacak mıyız? Elbette zorlanacağız. Birleşik Dünya Devleti demek, var olan bütün sistemlerin tahakküm ve güçlerini ortadan kaldırmak demektir. Birleşmiş Milletler ve NATO’nun amacını ortadan kaldırmak, Avrupa Birliğini etkisiz ve yetkisiz kılmak demektir. Savaş ve fitne konseylerini, insanları esir edip zehirlemek isteyen konseylere darbe vurmak, Yeni Dünya Düzeni baronlarına meydan okumak demektir. Elbette kolay olmayacak. Yeri gelecek belki çok umutsuzluğa düşeceğiz ama başka türlü olmayacak. Biz eğer bu sömürünün içerisine bir set çekersek çok kısa bir süre içerisinde, tek bir fiske dahi atmadan, aklımızla, zekamızla, inancımız ve itikadımızla, insan ırkına olan sevdamızla, tabiata ve hayvanlara olan düşkünlüğümüzle bunların sistemini allak bullak eder, bizim başımıza geçirmeye çalıştıkları çarşafları onların başına geçiririz. Aksi halde, insan ırkı olarak mutlak ve mutlak surette köleliğe, yok olmaya ve zulüm görmeye maruz kalmaya devam edeceğiz.’’ şeklinde konuştu

BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN SAVAŞI DURDURDUĞU YOK

Dünyanın küresel sermayenin etkisi altında olduğunu vurgulayan TİMUÇİN, ‘’Sadece yönetim şekli olarak küresel sermayenin belirlediği hükümetler ve sistemler tarafından bir araya gelmiş yapılardan meydana gelmiştir. Ancak bu oluşumların hiçbirisi dünyaya kayda değer bir katkı sağlayamamıştır. Örneğin Birleşmiş Milletler’in bugüne kadar herhangi bir savaşı durdurduğu veya bunlara engel olabildiği görülmemiştir.'' Dedi.

BİRLEŞİK DÜNYA DEVLETİNİN TOPRAĞI OLMAYACAK...

