Ekrem İmamoğlu hakkında hapis ve siyasi yasak talebi
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlİBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında 7 yıl 4 aya kadar hapis istemiyle iddianame düzenlendi. Ayrıca, Türk Ceza Kanunu'nun 53'üncü maddesi uygulanarak kamu görevinde çalışmasının yasaklanması talep edildi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 20 Ocak'ta katıldığı bir panelde yaptığı konuşmasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve ailesiyle ilgili ifadeler kullandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu konuşma hakkında re'sen başlatılan soruşturma tamamlanarak, iddianame hazırlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu'nun hazırladığı iddianamede Başsavcı Akın Gürlek 'Mağdur', İBB Başkanı İmamoğlu ise 'Sanık' sıfatıyla yer aldı. Başsavcı Gürlek'in geçmişte Adalet Bakan Yardımcılığı, terör suçlarına bakmakla görevli ağır ceza mahkemelerinde başkanlık ve sulh ceza hakimliği görevlerinde bulunduğunun belirtildiği iddianamede, Gürlek'in bu görevleri nedeniyle başta DHKP/C olmak üzere çeşitli terör örgütlerinin hedefi haline geldiği ve terör örgütlerinin basın ve yayın organları ile sosyal medyada Gürlek ve ailesinin fotoğrafları ve açık kimlik bilgileri yayımlanarak tehdit edildiği belirtildi.
7 YIL 4 AYA KADAR HAPİS TALEBİ
İddianameyi hazırlayan cumhuriyet savcısı, İBB Başkanı İmamoğlu'nun katıldığı panelde yaptığı konuşmasında Gürlek'i hedef göstererek 'Terörle mücadelede yer almış kişileri hedef gösterme' suçunu işlediğine kanaat getirildiğini belirtildi. İddianamede, İmamoğlu'nun aleni şekilde kullandığı söylemlerin, kamu görevini sürdüren mağdur Akın Gürlek'i küçük düşürmeye yönelik olduğunu vurgulandı. İmamoğlu'nun konuşmasının bir bütün halinde kişinin saygınlığına zarar vermeyi amaçladığının ve görüş açıklama niteliğinde olmadığının belirtildiği iddianamede, söz konusu konuşmanın düşünceyi açıklama sınırlarını aştığı ve ifade hürriyeti bağlamında hukuki koruma görmesinin mümkün olmadığına kanaat getirildi. İmamoğlu'nun konuşmasında Gürlek ve aile yakınlarının hedef alınarak zarar ve kötülüğe uğratılacağı yönünde ifadeler kullandığı hatırlatılırken, iddianamede "Fiilin mağdur üzerinde korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olduğu, bu haliyle şüphelinin tehdit suçunu işlediği anlaşılmıştır" değerlendirmesi yer aldı. Cumhuriyet savcısı, İmamoğlu'nun 'Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret', 'Tehdit' ve 'Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek' suçlarından 2 yıl 8 aydan, 7 yıl 4 aya kadar hapis ile cezalandırılmasını talep etti.
KAMU GÖREVİ YAPMASININ YASAKLANMASI TALEBİ
İddianamede, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, 27 Ocak'ta düzenlediği basın toplantısında mahkemelerde bilirkişi olarak görevli kişilerden biri hakkındaki sözleri nedeniyle de 'Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs' ve 'Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs' suçlarından soruşturma açıldığını hatırlatan cumhuriyet savcısı, belirtilen 2 olay bir arada değerlendirildiğinde Ekrem İmamoğlu'nun görevinin getirdiği konumu basın önünde aleni şekilde kullanarak yargı organları ve mensupları üzerinde baskı oluşturmayı ve mensubu olduğu parti lehine etkilemeyi amaçladığı yönünde kanaat oluştuğu belirtildi. Bu sebeple İmamoğlu'nun Türk Ceza Kanunu'nun 53'üncü maddesinin 1'inci fıkrasında yer alan "Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak, 'sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten yoksun bırakılır" maddesi uygulanarak kamu görevi yapmasının yasaklanması talep edildi. İddianame, değerlendirilmek üzere ağır ceza mahkemesine gönderildi.
İMAMOĞLU'NDAN İLK AÇIKLAMA
Konuyla ilgili açıklamada bulunan Ekrem İmamoğlu, "Başsavcı incindi diye hakkımda hazırlanan iddianameyi, ifademi alan savcı bey yerine incinen başsavcının yardımcısı yazmış. Daha mahkemeye ve avukatlarıma gönderilmeden iktidar medyasına dağıtılan evrak paniklerinin resmidir" ifadelerini kullandı.
İMAMOĞLU NE SÖYLEMİŞTİ?
İmamoğlu, 20 Ocak tarihinde Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması Paneli'nde açıklamalarda bulundu.
Bağımsız yargının can çekiştiğini vurgulayan İmamoğlu, "Aynı akıl heybeden bahsediyor. Yürütmeyle yargının nasıl iç içe geçtiğini, talimatı kimden aldığını, varsa bir detay onlara hakim olduğunu ve heybede olduğunu pervasızca paylaşıyorlar. Bundan daha somut bir delil olamaz" ifadelerini kullandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e seslenen İmamoğlu, "Cem Aydın’ı ifade için çağırıyorsun. Evine baskın yapıyorsun. Senin amacın milletin gözünü korkutmak" dedi.
