''Erdoğan Çılgınca Riskler Almak İsteyebilir''

''Erdoğan Çılgınca Riskler Almak İsteyebilir''

Bağımsız Ankara milletvekili Haluk Özdalga, “Today’s Zaman“ gazetesinde yayınlanan röportajında, “Erdoğan çılgınca riskler almak isteyebilir “ dedi.

Meclise AKP’den giren Bağımsız Ankara milletvekili Haluk Özdalga, Today’s Zaman gazetesinde çıkan röportajında şöyle konuştu:

"AKP ve Erdoğan'ın seçimlerde avantaj kazanmak için her şeyi yapabilir. Ancak şu günlerde Suriye topraklarında bir askeri harekât başlayacağını sanmıyorum. Çünkü gerekenleri Türkiye tek albaşına ve ABD katkısı olmadan kolayca karşılayabilecek askeri imkanlara sahip değil. AKP ve Erdoğan çılgınca riskler almak isteyebilir. Ama TSK üst düzeyinde,  hiç bir kurmay komutanın bunu destekleyeceğini düşünmüyorum."

İşte Haluk Özdalga’nın röportajının çarpıcı kısımları:

- Son çıkan kitabınızdaki ilk yazıda, 12 Eylül 1980 darbe dönemi ile bugünkü koşulları kıyaslıyorsunuz...

Sadece 1980'ler değil, 1950'lerden, çok partili döneme geçtiğimizden bu yana Anayasa'nın ve kanunların böylesine umursamaz bir şekilde çiğnendiği bir dönem olmadı. Mahkemeler siyasi iktidarın emrine girdi, basın korkunç bir baskı altında. Değişik askeri diktatörlük dönemlerinde bile böylesini yaşamadık.

- Anayasanın çiğnenmesini sivil darbe olarak nitelendirebilir miyiz?

"Darbe" sözcüğünü çok sık kullanmak istemiyorum, çünkü o kavram önemini kaybediyor. Ancak, mesela Erdoğan'ın yasalara aykırı hareket ettiği aşikar. Şimdi Türkiye'de bir baskı rejimi var. Açıkça görüyoruz ki Erdoğan'ın niyeti mevcut rejimi daha da baskıcı hâle getirmek.

- Erdoğan niçin başkanlık sistemini bu kadar çok istiyor?

Türkiye'nin başkanlık sistemine ihtiyacı yok, Erdoğan'ın ihtiyacı var. Hem cumhurbaşkanı, hem başbakan, hem de parti başkanı olmak istiyor. Türk usulü başkanlık sistemi getirmek, bütün iktidarı avucunun içinde toplamak ve tutmak istiyor.

- Türk tipi başkanlık sistemi istemesinin nedeni yolsuzluk soruşturmalarına karşı koruma sağlamak mı?

İşin bir kısmı da o. 17-25 Aralık yolsuzluk skandalı patladığı ilk günlerde, Erdoğan'ın bu yolsuzluklarını üstünü örtmek için baskı rejimi getirmeye çalışacağını söylemiştim. Bunun bedelini hep beraber ağır bir şekilde ödeyeceğiz ama, Erdoğan böyle bir baskı rejimini sürdürmeyi başaramayacak. Çünkü Türkiye'nin siyasi ve ekonomik gelişmişlik düzeyi buna izin vermez.

- Ne tür bedeller ödeyeceğiz?

Türkiye'nin düşüşü devam ediyor ve henüz daha dibe vurmadık. Büyüme düşüşte, işsizlik artıyor. Giderek fakirleşiyoruz. Masum insanlar iktidarı eleştirdi diye hapse tıkılıyor, hakimler kararları nedeniyle tutuklanıyor. Kürt sorununda gerilim artıyor. Kürtlerin büyük çoğunluğu AB üyesi bir Türkiye'den ayrılmak istemez, ama bunun tersi de doğrudur. Tek adama dayalı bir baskı rejimi karşısında Kürtler, "kendi istediğim gibi bir rejimde yaşamayı tercih ederim" der.