Birleşik Dünya Devletinin toprağının olmayacağını belirten TİMUÇİN, ‘’Her çeşit insanı kendi içinde barındıran, dil, din, ırk gözetmeksizin yeryüzündeki bütün insanların vatandaşı olabileceği, insanın insanı savunduğu savunucu ve koruyucu bir yapı olacak. Birleşik Dünya Devleti’nin resmi bir dili, dini, ırk veya inancı olmayacağı gibi dünyadaki bütün dillerin geçerli olacağı bir yapı olacak.  Birleşik Dünya Devleti’nin ilkeleri, amaçları ve bir anayasası olacak. İnsanı, doğayı ve hayvan haklarını savunacak ve ne pahasına olursa olsun bu üçünün yaşamını korumak için mücadele edecek. Hukukun üstünlüğünü ve adaleti savunacak, insan ve çevre sağlığına zararlı şeylerin karşısında duracak, dünyayı yaşanabilir hale getirecek ve kirliliğin önüne geçecek. Birleşik Dünya Devleti kesin bir dille savaşlara karşı olacak ve barışı tesis etmek için mücadele edecek. Dünyanın neresinde bir zulüm görürse karşısında duracak, insanlığı birleştirecek. Dolayısıyla, statü ve kurallar herkes için eşit derecede geçerli olacak şekilde dünyanın her yerinden insan, bundan böyle barışa, insan ırkının aklen, fikren ve vicdanen evirilmesine, adalete, eşitliğe ve dayanışmaya destek olmak ve bu amaç doğrultusunda ortak hareket etmek suretiyle bu devletin birer ferdi olabilecek. Bu devlet din, dil, ırk üzerinden yaratılan baskı ve ayrışmaları ortadan kaldıracak. Kim hangi inancı tercih etmek isterse istesin veya hangi görüşü, kimliği benimsemiş olursa olsun kimse inancından, renginden, kimliği veya aidiyetinden ötürü farklı bir kategoriye koyulmayacak, bunu yapanlar tespit edilip sistemden uzaklaştırılacak. Bu devlete her katılan kişi çifte vatandaş olacak. Kendi ülkesinin vatandaşlığının yanı sıra Birleşik Dünya Devleti’nin de vatandaşı olacak ve bir pasaportu olacak. Bu sayede hangi ülkelerde Birleşik Dünya Devleti kabul edilmişse o ülkelerde seyahat edebilecek. Birleşik Dünya Devleti’ne dünyanın dört bir yanından milyonlarca kişi katılır ve vatandaşı olursa bu devlet devasa bir güce dönüşür. Ama bu devletin bir para birimine ihtiyacı olacak çünkü şu anda dünyada en etkin güç paradır.  Mesela bugün, var olan döviz kurlarına karşılık yeni bir araç geliştirilmiştir; “kripto” denilen dijital para. Bitcoin örneğinden de bildiğimiz gibi, uluslararası sermaye başlarda Bitcoin’u resmi bir para birimi olarak kabul etmemişse de Bitcoin’un her geçen gün daha çok değer kazanması ve bugün milyonlarca insanın yatırım yapmasıyla tanesinin 10 bin doların üstünde olmasıyla birlikte büyük devletlerin çoğu onu resmen kabul etmek zorunda kalmışlardır. Burada tek bir gün içerisinde 1500 dolar değer kazanabilen dijital bir değerden bahsediyoruz. Oysaki Bitcoin nedir? Dijital bir paradır. Ama her geçen gün daha çok talep görerek değer kazandığı için birçok ülke onu kabul etmek zorunda kalmıştır. İşte bizim kuracağımız Birleşik Dünya Devleti’nde kendi vatandaşlarımızın öncelikli olarak kullanacağı, gitgide değer kazanan dijital bir para birimimiz olacak ve bu devletin bütün ticari faaliyetleri bu ortak para birimi üzerinden gerçekleştirilecek. Bu süreçte Birleşik Dünya Devleti vatandaşları ortak iş alanları kuracak. Örneğin ortak hisseli sanayiler, fabrikalar, medya ve basın kuruluşları, bankalar, dijital eğitim sistemleri, dijital üniversiteler kurulacak, Birleşik Dünya Devlet’i de bunun destekçisi olacak. Yani Birleşik Dünya Devleti bünyesinde kurulan her ama her şeyde –ister bir market dükkanı olsun ister dev bir teknoloji fabrikası ister bir hastane isterse uzay araştırmaları merkezi olsun– hepsinde Birleşik Dünya Devleti vatandaşlarının hissesi olacak. Dolayısıyla ortak iş alanlarıyla birlikte gelişen, ortak sanayileri, fabrika ve teknolojileri olan, reelde de elle tutulabilir yatırımları olan, sadece bir azınlığın değil, herkesin kazanacağı ortak bir devlet modeli olacak bu. Dijital internet siteleri kurulacak mesela; herkes gidip oradan alışveriş yapacak. Ya da yeni bir market zinciri açılacak halk ortaklığıyla ve bu devletin bütün vatandaşları oradan indirimli alışveriş yapabilecekler. Aynı şekilde Birleşik Dünya Devleti bünyesindeki fabrikalardan çıkan bir ürünün dünya piyasasına sürüldüğü her yerde o ürün Birleşik Dünya Devleti vatandaşlarına indirimli olacak. Dolayısıyla kendi vatandaşlarımıza ciddi kolaylıklar sağlanmış olunacak. Bunun için bir toprağa, sorumluluğa veya mücadeleye gerek yok. Dünya artık teknolojinin içinde; cebimizde, elimizde, her yerde. Biz, reelde de bir karşılığı olan dijital firmalar kuracağız. Bunun için de ihtiyaç duyduğumuz tek şey Birleşik Dünya Devleti vatandaşlarının katılımı olacak. Ve bunun da şartı, ortak kurulan şirketlerden yararlanmak ve bu ortak para birimini kullanmak olacak. Bunu yaptığımız taktirde Birleşik Dünya Devleti’nin para birimi az bir sürede dünyanın en değerli para birimi haline gelecektir.” şeklinde konuştu.