İmamoğlu, Akın Gürlek'e tepki gösterdiği açıklamasında, "Başsavcı sana söylüyorum. Senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına kimse dayanmasın" diye konuştu.
İmamoğlu soruşturma başlatılmasının ardından yaptığı açıklamada, ''İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, kendisini ve ailesini tehdit ettiğim iddiasıyla hakkımda soruşturma başlatmış. Konuşmamda tek kelime tehdit yok. Hele hele kimseyi ailesi ve evlatları üzerinden tehdit etmedim / etmem. Kullandığım her kelime bu ülkede herkesin çocukları ve geleceği için tarafsız bir hukuk talebiydi. Sözümün arkasındayım. Her zaman, herkes için adalet. Buradan tehdit iddiası çıkaran Başsavcıyı, Allah’a ve milletin vicdanına havale ediyorum'' ifadelerini kullanmıştı.
İFADE VERMİŞTİ
İmamoğlu 31 Ocak'ta ise İstanbul Adliyesi'nde ifade vermişti.
İmamoğlu'nun Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkındaki soruşturma kapsamında verdiği ifadenin tamamı şu şekilde:
"Bugün burada bulunmamın nedeni, hukukun değil talimatların egemen olduğu bir düzendir. Ben 'hak yemem ama hakkımı da yedirmem' diyerek seçilmiş bir kişiyim. Ve sözümün eriyim.
İsnat edilen suçla bağlantılı olarak dediğim şeyler belli, burada da tekrar ediyorum: “Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın... senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın... söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu.
Biz, hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işleyeceği bir gelecek için gece gündüz çalışıyoruz. Çocuklarımız da gelecek kuşaklar da adaletin sıcaklığıyla huzur ve güven içinde uyuyabilsinler diye.
Resmi davet yazısıyla ifade vermeye pekala davet edilebilecek olan CHP Gençlik Kolları Genel Başkanımızın kapısına gün doğmadan çok sayıda polisle birden gidilmesini eleştirirken, bir abi - bir baba şefkatiyle sarf ettiğim sözlerimi tehdit olarak görmek, bağımsız yargıyı, gerçek adaleti tehdit olarak görmek demektir. Benim bu sözlerimden ancak yargı üzerindeki hakimiyetini kaybetmekten korkanlar tehdit algılayabilir.
Benim sözlerimde tehdit yok, hedef göstermek yok. Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür. Ve ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. İfade özgürlüğü, adli makamlara ve onların işleyişine yönelik eleştirileri de kapsar.
Demokratik düzenin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak; yaşanan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların 'hukuka güven' zarar verdiğini dile getirmek ne zamandan beri tehdit sayılıyor?
Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak düzende 'hukuka güven olacak, yargıya güven olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, kötü ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek ve kimse sabah erkenden inzibat marifetiyle derdest edilip götürülmeyecek' demek, ne zamandan beri tehdit sayılıyor?
Asıl tehdit “Turpun büyüğü heybede” diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır. “Turpun büyüğü heybede” diyerek hedef gösterenler, bu sözleriyle bir yandan da yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız çalışamayacaklarını deşifre etmektedirler.
'Yargı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız, asla yargıya talimat vermeyeceğiz, baskı uygulamayacağız' sözünü veren bir yöneticiyi tehdit olarak gören akıl, milleti tehdit olarak görüyor demektir. Çünkü bağımsız yargı millet adına karar verir. Bağımsız yargı da milli iradenin bir parçasıdır.
Türkiye, liyakatli savcıların ve hâkimlerin onurlu ülkesidir. Bu ülke, hırsızların, yolsuzların, yetim hakkını yiyenlerin karşısına dikilen milletin öz evladı olan, hukukçulardan yanadır. Onlar, bizim iktidarımızda bağımsız olarak çalışabilecekler, 'bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun' diyebileceklerdir.
Fakat yargıyı, siyasi çıkarlar için araç hale getirenler günü gelecek, hukuk önünde gerçek bir muhasebeye tabi tutulacaktır. Bu, bizim sözümüzdür. Bu, halkın adalet talebinin karşılığıdır.
Yargıyı araçsallaştıran siyasiler er meydanına çıkıp mertçe yarışmak yerine, böyle yollara başvurmaktan vazgeçsin. Milletin ferasetine kendinizi teslim etsin.
Çünkü millet büyüktür! Şunu da unutmasınlar: Hiçbir baskı, hiçbir tehdit, halkın adalet mücadelesini durduramayacak. Bu düzen ilk seçimde değişecek ve yeniden hukuk devleti inşa edilecek! Hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işlemesi sağlanacak! Bu milletin evlatlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına alanlar ve her muhalif sesi hukuksuz bir biçimde mahkum edenler yaptıkları adaletsizliğin zerresini bile görmeyecekler.
Bu israf ve yağma düzeni yalnızca hukuku değil, emekçinin ekmeğini, gençlerin umudunu, milyonların alın terini de çaldı. Depremde, yangında zorda kalan insanlarımızın canını aldı. Biz buna asla teslim olmayacağız. Bu büyük millet, adaletin yeniden tesis edildiği günleri mutlaka görecektir! Ve hakkımda açılan bu siyasi soruşturmanın cevabını millet sandıkta verecektir! Yüce milletime arz ederim."
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol