Farkındalık ve Gelişim

Güncelleme:

Kişisel gelişim ve panik atakla ilgili yazdığım yazılara çok ilgi gösteriyorsunuz, maillerinizle sorular soruyorsunuz, çok mutlu oluyorum teşekkür ederim o zaman bu konularda yazmaya devam diyorum ben de.

İnsan kuşkusuz yaşamın içinde küçük bir zerre ve parça, doğuyor, büyüyor ve ölüyor.

Hiç öğrenmeden yaptığı davranışları var, bir de öğrenerek uyguladığı kendine kattığı değerleri var.

Herkes kendisine şu soruyu sormalı, bu günden dünden daha iyi olmak için ne yaptım?

Bu önemli bir soru.

Farkındalığın kapısı...

Bu kapıdan geçtiğiniz zaman kendinizi geliştirmeye başlıyorsunuz.

Ölçüyü de kendiniz belirliyorsunuz.

Mesela bir örnekleme yapayım; Hint' li ve Hindu bir arkadaşım var, konuşurken benim fikirlerine hayran olduğum çok beğendiğim Osho' yu takip edip etmediğini sorduğumda kendisine.

Gülerek o cinsel özgürlüğü serbest bırakan adam mı diye cevap vermesi ilginçti. O Osho' yu o taraftan görmüş ve algılamış.

Nasıl yani dedim, Osho hiç evlenmemiş hayatında?

Evet ama dedi ve gülücük işareti yazdı mesaja bende konuyu uzatmadım.

Sadece kitaplarının çok sattığını ve Türkiye' de popüler olduğunu söyledim konuyu kapattım.

Şunu anlatmaya çalışıyorum, sizin beğendiğiniz birisini bir başkası beğenmeyebilir ya da, sizin baktığınız taraftan bakmıyor, kendine göre değerlendiriyor denebilir.

Böyle durumları yargılamak doğru değil.

Benim buradaki felsefemse, Osho saçma, sapık bir cinsel hayatı beğeniyor, onu insanlara şirin gösteriyor olabilir, kaldı ki ben öyle olduğunu okuduğum kitaplarında gözlemlemedim.

Ama eğer öyleyse bile, ben söylediği kendime göre iyi bilgileri alır, işe yaramayanlarını çöpe atarım.

Bu gün Osho' yu beğenirim, yarın Rumi' yi, öbür gün Hayyam' ı, daha sonra Halil Cibran' ı ya da başka bir çok mistiği beğenebilirim.

Mesele olaylara tek bir taraftan bakıp eleştirip, çöpe atmamakta. Gelişimin önündeki kapıları kapamamakta.

Çünkü gelişim durursa yaşam durur, fiziksel olmasa bile yaşamın tadı kaçar. Yaşam dinamik ve sürekli yenilenen bir enerjidir.

Bir başka eleştiri noktamda, kendine guru, mistik, efendi, v.s terminolojisi neyse, önder edinenlerde.

Buna da bir eleştiri yapma hakkımız yok aslında. Kişilerin kendi tercihi.

Ama burada da bence kişisel gelişimin önünü kesen çok önemli ve ince bir çizgi var.

Bir büyüğü çok beğendiniz, ona gidip hadi beni pişir diye teslim oldunuz.

O da size bildiklerini öğretti diyelim.

Sonra ne oldu peki?

Ben sensiz bir hiçim mesajı verdiniz, kendinizi o kişiye teslim ettiniz, artık siz onun dünyasındasınız ve onsuz bir hiçsiniz bu kadar basit...

Kişisel gelişim, kitlesel gelişim oldu.

Olmaz mı? Olur.

Ama niye olsun? O kadar zayıf mıyız, kendi başımıza bir şeyler yapamayacak kadar?

Yazık...

Kendini geliştirmek bireysel bir yolculuktur, yıllar önce söylenmiş güzel sözleri öğrenin, dinleyin, uygulayın ama kendi sözlerinizi de söyleyin, dün dün de kaldı bu gün yeni bir şeyler söylemek lazım gibi...

Toparlayacak olursam, dikkatimi çeken bir konu daha var geçenlerde önemli haber kanallarında izliyorum; bir uzman çıkmış çocuklara facebook ya da internetin yasaklanmasından bahsediyor. Belli bölümlerin yasaklanmasından tabii ki, bilgi amaçlı kullanılmasından değil.

Mantıklı gibi gelse de burada da gelişimi engelleyici bir nokta var.

Biz çocuklarımıza vaktinden önce taşıyamayacağı yükler yüklememeliyiz evet. Ama yasaklayarak da, onları kötülüklerden koruyamayız.

Kötülüklerden koruyacağız diye çocuktan her şeyi saklamak ve gerçekte olmayan sanal bir dünyanın kapılarını açmamak gerekir.

Oysa gerçek dünya öyle değil, çocuğa vakti geldiği zaman tehlikelerden korunma yetisi kazandırabilmek asıl çocuğun gelişimine katkıda bulunacaktır.

Dolayısıyla, kişisel olarak gelişmiş ruhlar ve bireyler olacaksak, her gün kendimizi doğru değerlendirmemiz ve yasaklardan, öğretilmişliklerden uzak faydalı bilgileri alıp, zararlı olanlarla mücadele yetimizi kazanarak, kendimizi kimseye teslim etmeden, tam ve bütün olduğumuzu bilerek yaşamaya devam etmeliyiz...

Yoksa yuvarlak bir daire içinde güle oynaya döner dururuz...