SAYIMIZ ARTTIKÇA GÜÇLENECEĞİZ

“Herhangi bir araziyi kapsamayan, ortak olan, toprağa yatırım yapmadan zenginleşen, dijital marketleri, dijital iletişim araçları ve yatırımları olan, para kazandıkça güçlenen ve amacı barışı tesis etmek olan bir devleti herkes ister. İşte bu şekilde, zamanla vatandaş sayısı arttıkça sermayesi ve de etkisi devasa oranlarda büyüyecek bu devletin, onun için de yaptırım gücü artacak. Yeri geldiğinde savaş açmak isteyen ülkelere bildirge yayınlayacak, yaptırımlarını bu yönde kullanacak.” diyen TİMUÇİN, ‘’Örneğin şu anda Rusya’da az sayıda kişi vatandaşlık başvurusunda bulundu diyelim. Beş yıl sonrasını düşünün, Birleşik Dünya Devleti’ne katılanların para da kazandıklarını düşünün, bu sayı yüzbinlere hatta milyonlara çıkacaktır. O zaman Rusya devlet başkanıyla Cumhurbaşkanıyla oturup her türlü anlaşmayı yapabileceğiz. Aynı şekilde Amerika’da 3 milyon vatandaşımız veya müracaatta bulunan kişiler olduğu zaman, Amerikan hükümetiyle oturup istediğimiz anlaşmayı imzalayabileceğiz. İsterse diğer devletler onu kabul etmesin, bu devlet büyüye büyüye öyle bir noktaya gelecektir ki diğer tüm devletler onu kabul etmek zorunda kalacaktır; çünkü vatandaşlarının onayladığı her yapıyı devletler onaylamak zorundadır. Devletlerin varlık sebebi halklarıdır. Birleşik Dünya Devleti büyüdükçe organize hareket kabiliyeti kazanabilecek niteliğe sahip olacak. Diyelim Amerika’da 3 milyon Birleşik Dünya Devleti vatandaşı var. Bir olay olduğunda hepsi haklarını savunmak üzere yürüyüş yapacak. Sonuçta bu bir dünya devleti olacağı için dünyanın her yerinden bir araya gelmiş vatandaşı olacak. Diyelim Filistinli 500 bin vatandaşı var; İsrail ya da başka bir ülke Birleşik Dünya Devleti’nin vatandaşı olan Filistinli bir ferde zarar verdiğinde Birleşmiş Milletler’e başvurmayacağız. Bunun yerine kendi inisiyatifimizle uluslararası arenada her türlü yaptırımı uygulayacak ve bütün vatandaşlarımızı harekete geçirerek o vatandaşımızın hakkını koruyacağız. Ya da diyelim İngiltere bu devletin Afrika’daki vatandaşlarına karşı bir uygulama yaptı. Bir bildiri yayınlayacağız mesela ve bir anda dünyanın her yerinde eşzamanlı protestolar başlayacak. Çok aktif bir şeyden bahsediyoruz burada, diğerleri gibi masa etrafında toplanılan, herkesin birbirinin cebine baktığı ve hiçbir sonucun çıkmadığı bir yapıdan değil; bizzat vatandaşların gelip müdahale edeceği bir yapıdan. Bu sayede hiçbir devlet Birleşik Dünya Devleti vatandaşlarına dilediği gibi zulüm edip haksızlık edemeyecek.” dedi ve ekledi; “Dünya artık teknolojinin içerisinde. İnsanları artık bulunmuş oldukları sınırlar ilgilendirmiyor, herkes özgürlüklerinin derdinde. İşte bu devlet bu özgürlüklerin teminatı olacak. Biz bu dünyaya geldiğimiz süreç içerisinde istediğimiz yere gitme hakkına sahibiz. Bizim yeryüzünde özgürce hareket etmek için ne bir toprağa ne de resmi bir prosedüre ihtiyacımız olacak. Bunun için ihtiyaç duyacağımız tek şey vatandaş sayımızı arttırmak olacak. Yeterli sayıya ulaştığımızda ise, başta Avrupa ve Amerika olmak üzere, dünyanın birçok bölgesine vizesiz seyahat etme özgürlüğüne sahip olabileceğiz.”

DİLEYEN HERKES BU DEVLETİN VATANDAŞI OLABİLECEK

Sözlerine dileyen herkesin bu devletin vatandaşı olabileceğini belirterek devam eden TİMUÇİN; “Nitekim teröristliğinden vazgeçtiği andan itibaren bir terörist bile Birleşik Dünya Devleti’nin vatandaşlığına kabul edilebilecek. Ama o devletin kurallarının dışına çıktığı andan itibaren, mesela Birleşik Dünya Devleti vatandaşı olup da herhangi bir terör eylemine karıştığı andan itibaren vatandaşlıktan çıkartılacak ve bir daha Birleşik Dünya Devleti’ hiçbir hakkından faydalanamayacak. Birleşik Dünya Devleti’nde kimsenin dil, din, ırk, mezhep veya siyasi görüş gibi konuları bir örgütlenme, çatışma veya kutuplaştırma aracı olarak kullanmasına izin verilmeyecek. Kim bu yapının içerisinde barışa, kardeşliğe, dayanışma ve huzura aykırı hareket eder, insanların haklarını çiğner, doğaya ve gezegene zarar verici faaliyetlerde bulunursa, suçunun durumuna göre belirli bir süre Birleşik Dünya Devleti vatandaşlığından uzaklaştırılacak, ayrıldığı süreç içerisinde de hiçbir zaman o sistem içerisine giremeyecektir. Aynı şey insanlığa, kadına, masumiyete, hayvanlara ve doğaya karşı işlenen bütün ağır suçlar için de geçerli olacak. Böyle bir durumda, suçun failleri, suçlarının ağırlığına göre 1 ila 20 yıl arasında vatandaşlıktan men edilecek ve bu süreç içerisinde Birleşik Dünya Devleti’ndeki bütün haklarından mahrum olacaktır.  Öte yandan, diyelim sistemde birinin hırsızlık yaptığı tespit edildi. Hırsızlık yaptığı malın değerinin iki katı hırsızlık yapan kişinin Birleşik Dünya Devleti’ndeki gelirinden kesilecek. Aynı şey dolandırıcılık suçları için de geçerli olacak. Dolayısıyla bu devlette suç işlenemeyecek. Buna karşılık hapis cezası ve dolayısıyla hapishaneler de olmayacak. Sadece biri suç işlediği zaman Birleşik Dünya Devleti’ndeki bütün olanaklardan yoksun kalacak ki bu da ciddi manada caydırıcı bir unsur olacak.’’ dedi.