- Kürt sorununa hep büyük önem atfettiniz ve cesur reformlar gerektiğini söylediniz. AKP başlangıçta reformcu bir yaklaşım izledi, ama Erdoğan şimdi Kürt sorunun  kalmadı diyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürt sorunu kalmadı demenin adı yeni inkarcılık. Erdoğan döndü dolaştı, eski siyasete ulaştı. Erdoğan bu işi nasıl çözmek istiyor, kısaca bakalım. Kendine bağlı istihbarat elemanlarını Öcalan'a gönderiyor, ona bazı kişisel avantajlar sağlama sözü veriyor ve o yoldan Kürt sorununu çözmeyi düşünüyorlar. O nedenle Öcalan şimdi AKP ve Erdoğan için "iyi Kürt."

Konuya tarihin penceresinden bakalım. Ruslar hariç Avrupa'nın Ortodoks halklarının neredeyse tamamı; Bulgarlar, Sırplar, Yunanlılar, Romenler, vs hepsi Osmanlı yönetimi altında yaşıyordu. Bu halklar Fransız Devrimi'nden sonra haklarını istemeye başladı. İstanbul'daki Patrik, Ortodoksların dini ve siyasi lideriydi. Aynı zamanda Etnark diye de anılırdı. Kapsamlı reformlar yapmak yerine, Osmanlı padişahları Etnak'a bazı kişisel avantajlar sağladı ve onun karşılığında Ortodoks ahalinin sadakatini temin etmesini istediler. Ama bu yaklaşım başarısız kaldı, İmparatorluk çöktü.

- Öcalan AKP hükümeti için Osmanlı dönemindeki Ortodoks lider gibi mi?

Bazı yönleri itibariyle benzer bir durum var. AKP de reform yapmak yerine, Öcalan'ın bazı kişisel isteklerini sağlamayı ve karşılığında onun Kürt halkının sadakatini temin etmesini istiyor. Bu yöntem sonuç vermez. Tarihten ders çıkarmayı bilmiyor bunlar.

- Türkiye'nin için bölünme hâlâ bir tehdit mi?

Türkiye dünyanın zor bir bölgesinde. Tarihi açıdan Türkler için iki bölgeyle ilişkiler hep belirleyici oldu: Batı, ki şimdi ABD'yi de kapsıyor ve Ortadoğu. Şimdi bu iki bölgeyle de ilişkiler tarihte eşi görülmemiş ölçüde dibi vurmuş durumda. Bu olumsuz tablo, mevcut krizi daha da ağırlaştırıyor. Kürt sorunu toprak bütünlüğü açısından hâlâ risk oluşturuyor, çünkü devlet bu konuyu iyi yönetemedi. Sorunun çözümü için güvenli bir yol, Türkiye'nin AB'ye üye olması. Eğer AKP ve Erdoğan bunu görebilseydi, AB üyeliğini Türki,ye için stratejik hedef yaparlardı. Ama Erdoğan, AB üyeliğini hiç umursamadığını söylüyor, daha da önemlisi, o şekilde hareket ediyor.

- CHP'li Gürsel Tekin kısa süre önce Ankara'nın Suriye'ye askeri müdahale için hazırlık yaptığını iddia etti, ama Başbakan Ahmet Davutoğlu bu iddiayı reddetti. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eminim ki AKP ve Erdoğan'ın seçimlerde avantaj kazanmak için her şeyi yapabilir. Ancak şu günlerde Suriye topraklarında bir askeri harekât başlayacağını sanmıyorum. Çünkü gerekenleri Türkiye tek başına ve ABD katkısı olmadan kolayca karşılayabilecek askeri imkanlara sahip değil. AKP ve Erdoğan çılgınca riskler almak isteyebilir. Ama TSK üst düzeyinde,  hiç bir kurmay komutanın bunu destekleyeceğini düşünmüyorum.