BİRLEŞİK DÜNYA DEVLETİ KADROLARININ YÜZDE 60’I KADINLARDAN OLUŞACAK

“Bugün dünyada hükmünü sürdüren erkek egemen düzenin dünyayı içine çektiği şiddet ve kaosun önüne geçebilecek tek varlık kadınlardır.” diyen TİMUÇİN sözlerine şöyle devam etti: “Kadının etkin olmadığı bir dünya şefkat, merhamet ve barıştan yoksundur. Bu bilinçle, Birleşik Dünya Devleti kadrolarının yüzde 60’ı kadınlardan oluşacaktır.”

SAVUNMA SANAYİSİ

Günümüzde, dünya genelinde resmi ve nükleer olmak üzere silah sanayisine harcanan yıllık toplam gider 1,7 trilyon dolara ulaşmış olduğunda dikkat çeken TİMUÇİN, bu rakamın gayrı-resmi giderlerle birlikte daha da fazlalaştığını vurguladı ve “İşin en acı kısmı, onca masumun kanını dökmek, katliamlar yapmak, insanları yurtlarından edip yabancısı oldukları ülkelerde mülteciliğe zorlamak adına harcanan bu devasa giderin vatandaş olarak her birimizin cebinden çıkıyor. Yani bugün dökülen her masumun kanında aslında bizlerin de payı var. Çünkü bunu yapmaları için hükümetlere yetkiyi veren de, vergilerle bunun finansmanını sağlayan da bizleriz.” Dedi ve ekledi: “Bizim artık bu çarkı kırmamız şart. Biz eğer birleşir ve kendi ırkımızı öldürmek için harcanan bu devasa gideri insan yaşamını, canlı hayatı ve de gezegenimizi koruyacak savunma sistemleri geliştirmek ve bu yolla savaşların olmadığı yepyeni bir dünya inşa etmek için harcarsak dünyada açlık kalmaz, her yerde barış ve refah hakim olur.” Savunma alanında yapacakları çalışmalara da değinen TİMUÇİN; “Bunun için Birleşik Dünya Devleti olarak insan ırkını korumaya ve akan kanı durdurmaya yönelik gerçek anlamda “savunma” amaçlı teknolojiler geliştireceğiz. Bu amaçla, tehlike ve tehdit altındaki vatandaşlarımızı koruyabilmek için savunma amaçlı askeri bir gücümüz ve sadece savunma amaçlı bir savunma sanayimiz olacak. Birleşik Dünya Devleti’nin bünyesinde kurulacak olan bu sanayi; her türlü silahı ve art niyetli icadı etkisiz kılacak savunma teknolojileri üzerinde çalışacak. Örneğin bir atom veya helyum bombası atıldığında bombanın tahribatını engelleyecek savunma teknolojileri üzerinde çalışacak. Aynı şekilde kurşunları ve mayınları etkisiz kılacak teknolojiler üzerinde çalışacak ve bunları sivil halkın kullanımına sunacak. Böylece Birleşik Dünya Devleti vatandaşı olan hiç kimse, dünyanın en ücra köşesinde bile yaşıyor olsa yalnız bırakılmayacak ve korunacak.” dedi.

BİRLEŞİK DÜNYA DEVLETİ DİJİTAL ÇAĞIN GEÇİŞ ANAHTARIDIR

Birleşik Dünya Devletinin sadece bir devlet olmadığını, insanlığı çok daha aydınlık bir çağa taşıyacak olan kapının dijital geçiş anahtarı olduğunu da belirten Enis TİMUÇİN; ‘’İnsanlık, insan aklının fıtratına aykırı, kaba bir cehaletin tezahürü olan zorbalıkla ve bunun bir yansıması olan kaba yaratımlarla gereğinden fazla bir süre meşgul olmuştur. Bizim artık evrenin de ötesini keşfedeceğimiz, aklımızın sınırlarını zorlayacağımız, yerçekimine meydan okuyacağımız, kendi potansiyelimizi keşfedeceğimiz bir sürece geçiş yapmamızın zamanı gelmiştir. Bunun için birleşmeli ve zorbaların bize dayattığı sahte ve sanal sisteme aklımızın, ruhumuzun ve vicdanımızın gücüyle meydan okumalıyız. Eğer ki insanlık olarak gerçekten insanca yaşamak ve bu kıyımı durdurmak istiyorsak bu anlattığımızdan daha sorunsuz, daha barışçıl ve daha kolay hiçbir sistem henüz yeryüzünde önerilmemiştir. Biz eğer birleşir, onların ürettiklerini satın almaktan vazgeçer ve kendi üretimimiz olan kaynakları satın almaya başlarsak, kısa bir süre içerisinde onların kurduğu sistemin çok daha iyisini, hem de çok daha ekolojik, barışçıl, paylaşımcı ve üretkenini yeryüzünde kurmuş oluruz. Bunun için savaşmamıza gerek yok. Bunun için tek yapmamız gereken bu devletin bir ferdi olmak ve dilersek hepimizin ortağı olacağı ve tükettikçe kazanç elde edeceğimiz işletmelerde hisse sahibi olmak. Biz eğer insanlık olarak birleşirsek bu sistem hızla yayılacaktır. Kim bilir, belki bundan 20 ila 30 yıl sonra dünyanın yüzde 80 veya 90’ı bunun altında birleşecektir. O zaman hiç kimse istediği gibi at oynatamayacaktır. Çünkü bu devletin kurulum amacı barıştır ve hiçbir devlet, vatandaşları ona üye olduğu müddetçe buna karşı duramayacaktır. Biz burada, bu zulmün karşısında duracak devasa bir güç olan bu devletin, Birleşik Dünya Devleti’nin temellerini atıyoruz. Bu yıkım ve acımasızlıkların, insan ırkına karşı başlatılmış olan savaşın kalkanını burada oluşturuyoruz. Korkmayacak ve asla yeise düşmeyeceğiz! Ancak birleşirsek bize dayatılan bu asi düzene dur diyebilir ve gezegenimizi kötülüğün elinden kurtarabiliriz. Ancak birleşirsek doğruluğu güçlendirebiliriz. Artık tarafsızlık zamanı bitmiştir. Herkes bir taraftır; ya doğrunun tarafındadır ya da yanlışın. Eğer doğruluğun tarafındaysa bu çağrıya sessiz kalmayacak, onu duyuracak ve bu mücadelenin bir neferi olarak bizimle yeni bir yolculuğa yelken açacaktır. Biliyoruz ki köleliğe boyun eğmeyenler, bu zulme meydan okuyanlar birleşirlerse bu sisteme dur diyeceklerdir. Ve emin olun ki yeneceklerdir! Bugün yenmeseler bile beş yıl sonra, beş yıl sonra yenmeseler bile on yıl sonra yeneceklerdir. Öleceklerini bilseler bile yeneceklerdir! Onun için korkmuyoruz! Çünkü biz doğru olana inanıyoruz. Biz, insan ırkının birleşmesine inanıyoruz, mabetlerin taş duvarlarına değil. Biz gönüllere inanıyoruz; sevgiye, masumiyete ve şefkate inanıyoruz. Çünkü aslolan insandır, mabetler değildir. Mabetler insana hizmet etmek içindir, insan mabetlere hizmet etmek için değildir. Ve bütün mabetler insanın gönlündedir, bu gönül kafesinin içerisindedir, ötesinde berisinde değildir! Ama onlar bizi insanlığımızdan uzaklaştırdılar. Bizi taş duvarların ve simgelerin içerisine sıkıştırdılar ve bizi buna mahkum ettiler. Biz kendimize saldırıldığında değil, o simgelere saldırıldığında onları kutsal sandık ve onlar için mücadele ettik. Oysa kutsal olan bizdik. Kutsal olan insandı, masumiyetti! İşte biz bu kutsallığı kaybettik.’’ dedi.